Güncelleme Tarihi:
AVRUPA'da sabun ve temizlik malzemelerinin en az kullanıldığı ülke Türkiye'dir. Ama son yıllarda bizleri bir temizlik merakıdır bastı. Bir avaza;
‘‘Temiz siyaset, temiz ekonomi, temiz adalet, temiz Kızılay, temiz sokaklar, temiz toplum istiyoruz!..’’ bağırışıp duruyoruz... Ama hiç birimizin aklına,
‘‘Temiz futbol istiyoruz!..’’ demek gelmiyor. Belki geliyor da temizi işimize gelmiyor. (Bu temizlik merakına rağmen arefe günü dışında hamamlar yine bombaş!..)
Belki de temizlik işine siyasetten, ekonomiden, MİT'ten filan önce FUTBOLDAN başlamak doğru olur.
FUTBOL NEDİR?
Futbol, Spor Bakanlığı'na bağlıdır. Ama futbol aslında SPOR DEĞİLDİR! FUTBOL BİR OYUNDUR.
Spor, doğayla aracısız savaşımdır. Yani, yer çekimiyle savaşmak için yüksek atlarsınız. 100 metreyi rüzgárdan hızlı koşmaya çalışırsınız. Engin denizlere kafa tutmak için yüzersiniz. Ya da doğanın en zeki yaratığı olan insanoğluyla başetmek için boğuşursunuz. Yani, güreşip boks yaparsınız. İşte bu nedenle spor atletizmdir, yüzmedir, güreş, boks, halter veya dağcılıktır.
Ama insanların arasına yuvarlacık bir top atıp,
‘‘Haydi, bunu tepikleyip nah şu kaleye düttürün!’’ derseniz o spor değil OYUN olur. Aynen tenis, basketbol, su topu, hokey veya beyzbol gibi... İçinde sportif hareketler olmasına rağmen futbol yine de bir top oyunudur. Fakat, bizim gibi gelişmekte olan ekonomisi ülserli, eğitimi nezleli ülkeler için.
FUTBOL ASLINDA NEDİR?
Futbol, insanlarımızın başarı, cinsellik, kimlik özlemi ve korunma içgüdüsüyle kendini bir kuruma ait hissetmek için sığındığı son kaledir. Özellikle genç insanımız, kişisel zafer doyumunu tuttuğu takımın galibiyetinde arıyor. Yenilince başarı umudu yok olduğu için delleniyor, kırıp döküyor.
Abazan seyircimiz, ‘‘Salak hakem!..’’ demeyi akıl edemeyip ‘‘Homo hakem!’’ diye kükrüyor. Hatta, arenada Romalı esirler gibi arslanların önüne atılan gariban futbolcuların nikahlı eşlerine karşı cinsel isteklerini belirtiyor.
Ezilmişliğin ve adam yerine konmamanın çaresizliğini karşı takımı düşman belleyip kin kusarak gidermeye çalışıyor. Yani, yaşama karşı muhalefetini ortaya böyle koyuyor.
Tabii, bunca önemli ve rağbeti bol bir baklava tepsisine de kara sinekler üşüşüyor. Politikacılar, futbolu kullanıp iktidara geliyor. İşadamları, futbolu promosyon aracı yapıp 5 koyup 25 kazanıyorlar. Orta ikiden terk bir kasaba delikanlısına üç profesörün ömür boyu kazanamayacağı parayı bir transferde veriveriyorlar. O da kırmızı BMW arabası ve manken sevgilisi arasında kaybolup gidiyor.
Futbol yazarlarının bir bölümü reyting uğruna seyirci kışkırtıcılığı yapıyor. Ya da korkusundan kulübünün taraftarlarının azgınlığını görmezden geliyor. Hatta, haklı çıkarmaya bile çalışanlar oluyor.
Erol Evcil ve Bursaspor eski başkanı örneğinde olduğu gibi işadamlarıyla mafyanın aynı tencerede kaynadığı bir ülkede mafyasız futbol olabilir mi?.. Mafya da futbola bulaşıyor.
Bir de işin içine kulüpçülük, bölgecilik, federasyon, turistik geziye çıkarılan üyeler, hakem kurulları, TV kanallar karpışması filan girince Çekmece çöplüğünün kokusu, futboldan çıkan kokuların yanında Kristiyan Dior parfümü gibi kalıyor. Ve böylece,
İŞTE SİZE KİRLİ FUTBOL!..
Ne olur, bu padişah kulunuzu bağışlayın. Bana bu köşeyi sizlere keyifli ve gülücüklü yazılar yazayım diye ayırdılardı. Ama huysuzluk kanıma işlemiş bir kere!.. Üstüne bir de morukluk binince insan böyle dilini tutamıyor.
Eğer futbolu seviyorsanız, eğer kendinizi futbolun bir parçası gibi hissediyorsanız artık karşı kulübe, hakeme, futbolcuya bağırmayın, ‘‘TEMİZ FUTBOL İSTİYORUZ!’’ diye bağırın. Çünkü futbol kirliyse futbolsever de temiz kalamaz.
Biz, bir ağızdan,
‘‘Temiz futbol istiyoruz!’’ diye bağıralım, balık duymazsa Halik duyar!..