Newsweek dergisi 1 Mayıs tarihli sayısında, insanların soyağaçlarını belirlemek amacıyla başlatılan Soyağacı Projesi’nin ayrıntılarını duyurdu ve bireylerin kendi genetik soyağaçlarını 100 dolara çıkartasileceğini, hem de 40 milyon dolarlık küresel bir projeyle insanlığın soyağacını belirlenme çalışmalarının başladığını
haber verdi.
Kanlarımız, kim olduğumuz konusundaki gizi içinde barındırıyor. İnsan genomu yüzde 99.9 oranında birbirine benzer. Bu da insanların arasındaki benzerliğin, farklılıktan daha fazla olduğu anlamına gelir.
Fakat bu minik 0.01 oranındaki farklılık çok önemlidir, çünkü atalarımızın kim olduğu ile ilgili bilgileri içerir.
Son yıllarda genetik testler yardımıyla insanların geçmişlerini deşen şirketlerin sayıları arttıkça, on binlerce insan, kim olduklarını öğrenmek için yanaklarından kazıdıkları DNA örneklerini bu şirketlere postalıyorlar.
Uzak düşmüş akrabalar, birbirlerini yıllar sonra bulurken, kulaktan kulağa o güne dek gelmiş soy-sop öyküleri bu testlerden çıkan sonuçlar karşısında ters yüz olabiliyor.
Altı yıl önce "genetik genealoji" hiçbir anlamı olmayan bir kavram iken, şimdi herkesin merak ettiği bir konu haline gelmiş durumda.
Kapsamlı öykü
Bireyler kişisel soy ağaçlarının peşinde koşarken, popülasyon genetikçileri, insanoğlunun daha kapsamlı öyküsüyle ilgilenmeyi tercih ediyor.
İnsanların en son ortak atasının izi Ğgenetik Adem ve Havva-, Afrika’ya kadar uzanıyor. Diğer ilginç ataların izi ise dünya haritasında dağınık bir şekilde bulunuyor.
Bir grup bilim adamı son günlerde dünyadaki Aşkenazi Yahudilerinin yüzde 40’ının yalnızca 4 kadından geldiğini keşfetti.
Başka bir grup bilim adamı, kuzaybatı İrlanda’daki beş erkekten birinin 5.Yüzyıl’da yaşamış bir şövalyenin soyundan gelmiş olduğunu iddia ediyor.
Bugüne dek yapılmış en geniş kapsamlı çalışma National Geographic Society’nin 40 milyon dolarlık "Genographic Project" adı verilen büyük projesi.
Bu proje gelecek 5 yıl içinde dünyadaki yerli popülasyonlardan 100.000 DNA örneği toplamayı hedefliyor.
Bu çalışmanın temel hedefi şu: İnsanoğlunun köklerini bugünden başlayarak türümüzün başlangıcına kadar izlemek.
Proje yöneticisi Spencer Wells amaçlarını şöyle belirtiyor: "İnsanlık tarihi ile ilgili sanal bir müze oluşturmayı hedefliyoruz."
Genetik testler ne kazandırıyor?
Genetik testler nasıl çalışıyor? Hücrelerimizin her birinde bulunan DNA’lar yalnızca göz rengimizi belirlemez, aynı zamanda atalarımızın izlerini de taşır.
Bir çocuğun genomu anne ve babanın birleşmesiyle yaratılan genetik malzemenin bir karışımıdır.
Genomun yalnızca iki parçası saf olarak kalır. Bu iki parça diğer eşin DNA’sı tarafından etkilenmez. Bunlar Y kromozomu (babadan oğula geçer) ve mitokondriyal DNA’dır (anneden hem kız hem de erkek evlada geçer).
Arada sırada bu saf bölgelerde mutasyonlar ortaya çıkar ve böylece kişiye özel A, G, C ve T dizilimleri oluşur. Bu dizilimler genealojik işaretler olarak işlev görür. Böylece zaman içinde geriye dönük bağlantılar yaratır.
Bu işaretler yalnızca annenin ve babanın atalarına ait değildir, bunların nerede yaşadığına ait bilgiler de içerir.
Hangi ana dala aitsiniz
Bu bilgilerin ışığı altında yanağınızın iç kısımlarından kazıdığınız parçayı, 100 dolar karşılığında genetik test uygulayan bir şirkete gönderip, DNA işaretlerinin haritasını çıkarttırabilirsiniz.
"Haplotip" denilen kişiye özel genetik şablonlardan yola çıkarak, hangi "haplogrup"lara Ğinsan soy ağacının ana dalları- ait olduğunuzu ortaya çıkartabilirsiniz.
Haplotip bilgilerine sahip olan genealoglar, internetteki Soyadı Projesine katılabilirler. İnternetteki bu proje, insanların genomları karşılaştırmasına izin verir.
Uyum sağlayan bir genomu bulduğunuz anda, aile soy ağacının dallarını tamamlayabilirsiniz. Soyadları sizden farklı olan akrabalarınızı mı arıyorsunuz? Her bir test şirketinin içindeki bilgileri araştırabilirsiniz.
Bu şekilde daha önce varolduklarını bile bilmediğiniz akrabalarınızı bulabilirsiniz.
Genealojinin sınırları
Genealoji biliminin de içerdiği bilgiler sınırlıdır. Bilim adamlarının elinde Cengiz Han gibi, DNA’sını geniş bir alana yayan kişilerin gerçek DNA’ları bulunmadığı için, spesifik tarihi kişilerin doğrudan soyundan gelenler tespit edilemez.
Aile köklerini Y kromozomu ve mitokondriyal DNA ile test etmenin de yüzde yüz doğru sonuç vereceğini düşünmemek gerekir. Bu testler yalnızca doğrudan baba ve annenin soyu hakkında bilgi verir.
Genomun diğer kısımlarında gizli olan ayak izlerini keşfetmek mümkün değildir.
Stanford Üniversitesi’nden biyoetisist Hank Greely, "10 nesil geriye gittiğiniz zaman Ğbu da 1.024 ata anlamına gelir- Y’nin Japonya’dan, mitokondriyal DNA’nızın Meksika’dan ve diğer 1.022 atanızın İsveç’ten geldiğini öğrenebilirsiniz. Ancak benim kaygım müşterilerin elde ettikleri bilgilerin ne anlama geldiğini anlayamamaları" diye konuşuyor.
Dünyada dört bölge
DNAPrint Genomics adı verilen bir şirket, Y ve mitokondriyal DNA dışındaki işaretlerin haritasını çıkartıyor ve bunları dünyadaki dört bölgeye ayırıyor (Batı Afrika, Avrupa, Doğu Asya ve iki Amerika).
Fakat yüzdeler gerçek değil, tahmini olarak belirtiliyor.
Bazı bilim adamları bu testlerin sakıncalı sonuçlar doğuracağından kaygılı. Bunların eğlence amaçlı kullanılacağından, bu bilgilerin ırklara özgü davranış ve özelliklerin belirlenmesinde yararlanılacağından, yani ırkçıların ekmeğine yağ süreceğinden kuşku duyuyor.
Büyük bir olasılıkla en ilginç sonuçlar bireylere değil, insanoğluna ilişkin soy ağacının çıkartılmasında elde edilebilir.
DNA işaretlerinden ve matematiksel zaman hesaplamalarından yararlanan bilim adamları Adem ve Havva’yı tespit etmeyi başardılar.
Bilim adamları Y ve mitokondriyal DNA’lardan yararlanarak, 150.000 ile 250.000 yıl önceki dişiyi ve 60.000 ile 100.000 yıl önceki erkeği tespit edebileceklerini söylüyor.
DNA testlerinin ortaya çıkışına kadar, bilim adamları insanoğlunun Afrika’dan mı yoksa dünyanın başka bir bölgesinden mi çıkmış olduğunu tartışıyordu.
Son bulgular insanların onbinlerce yıl önce Afrika’da yaşamış olan küçük bir insan grubundan türemiş olabileceği iddiasını destekliyor.
Önemli olan yerli popülasyonlar
Fakat bu kişiler kıtayı ne zaman terk etti?
Bunlar yolları üzerinde kimlerle karşılaştılar ve kimlerle karıştılar?
Tarihteki bazı önemli olaylar, örneğin Büyük İskender’in Orta Asya’yı istilası gibi, genetik bir iz bırakmış olabilir mi?
National Geographic projesinden Spencer Wells bu soruların projenin sonuçlanmasıyla yanıtlanacağını umuyor. Geçen yıl uygulamaya konulan Genografik Proje, öncelikle insanları kendi DNA’larını test ettirmeye davet ediyor. Halihazırda 100.000’den fazla kişi 100 dolara test setlerini satın almış durumda.
Ancak projenin ana hedefi bu örnekleri herkesten değil, dünya üzerinde sayıları giderek azalan yerli popülasyonlardan toplamak.
Bunların DNA’sı bizlerin kökenlerine ve göç yollarına ilişkin çok önemli bilgiler içerebilir. Ancak bu popülasyonların küçüklüğü ve yok olma tehdidi altında bulunmaları, bu testlerin en kısa sürede yapılmasını gerekli kılıyor.
İlk testler Güney Afrika’dan
İlk testler güney Afrika’da başlandı. Burada bu projede çalışan Dr.Himla Soodyall, San Kabilesi denilen küçük gruptan kan örnekleri topladı.
Genetik olarak San’lar dünyadaki en eski köklere sahip olan insanlardır ve bunlar Adem ve Havva’nın doğrudan kromozomal bağlantısına sahip olabilirler.
Kan örneğini ilk olarak verenlerden 28 yaşındaki Fi Mntungwa, "Bizlere genlerle ilgili ve yürütülen proje ile ilgili bilgi verildi. Bütün bunlar çok ilginç ve ben eski kültürümüzün yeniden canlandırılmasını arzu ediyorum" diyor.
Geçen sonbaharda Wells, 500 adet kan toplama tüpünü, iğneleri, alkol pedlerini ve yanaktan örnek alma aparatlarını yanına alarak Çad’da gitti. Burada kentlerden ve köylerden 300 kadar DNA örneği topladı.
Bunların yüzde 35 ile 40’ı izole bir hayat süren Laal topluluğuna aitti. Nüfusları 750 kişi civarında olan topluluk yok olmanın sınırında. Wells, 10-30 yıl içinde tüm topluluğun yok olacağından endişe ediyor.
Projeye kuşkuyla yaklaşanlar
Herkes Genografik Proje’yi desteklemiyor. Pek çok yerli popülasyon eskiden sömürgecilerin kendilerine yaşattıkları olumsuz anılara dayanarak DNA örneği vermeye pek hevesli değil. Pek çoğu başat kültüre güveninin yitirmiş durumda.
Bu arada ABD’de Massachusetts’te yaşayan Seaconke Wampanoag Kabilesi üyeleri projeye daha olumlu yaklaşıyor:
"Bizim kültürümüzün de bir yaradılış öyküsü var. Ancak başka bir öykü daha var ki onun da bilinmesi gerek. Ve bu öykü hepimizin tek tek içinde saklı."
Yerli kabilelerin kaygısını anlayışla karşıladığını belirten Wells, projenin amaçlarının açıklandığı takdirde insanların işbirliğine yanaşacağını umuyor:
"Herkes içlerindeki hücrelerde tarihi bir belgenin saklı olduğunu öğrenince heyecan duyuyor."
ADEM İLE HAVVA’YA UZANAN YOLBilim adamları insanoğlunun genetik köklerini ortaya çıkartmaya çalışırken, bütün yolların Afrika’ya çıktığını keşfettiler. Y kromozomlarındaki ve mitokondriyal DNA’larındaki mutasyonları inceleyerek kabilelerin göç yollarını tespit edebildiler.
A) AVRUPA: Orta Asyalılar Avrupa’ya en büyük göçü 35.000 yıl önce başlattılar. Bazı Avrupalılar hala bu mutasyonları taşıyor.
C) AFRİKA: Y kromozomu ve mitokondriyal DNA’yı ortak kaynağa kadar izleyince Adem ve Havva olarak isimlendirilen bir erkek ve dişi ataya ulaşıldı.
E) ORTADOĞU: Bu bölgeye 45.000 yıl önce giren göçmenler, zaman içinde Asya, Avrupa ve Amerika’ya yayılan bir mutasyonu taşıyordu.
D) YENİ DÜNYA: Amerikalı yerliler 20.000 yıl önce Orta Asya’da ortaya çıkan bir mutasyonu taşıyor.
GENLER ÖYKÜLERİNİ NASIL ANLATIR?DNA’ları analiz eden bilim adamları insan soyunu izlemek için çok güçlü bir yönteme kavuşmuş oldular.
1) DNA- Genlerimizin pek çoğu seksüel üreme ile her nesilde birbirine karışır. Fakat bazı DNA’lar bu karışıma dahil olmadıkları için geçmişimize ilişkin kesintisiz bilgi verir.
Y KROMOZOM: Bu kromozomun üzerindeki genlerin çoğu diğer kromozomların üzerindekilerle karışmaz. Böylece bunlar babadan oğula etkilenmeden geçer.
MİTOKONDRİYAL DNA: Yumurtanın çekirdeğinin dışında olduğu için bunun DNA’sı genomun geriye kalan DNA’larıyla birleşmez. Dolayısıyla anneden çocuğa doğrudan geçer.
D) ERKEK EVLAT: Babasından aldığı Y’yi kendi erkek çocuklarına geçirir. Böylece ailedeki erkek soyunun takibini sağlar. Erkekler annelerinin mitokondriyal DNA’sını alır, ancak çocuklarına geçirmez.
E) KARIŞIM İÇİNDE KAYBOLMAK: Çocuğun genomu her nesilde birbiriyle karıştığı için, kendinden önce gelenlerin bir karışımını içerir. Dolayısıyla soy ağacının çıkartılmasında yarar sağlamaz.
F) KIZ EVLAT: Annesinden aldığı mitokondriyal DNA’yı kız çocuklarına geçirir. Dolayısıyla erkek soyundakı Y kromozomunun işlevini üstlenerek kadın soyunun takibini sağlar.
2) MUTASYONLAR: Y kromozomları ve mitokondriyal DNA bozulmadan nesilden nesile geçerken, dönem dönem mutasyona uğrarlar. Bu mutasyonlar DNA iplikçiğinin üzerindeki kimyasal değişiklikler kadar basit de olabilir.
3) GENETİK AĞAÇLAR
İnsanlar evrimleşip, göç ederken izole olan gruplarda farklı mutasyonlar oluşabilir. Bu mutasyonları karşılaştıran bilim adamları insanoğlunun genetik ağacını oluşturabilir. Böylece farklı grupların bir diğeriyle nasıl bir bağlantı içinde olduğu anlaşılabilir.
Pek çok Avrupalı ve Amerikan yerlisi ortak bir mutasyona sahiptir. Bu da bunların 20.000 yıl önce aynı Orta Asyalı popülasyondan geldiği anlamına geliyor.