Güncelleme Tarihi:
Taraftar bu, kazanırsan başına taç eder, kaybedersen seni rezil eder.
St. Graz felaketi de böyle oldu. Maç ertesi bir telefon, bir faks kuyruğu ki allah muhafaza.
Kes kesebilirsen, sustur susturabilirsen.
İnsaflı Cimbomluların eleştirisi şöyle:
Galatasaray'ımızın, daha doğrusu bir doğu takımının yükselişini kabullenemediler.
Batılılar şeytani bir plan hazırladı. Önce Hagi'ye ağır ceza verildi, sonra saha küçültüldü, nihayet üçüncü sınıf bir taşra hakemi tayin edilip cimbom kundaklanıp yakıldı.
İnsafsız Cimbomluların da eleştirisi daha da ağır.
İşte birkaçı...
Cimbom uzun süredir kaşınıyordu.
Bazı oyuncularımız sahada terbiye sınırını aşıyordu.
Çeşitli yönetim ve teknik yönetim hataları da devreye girmişti.
Hagi krallığını ilan etmiş, sanki ‘‘Ben olmazsam Cimbom olmaz’’ der gibiydi.
Ayrıca çaktırmadan kaçağı oynuyordu.
Terim'den sonra Lucescu yakışmadı. Hoca gibi değil, sanki Hagi ile Popescu'nun yardımcısı gibi oldu.
Kısaca öyle oldu, böyle oldu, olanlar sonunda Cimbom'a oldu.
Gerçekten bir kasaba takımının tekmesi ve tokatlarıyla nakavt oldu.
Bu da benim eleştirim olsun...
İş daha bitmedi. Daha bu işin rövanşı ve öteki rakipleri var. Hep birlikte bekleyip göreceğiz.
KARTAL'IN YÜKSELİŞİ
Her zaman söyler ve yazarım. Anadan doğma Fenerbahçeli olmasaydım, Beşiktaşlı olurdum, derim. Neden mi? Tuhaf bir duygu bu. Ama mertçe itiraf
ediyorum.
Şu gelişmeye bakın beyler.
Kara Kartal, önce yuvasında, büyük atılım yaptı. Baba Kartal Seba, yuvayı Yavru Kartal Bilgili'ye emanet etti. Hilesiz ve hurdasız.
Genç Bilgili, ekonomik güçlü, yepyeni ve dinamik bir yönetim
oluşturdu.
Scala gibi, ünlü bir teknik direktör iş başına geldi. Akıllı ve ekonomik transferlerle kadroya güç katıldı.
Önce liglerde, daha sonra Şampiyonlar Ligi'nde başarıdan başarıya koşuldu.
Sonunda Karakartal, Barcelona gibi bir futbol devini üç kanat darbesiyle yerle bir etti.
Ve şimdi, Beşiktaşlılar, ‘‘Sıradakiler gelsin bakalım’’ diyorlar.
Beşiktaş'ı sevmekte haksızmıyım beyler?
TALİHSİZ BAŞKAN
Bu Başkan, Fenerbahçe'min Başkanı sayın Aziz Yıldırım. Kendisini sever sayarım. Ama onun bana fazla bir muhabbeti yoktur. Çünkü eleştirilmekten hiç hoşlanmaz. Kendine göre belki haklıdır. Ama konumuz bu değil. Ben sayın Yıldırım'ın talihsizliğine yanıyorum.
Sen gel koskoca Fenerbahçe Spor Kulübü'ne Başkan ol.
Hadi ilk yıllar acemilik diyelim, sağın solun etkisiyle bazı yanlışlıklar yapmış olsun.
Ancak son yıllardaki yaptıklarına ne denir kardeşler? Tek kelimeyle helallık.
Teknik yönetmen mi?, işte Denizli.
Transfer mi?, Denizli kimi istediyse eksiğiyle değil, hatta fazlasıyla aldı.
Yetmedi, bir yandan da Avrupa'daki emsalleri örneği, yepyeni ve muhteşem bir Fenerbahçe Stadı.
Pamuk el cepte, harca babam harca. Milyonlar, Trilyonlar sebil.
Sonunda beklenen ne?
Geçmişin kötü anılarına sünger ve milyonlarca Fenerli'ye armağan edilecek şampiyonluk.
Bu kadar iyi niyetle, bu kadar candan çalış çabala, sonuç (Çabalama kaptan ben gidemem) diyen bir alın yazısı.
Daha doğrusu eşi emsali zor bulunacak bir Başkanın dolmayan çilesi.
Ama sayın Yıldırım yılmıyor ve ‘‘Göreceksiniz, Fenerbahçe'miz şampiyon olacak’’ diyor.
Böylece, son olaylar nedeniyle telefon ve faksımda (Şampiyon olabilir miyiz?) diye soran, sayısız taraftarında yaralı gönüllerine melhem oluyor.
ARABACI KİRKOR
Spor saatlerinde konuşmacılar, ayrı ayrı kulüpleri tutup, sporu sulandırınca, ortaya ilginç diyologlar çıkıyor.
Sonuncusu da çılgın Fener'li Ömer Çavuşoğlu'yla, devasız hasta Galatasaray'lı Osman Tamburacı arasında geçiyor.
Tamburacı konuya, Galatasaray ile başlayıp, Fenerle dalga geçmeye atlayınca Çavuşoğlu, unutulmayan 4-3'lük Fener galibiyetini hatırlatıp, şu cevabı veriyor.
(Türkçesiyle) Van, Tu, Tri, For, arabacı Kirkor.
Bu ne demek abicim?, bu nasıl spor saati? Söylermisin bana?
Olayı yaşayıp suali soran da Londra'da yaşayan, Galatasaray taraftarı Karagümrük'lü Cemal Alkan.
‘‘Ayıp ayıp. Ne olur uyarın şunları’’ diyor.
Benim cevabım da şöyle oluyor. ‘‘ Spor saatlerinin çivisi çıktı Cemal'cim. Senin duyduğun sadece van, tu, tri, for, devamını sen gel bana sor.’’
DATCU'NUN KERAMETİ
Rüştü'yü yıllardır çalıştıran ve bana göre bugünlere gelmesinde büyük emeği olan, DATCU'nun ‘‘Ali Şen'in adamı’’ diye bu görevden alınması, hataların en büyüğü oldu.
Sonuç meydanda.
Bunca yılın emeği, yönetimin hatalı bir kararı sonunda, Fenerbahçe'ye ve Rüştü'ye çok şeyler kaybettirdi.
Taraftarların haklı isyanına bende katılıyor, ‘‘Zararın neresinden dönülürse kardır’’ deyip, DATCU'nun tez elden göreve iadesini bekliyorum.
PATLAK LASTİK
Fener taraftarları son günlerde haklı olarak çok alınganlar.
Telefonlarında soruyorlar. ‘‘Hulki abi, Denizli'yi sezon başında çok tutuyor, devamlı pompalıyordum. Şimdilerde neden eleştiriyorsun’’ diyorlar.
Benim cevabım da şöyle oluyor. ‘‘Ne yapayım kardeşler, devamlı pompaladım ama, lastik patlak çıktı. Üstelik ben, Denizlibahçe'li değil, Fenerbahçe'li Hulki İlgün'üm.’’
Doğrusu da bu değil mi?
YARIŞMA
Serde magazincilik varya, gelen telefon ve fakslarda taraftarlar ara sıra ilginç haberlerde veriyorlar.
İşte sonuncusu. İstanbul Arnavutköy'den Ali Cansever'in telefonu.
‘‘Amatör tenis sporunun renkli ismi, önce sinemacı, sonra şarkıcı nihayet tiyatroculuğa soyunan Hülya Avşar, aşağıdaki konulardan birini yapamaz. Hangisidir, bilin, bildirin, şöhret olun.’’ diyor. Cevabını da sadece bana söylüyor.
A- Takla atamaz
B- Gazel okuyamaz
C- Dilini uzatamaz
D- Notadan anlamaz
Buyrun sizlere güzel bir spor yarışması. Bilin, yazıp bildirin, kazanın.
Sizleri tanıtma sözüde benden.
Hepinize başarılar.
TAŞRANIN UYANIŞI
UEFA'da Gaziantep ve Antalya'mızın aldığı başarılı sonuçlar 65 milyonu sevince boğdu. Galatasaray ve Beşiktaş'tan sonra Anadolu'nun bu güzide takımları da Avrupa'da boy göstermeye başladı.
Dolayısıyla yurdumuzu ziyaret edecek yabancı kulüplerin taraftarları da Türkiyemiz'in zamanla tamamını izleyecekler.
Ne mutlu bizlere ve taşra takımlarının sporcu ile yöneticilerine. Darısı bütün takımlarımızın başına.