Düşünün ki 50 yaşındasınız ve kendini her yönden tabiri caizse "salmış" görünüyorsunuz. Diyelim ki boyunuz 1,54 cm, kilonuzsa neredeyse 90. Bu rakamlar, obezitenin belirlenmesi için kullanılan istatiksel bir ölçüm olan beden ağırlık indeksine (BTI) oranlandığında, sizin değeriniz 35’in üzerinde çıkıyor.
BTI’ne göre, 25 veya üzerinde bir değer aşırı şişmanlığa, 30 veya üzerinde bir değerse obeziteye işaret ediyor.
Obeziteye karşı sürdürülen savaşımın yeni bir kurbanı da siz oldunuz demektir bu ölçüm sonuçları.
Ama durun, belki de bu saptama doğru olmayabilir. Çünkü kan basıncınız 100/50 kadar düşük bir değerde ve kolesterol ile şeker seviyeleriniz gayet normal.
Sırtüstü uzandığınızda, ayağınızı kendinize çekip burnunuza değdirebiliyor; hem de bazen dizinizi bile hiç kırmadan.
Çünkü, hiçbir günü sektirmeden haftada 15 ila 30 kilometre yürüyor ve hatta aerobik dersleri veriyorsunuz. Görüntünüzle ilgili olarak, "Beni bu dapdar giysiler içinde görüyorsunuz. Ben küçük, çekici bir pilicim" diyorsunuz, belki de.
Hem kilolu hem mutlu
Zayıflık kavramının yüceltildiği bir ortamda, hem kilolu hem de mutlu olabilme kavramı, insana "acaba" dedirtiyor.
Amerika’daki yetişkinlerin yüzde 30’u obez, 200 milyon Avrupalı aşırı kilolu ve dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan, nedense hep başarısızlıkla sonuçlanan bir rejimde yaşıyor.
Aslında sonuç olarak sizi öldürecek olan şey, tartı üzerindeki rakamlar değil, kan basıncınız, kolesterolünüz veya diğer huzursuzluk verici rahatsızlıklardır. Eğer düzenli besleniyor, düzenli
spor yapıyor ve doktor kontrollerinizden başarıyla çıkıyorsanız, ince kesimli pantolonların içine girememeyi niye kafaya takasınız ki?
Bu, giderek daha çok insanın birbirine sormaya başladığı bir soru ve son zamanlarda beğendikleri yanıtları almaya başladılar. Nisan ayında basında yürütülen bir araştırmada, normalin biraz üzerinde kiloya sahip Amerikalıların ölüm risklerinde, normal kilolulara göre biraz da olsa bir azalma olduğunun saptanması, sınır kiloda yaşayanların moralini düzeltti.
Yağ yasak madde değil
Ancak şaşırtıcı olmamakla birlikte kamuoyu, araştırmanın çok daha önemli bir noktasıyla ilgilendi: obezite yaşamı kısaltıyordu. Halk, bir öğle yemeği kazandık diye düşünse de, uzmanlar yağın sağlığın yasaklı maddesi olduğu gerçeğini sorgulamaya başladı.
Minnesota Üniversitesi'nde epidemiyoloji profesörü David Jacobs, "Fasulye sırığı gibi ince olmanın en güzeli olduğu fikri olaya çok basit bakmaktır. Bence hem iri hem de sağlıklı olmak mümkündür" diyor.
Tabii ki, ince ve spor bakımından aktif kalmanın, uzun yaşama giden en iyi yol olduğu gerçeğini hiç kimsenin reddetmesi beklenemez. Birçok bilimsel çalışma aşırı kilonun, sadece şeker, felç, kalp krizi, uykuda nefes yetmezliği ve eklem sorunları gibi sıklıkla dile getirilen değil, daha az söz edilen kanser gibi hastalıklara da neden olduğunu ortaya koyuyor.
Amerika Kalp Vakfı’nın (AHA) 135 erkek arasında yaptığı bir araştırma, sağlıklı kalmanın birçok riski azaltırken yağ sorunuyla baş edememenin çok daha fazla risk doğurduğunu doğrular nitelikte.
AHA kardiyologlarından Gerald Fletcher, "Aşırı kilolu kimsenin şimdi hastalık belirtileri olmayabilir, ancak ilerde mutlaka ortaya çıkacaktır" uyarısında bulunuyor.
İlginç sonuçlar
Öte yandan birçok uzman, kilolu kimselerin zayıflamamak için yapmaları gereken en son şeyin, kendilerine bir bahane bulmak olduğu konusunda kaygılanıyor. Ancak sorunun bundan çok daha detaylı olduğuna ilişkin pek çok ipucu var.
Bu konuda bir çalışma Dallas’taki Cooper Enstitüsü’nde yapıldı. Buradaki doktorlar, 1970’lerden beri enstitüye tartılmak, iğne vurulmak, kan testi yaptırmak veya koşu bandı üzerinde önemli hayati değerleri kaydetmek için gelen 80.000’den fazla hastanın kaydını tutuyor.
Bu kadar zengin veriler ışığında enstitü, aşırı kilolu ve aktif kimselerin, zayıf ama koltuğa çakılı olanlardan daha sağlıklı olduğu sonucuna vardı.
Fiziksel hareketlilik ve tansiyon
Hopkins Ağırlık Kontrol Merkezi'nden Dr. Lawrence Cheskin de benzer bilgiler veriyor. Merkeze gelenlerin BMI’i ortalama olarak 37, yani orta ila aşırı derecede obez.
Ancak bu kişilerin sadece yüzde 30’u yüksek tansiyon, yüzde 20’si de şeker hastası. Doktor, düşük şeker yüzdesinin altında yatan nedeni söylemese de, fiziksel hareketliliğin tansiyonu kontrol altında tutmada büyük önemi olduğunu vurguluyor, "Sağlığın yararları genel olarak kardiyovaskülerdir."
Şişman ve sağlıklı kimselerden ayrı olarak, ayrıca çok çok daha şişman, ancak çok da sağlıksız olmayan ve giderek de durumu düzelen bir kesim var.
New England Journal of Medicine dergisinin 116.000 kadın üzerinde yaptığı araştırma sonuçlarına göre, zayıf ama hareketsiz kimselerin erken ölme oranı, zayıf ama hareketli olanlardan yüzde 55 daha fazla.
Obezite ve yoksulluk
Şişman ve hareketli olan kadınlar, zayıf ve hareketlilerin neredeyse 2 katı riske sahipken, bu risk oranı şişman ve hareketsizlerde 2.5 katına kadar çıkıyor. Uzmanlara göre, fiziksel hareketlilik obezitenin etkilerini ortadan kaldırmasa da azaltır.
Öte yandan Cooper’ın müşteri tabanlı verileri de tartışma yarattı. Verilerin, rastlantısal şekilde toplandığı, kişilerin tam obez olmadığı, beyaz ve durumu iyi olduğu öne sürülürken, obezitenin asıl olarak yoksul ve azınlık toplulukları arasında yaygın olduğuna dikkat çekiliyor.
Ortada tabii ki bir de yağın kimyası konusu var. Yağ, vücudun pek çok yerinde deri altında ve kas üzerinde birikir.
Ancak yağın iç kısmı, kasın altında da toplanır. Bu kısım, metabolik açıdan yağı çevreleyen kısımdan daha aktiftir ve insüline karşı koyan, şeker ve yüksek tansiyona neden olan yangı molekülleri açığa çıkarır.
Spor iyi bir fikir olabilir, ancak bira göbeğinizi tam olarak yok etmediğiniz sürece risk altındasınız demektir.
Hareketin yararı
Ancak spor tüm metabolik hedeflerinize ulaşmanızı sağlayamasa bile, yolun bir kısmına kadar götürebilir; bu en azından 47 yaşındaki Sandy Schaffer için kesinlikle gerçekleşti.
1,65 cm boyunda ve 127 kilo ağırlığında olan Schaffer, bundan 8 yıl önce, tam 160 kiloyken bir sağlık merkezinde spora gitmeye başladı. Schaffer, orada yaptığı egzersizlerin sadece kilosunu vermeye yardım etmediğini, aynı zamanda birçok inanılmaz rakam ortaya çıkardığını da söylüyor.
Schaffer’ın kolesterolü 5.7’den 4.7’ye düştü. Tansiyonu gayet iyi seviyede, son yaptırdığı kan testlerine göre de kalbi gayet sağlıklı. Şu anda haftada 4 ila 5 kez spora katılırken, 2 ila 4 kez de ders veriyor. "Egzersizlere başlamadan önce uflayıp puflamadan 10 metre bile yürüyemezdim. Annemin 80 yaşındaki dizleri rahatsız arkadaşları bile benden daha iyi yürürdü" diyor.
Sabır gerek
Sağlık hizmetleri veren bir diğer şirket de 8 ABD eyaletinde 39 şubesi bulunan Life Time Fitness adında. Eğitmenler BMI’yı çöpe attı ve kişilerin aerobik kapasiteleri, kalp yeterlilikleri ve diğer birçok özelliğe bakarak egzersizleri planlıyor.
Asıl kabul edilmesi gereken gerçekse, kilo kontrolünün, egzersiz,
diyet, doktorları anlama ve sürecin her döneminde yeni şeyler yapabilecek hastaları da kapsayan çok cepheli bir savaş olduğudur.
Cheskin, "Bu savaş, sabırla kazanılır" diyor. Kilolarıyla uzun yıllardır savaşanlar, buna hak vereceklerdir.
AŞIRI KİLOLULAR İÇİN SPOR İPUÇLARI
Birçok obez için çok ağır fiziksel hareketliliğin bazı önemli zorlukları bulunur. Bazı uzmanların, yeni başlayanlara önerileri şöyle:
Kısa ve hızlı: Günde çok sık, hatta 2 ila 3 kez spor yapın, ancak süreleri oldukça kısa tutun (en fazla 10 ila 15 gün). Eğer sizi incitiyorsa hemen kesin; beğenmediyseniz değiştirin. Zinde kalmayı kovalamak zevk vermeli, ceza olmamalı.
Derinize dikkat edin: Şişman sporcuların en büyük sorunlarından biri, daracık spor taytlarının içine sığmaktır. Özellikle teri alan sentetik kumaşları tercih edin. Duşa girdiğinizde de, antibakteriyel sabun kullanın ve tüm vücudunuzu iyice kurulayın.
Eklemlerinize iyi davranın: Spor, eklemlerinize yüklenmediğiniz sürece kalbinize yararlı olarak değerlendirilebilir. Yaslanarak yapılan bisikleti kullanın veya bir yüzme kursuna yazılın. Bacağınızın üst kısmındaki kasları güçlendirin. Bu, dizleriniz üzerindeki baskıyı azalacaktır.
Özenle esneyin: Eğilmek herkes için önemlidir, ancak aşırı kilolular, özellikle sırtın alt kısmını gerecek hareketlerden uzak durmalıdır.
Ayakkabı seçimine özen gösterin: Sağlam spor ayakkabılar, planınızda koşmak olmasa da her zaman en iyi desteği sağlarlar. Ayakkabınızın ayağınıza iyi oturduğundan emin olun ve tırnaklarınızı kısa kesmeyi unutmayın. Ayakkabıların içine sıkışan ayakkabılar, tırnak ve parmaklarda can sıkıcı sorunlara neden olabilir.