Hulki İlgün: Bunlar taraftar değil

Güncelleme Tarihi:

Hulki İlgün: Bunlar taraftar değil
Oluşturulma Tarihi: Nisan 23, 2000 00:00

Hulki İLGÜN
Haberin Devamı

İstanbul Yeşilköy'den fanatik Fener'li Yıldırım Şahlan, son Göztepe rezaletinde özellikle kapalı tribündeki taraftarların anlamsız tezahüratına bozulmuş. Mektubunda ‘‘ Bende fanatik Fener'liyim. Ama bunlar nasıl Fener taraftarı, takım 3-0 mağlup durumda, oyuncuların ne aslanlığı, ne de kaplanlığı kalıyor, övgü üstüne övgü yağdırılıyor. Hayret edersiniz. Tamamını toplasanız. 100 kişi ya var ya yoklar. Ama anlamsız bir şekilde devamlı ( Yaşa Fener, varol Fener) diye bağırıyorlar. Oysa Fenerbahçe'ye ne kadar zarar verdiklerini bilmiyorlar. Kimdir bunlar, kimseler engellemez mi bunları?’’ diyor, tanıyıp tanımadığımı soruyor.

Yıldırım kardeş, olaya bende şahidim ve emin ol senin gibi şaşkınım. Kimler olduklarını bilmiyorum. Ama bir merkezden emir aldıklarını ve herhalde parasal bir çıkar karşısında bu işi bilinçsizce yaptıklarını sanıyorum. Ayrıca Fenerbahçe'mize faydalarından çok zararlarının dokunduğuna inanıyorum.

KAHRAMANLARI ÖDÜLLENDİRİN

Galatasaray'ımızın futbol tarihimize finalist olarak altın harflerle yazdığı başarı, spor dünyasında büyük yankılar yarattı. Yurt içinde, yurt dışında coşkuyla kutlanan zaferin kahramanlarına, taraftarlardan da kucak kucak övgüler yağıyor. Aslanlar, kaplanlar, kahramanlar olarak tanımlanan bu övgülerin çoğunluğuda müşterek bir öneriyle bağlanıyor. İşte duygu dolu satırlar ‘‘Galatasaray'ımız İngiltere'de sadece 90 dakikalık bir maçın galibi olarak değil, haftalardır yurt içinde, yurt dışında, milletimiz adına tezgahlanan çirkin oyunlara karşıda zafer kazandı. Türk'ün adını her fırsatta kötü anlamda değerlendiren batı insanları, Galatasaray'ımızın büyük başarısı karşısında bir kere daha pes ettiler. Türk'ün adı sportif başarının dışında milli bütünlüğümüzünde imajı oldu. Şimdi yapılacak çok önemli bir iş var. Olay tüm övgülerin ötesinde profosyonel bir olaydır. O halde bunu sahada alınlarının akıyla gerçekleştiren Cimbom'lu sporcuların vede onları eğiten yöneticilerin devletce mutlaka ödüllendirilmeleri şarttır. Kısaca lafla peynir gemisi yürümez beyler. Övgü manevi açıdan bir yere kadar geçerlidir. Ancak bundan sonrası maddi bir ödüllendirmeyle gerçek değerini bulur. Bu nedenle kahramanlarımızın unutulmayacak zaferini onurlandıran, başta Meclis Başkanımız olmak üzere tüm partilere mensup Millet Vekillerinin önderlik edeceği bir önergeyle, kahramanlarımızı acele olarak ödüllendirin. Türk Devleti büyüktür. Ulusca böylesine mutlu olduğumuz bu zaferinde mutlaka değerleneceğine inanıyoruz.’’

NUMUNE TUVALETLER

Geçtiğimiz haftaların birinde stadyumlardaki tuvalet derdini dile getirmiş, taraftarların şikayetlerini iletmiştim. Haftasonu'nda İstanbul'da bir sanat olayını izlemek için gittiğim muhteşem ‘‘MAYDANOZ’’ çadırında, yalnız ufak tuvalet ihtiyacı için 160 (yüz altmış) kişinin bir anda def-i hacette bulunacağı bölgeyi ziyaret ettim. Tek tek saydım. Sıra tam büyük ihtiyaçlar için olan bölüme gelmişti ki temsilin 2. perde zili çalınca gerisini sayamadım. Bu nedenle stadyumlarımızı yeniden inşa eden mimarlara sesleniyorum. Lütfen Ataköy'deki ultramodern Maydonoz çadırına gidin ve toplumun olduğu yerde tuvalet nasıl olurmuş görün. Benden uyarması.

Efes Pilsen’in zaferi

Ulusumuz adına bir gecede yaşadığımız iki spor olayı, 65 milyon Türk'e büyük sevinç yaşattı. Futbolda Galatasaray'ımız İngiltere'de tarihi zafere ulaşırken, basketbolda da Efes'imiz Avrupa Ligi'nde yine tarihi bir olayın ilk kahramanı oldu. Selanik'de Barcelona gibi bir armadayı deviren Efes Pilsen'liler şeref kürsüsünde yerlerini alarak spor tarihinde altın bir sayfanın sahibi oldular. Unutulmayacak maçtan sonra, olayın kahramanları İbrahim ve Hüseyin'le Hürriyet'imizi ziyaretlerinde beraber olup mutluluğumuzu paylaştık.

Fenerli’nin haftasonu

Taraftar Kenan Eyüpoğlu'nun faksı da çok ilginç ‘‘ Fenerbahçe bize hayatı zehir etti. Bütün hafta üzüntüyle çalışıyor, haftasonlarını belki Fener'imiz bu haftaki maçı kazanır diye iple çekiyoruz. Gel gelelim her hafta aynı hamam aynı tas. Üzüntüden hepimizin yaşantısı koskaca bir yas. Ne yapalım, bu dertten nasıl kurtulup hayatımıza renk katalım’’ diyor acele önerimi bekliyor.

Kenan bey kardeşim. Aslında benimde sizlerden bir farkım yok. Bende 50 yıldır sarı lacivertli renklere hayatını bağlamış, başarısız sonuçlarda belkide sizlerden daha çok ağlamış bir Fenerzedeyim. Haftasonları ne mi yapıyorum, Anlatayımda dinleyin. Görevim gereği maçı izliyor, yazımı veriyor, son zamanlarda devamlı kahrolduğumuz için evime dönüyor, mütevazı çilingir soframı kuruyor, televizyonun karşısına geçiyorum. Tepside beyaz peynirim, şimdilerde o minik kavunlar var ya, bal gibi, ondan bir iki dilim, çıtır çıtır ekmeğim, hıyar domates söğüşüm, buzlu suyum ve de o meret rakıdan da iki kadeh parlattım mı kafamı azıcık dağıtıyorum. Ekranda Türk müziği varsa, hele TRT'de rahmetli Ziya Taşkent'in hicaz faslı icra ediliyorsa ve de Ayşe Taş, Nilgün Abuşka veya Gül Göre nefis yorumlarıyla eserleri meşk ediyorlarsa tam ayarımı buluyorum. ‘‘ Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım’’ deyip Fenerbahçe aşkına geçip giden ömrüme yanıyorum. Bunların hepsini Fener'in derdine derman aramak için yapıyor, hepinize de öneriyorum. Karar sizlerin.

Artık gençlerle oynayalım

İstanbul Kartal'dan Sedat Üstündağ faksında ‘‘Fenerbahçe yönetimi, sezon başından beri hepimizi kahreden takıma, hala nasıl forma giydiyor, hayret ediyorum. Üstelik iş başına geldiklerinde daha 15-16 maç vardı. Yani UEFA'yı bir yana koyun, lig de ikinci dahi olabilirdik. Ama onlar eldeki tükenmiş ve bitmiş oyunculara ısrarla forma verip hepimizi kahrettiler. Artık hiçbir şeyde gözümüz yok. Bundan sonraki maçlarımızı gençlerle oynayalım. Kaybedersek de şerefimizle yenildik deriz. Ama kazanırsak da hiç değilse Fenerin geleceğine ümitle bakarız. Kısaca gençlerde iş varsa tutarız, iş yoksa başımızın çaresine bakarız’’ diyor düşüncemi soruyor.

Sedat bey kardeşim. Bende yeni yönetimi çok erken pes ettiği için bir türlü affedemiyorum. Yani yeni teknik direktör bulmak bu kadar zor muydu? Alt yapı sorunu çok önemliydi. Bir sürü çim saha yapılıyor, ancak içinde Fenerbahçe'de oynayabilecek futbolcu yetişmiyorsa, o çimler de koyun mu otlatılacaktı? Bir türlü anlayamadım. Şimdi her maçta yedek kadroda çeşitli genç isimlere rastlıyorum. Ama sahada oynayan ve daima dökülen takımda bunların hiç birini göremiyorum. Ya da 3'er 5'er dakikalık aldatmacalar sonunda gençlerin harcandıklarına şahit olunca kahroluyorum. Örneğin Bursaspor'a kaptırılan Tufan'ı görünce söyleyecek söz bulamıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!