Güncelleme Tarihi:
Ceylan bakışlı, sayfası ve ekranı nakışlı, düz yolda keklik sekişli benim güzel basınım, yıllardır 4 BÜYÜKLER diye bir uzun hava tutturmuş gidiyor. Yani ligde üçü anadan doğma, biri sonradan olma 4 büyük kulübümüz var. Gerisi 14 küçükler!.. Aslında dört değil, 2 buçuk büyükler denmesi gerekli. Çünkü Galatasaray'ın dışında diğerleri yıllardır yarım büyük ediyor.
Ama büyük olmak, para-pul, mal-mülk, trilyonluk futbolcu ve antrenör, siyasi dayı, hatta özel yazar sahibi olmak bazen yetmiyor. Sen, İstanbul'daki Boğaz'a nazır sarayında mabadını yaymış büyük büyük otururken küçük ve kavruk bir Anadolu delikanlısı çıkıveriyor. Ensene öyle bir şaplak çekiyor ki şaplak sesini iftar topu sesi sanıp orucunu açanlar bile oluyor.
İşte Trabzon, 11 inatçı ve yürekli Karadeniz delikanlısıyla böyle gelmişti. Eskişehirspor'un, Göztepe'nin, G.Birliği'nin, Kocaeli'nin yıllar önceki parmak izleri büyüklerimizin enselerinde hálá durur.
Şimdi de Denizli ile Antep geliyor. Hem milyonlarca taraftarla, trilyonluk transferlerle değil. Denizli'nin çil horozunda başka nesi vardı? Adına bakmayın denizi bile yoktur. Antep'in de baklavası ve Karayılan efsanesi dışında fazla bir şeyi yok. Ama 4 büyüklerde olmayan başka özellikleri var. Padişahlık yerine çağdaş yönetimleri var. Bilimsel çalışmaları ve yürekleri var. Hele, canım medyam kendini 4 büyükler sıtmasından kurtarıp bu fidanlara biraz el verse ve arka çıksa, başarıları kalıcı bile olabilir.
***
Bunları Denizli'yi veya Antep'i pohpohlamak için yazmıyorum. Her sporun gelişmesi ve ilerlemesi için rekabet şarttır. Sadece 4 takımın aralarındaki al gülüm ver gülüm rekabetiyle Türk futbolu ne kadar ilerleyebilir? Örneğin, Galatasaray'ın son yıllardaki aşaması 4 büyüklerle değil, Avrupa'daki 24 büyüklerle kıran kırana rekabete girmesindendir.
Şu anda ligde 6 büyükler var. Yakında 8 büyükler, 10 büyükler olur inşallah!..
Anadolu takımlarının futbolumuza getireceği rekabet ve yeni soluk bence Milli Takımımızın Avrupa finallerine katılması kadar önemlidir.
Futbolsever milletime takazamdır!
EY benim, bilet bulabilmek için stad kapılarında sabahlayan, ayazda açık tribünde titreyen, bademcikleri şişip sesi kısılıncaya kadar tuttuğu takımı için bağıran, kulüp bayraklarını sırtına pelerin yapan, takımı yenince arabalara doluşup sabahlara kadar şarkı-türkü caddelerde turlayan, kulübü uğruna bazen sopa yiyen, yenilince dünyası kararan ve o hızla bir büyük devirip göğsünü yumruklayan, günde en az 1 saat futboldan konuşan FUTBOLSEVER KARDEŞİM!..
Dün akşam neredeydin?.. Bayraklarla niye sokaklara dökülmedin, niye çatapatlar patlatmadın? Milli Takımımız Avrupa Finalleri için 16 takım arasına katıldı diye yeri göğü inletmiştin. Sevinmek ananın ak sütü gibi hakkındı. Ama Halil Mutlu adındaki 3 buçuk karış boyundaki babayiğit bir delikanlımız, değil Avrupa'nın 16'ncısı, bütün dünyanın birincisi oldu... Dünyada eşi görülmemiş, menendine rastlanmamış bir iş yaptı. BİR GÜNDE TAM 4 DÜNYA REKORUNU yumurta kırar gibi kırıverdi.
SEN NİYE SOKAKLARA TAŞMADIN?..
Bundan büyük sevinç nedeni olur mu?.. Bundan büyük spor zaferi olur mu?.. Hangi konuda kaç adet dünya şampiyonu çıkarabildik bugüne dek?..
Ama futbolun kuyruğuna öyle bir yapışmışsın ki, gözün dünya ve Avrupa şampiyonu halterciyi, boksörü, güreşçiyi, basketbolcuyu görmez olmuş. GÖZÜN DÜNYAYI GÖRMEZ OLMUŞ!..
Kulübünü ve futbolu sevme demiyorum. Ama diğer sporlarla da biraz ilgilen. Türk sporu ancak ve ancak senin ilginle yükselebilir.
Pazardan aldığın 10-15 kiloluk nevaleyi ıhlaya tıslaya eve taşırken tam 303.5 kiloyu kuştüyü yastık gibi gökyüzüne kaldırıveren Halil'imizi hatırla hiç olmazsa!..