Hem üniversite öğrencisi hem siyah kuşak sahibi!

Güncelleme Tarihi:

Hem üniversite öğrencisi hem siyah kuşak sahibi
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2018 15:16

Türkiye’de sporla uğraşmak zor, üstelik bir de kadınsanız ve ilgilendiğiniz spor ‘amatör’ kabul ediliyorsa iyice zor.

Haberin Devamı

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde okuyan Asena Melike Ağansoy da zoru seviyor ve ülkemizde adı yeni yeni duyulmaya başlayan Brazilian Jiu Jitsu sporuyla uğraşıyor.

Azmiyle her geçen sene performansının üstüne koyarak ilerleyen Ağansoy, Türkiye’de siyah kuşağa yükselen ilk kadın Jiu Jitsu sporcusu oldu. Genç sporcu, dünyada da hızlı büyüyen spor hakkındaki görüşlerini ve hedeflerini anlattı. UFC takip eden bir sporsever olduğunu belirten Ağansoy, Demi Lavato, Ashton Kutcher, Chuck Norris, Guy Ritchie, Anthony Bourdain ve Keanu Reeves gibi ünlü isimlerin de yaptığı Brazilian Jiu Jitsu sporunun geleceği için umutlu.

Spora başlama hikayeniz nedir? Dışarıdan bakıldığında, yaptığınız spor çok ilgi çekici ama bir o kadar da bilinmeyen, ilginç bir spor. Nasıl karar verdiniz başlamaya?

Haberin Devamı

Her şey kardeşim Uğur’un bu spora başlamasıyla gelişti. Daha öncesinde UFC ve karma dövüş sporlarını takip ettiğim için Brazilian Jiu Jitsu hakkında az da olsa bilgi sahibiydim. UFC’yi takip eden ve geçmişini araştıran çoğu insan gibi ben de 90’lı yılların başında bu spor ile dünyaya meydan okuyan Gracie ailesinin hayranıydım. Dövüş sporlarını Karate ve Kickbox’tan ibaret sanırken fiziksel olarak oldukça zayıf görünen bir insanın kendisinden çok daha büyük ve ağır insanları “pes ettirmesi” bende çok büyük bir ilgi uyandırmıştı. Uğur’un bu spora başladıktan sonra durmak bilmeden artan ilgisi de beni çok etkiledi ve ona katılmam üzerine ısrar etmeye başlamasıyla ben de 2012 yılında mindere ilk defa adım atım.

Bu sporda sizi en çok etkileyen ve bu spora çeken şey ne oldu? Sonuçta judo veya muadili bir spora da başlayabilirdiniz. (Öncelikle sporu da kendi açınızdan bize tanıtabilirsiniz)

Aslında çoğu insan tarafından bilinmese de Brazilian Jiu Jitsu ve Judo’nun kökenleri zaten aynı okula dayanmaktadır. Hatta Judo 1900’lü yılların ortalarına kadar kurucusu Jigaro Kano nedeniyle “Kano Jiu Jitsu” olarak bilinmekteydi. Bunun sebebi sporun kökenlerinin Japonya’nın Kodokan isimli okuluna dayanmasından ileri gelmektedir. Brazilian Jiu Jitsu Kodokan okulunda çalışan ve “ne-waza” dediğimiz yer tekniklerine hakim olan Mitsuyo Maeda isimli gezginin Brezilya’ya kadar taşıdığı ve burada Gracie ailesine öğrettiği tekniklere dayanmaktadır (diğer bir iddiaya göre spor zaten Maeda’dan önce Geo Omori tarafından Brezilya’ya taşınmıştı).

Haberin Devamı

Judo ise bu okulun kurucusu olan Jigaro Kano tarafından dünyaya tanıtılan Jiu Jitsu’nun daha farklı bir şekilde sistemleştirilmiş halidir. Judo 1900’lü yılların başında dünyaya tanıtılmak ve olimpiyatlara katılmak için puanlama sistemi ile geliştirilmiştir ve belirli kurallar çerçevesine sokulmuştur. Bu sayede bir spor olmuştur.

Çocukluğumdan bu yana atletizm ve tenis dahil olmak üzere çoğu spor branşını deneyimleme fırsatım oldu. Brazilian Jiu Jitsu’nun beni etkileme sebebi 50 kilo ağırlığa sahip olmama rağmen neredeyse iki katım ağırlığa sahip insanları etkisiz hale getirebilmemi sağlayan güç oldu. Bu sporun anlamsız ritüellere veya hiçbir bilimsel açıklaması olmayan hareketlere değil, tamamen fizik kuralları kullanılarak uygulanan tekniklere dayanması ve bu tekniklerle vücudumuzun yarattığı harmoni beni derinden etkiledi.

Haberin Devamı

Minderde zaman geçirdikçe farkına vardığım, fiziksel etkisinin yanında psikolojik olarak da bir insana stres altında düşünmeyi ve doğru karar verebilmeyi öğreten yapısı sanırım beni etkileyen bir diğer önemli faktör. 

Dövüş veya savunma sporlarının felsefeleri ünlüdür. Siz yaptığınız sporun bakış açısını ve fikirlerini nasıl açıklarsınız?

Savunma sporu olarak ele aldığımızda Brazilian Jiu Jitsu, sizi fiziksel tehdit altında bırakan bir saldırganı darp ederek ve ona zarar vererek değil, kontrol altına alarak etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadır. Saldırganı fiziksel şiddet yerine psikolojik olarak ele geçirmenize yardımcı olur. Savunma sporu dediğimizde çoğu insanın aklına karşı tarafı darp ettiğimiz sistemler gelmektedir. Ben kendimi savunmak adına karşı tarafı darp ediyorsam olay benim için savunmanın dışına çıkmış demektir. Bu neticesi kestirilemeyecek bir döngüye dönüşebilir ve bu durum hayatımız söz konusuyken isteyeceğimiz son şeydir.

Haberin Devamı

50 kiloluk bir insan olduğumu göz önünde bulundurursak bana saldıran 80 kiloluk bir saldırganı yumruk atarak veya gözüne parmak sokarak durduramayacağım su götürmeyen bir gerçek. Bu şartlar altında saldırgan daha da agresifleşerek kontrolünü kaybedebilir. Saldırganı kontrol altına alabilecekken, kendimi sonucunu dahi bilmediğim tehlikeli bir duruma sokmak oldukça mantıksız. Dünyanın her yerinde çoğu “öz savunma” eğitmeni insanlara, özellikle kadınlara, kendilerini savunmak adına (öğrenmeleri için aslında çok da zaman harcamaya gerek olmayan) “teknikler” (vücudun hayati bölgelerine yapılan vuruşlar gibi) öğreterek, onları “yanlış güven duygusu” dediğimiz yanıltıcı duygu ile beslemekte ve asıl tehlike içerisine atmaktadırlar. Bu durum hayatımız söz konusu olduğunda oldukça üzücü sonuçlar doğurabilir çünkü vital bölgelerine vurarak durdurabileceğinize inandığınız saldırgan acıyla kontrolünü kaybedebilir. Bunun yerine olayı en başından analiz edebilmek, doğru kararları verebilmek hatta engellemek için Brazilian Jiu Jitsu öğrenebileceğiniz en güvenli sistemdir. 

Haberin Devamı

Fizikselden çok psikolojik yanı baskın olan bir spor olduğu için size, saldırganı kontrol altına aldıktan sonra (ona zarar vermeyi tercih edebilecekken bile) güvenli bir ortam içerisinde uzlaşmaya davet edebilme gücü veriyor. Bu açıdan Brazilian Jiu Jitsu’yu oldukça hümanist bir öz savunma sistemi olarak değerlendirebiliriz.

Brazilian Jiu Jitsu’yu spor olarak ele aldığımızdaysa tamamen bilime, sürekli olarak yapılan deneylere, sonu gelmeyen bir deneme-yanılma ağına bağlı, tamamen fizik kuralları ile çalışan, kaldıraç kuvveti, zamanlama ve denge kullanılarak uygulanan tekniklere dayanan bir dövüş sporu, hatta bir sporun ötesinde, bir yaşam biçimi olarak adlandırabiliriz. Çünkü fiziksel etkisinin yanında psikolojik olarak da bir insana stres altında düşünmeyi ve doğru karar vermeyi öğreten bir sisteme sahip. Sizi “daha iyi bir insan” olmaya iten yapısı ile hem güçlü düşünebilen hem de fiziksel olarak sağlıklı bir bireye dönüştürme gücüne sahip.

Hem üniversite öğrencisi hem siyah kuşak sahibi

Sporun Türkiye’de hangi konumda olduğunu düşünüyorsunuz ve geleceğini nerede görüyorsunuz?

Brazilian Jiu Jitsu sadece Türkiye’de değil dünyada da çok yeni gelişmekte olan bir spor. Hem katılımcı sayısındaki artışla hem de yan sektörlerinin büyümesiyle gün geçtikçe değer kazanan bir spor. BJJ günümüzde Demi Lavato, Ashton Kutcher, Chuck Norris, Guy Ritchie, Anthony Bourdain ve Keanu Reeves gibi ünlüler tarafından yapılan bir spor haline geldi.

Brazilian Jiu Jitsu’nun Türkiye’de maalesef henüz yeterince anlaşılamamış bir spor olduğuna inanıyorum. Fakat bu sporun uluslararası gelişimine bakarak ülkemizde de oldukça büyük bir potansiyele sahip olduğunu söylemek mümkün. Bunun için biraz da bizlerin bu sporu profesyonel olarak masanın üzerine koyması, ülkemizde daha görünür hale getirilmesi ve uluslararası arenada Türkiye Jiu Jitsu’sunu tanıtması gerektiğine inanıyorum.

Spor yapmanın sosyal çevrenize katkısı ne oldu?

Brazilian Jiu Jitsu sayesinde hayata bakış açısı benden farklı olan ama aynı yaşam tarzını benimseyen çokça insanla bir araya gelme şansı yakaladım. BJJ sadece Türkiye’de değil tüm dünyada çok güzel dostluklar edinmeme yardımcı oldu. Bu öyle bir spor ki, geliştirdiğiniz arkadaşlıklar sayesinde dünyanın dört bir yanında, adım attığınız her ülkede sanki bir aileniz varmış gibi hissetmenize sebep oluyor. Kıran kırana dövüştüğünüz rakibiniz maç sonunda size gülümseyerek sarılıyor ve sonrasında dostunuz olarak sizle birlikte kamplara ve turnuvalara katılmaya devam edebiliyor. Saygısızlık asla hoş görülen bir şey değil ve gereğinden fazla hırslı olan ve ayrılıkçı insanlar bu sporda tolere edilmiyor.

Sadece BJJ’yi değil genel olarak sporu sevme sebebim insanlar arasındaki tüm bariyerleri kaldırma gücüne sahip olması. Spor tek bir dil konuşur ve bunun içinde ırk, din, cinsiyet ve politikanın var olmaması oldukça etkileyici bir olgu.

Siyah kuşağı ilk kazanan kadınsınız. Siyah kuşak hakkında bilgi verebilir misiniz?  Kimlere ne sıklıkla veriliyor ve Türkiye'de kaç tane var?

Siyah kuşağa giden süreç tabi ki kişinin kendi gelişimine, yetenek seviyesine veya atletik yeterliliğine bağlı olarak değişiyor. Siyah kuşak derecesine erişmenin en zor olduğu sporlardan birisi Brazilian Jiu Jitsu, öyle ki dünya üzerinde bu spora başlayan insanların sadece %3’ü siyah kuşak almaya hak kazanıyor. Belki biraz acımasızca ama biz kendi aramızda bunun esprisi olarak kimonolarımıza %3 yaması dikiyoruz.

Derecelendirilmek için sadece belirli bir seviyede Brazilian Jiu Jitsu yapmanız veya madalya sahibi olmanız değil aynı zamanda bunu paylaşabiliyor olmanız, öğretebilmeniz de önemli bir etken. Brazilian Jiu Jitsu kendine has bir derecelendirme sistemine sahip. Yolculuğunuza beyaz kuşak olarak başlıyorsunuz ve eğitmeniniz aracılığıyla sırasıyla mavi, mor, kahverengi ve siyah kuşak olarak derecelendiriliyorsunuz. Bu süreç 5 ile 10 yıl arası zaman alabiliyor.

Derecelendirme sisteminde ve sporcuların gelişmesindeki en büyük etken şüphesiz seçtikleri eğitmen ve ait oldukları takım. Bunun sebebi her ne kadar bireysel bir spor olsa da aslında BJJ’yi tek başınıza yapamıyor olmanızdan kaynaklanıyor. Her sporcu belirli bir eğitmen tarafından yetiştiriliyor ve bir takıma üye olarak gelişiyor. Bu akademiler de çeşitli ekoller altında şekilleniyor. Aslında hepimiz bir soy ağacına bağlıyız.

Türkiye’de bu sporun öncüsü olan eğitmenim, aynı zamanda Türkiye’nin ilk siyah kuşağı Burak Değer Biçer. Şu anda takımım Corvos Combat’ta baş antrenörümüz ile birlikte 4 siyah kuşak var. Diğer takımların siyah kuşaklarıyla ülke genelinde toplamda 8 siyah kuşak var.

Judoya benziyor Jiu Jiutsu. Sizce ne gibi farkları var, minderdeki taraf olarak ne söyleyebilirsiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi aslında Brazilian Jiu Jitsu ve Judo aynı köklere dayanmakta. Biz yerde ustalaşırken Judo ayakta ustalaşmayı seçen bir ekol. Fakat bu iki tarafı da ne sadece ayakta ne de sadece yerde çalışmaktan alıkoyuyor. Judocu arkadaşlarımdan elimden geldiğince ayaktaki teknikleri öğrenmeye gayret ediyorum. Onlar da aynı şekilde yer oyunlarını geliştirmek adına zaman zaman bizimle çalışmayı tercih edebiliyorlar.

Peki aile tarafında neler yaşadınız? Aileniz dövüş sporu yapacağım dediğinizde ne cevap verdi?

Annem Kyokushin Karate’de siyah kuşak sahibi. Bu sporu Almanya’da yaşadığı dönemde öğrenmiş ve severek ustalaşmış. Aynı zamanda eski dansçı olduğu için çocukluğumuzdan beri kardeşimi ve beni spora teşvik ederek büyüttü. Ben biraz maymun iştahlı bir çocuktum, benimle birlikte kurs kurs dolaştığı günler hala aklımda. Brazilian Jiu Jitsu’yu hem kardeşimin hem benim bu kadar istikrarlı bir şekilde devam ettirmiş olmamız onu çok etkiledi ve profesyonel olma kararı aldığımda beni sonuna kadar destekledi. Sanırım en büyük şansım böyle bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş olmak.

Gerekli destekleri hem okuldan hem de hocanızdan görüyorsunuz sanırım. Böyle sporlarda destek çok önemli. Okul ve öğretmeninizle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Bir birey olarak son 5 yıl içerisinde hayatımın akışını değiştiren çok önemli iki karar verdiğime inanıyorum. İlki tabi ki Brazilian Jiu Jitsu’ya başlamaktı, diğeri ise İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Spor Yöneticiliği okumaya karar vermemdi. Brazilian Jiu Jitsu’ya başladıktan sonra profesyonel sporcu olabilmek için İstanbul Üniversitesi’ndeki eğitimime ara vermiştim. Daha sonra tekrar üniversiteye başlamak için araştırmalar yapmaya başladım. Hem seveceğim hem de spor kariyerimle paralel bir bölüm arayışındayken Sportsnet’in İstanbul Bilgi Üniversitesi ile başlattığı Spor Yöneticiliği Programı’na rastladım.

Bu bölümde Türk sporuna uzun yıllar emek vermiş ve hala vermekte olan eğitmenlerimiz sayesinde hem çalışacağımız ortama dair ciddi bir bilgi birikiminden yararlanabiliyoruz hem de bu bilgileri yürürlüğe koyabileceğimiz ve geliştirebileceğimiz projeler hazırlama şansına sahip oluyoruz. BİLGİ, spora verdiği destekle ve teoriyi pratiğe dökebilmemiz adına bize tanıdığı imkanlarla mükemmel bir okul.

 

 

BAKMADAN GEÇME!