Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 1999 00:00
Yalniz karettalari degil, koltuk meyhanelerini de koruyun! Ben ailemin yuz karasiydim. 50 yasima kadar icmedim. Daha dogrusu calismaktan icmeye firsat bulamadim. Babam ve arkadaslari cini sobalarin citir citir yandigi konaklarda toplanir, iyi kotu herkes bir saz caldigi icin fasil gecip kus sutu eksigi masalarda icki icerlerdi. Birkac okka rakidan sonra da gecenin bir yarisi gocuklarini giyip dizboyu karda domuz avina cikarlardi. Tabii, giderken av cantalarina biraz azik, cokca da raki koyarlardi. Artik 45 derecelik raki kesmedigi icin dedem, son yillarinda 80 derecelik kolonya icmeye baslamisti. Cakirkeyf olunca da eve konuk gelen eski pehlivan arkadaslariyla gures tutardi. Gures sirasinda salonun duvarindan gecip mutfaga dustukleri de olurdu. Dayim ise sabah 10'da baslayip aksama kadar bitirdigi 2 buyuk sisenin ustune, arkadaslariyla da iki kadeh atmak icin meyhaneye giderdi. Ama ickiciligi sakin sarhosluk sanmayin. * * * Ben icmeye gec basladigimdan arayi kapatmak icin cok ugrastim. En cok da koltuk meyhanelerinde icmeyi sevdim. (Fakat simdi kenarda kiyida kalmis klasik koltuk meyhanelerini bacanak tipi midye tavali birahanelerle asla karistirmayin.) Bizim koltuk meyhanelerinin Ingiltere'deki karsiligi pab'lardir. (Ingilizce pub yaziliyor). Londra'da 400 yillik pab'lara rastlayabilirsiniz. Tahta sandalyelerinin oturak yerleri yuzlerce yildir oturulmaktan asina-oyula insan mabadinin girintili bicimini almisti. Fakat zagonunu bilmediginiz yerlerde icmenin de bazi sakincalari oluyor. Bir gece, tezgáhta (yani barda) icen 6 Ingiliz'le yarenlik edip dostluk kurmustuk. Birbirlerini tanimadiklari icin asla konusmayan Ingilizler, benim yuzumden muhabbete dalip can ciger arkadas bile olmuslardi. Kafayi bulup gitmeye hazirlanirken Turk'un comertligini gostermek icin altisina da skoc viski ismarladim. Garipler, ekonomik olsun diye bira iciyorlardi. Tezgáhta bir an zifir gibi bir sessizlik oldu. Bir duzine goz bana nefretle bakti. Sonra da ickim bittikce onume viski gelmeye basladi. Barmene, ‘‘Artik verme icemem!..’’ dedimse de onume yine bir bardak viski koydu. ‘‘Olmaz, simdi herkesin ikramini icmelisiniz. Cunku, RAUNDU siz baslattiniz!..’’ dedi. O gece otele nasil dondugumu hatirlamiyorum. Aslinda dondugumden de emin degilim. Bir Alman knaypesinde basima daha da beteri geldiydi. (Almanya'da pab'a knaype diyorlar. Aybaslarinda bircok kadin, knaype kapisinda nobet tutar. O gun aylik almis olan kocalarini knaypeye girmeden enseleyip ellerinden paralarini alirlar ve sadece cakirkeyf olabilecekleri kadar harclik birakirlar. Yoksa bir Alman iscisi, aybasinda maasinin dortte birini knaypede harcayabilir. Almanya'da bir Avrupa Evi'nde verdigim bir konferanstan sonra yakindaki koyun tiklim tikac dolu knaypesine gitmistim. Tezgáhin uzerinde kucuk bir gonk kucuk bir tokmak vardi. Bir aram ickim tukendi. Barmen de tezgáhin obur ucundaydi. ‘‘Su Alman milleti ne akilli millet yahu!.. Ciyak ciyak barmen cagirmaktan adami kurtarmak icin tezgáha gonk koymuslar.’’ deyip gonku tokmakladim. Knaypede once bir sessizlik oldu ve ardindan bir alkis patladi. Bana cevirmenlik yapan Metin, ‘‘Aman abi, ne yaptin!..’’ dedi. ‘‘Ne yaptim?’’ ‘‘Gonka vurarak knaypede bulunan herkese icki ismarlamis oldun!..’’ Metin'cik, barmene benim yabanci oldugum icin oranin geleneklerini bilmedigimi ve gonka yanlislikla vurdugumu anlatmak icin yirtindi durdu. Ama herif, ‘‘Bin yillik geleneklerimizi bir yabanci icin bozamayiz!..’’ deyip meyhane halkina benim avanak cebimden ari gibi icki servisine basladi. Allah'tan o gece knaype tenha imis mis... Sadece 36 kisi var imis mis... Ustelik Alman milleti, Ingilizler gibi raunttan anlamiyor. Icen, ‘‘Grusgot, avfviderseen’’ deyip gidiyor. * * * Ama yalniz bizde degil, Avrupa'da da koltuk meyhaneleri bozuluyor. Duvarlarinda 18'inci yuzyilin karikaturleri asili, Londra Leystir Skuayr'daki pab'ima son gidisimde ciyak ciyak ve gumbamli bir pop muzigi kulaklarima cinsel tacizde bulunduydu. Turkiye'yi bitirdigim icin Ingiltere'yi de kurtarmaya kararliydim. Beni yari yurutup, yari sirtlayip taksi duragina goturen Irlandali arkadasim barmen Con, emekli oldugundan yerine bakan kupesi guzel sari delikanliya sesimi duyurabilmek icin, ‘‘Bu patirti da neyin nesi? Icki mi iciyoruz, dayak mi yiyoruz!..’’ diye hoykurdum. Sari da bana, Trafalgar meydanindaki ustu guvercin kakali Amiral Nelson heykeline bakar gibi bakip, ‘‘N'aapalim sor, sizin kusak ya emekli oldu ya da oldu. Yeni musteriler artik bu muzigi istiyorlar!..’’ dedi. Gercekten de pab'taki tek moruk bendim. ‘‘Bir duble skoc daha ver, ama bu sefer sek olsun.’’ dedim. * * * Koltuk meyhaneleri birbirini tanimayan ve genellikle bir daha da gormeyecek insanlarin muhabbet mekánidir. Bazen Hiristiyan kiliselerindeki gunah cikarma hucrelerinin, bazen de bir psikiyatr muayenehanesinin yerini tutarlar. Koltuk meyhanesi tektekcileri, size babasina bile soyleyemeyecegi sirlarini acarlar. Hele benim gibi insanlarin oykulerini ogrenme merakiniz varsa, her muhabbette keyifli bir roman okumus gibi olursunuz. O gece, Ismail'in koltuk meyhanesindeki dirsek arkadasimin adi Seyfi Bey'di. ‘‘Babam sarhostu, ama asil sarhostu. Ise ciktigi zaman asla icmezdi’’ diye basladi. ‘‘Ne is yapardi?’’ ‘‘Hirsizdi, ise cikarken meslek ogrensin diye agabeyimi de yanina alirdi.’’ ‘‘Agabeyiniz de hirsiz mi oldu?’’ ‘‘Hayir o, yeteneksizdi. Ustelik iri yari bir adamdi rahmetli... Hirsizlik, ufak tefek ve atik tetik adam isidir. Agabeyim, ancak mahalle manavi ve bakkalindan aldigi haracla gecinmeye calisti. Bu yuzden yengem de calismak zorunda kaldiydi. Zaten cok guzel kadindi. Amcam, hemen ona Zurnik'in evinde is buldu.’’ ‘‘Zurnik kim?’’ ‘‘Aaa, siz bu yasinizda Zurnik'i tanimiyor musunuz? Bir zamanlarin en namli randevu evi sahibiydi. Musterileri arasinda bakanlar bile vardi.’’ ‘‘Yani bu durumda amcaniz da sey oluyor...’’ ‘‘Evet efendim. Amcam da o zamanlarin en unlu pezevengiydi. Ama asil ve milli bir pezevenkti. Daha cok Amerika'dan gelen heyetlerin ihtiyacini karsilardi.’’ ‘‘Afedersiniz ama ailenizin bu durumu sizi rahatsiz etmedi mi?’’ ‘‘Etmez olur mu efendim? Yillarca kimsenin yuzune bakamaz oldum.’’ ‘‘Pekii, siz ne is tuttunuz?’’ O gecelik koltuk arkadasim Seyfi Bey kadehini dipleyip, ‘‘Bendeniz de inat olsun diye Hukuk Fakultesi'ni bitirip hakim oldum. Yillardir ulkenin dort bir kosesinde uc otuz paralik memur maasiyla adalet dagittiktan sonra agir ceza hakimliginden emekli oldum’’ dedi ve ihtiyarlik ya da sarhosluk sonucu sarsak adimlarla cikip gitti. Ama ben daha yollugumu bitirmeden dondu. ‘‘Yalan soyledigim icin sizden ozur dilerim. Ben emekli olamadim. Rusvet aldigim icin beni hakimlikten attilardi’’ deyip bir daha gitti. Az sonra Ismail yanima geldi. ‘‘Seyfi Baba'nin bu aksamki hikáyesi neydi abicim?’’ ‘‘Hakimlik.’’ ‘‘Dun aksam Kibris gazisi bir binbasi, onceki aksam da Fener'in eski sol acigiydi... Ama butun suc sizde abicim!..’’ ‘‘Ne yaptik ki?’’ ‘‘Yillardir dergilere, gazetelere yazip yazip gonderdigi hicbir hikáyesini basmadiniz.’’ Ismail'in yuzune berecebildigim kadar anlamli anlamli baktim. ‘‘Otur da sana Darulaceze'de basimdan gecen muthis bir oykuyu anlatayim!..’’ dedim. Faks: 273 01 92
button