Güncelleme Tarihi:
Telefondaki ses neredeyse ağlayacak gibiydi. Anlatıyordu, ‘‘Beyefendi, dar gelirli işçiyim. Beşiktaş'lıyım. Her zaman olduğu gibi haftalık yiyeceğimden içeceğimden ayırdığım parayla Fener maçına gittim. Yenildik. Olur ne yapalım, bağrıma taş bastım.
Tribünleri terk ettim. Hay etmez olaydım. Bir kalabalık, bir itiş kakış ki anlatamam. Stadın dışı da bir çamur deryası, yani rezalet ki anlatamam. Maçtan öncede, bayram için kendime orta halli bir ayakkabı almıştım. O çamur ve batak içinde sağın solunda ayaklarıma basması sonucu, maçın yanısıra bayramlık ayakkabılarımı da kaybettim.
Eve geldiğimde yıkadım sildim ama olmadı. Üzüldüm, başka da param yoktu, yenisini alamayacağım. Sizden ricam, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın içi bir saray, ama dışı çamur kıyamet. İlgililere iletseniz de, stadın etrafına hiç değilse bir asfalt çekilip, benim gibi binlerce sporseverin zarar görmesi önlense fena mı olur? Önemli bir konu da, cadde tarafındaki otopark rezaleti. Geçmenize imkan yok ağbicim. Ne olur ilgilileri uyarın’’
Yukarıdaki sözleri dinlerken yüreğim cızz etti. Dondum kaldım. Arada çaktırmadan taraftarın adını adresini aldım. Gücümün yettiğince bir çift ayakkabı alıp adresine götürüp, bayramını kutladım. Yanağından öpüp hediyemi takdim ettim. O an kurban kesmiş gibi mutlu oldum.
İlgililere gelince, baş vuracağım tek adres sevgili Başkan Aziz Yıldırım'dı. Olayı halledeceğine inanıyorum.
Dolayısıyla sayın Yıldırım'ın şahsında Spor Servisimiz olarak tüm spor kulüplerinin yönetim, sporcu ve taraftarlarının da bayramını kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Hop dedik...
‘‘Yani şu G.Saray'ın işine ne akıl eriyor, ne de sır. Sen koskoca armadayı al, dünyanın en büyük kulübü yap, bütün şampiyonluk ve kupaları topla, önüne gelen rakibi sil süpür, ondan sonra gel, el oğlunun ağzına sakız ol’’
Satırlar İstanbul Kabataş'tan Timuçin Elibol ve arkadaşlarına ait. Şöyle de bağlamışlar. ‘‘Faruk bey, yapılan dedikodular Cimbom'umuza hiç yakışmıyor. Neymiş, kulüp batıyormuş. Takımdaki bozgunun sebebi de buymuş. Düşünün, bir yanda Galatasaray'ımız dünya birincisi, öte yanda kasası tam takır. Lütfen engelleyin bu gidişi. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu beyefendi?’’
Yapmayın etmeyin çocuklar. Hop dedik, azıcık fren yapın bakalım. Bu sözler hiç yakışmıyor sizin gibi Cimbom'lulara. Hemde mübarek Kurban Bayramı arifesinde, kavgada söylenmez bu sözler. Sabırlı olun. Daha önümüzde çok maçlar var. Özellikle de Fener maçını unutmayın. Moralinizi bozmayın bakalım. Gün doğmadan neler doğar?
Yaktın bizi Ahmet
Beşiktaş'lı Ahmet'in hatalı hareketini takiben Karakartal'a gönülden bağlı taraftarlar bir yanda telefon, öte yanda fakslarıyla öfkelerini dile getirdiler.
Yüzlercesinin arasında, Çanakkale'den Mesut Saygı kısa ama, çok anlamlı üç kelime ile sanki tamamının duygularına tercüman oldu.
‘‘Yaktın bizi Ahmet’’
Benim yerimde olun da gelin bu söze bir tek kelime ilave edin bakalım.
Karışma Fatih’in işine...
Fatih, Fiorentina'dan istifa etti ya, bilen bilmeyen ne telefonlar ediyorlar bir bilseniz aklınız durur. ‘‘Yok efendim Fatih, Gori ile tekme tokat birbirine girmiş, yok efendim Fatih, Milan'dan avansını bile almış, Yok efendim çaktırmadan Beşiktaş'a transfer oluyormuş, Hatta sıkı durun, Aziz Yıldırım önceki aylarda transferi için (Fatih'cim, benden habersiz kimselerle görüşüp, anlaşma)’’ bile demiş. Kısaca miş'li mış'lı bir alay uydurma hikaye ve de masallar.
İşte bütün bu dedikodulara sevgili Fatih Terim adına Hulki ağbisinin cevabı. ‘‘Beyefendiler, Fatih'imiz öyle ufak tefek adam değildir. Önceki kararlarında olduğu gibi yine sevgili eşi Fulya'sıyla başbaşa gelir, kararını verir, belki bir iki sırdaşına danaşır, sonra da delikanlılar gibi doğru dürüst açıklamasını yapar’’
‘‘ Karışmayın Fatih'in işine’’.
Şekspir de Fener’lidir
Beşiktaş maçından sonra bir telefonda Şekspir'den geldi. Hani şu son günlerin meşhur Şekspir'inden. ‘‘Ben Fener'li Şekspir, tebrik ederim Hulki'cim’’ dedi. Az sonra telefonum çaldı ‘‘ Ne haber Kadıköy'lü Hulki. Fenerbahçe'miz Beşiktaş'ı da yendi. Artık fiyakandan geçilmez’’ diye duygularını iletti.
Seslerin birincisi, sinemaya adımını attığı günden beri kardeşten öte arkadaşım Kadir İnanır, yani son günlerin Şekspir Kadir'i, ikincisi de neredeyse kundaktan kardeşim sevgili Ekrem Bora'ya aitti. O kadar mutlu oldum ki, hemen hatıralar dağarcığıma uzandım. Yıllar öncesine dalıp gittim.
Fenerbahçe'nin yine bir zaferinden sonra usta fotoğrafçı Yaşar Göksoy, stüdyosunda bizleri yakalayıp ‘‘Gelin şu güzel olayı belgeleyelim’’ deyip, deklanşöre basmıştı.
Aldığı görüntüyü yıllar sonra nemli gözlerle bir kez daha izledim.
Hiç unutmam, o tarihte bu görüntüye hayalimizde bir film afişi olarak yer vermiş, filmin adını da ‘‘Babaların Babası’’ diye koymuştuk.
Aslan kardeşlerim, ne güzel günlermiş değil mi? Hey gidi günler hey.
GERÇEK SPORCULAR
SON zamanlarda spor sahalarında öylesine yakışıksız olaylar oluyor ki şaşırıp kalıyorum.
Nouma ve Ahmet Dursun'un tüy diktiği bu olaylara üzülürken özel albümümdeki eski fotoğraflara nemli gözlerle bakıyorum.
İşte şahane bir örnek. Futbolumuzun büyük ustası, daha doğrusu babası, rahmetli Gündüz Kılıç ve Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyüğü, Lefter. Ve de bana yaşattıkları unutamayacağım bir anı.
O günlerde Fenerbahçe, Galatasaray'la oynamış, kazanmış ya da kaybetmiş hiç önemli değil. İkisi de o tarihlerde unlarını eleyip, eleklerini asmış iki emekli kurt, bana maçın eleştirisini yapıyorlar.
Müşterek sözleri o gün bu gün aklımda. ‘‘Hulki'cim futbol bir show'dur. Tribündeki seyircilere zevk vermek için oynanır. Yenersin yenilirsin herşey sahada kalır. Daima terbiyeli olmak, sonsuza dek dost kalmak şarttır. Bunu hiç unutma’’
Nasıl unuturum. Ne sizleri, ne de öğütlerinizi ömrümce unutmayacağım. Tanrıdan Gündüz hocama rahmet, halen Büyükada'sında yaşantısını sürdüren Lefter'ciğime de sağlıklı uzun ömür diliyorum.
Hürriyet Gazetesi Spor Servisi
‘‘YETER SÖZ TARAFTARIN’’ Köşesi
34544 Güneşli-İSTANBUL
FAKS: 0212 677 04 00