Her mevsime bir aşk yaraşır (5)

Güncelleme Tarihi:

Her mevsime bir aşk yaraşır (5)
Oluşturulma Tarihi: Aralık 07, 2002 11:40

Lise yılları!

Lisede bir kız tanıdım. Hayatımda ilk öptüğüm kızdı.

Onunla evlendim!

Düşünün; hayatınızda ilk defa bir karşı cinse, cinsel olarak yaklaşıyorsunuz, bu sizi o kadar etkiliyor ki, eninde sonunda onunla evleniyorsunuz ve 14 yıl evli kalıyorsunuz.

Şimdi düşünüyorum da, herhalde ikimiz de neden evlendiğimizi bilmiyorduk.

Sanırım, ikimiz de birbirimizi iki insanı bir araya getiren 'esas neden' ile değil de, 'başka ihtiyaçlar' nedeniyle istemiştik.

Bambaşka ihtiyaçlarımız nedeniyle!

Birimiz diğerinde 'güven' duygusunu pekiştirmek istedik, öbürü ise rüştünü ispat etmeye, hatta kendi ailesi ile zıtlaşma ihtiyacını gidermeye çalıştı.

Ortak bir evladımız oldu, ileriki yıllarda yollarımızı ayırdık.

* * *

Hemen o yılların tüm erkekleri gibi, ben ilk erkekliğimi sevgilimle değil -onu sadece öpüyor ve sıkıştırıyordum- de profesyonel bir hanım ile yaşadım.

Bursa'da!

İkinci eşimin Bursalı olması ile bu ilk 'milli oluşum' arasında bir bağıntı var mı, bilemiyorum.

* * *

Başka bir kültürde yetişenler veya şimdiki gençler, bir insanın evlenecek kadar önem verdiği bir sevgilisi varken başka bir kadınla, üstelik profesyonel, hem de bir genelevde -Bursa Genelevi- sevişmesini anlayamazlar.

Zira, onlar 'sevdiğin kızı düzemezsin, düzdüğün kızı sevemezsin' kültürünü, yerden göğe kadar haklı olarak, anlayamazlar. Zaten, anlamaları da gerekmez.

Sadece, böyle zavallı bir kültürün de var olduğunu bilmeleri yeterli.

Lise 2'deyiz, bu hafta gibi bir bayram haftası; aramızda turizm rehberliği kurslarına giden bir arkadaşın bulduğu çok ucuz bir programla Bursa'ya tatile gittik.

Öğrenci yurtlarında kalıyoruz.

Ekibin en tıfıl oğlanları biziz!

Ekipteki kızlar bizden büyük. Yüzümüze bakan yok. Ama, biz yüzlerine 'abla!' dediğimiz kızları aramızda paylaştık, arkalarından 'yengen olur!' muhabbeti ile anıyoruz.

Gündüzleri tarihi camileri geziyoruz, akşamları ekipten ayrılıp, çok ucuz bir meyhanede sözüm ona 'demleniyoruz'.

Bol bol 'karı, kız muhabbeti!'

Kızları paylaştık ya, birbirimize o 'kız-ablanın' bize nasıl yüz verdiğini, bire bin katarak anlatıyoruz.

Hiç unutmuyorum, aramızdan biri:

-Tamam ben, benimkini ayarladım, kız bana kesik!, dedi.

-Nasıl anladın?

-Gündüz grup halinde cami ziyaretinde turist rehberini dinliyorduk ya, ardıma geçti, memelerini sırtıma dayadı.

Bu ifade karşısında diğer arkadaş dayanamadı:

-Yahu .....abla 'oğlancı' olmasın, bak sana arkadan yanaşmış, deyiverdi.

* * *

Gece ucuz şarap ile kafayı bulunca, ortaya birden 'genelev' muhabbeti atıldı.

-Sen hiç gittin mi?

-Hayır!

-Ya sen?

-Ben de gitmedim.

-Öyleyse ben sizi götüreyim.

Üçlü arasında en gıcık kişi ben olduğum için hemen ortaya atılmıştım ve ok yaydan çıkmıştı.

Hayatımda hiç geneleve gitmemiş, hiçbir kadınla sevişmemiştim ama bir kere 'söz' ağzımdan çıkmıştı.

Düştük yollara.

Hiçbirimiz Bursa Genelevi'nin yerini bilmiyoruz.

Ben İstanbul'dakinin yerini biliyor havalardayım.

Yolda ilerlerken ben ayakkabılarına yamuk basan bir 'amca' gördüm, onu durdurup, yekten ona adres sordum.

Yanımdaki oğlanlar utançtan yerin dibine geçtiler.

Adam, soruyu hiç garipsemedi, önce tarif etti, baktı biz anlamıyoruz, herhalde bayram günü sevap işlemek istedi.

Düştü önümüze, bizi Genelevin kapısına kadar götürdü.

Kapıdan büyük bir avluya girdik.

Yanımdaki oğlanlar yarı çıplak, anaları yaşında kadınları görünce hepten tırstılar.

Ben onların o halini görünce, iyice kabardım:

-Yok arkadaş ben duramam, içeri girmeden yapamam, demeye başladım.

Bir eve girdim!

Önüme gelen ilk kadına -üstünde bir sütyen, başka renkte bir don ve erkek çorapları vardı- işareti çaktım.

O sırada anam mı daha yaşlıydı, o mu, hatırlamıyorum.

Kadın ağzında bir çiklet beni odaya aldı.

Herhalde bende beniz atmış vaziyette.

Dün gibi hatırlıyorum, dizlerim titriyor.

Kadın tecrübeli, yıktı beni yatağa, iş elbiselerini çıkarmadan benim üstüme çıktı ve iki dakika sonra indi:

-Senin işin tamam, hadi temizlen Koçum!, dedi.

Ben ne olduğunu katiyen anlamamıştım, önüme baktım, ıslaktı!

Birden çok sevindim!

Temizlendiğim çeşmenin aynasında suratımdaki 'salak bakış' ifadesini, 'bu iş bu kadar olur!' ifadesi ile değiştirdim.

Hizmet bedelini ödedim.

Dışarı çıktım, arkadaşlar merakla bekliyorlar.

Sırıttım:

-Hadi gidelim Koçum!, dedim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!