Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 1998 00:00
Telefon kabul günümBilgisayara bağlamak için ikinci bir telefon almam gerekti. Masanın üzerinde iki telefonu birden görünce canım çekti,‘‘Kendime bir telefon edeyim, epeydir görüşememiştik.’’Deyip, öbür telefonun numarasını çevirdim. Hayret bir şey, hemen çaldı.‘‘Alo buyrun.’’‘‘Oğuz Bey'le görüşmek istiyorum.’’Dedim, kendi kendime. Bir sağ elimdeki, bir sol elimdeki telefonla konuşuyordum.‘‘Bakayım evde mi, Oğuuz... Telefon!’’‘‘Geldim, alo buyrun ben Oğuz.’’‘‘Günaydın, ben de Oğuz! Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Ayağınız iyileşti mi?’’‘‘Ağrısı geçti sayılır. Yürürken artık topallamıyorum maalesef.’’‘‘Niye maalesef?’’‘‘Acısını kahramanca bastırmaya çalışan bir adamın ifadesiyle topallayarak yürümek, çok fiyakalı oluyordu doğrusu... Çocukken de topallayarak yürümeye bayılırdım. Kızlar, hep ayağıma ne olduğunu sorarlar, ben de üç kişiyle kavga ettim derdim.’’‘‘Yeni çalışma evinden memnun musun, komşuların nasıl?’’‘‘Gördüğüm kadarıyla efendiden kaliteli insanlar. Yalnız karşı apartmanın çekme katında oturan delikanlı için üzülüyorum. Oğlan, fena halde aşık!’’‘‘O kadar uzaktan nasıl anladın?’’‘‘Bir delikanlı o yaşta hiç kıpırdamadan yarım saat denize bakıp oturuyor ve bütün gün bangır bangır aynı arabesk şarkıyı çalıyorsa, zurna gibi aşık olmuş demektir. Kız da, pek yüz vermiyor anlaşılan... Dün akşam üstü dayanamadım, camı açıp 'Aldırma bu da geçer, dünya bir bakışta sana aşık olacak kızla dolu!' diye seslendim.’’‘‘Eee, oğlan ne dedi?’’‘‘Bir şey demedi. İçeri girip müziği iki misli açtı. Herhalde müziğine laf ediyorum sandı.’’‘‘Yahu, onun bunun işine niye karışıyorsun?’’‘‘Bilirsin, ben maydanozgillerdenim. Her çorbaya maydanoz olmazsam rahat edemem.’’‘‘Bilirim, sadece kavga ayırmak merakın yüzünden, dünyanın dayağını yedin, hala akıllanmadın!’’‘‘Telefonu kapatma, bir dakika tuvalete kadar gidip geleceğim. Pat... pat... pat... (Gidiş ayak sesleri) Pat... pat... pat... (Dönüş ayak sesleri)’’‘‘Geldin mi?’’‘‘Geldim. Tuvalette elimi yıkarken bak aklıma ne geldi!’’‘‘Ne geldi?’’‘‘Biz ne yapıyoruz?.. Çiş ettikten sonra elimizi yıkıyoruz, ama yanlış yapıyoruz. Elimizi, fermuarı açmadan önce yıkamamız gerek. Çünkü az sonra en kıymetli organımızı tutacağız!..’’‘‘Eh, bunları düşünmen doğal... Aklını oranla bozma yaşındır!..’’‘‘Dıngıllığın alemi yok!.. Bu işin yaşı, adamına göre değişir. Benim kayınpeder 75 yaşındayken, 30 yaşında metresi vardı.’’‘‘Vah vaah!.. Demek bu işlerde ancak kayınpederinle övünecek hale geldin!..’’‘‘Edepsizlik etmeden adam gibi üç laf konuşmayı beceremiyorsun hıyar!..’’Deyip, öfkeyle telefonu suratıma kapattım. Az sonra, telefon yine çaldı. Belki de yine ben arıyorumdur diye, hırsımdan açmadım. Ama telefonun düdüğü susmak bilmiyordu.‘‘İyi günler, Oğuz Bey'le mi görüşüyorum?’’‘‘Evet, benim.’’‘‘Burası Filiktaş. Bir dakika ayrılmayın, Kazım Bey görüşecek.’’‘‘Kiminle görüşecek?’’‘‘Sizinle tabii...’’‘‘Niçin görüşecek?’’‘‘Bilmiyorum efendim, bir dakika bağlıyorum. Diling... Dılong... Dım... Dım... Dımbır... Dımbır... (Bir hayli uzun süren bir müzik...)’’‘‘Alo, iyi günler Oğuz Bey. Ben Kazım Şanlı, Filiktaş'ın halkla ilişkiler müdürüyüm.’’‘‘Siz kiminle görüşmek istiyorsunuz?’’‘‘Oğuz Aral'la...’’‘‘Bir dakika ayrılmayın efendim, bağlıyorum. Alişim'in kaşları karee... Ammaan... Görmedin mii, ah civan Alişim'i Tuna Booyu'ndaa!..’’O sırada telefonda adam ağaç etmek için bekletme müziği yapacak radyo, teyp gibi gereçlerim olmadığından, ben de şarkı söylüyordum.‘‘Alo Kazım Bey, orada mısınız?’’‘‘Evet, ben Oğuz Bey'le görüşe...’’‘‘Ah, bağlanmadı mı?’’‘‘Bir dakika bağlıyorum efendim. Kalenden bakan oğlaan... Kahkülü sarkan oğlaan... Ah, gece gelme gündüz geel... Horozdan korkan oğlaan... Aloo, Kazım Bey hala orada mısınız?’’‘‘Ben Oğuz Aral'la...’’‘‘Oğuz Bey yerinde yoklar efendim... İsterseniz siz on dakika sonra yine arayın. Ama sekretersiz ve bekletme müziksiz olarak kendiniz arayın!’’*Demek ki bugün telefon kabul günümmüş... Akşama kadar telefonlar çifter çifter öttü. Bazen kimin lafını kime söyledim, gazeteyle konuşurken iki kilo patates mi ısmarladım, günlük karikatürümün baskı ölçüsünü manava mı verdim, hatırlamıyorum. İnsan, açmayayım diyor ama, ya önemliyse deyip yine açıyor telefonu. Tam yatarayak pijamamın tek bacağını giymiş olarak yine koşuşturdum.‘‘Fatih Sultan Mehmet'in avabası yok muydu?’’‘‘Olmaz olur mu?.. O, koca bir padişah olduğu için, onun her şeyi vardır.’’‘‘Öyleyse niye hep ata biniyov?’’Mustafa'nın uyumuş babasının cep telefonuyla tuvaletten konuşma saatiydi demek ki...‘‘Okul nasıl gidiyor?’’‘‘Öğvetmen bize bugün Fatih'i öğvetti, ama kendisi de tam bilmiyov.’’‘‘Bilmediğini nereden anladın?’’‘‘Fatih'in Nayk pabucu vav mı diye sovdum, yok dedi.’’‘‘Tabii yoktu...’’‘‘Hadi bee!.. Bi Nayk pabucu bile olmayan adamı padişah yapavlav mı?’’‘‘O zamanlarda Nayk Mayk pabuç yoktu. Fatih çizme giyerdi.’’‘‘Çizmesinin mavkası neydi?’’Mustafa'yla konuşurken tetikte olmalısınız. Birden boş bulunup bağırmaya veya küfürler etmeye başlayabilirsiniz.‘‘Bağıvmasana hıyav Vesimci... Babam duyup uyanacak, sonva da beni dövecek.’’‘‘Babanın eline sağlık!.. Beş asır önce marka ne arasın be!.. O güzel zamanlarda marka filan yoktu.’’‘‘Lakosut tivşövt de mi yoktu?’’‘‘Yoktu!..’’‘‘Adidas?..’’‘‘Hiçbiri yoktu.’’‘‘Niçin yoktu? O zamanlav insanlav fakiv miydi?’’‘‘Nereden çıktı lan bu marka merakı?’’‘‘Çünkü, Nalan avtık beni yanına otuvtmuyov. Sümüklü Tankut'u otuvtuyov. Tankut'un Nayk pabucu vav!’’Demek ki fabrikatörün oğluyla, fakir gencin yerli filmlik sevda savaşları bu dünyada hiç bitmeyecekti.‘‘Dert etme be Mustafa, ben sana en Nayk'ından bir çift pabuç alırım.’’‘‘Lakosut tivşövt de...’’‘‘Tamam... Lakost da alırım.’’‘‘Ama, Vecep'in kazağında Benetton, Tavkan'ın okul çantasında da Adidas yazıyov. Emine'yle Tülin de onlavı yanlavına otuvtuyov. Hem de, Tülin'in önlüğü kısacık.’’‘‘Bana bak Mustafa, ben Fener'den
transfer ücreti değil, bir gazeteden maaş alıyorum sadece... Başlatma şimdi Adidas'ından, Benetton'undan!’’‘‘Sınıfı geçince babası Galip'e de Cartiyev mavka saat alacakmış. Sen ihtiyav olduğun için, unutuvsun. Cartiyev'i bir yeve yaz.’’‘‘Gecenin bu köründe hicran yapıp, gaza getirip adam mı kazıklıyorsun be! Kartiye marka saat kaç milyar haberin var mı uyanık? Pabuç alırım dediğime de pişman etme beni.’’‘‘Demek ki, ödevlevimize o kadar yıldızı boşuna almışız!’’‘‘Ödevlerine hala yıldız alıyor musun?’’‘‘Alıyovum tabii... Deftev yıldızla doldu. Yıldız alınca annem çokopvens veviyov.’’‘‘Demek, öğretmenin seni çok seviyor.’’‘‘Yıldızlavı öğvetmen vevmiyor ki... Yıldız çizmesini öğvendikten sonva, ben kendime yıldız veviyovum!’’Deyip, telefonu kapattı. Tabii, o sırada öbürü çaldı.‘‘Aluu, orası niresii?..’’Ben de,‘‘Orası burası!..’’Dedim ve ahizeyi açık olarak masaya koyup yatmaya gittim.
button