Güncelleme Tarihi:
Bu fitili ateşleyen kişi Mehmet Helvacı ilk kez bütün detayları ile Galatasaray'daki son olaylara, tartışmalara açıklık getirdi. Hiçbir yorum katmadan Mehmet Helvacı'nın röportajını yayınlıyoruz:
ŞU ANDA BEN GALATASARAY'IN BRÜTÜS'Ü İLE Mİ RÖPORTAJ YAPIYORUM?
MEHMET HELVACI: "Artık Roma'dan sıkılmaya başladım. İş o vaziyete geldi. Ben normal olarak hukukçuyum. Roma Hukuku da bizim derslerimizden bir tanesidir ama bu kadar çok Roma beni sıkmaya başladı. Ben hiç bir yerin Brütüs'ü değilim. Ben bugüne kadar hiç kimseye arkasından hiç birşey yapmadım. Benim yaptığım herşey bire bir yüze karşıdır. Aksini söyleyebilen varsa çıksın yüzüme söylesin. Desin ki; "Benim arkamdan şunu yaptın. Bana böyle söyledi ama böyle yaptı" diyebilen varsa, memnuniyetle çıkar bende; "Evet arkadasından bunu yaptım" diye söylerim. O yüzden ben kimsenin Brütüs'ü falan değilim. Bir de Brütüs olabilmek için bir de Sezar lazım. Daha önceden de söylemiştim. Ortada Sezar yok. Sezar'ın olmadığı yerde Brütüs'ten bahsetmek söz konusu olmaz. Sezar biliyorsunuz diktatör bir kişilik."
BEN SİZE KARŞI BÖYLE SUÇLAMALAR OLDUĞU İÇİN BUNU SORDUM ?
"Kimsenin de kötü niyet taşıdığına inanmıyorum bunları söylerken. Mutlaka bilgisizlikten veya eksik bilgiden kaynaklanarak bunlar diğer medya organlarında da konuşuluyor. Oradaki insanlarda gerçeği bilseler böyle söylemezler. Malum Brütüs sözü benim üzerime Manisaspor maçından sonra yapılan toplantıyla yapıştı. Yapışmasının sebebide şudur. Üzerime yapıştı ancak üzerimde durmuyor. Çünkü iftiranın yakışanından korkmak lazım. Yakışmayanından hiç korkulmaz. Bu yakışmayan bir iftira. O yüzden korkulacak bir durum değil benim için. Beni tanıyanlar çok net olarak biliyorlar. Gerekçeside şudur; Çünkü ben o akşam Sayın Başkanla Manisa maçından sonra şeref salonunda telefonla konuştum. Toplantının yapılması konusunda. Hatta toplantının nerede, ne zaman, nasıl yapılacağını da konuştum. Fakat her nasılsa bu durum daha sonra dışarıya yansıtılırken, başkanın bilgisi olmadığı şeklinde yansıtıldı. Başkanda bunu yalanlamadı. Çok daha sonra aradan 10 gün geçtikten sonra bir TV programında bildiğim kadarıyla 'benim bundan haberim vardı' dedi. Ama o ana kadar tabi haberinin olmadığı bilgisi çerçevesinde insanlar arkadan iş yaptığıma dair bir takım şeyler düşündüler."
AYRICA O TOPLANTIYA BAZI YÖNETİCİLERİN GİTMEMESİNİ DE İSTEMİŞTİ SAYIN BAŞKAN. HABERİ OLMASAYDI BÖYLE BİR EYLEME GİRİŞMEZDİ SANIRIM
"İki tane telefon konuşması var. İkiside çok önemli. Eğer bu durumun aydınlatılmasına yarayacaksa söyleyeyim. Bir tanesi Manisa maçı sırasında salondan yaptığımız bir konuşmadır. O ortamı çok basit bir şekilde hatırlatmaya çalışayım. Biz dışarıya çıkmak istedik. Polis kuvvetleri bize; 'Lütfen çıkmayın, biz sizi dışarıda koruyamayız' dediler. Biz o gün salonda 1. 30 saat oturmak zorunda kaldık. Durum buydu. Biz o gün toplantıyı yapmaya karar verirken, bu açıklamayı yaparken, durum buydu. O akşam başkanla telefonla konuşup bu toplantının yapılacağını kendisine söyledim. Kendisi de bu toplantının yapılmasını söyledi. Fakat ertesi gün ben kulübe gittiğimde bir takım arkadaşların orada olmadığın gördüm. Bir takım arkadaşlarda gelmişlerdi. Gelenleri gelmeyenleri zaten biliyorsunuz. Biz o toplantıyı yaptık. Toplantıdan çıkmadan evvelde başkanı gene aradık. Ben kendisiyle tekrar konuştum. Buna oradaki insanlarda şahitler. Onlara da sorabilirsiniz. O toplantıdan çıkıp ne söyleyeceğimizi de söyledim. Kendisi bana Hagi'nin raporunuda söyle dedi. Böyle bir rapor var mı ? dedim. O da var dedi. Çıktım onuda söyledim. Ondan sonra da böyle bir rapor yok. Helvacı gene anlatıyor birşeyler diye medyada çıktı. Ama ben Galatasaray başkanına inanmayıp kime inanacağım. Ne duyduysam onu söyledim. İki tane telefon konuşmam var. Bir toplantıdan önce. İki toplantıdan sonra. İkisinde de başkanın her yaptığımdan ve söylediğimden bilgisi var. Dolayısıyla burada arkadan iş çeviren herhalde ben değilim."
YÖNETİMDE BÖLÜNMEYE NASIL GELİNDİ ?
"Galatasaray yönetiminde ben bölünmüşlük diye birşeyin olduğunu ben kabul etmem."
ŞU ANDA TABLO DIŞARIDAN ÖYLE ALGILANIYOR
"Dışarıdan böyle görünüyor olabilir. Ama ben o yönetim kuruluna, genel kurulun bana vermiş olduğu oylarla seçildim. Biz oraya liste olarak seçildik. Bütün olarak seçildik. Başkan ve yönetim kurulu olarak seçildik. Bir yere beraber gelen insanlar, o yerden beraber giderler. Ayrı ayrı gitmeye hiç birisininde hakkı yoktur. Burada daha evvel istifa etmiş arkadaşlarımla ilgili birşey söylemek istemiyorum. Ben bir yere insanla beraber gittiysem, oradan onunla birlikte çıkarım. Bu zaten işinde doğasında vardır. Dolayısıyla sayın başkanında bizim istifamızı istemekle ilgili bir kararı olamaz. Bizimle birlikte çalışmak istemiyorsa bunun yöntemi açıktır. Seçime gider ve yeni listesinde bize yer vermez. Dolayısıyla bizimle birlikte çalışmaktan kurtulmuş olur. Ama genel kuruldan oy almış. Bu anlamda sorumluluk almış, görev almış kimsenin oradan uzaklaştırılmasını talep edemez. Buna hakkı yoktur. Bu durum bir bölünmüşlükte değildir. Ben şuanda muhalefet ediyor durumundayım. Farkındaym. Bu da belki Türkiye bakımından bir ilk. Çünkü kural olarak muhalefet dışarıdan yapılır. Ama bazen muhalefet içeriden yapılmak zorundadır. İçeride yanlış işlerin yapıldığını düşünüyorsanız, o işleri düzeltmek amacıyla o kurulun, o başkanın sıhhati için içeride muhalefet ederseniz. Bu sizin görevinizdir. Buna mecbursunuzdur. Benim şuanda böyle bir görevim var. İçeride muhalefet ediyorum. Muhalefetin kaynağı yanlış işleredir. Bunu herkesin bilmesi lazım. Önüme gelen doğru kararlar var. Onları hemen imzalıyorum, sorun yok. Galatasaray Yönetim Kurulu doğru bir karar almışsa, ben niye ona karşı çıkayım ki, arkasındayım o kararın. Birisi o kararla ilgili hesap soracaksa bende veririm o hesabı. Ama yanlış bir karar almışsa o zaman o kararın üzerine o yanlış kararı yazarım, bu yanlıştır derim. Buna muhalefet ederim. Buda benim en doğal hakkım. Sebebi nedir? Muhalif olmak, karşı olmak, ortalığı karıştırmak, başkalarının maneviyatını bozmak değildir sebebi. Sebebi yanlışı düzeltmektir. Bizim orada ki görevimizi Galatasaray'ın doğru yönetilmesini sağlamak. Doğru yönetilirse muhalefet olmaz. Ama doğru yönetilmezse ister istemez karşı duruş olacak"
SİZİN KABUL EDEMEDİĞİNİZ NE GİBİ YANLIŞLAR OLDU ?
"Ben kural olarak yönetimsel sorunları dışarıda tartışmıyorum. Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu'nda tartışıyorum. Galatasaray Spor Kulübü'nün diğer platformlarında tartışıyorum. Bu benim bir ilke kararım. Heleki halada o yönetim kurulunun içerisindeyken o yanlışları kamuoyuyla tartışmak istemem. Ama insanlar bu yanlışların ne olduğunu zaten biliyorlar. Bende bunu Galatasaray platformlarında söylüyorum. Ama lütfen benim ilkelerimi çiğnememi benden istemeyin. Bunlara burada cevap vermeyin. Çok merak eden Galatasaraylılar o platformlara gelirler, orada bunları öğrenirler. Basın üzerinden bunları konuşmayı Galatasaraylı olarak doğru bulmuyorum."
İSTİFA ETMEMENİZİN CAMİAYA ZARAR VERECEĞİNİ DÜŞÜNENLER VAR
"Sonuçta her düşünceye saygı duymak demokrasinin temel bir direği. Ama düşüncenin oluşmasında mutlaka bilginin olması lazım. Eğer bir düşüncenin arkasında bilgi yoksa, bilgiye dayandırılmadan oluşturulmuşsa, o düşünceyi benimsemekte doğru olmaz. Başkalarının düşüncelerini değiştirmek aslında benim işim. Ben hocayım. Neyle değiştirmek? Bilgiyi doğru yere koyarak değiştirmek. İnsanlar benim istifa etmem gerektiğini düşünüyor olabilirler ama bu bir bilgiye dayanmıyor. Galatasaray'ın tüzüğü çok açık. Galatasaray da herkes bir başkanlık rejiminin olduğundan bahsediyor. İki şeyi bir birine karıştırmamak lazım. Galatasaray da başkanlık rejimi vardır. Ama Galatasaray'da diktatörlük yoktur. Başkanlık rejimi diktatörlük anlamına gelmez. Başkanlık rejiminin anlattığı şudur; Başkan öyle bir kimsedir ki, objektiftir, bütün yönetim kurulu üyelerinin görüşlerini dinler ve öyle bir karar verir ki, zaten onun üzerine kimsenin söyleyeceği birşey kalmaz. Zaten o yüzden başkanın dediğinin dışında birşey yapılmaz. O yüzden başkanın her sözüne itaat edilir. Eğer başkan canının istediğini söyler, bunada itaat edilir diye birşey olursa o zaman bu diktatörlük olur. Başkanlık rejimi olmaz. Başkanlık rejimi, bilgiye dayalı başkanın aldığı kararlara yönetim kurulu üyelerinin uymasıdır. Ama bu başkanın keyfi kararlar alacağı anlamına gelmez. Çünkü başkan bire bir yönetim kurulu üyesinin bilemeyeceği şeyleri de bilir. Başkanın olaylarla ilgili bilgisi diğer yönetim kurulu üyelerinden fazladır. Diğerlerinden fazla olduğu için başkanın verdiği karar kabul görür. Şimdi hemen kendi konumumu hatırlatayım. Sizde yönetim kurulu üyesi değil misiniz ? diye insanların akıllarına soru gelebilir. Ben bu itilafa düştüğüm dönemlerde Galatasaray'ın ikinci başkanıydım. Galasataray'ın ikinci başkanının durumuda tüzük gereği şudur; Başkanın olmadığı yerde onun yetkilerini kullanır. Dolayısıyla ikinci başkanın bilgi düzeyide başkanınkiyle eşittir. Yani başkanın bilipte ikinci başkanın bilmediği birşey yoktur. Olmaması gerekir. Bilge başkan kendi bildiği herşeyi ikinci başkana söyler. Çünkü alternatif olarak ikinci başkan karar vermek durumunda olabilir ve doğru kararı vermekle oda yükümlüdür. Bir anlamda ikisinin bilgi düzeyi, saygınlığı eşittir. Öyle olduğu için ben aldığım kararlarda, görüşlerimde haksız olduğumu kabul etmiyorum. Bu çerçevede de istifa etmek zorunda olduğumuda düşünmüyorum. Çünkü başkanlık rejiminden anlaşılması gerekeni insanlar diktatörlükle karıştırıyorlar.Bundan hızla kaçınmak lazım. İki şeyi birbirinden net olarak ayırmak lazım. Diktatörlük başka birşeydir, başkanlık rejimi başka birşeydir"
DİVAN KURULUNDA KONUŞURKEN, BAŞKAN SALONU TERK ETTİ. NE HİSSETTİNİZ?
"Ne hissettim ? Hiç birşey hissetmedim. Nedenini söyleyeyim. Çünkü ben dış alemde yönetim kurulunda söylemediğim hiç birşeyi telaffuz etmem. Ben yönetimin bir parçasıyım. Ben yönetimde söylediğim şeyi dışarıda söylerim. Benim orada açıkladığım her görüş, daha evvel yönetim kurulu masasında başkana ve diğer yönetim kurulu üyelerine açıklanmış görüşlerdir. İkinci defa dinlememeyi tercih etmemiş olabilirler. Çünkü bildikleri birşey söylüyorum. Yeni birşey söylemiyorum. Ama bilmiyormuş gibi davranıyor olabilirler. O başka bir mesele. Bunların hepsi daha evvel yönetim kurulu masasında başkana birebir söylemişimdir. O yüzden orada bulunup bulunmaması bir önem taşımıyor. O sebeple ne bir burukluk hissettim, nede bir eksiklik duygusuna kapıldım. Çünkü bildiği şeyleri tekrarladım. Tam tersine salonda bulunanlar benim için önemliydi. Onlar ilk defa dinliyorlardı. Onların orada bulunması benim için yeterlidir"
BU SON 8 AYDA MI ADNAN POLAT İLE ARANIZDAKİ ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ ?
"Nedenini çok açık olarak anlatmaya çalışayım. Bizim Özhan Canaydın zamanından başlatmış olduğumuz, daha doğrusu nihayetlenmiş bütün projeler rahmetli Özhan Canaydın zamanında başlamıştır. O projelerin başlangıcında ben onların hepsinin içerisindeyim. Sayın başkan 2006'dan beri ben bu işin içerisindeyim diyor. Bende 2004'ten itibaren bu işin içindeyim. Yani bir dönem önceden beri bu işin içerisindeyim. Dolayısıyla o projelerin başlangıçları hepsi benim içinde bulunduğum dönemde ve benim bizzat katılımımla yapıldı. Bunların sonuçlandırılması Galatasaray'ın benim açımdan en önemli önceliğiydi. Yani yaptığım veya yaptığımız işleri burada tekrarlamak istemiyorum. Ama bunların Galatasaray'ın kaçınılmaz işleri olduğunu, Galatasaraylıların bildiğini düşünüyorum. Türkiye'nin bildiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye biliyor ki bizim arkamızdan diğer spor kulüpleride bizim o yaptığımız işleri açtığımız yoldan yapabilmek için şuanda girişimlere başladılar. Onların işleri daha kolay olacak. Çünkü yolu açtık. Umarım onlarda bunu başarırlar. Galatasaray için hayati bir önemi olduğu gibi onlar içinde hayati bir önemi vardır. Galatasaray yaptı diğerleri yapmasın diye düşünmem. Çünkü spor kulübü demek, sporun gelişmesi demek, sporcu yetiştirmek demek, oda Türkiye demek. Galatasaray sporcu yetiştiriyor, Trabzonspor yetiştirmesin mi? Oda yetiştirsin. O da Türkiye ye katkı yapıyor. O yüzden onlarında doğru işi aynı şekilde yapmalarından Beşiktaş'ında, Fenerbahçe'nin de diğer kulüplerinde yapmalarından memnuniyet duyarım. O sebeple bu Türkiye'nin sorunu olan meseleleri biz halletmek zorundaydık, hallettik. Bunlar halledilirken, benim öncelikli bakış açım bu meselelere ilişkindi. Diğer meselelerle ilişkinde bilgi kaynağım sayın başkandı. Ona soruyordum. Bu nasıl diye soruyordum, bana anlatıyordu. Bende Galatasaray başkanından aldığım bilgiler çerçevesinde hareket ediyordum. Ama bizim kırılmaya başladığımız noktalar diye anılan şeyler, örneğin bir Ankaragücü maçı yaşadık. Bu maçtan sonra Sayın Adnan Sezgin şeref tribününe geldi ve dedi ki; bu hoca ipleri elinden kaçırmış. Bende kendisine sordum. Dedim ki; "Adnan bunu burada benim görmem, seyircinin görmesi normalde senin bunu bugün söylüyor olman normal değil. Çünkü sen sabahtan akşama kadar Florya'da oturan adamsın. Yapman gereken iş o iplerin kaçtığını önceden bize haber vermektir. Bizde ona göre önlem alacağız. Yoksa hoca ipleri kaçırmış. Bunu zaten herkes söylüyor. Bu bir bilgi değil"
Ondan sonra ilk yapılan yönetim kurulu toplantısında Rijkaard'ın gönderilmesinin yanlış olduğunu, asıl gönderilmesi gerekenin Adnan Sezgin olduğunu söyledim. Oralarda biz ayrılmaya başladık. Çünkü artık benim aldığım bilgiyle gördüklerim örtüşmemeye başladı. Zamanın bollaşmasıyla diğer işlere daha fazla bakar oldum.Galatasaray'ın diğer işlerini kendim yapmaya başladığım zaman bu sıkıntıları görmeye başladım. Gördüğümde de dile getirmeye başladım. Dile getirdiğimde de hepinizin bildiği sonuçlarla karşı karşıya kaldık. Yani bu bugün başlamış yeni birşey değildir. Yaklaşık 8 aydır devam eden bir durumdur"
ADNAN POLAT SEÇİM KARARI ALMAZSA BÖYLE DEVAM EDEBİLİR MİSİNİZ ?
"Yaparım. Ben karar verdiğim herşeyi yaparım. Ama bunu yapmak ister misiniz sorusunun cevabı; yapmak istemem. Benim sayın başkana son yönetim kurulu toplantısında söylediğim ve olayların çıkmasına neden olan buydu. Dedim ki; 'biz artık Galatasaray'ı bölüyoruz, Galatasaray'a zarar veriyoruz. Duruşumuz Galatasaray duruşu değil. Dolayısıyla 3 tane alternatifimiz var. İstifa etmemiz lazım, seçim kararı almamız lazım yada bunlar olmuyorsa bunlar ikinci başkana düşüyor demektir. Ben ikinci başkan olarak çıkar imza toplarım' dedim. Bunun 2012'ye kadar devam etmesi olanaksız. Çünkü bu imza toplanıyor, toplandı, toplanacak ve bu seçim yapılacak. Umut ediyorum sayın başkan dinlenmiştir artık ve daha sakin bakabiliyordur olaylara. Bu benim anlattıklarımı, bu gerçekleri daha net bir şekilde görür ve bu seçim kararını imzaya, başka şeylere ihtiyaç olmadan Galatasaray'a daha tatsız günler yaşatmadan kendi kendine alır. Zaten ben kendisine toplantıda da söyledim. Kendimize güveniyorsak, arkamızda bir dektek olduğuna inanıyorsak seçime gitmekten korkmamız için bir sebep yok. Bizim şuanda genel kuruldan uzaklaşmamız Galatasaray'ın zararınadır. Tam tersine genel kurulla kucaklaşmamız lazım. Gidelim genel kurula, o zaten bize ne yapmamız gerektiğini söyler. Devam edin der, ederiz. Etmeyin der, etmeyiz. Sonuçta tüm bu olanlardan sonra sayın başkanın seçime girmesine engel olan birşey yok. Sayın başkan seçime girer tekrar seçilir, Galatasaray'ın başkanı olur sorun kapanır.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, pişman olduğum ve yaptığıma üzüldüğüm herhangi birşey yok. Yaptığım herşeyin sağlamasını yaptığımda görüyorum ki herşeyi doğru yapmışım. Ancak üzüldüğüm şey olsa olsa şu olabilir, belki biraz fazla inanmışım. Daha az inanarak bazı şeyleri yapmalıymışım."
NEDEN ADNAN POLAT BAŞKANLIĞA DEVAM ETMEMELİ?
"Aslında çok neden söylenebilir ama bu yönetimsel meselelerin dışarıda konuşulması anlamına gelir. O sebeple söylemeyeceğim. Fakat başkanın kendisi ifade etti. Dedi ki, "Uykusuzdum, çok yorgundum, yorulmuştum o yüzden böyle şeyler yaptım." Ben de onu söylüyorum. Başkan yoruldu. Ben başkanın az şey yaptığını söylemiyorum. Çok iş yaptı, beraber yaptık. Rahmetli Özhan Canaydın'ın başlattığı birçok projeyi sonuçlandırdık. Bu çok kolay birşey değildir. Bu projeleri Özhan Canaydın'ın başlatmış olması bu işleri küçümsediğim anlamına gelmez. Bu işler bu dönemde yapılmıştır ve bunun şerefi de bu dönemde çalışan kişilere aittir. Ancak biraz da kendi yaptığımız hataları görmemiz lazım. Sayın başkan son dönemde büyük hatalar yapmıştır ve bundan sonra da yapma ihtimali çok yüksektir. Çünkü insanlar doğru yapmadığı zaman, hatalarını hatalarla düzeltmeye çalışırlar. Onlar da başka hatalara yol açar. Bu işin doğrusu tektir, başka doğru yoktur. Burada en doğru karar genel kurulla kucaklaşmaktır. Bu doğruyu yapmadığın müddetçe yaptığınız herşey günlük olarak doğru görülse bile uzun vadede hatadır. Son tahlilde hatalı çıkar. Hatalar, yeni hataları doğurur. Hatalar daha büyür ve haketmediğiniz şekilde bu makamı terk etmek zorunda kalırsınız. Ben bunun olmasını asla istemem. Çünkü bu dönem yapılan iyi işler vardır."
BAŞKAN ADNAN POLAT'IN BİR BASKIN SEÇİM HAZIRLIĞINDA OLDUĞU DUYUMLARI ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI. BU DURUMDA SİZ NE YAPARSINIZ? BAŞKAN ADAYLIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
"Varsayım üzerine konuşmayalım. Bu varsayım gerçekleşirse bu konuda konuşuruz. Umarım dediğiniz gibi olur. Seçimin baskını, baskın olmayanı yoktur. Burada doğru olan şey seçimdir. Bu da doğru karardır. Başkan bu kararı verdiyse adı baskın da olsa yaparsa kendisine teşekkür ederim."
YÖNETİMDEN İSTİFA EDEN CEMAL ÖZGÖRKEY'DE BAŞKAN ADNAN POLAT'I ELEŞTİRİYOR VE AÇIKCA BAŞKANLIĞA TALİP OLDUĞUNU KAMUOYUNA DUYURDU. BUNU SİZ NASIL KARŞILIYORSUNUZ?
"Bu konuda sadece kendimle ilgili yorum yapabilirim. Söyleyebileceğim birşey yok. Ama benim yaklaşımım bu değil. Galatasaray'da bir başkan görevdeyken, ben başkanlığa aday olmam. Seçim sürecini beklerim ve böyle birşey söz konusu olduğunda böyle bir karar vereceksem veririm. Çünkü aksi durum pek şık değil. Yapmam böyle birşey. Ama yapanlarla ilgili de bir beyanda bulunmam. Çünkü bu benim Galatasaray düşüncem, benim Galatasaray fikrim, benim Galatasaray içinde öğrendiklerimin sonucu. Hepimizin aynı şeyi öğrenmiş ve aynı şekilde düşünüyor olmamız gerekmiyor."
HALDUN ÜSTÜNEL VE CEMAL ÖZGÖRKEY'İN İSTİFALARI SİZCE NASIL GELİŞTİ? KİM HAKLIYDI? SİZ 2. BAŞKAN OLARAK MÜDAHİL OLAMAMAZ MIYDINIZ?
"Ben tercihimi içerde kalmaktan ve içerde yapılanları doğrultmaktan yana kullandım her zaman. Hâla da öyle yapıyorum, bundan sonra da öyle yapacağım. İstifanın doğru birşey olduğunu düşünmüyorum. Çünkü genel kurulun size verdiği görevi yapmaktan vazgeçtiğinizi söylüyorsunuz, böyle bir hakkınız yok. Sizi oraya bir bütün olarak göndermişler. Hanginizin hanginizi denetleyeceğini, niçin orada bulunduğunuzu sadece genel kurul biliyor. Çünkü listeye onlar oy verdiler, ortak oy attılar. Yani Haldun Üstünel'e, Cemal Özgörkey'e, Mehmet Helvacı'ya, Adnan Polat'a, Vedat Eşkinar'a, Doğan Yalçınkaya'ya, Murat Yalçındağ'a hepsine ortak oy verdiler. Yani onların bir arada çalışacağını düşündüler. Siz oradan kendinizi soyutladığınız zaman genel kurulun kurmuş olduğu dengeyi kabul etmiyorsunuz, bozuyorsunuz anlamına gelir. Buna bizim hakkımız yok. Şimdi bu çervede ben kendilerine bu istifa sırasında her ikisine de defaatle müdahil oldum. Haldun'dan da istifa etmemesini istedim. Cemal'le çok konuştum. Çünkü birkaç defa bu kararı vermişti. Yapmaması gerektiğini kendisine anlattım. Ben istifa etmesini beklemiyordum. Başka şeyler konuşmuştuk, istifa etmeyeceği bilgisi bende vardı, ama etti."
SİZİ BAŞKAN'LA AYIRIM NOKTASINA GETİREN STAT AÇILIŞINDA YAŞANAN OLAYLAR SONRASINDAKİ YÖNETİM KURULU TOPLANTISINDA GELİŞTİ. BAŞKANIN "PROTESTOCULARI TEK TEK TESPİT EDİP YAKALAYACAĞIZ." AÇIKLAMASI DAHA SONRA PROVAKATÖRLER OLARAK DEĞİŞTİRİLDİ. SAMİMİYETİNE İNANIYOR MUSUNUZ? BUNU ÖNCE DİL SÜRÇMESİ OLARAK MI SÖYLEDİ? YOKSA SONRADAN FARKINA VARDIĞI YANLIŞA MI İMZA ATTI?
"Bunu Adnan Polat'ın cevaplamasında fayda var. Sadece şunu söyleyebilirim, ben böyle birşey yapmıştır. Gazetelerde yayınlanan bir metin var. Yönetim kurulu bu metin üzerinde saatlerce tartıştı, mealen böyle bir metinin gerekliliği kanısına vardı. Hatta metinin yazılmasını benden istediler ve ben kaleme aldım. O metinin nasıl açıklayacağımızı tartıştık. Çünkü o gün basın aşağıda bekliyor ve açıklama yapmamak olmaz. Kim açıklasın?, başkan mı, ben mi, yoksa hep beraber mi diye konuştuk. Çeşitli görüşler oldu. Benim fikrim şuydu, birşey açıklanacaksa başkanı yalnız bırakma olmaz, hep beraber gidip, açıklamamız gerektiğiydi. Çünkü açıklanacak şey ertesi gün gazetelerde yazılan beyandı. Yani sayın başbakana üzüntülerimizi belirtiyorduk. Çünkü Galatasaray'ın bu konuda bir kusuru yoktu. Başbakanın katkısı büyüktü ve teşekkür edilmesi gerekiyordu. Prensip itibariyle Galatasaray camiasının büyüklüğü dile getirilmesi gerekiyordu. Zaten metine de bakarsınız budur. Başkanın açıklaması ve soru alınmaması üzerine konuşmuştuk. Başkan önce konuştumuz üzere bu açıklamaları yaptı, ancak sonra her niye ise dönüp, o sözleri sarf etti. Dediğim gibi ben böyle birşey yapmazdım. Zaten kendisini de bu konuşmadan sonra uyardım. Dedim ki, "Bu bizim konuşmamızda yoktu, böyle birşey söylememeniz gerekiyordu." o da bana, "Ben bunu düzelteceğim" dedi ve protestocuları provakatör şeklinde düzelttiğini düşündü ve yeterli değildi. Çünkü orada olan durumda insanları savcılığa gönderecek bir durum yok. Kendisine bunu anlattım. Burada suç unsuru söz konusu değil. Bu protesto suç değil. Burada haklı bir durum yok ortada yani provakatörler açısından, ne protestocular hangi kelimeyi kullanırsanız kullanın. Bu kişileri savcılığa sevk edicem, yakalayacağım beyanı haklı bir nedene dayanmıyor. Sonuç vermez ve başkan açısından talihsiz bir beyan. Siz kendi taraftarrınızı aslanların önüne atıyorsunuz. Ben bunun tersinin yapılmasını tercih ederdim, bunu da söyledim. Biz nasıl şampiyonluklarda başkan olarak, 2. başkan olarak sevinci paylaşıyorsak, o durumdan pay alıyorsak, bu talihsiz durumda da bunun gereğini yapmak zorundasınız. O durumda da çıkacaksınız ve sorumlu benim diyeceksiniz. Bu camianın lideriyseniz isteseniz de istemeseniz de şampiyonlukta olduğu gibi bu talihsiz durumda da bunu üstleneceksiniz. Yani sorun burada. Bunu ben yapayım dedim ama daha sonra istifamız istendi."
BAŞKAN CEZA ALIR MI?
"Galatasaray Başkanı ceza almaz, alamaz. Galatasaray Başkanı öyle bir kişidir ki zaten onun sözünün üstüne kimse birşey söyleyemez. O kadar haklıdır ki, o kadar doğrudur ki, o kadar dengelidir ki değil ceza vermek, onun sözünün üstüne kimse konuşamaz. Çünkü Galatasaray Başkanı böyle bir kimsedir. Başka türlüsünü kabul etmek de olanaksızdır."
BAŞKAN İLE DAHA ÖNCE DE BİRÇOK KONUDA TERS DÜŞTÜĞÜNÜZÜ SÖYLEDİNİZ. ADNAN SEZGİN'İN İSMİNDE DE GÖRÜŞ AYRILIĞIMIZ OLDU DEDİNİZ. SON 3 YILDA FUTBOLDA YAŞANAN BAŞARISIZLIKLARDA BİRÇOK KİŞİYE FATURA KESİLDİ DE NEDEN ADNAN SEZGİN'E KESİLMEDİ?
"Adnan Sezgin ile ilgili çıkan polemikler çerçevesinde ben başka işlere konsantre olduğum için tek referans kaynağım sayın Polat'tı. Adnan Sezgin'le ilgili bir sorun çıktığında kendisine sordum. Hukuki olarak bir tartışma gerektiğinde de kendim araştırdım. Hukuki olarak bir durum söz konusu değildi. Ben onu buldum. Ama diğer alanlarla ilgili referansım sayın Adnan Sezgin bana Ankaragücü maçında "Hoca ipleri kaybetmiş" diyene kadar yine referansın Adnan Polat'tı. Ama o gün bana onu söylediğinde irkildim, rahatsız oldum. Sabah 8'den gece 12'ye kadar zamanını Florya'da geçiren birinin bunu daha önce bizlere söylemiş olması gerekirdi."
SON ÜÇ YILDA TRANSFERDE KULÜP TARİHİNİN EN PAHALI TRANSFERLERİ YAPILDI. BUNA RAĞMEN BAŞARI YOK. BUNA ESKİ 2. BAŞKAN OLARAK TEPKİNİZ NEDİR?
"Başka şeylerle ilgilendiğim için bu işlerin doğru yapıldığını düşünüyordum. Transferlerin öncelikle teknik direktörlerin taliplerine göre yapıldığını düşünüyorum ama Rijkaard'ın gönderilmesinden sonra yanıldığımı, yanıltıldığımı anladım ve çok üzüldüm.
YENİ STATTA LOCALAR 3 YILLIK, KOMBİNELERİN BİR KISMI İSE 1,5 YILLIK SATILDI. BURDAN ELDE EDİLEN GELİRİN NEREYE HARCANDIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ?
Nereye harcandığını biliyorum. Vip kombineler harcandı ama günlük kombineler şu an kulüp kasasında birikiyordur. 3 yıllık loca gelirleri ise harcandı.
MUHTEMEL BİR SEÇİMDE ALİ DÜRÜST, ÜNAL AYSAL VE CEMAL ÖZGÖRKEY GİBİ İSİMLERİN ADI GEÇİYOR. SEÇİMDE ADNAN POLAT YENİDEN ADAY OLURSA ÜNAL AYSAL VE ALİ DÜRÜST GİBİ İSİMLERLE BİRARAYA GELİR MİSİNİZ?
Bu da bir varsayım. Günü geldiğinde konuşulur. Ben G.Saraylıyım. Her G.Saraylı ile oturur konuşurum. Ama G.Saraylıların şunu bilmesi gerek ki, G.Saray'ın bu durumda olmasının nedeni başkan olmaması gereken kişilerin başkan olmasından kaynaklanıyor. Ben böyle bir tehlikeyi görürsem susmam insanları uyarırım.
BUGÜNE KADAR HİÇ YÖNETİCİLİK YAPMAMIŞ OLAN ÜNAL AYSAL'IN BAŞKAN ADAYI OLMASINI NASIL YORUMLARSINIZ?
Ünal abi önce G.Saray'a başkan adayı olsun yorumu ondan sonra yaparım.
LİSELİ OLMAK İLE OLMAMANIN FARKI NEDİR?
Bundan farklı bir sonuç çıkarmak isteyen varsa çıkarsın. Ben G.Saray Liseliyim ve bundan gurur duyuyorum. G.Saray Lİseli'nin avantajı G.Saray'ın değerlerinin ortaya çıktığı lisede okumaktır. Ordan kolayca pratik olarak almaktır. Ama Bu diğer kişilerin G.Saray değerlerini alamayacakları anlamına gelen birşey değildir. Galatasaray Lisesi senede 100 kişi mezun ediyor Diğer milyonlarca G.Saraylı ne olacak? Elbette onlar da G.Saray değerlerini öğrenecek. G.Saray'ın amacı da budur. Liseden doğmuş değerleri Türkiye sathına yaymaktır. G.Saray'ın değerleri evrensel değerlerdir. G.Saray kuruluşunda da evrenseldir. Yaşayışında da evrenseldir. Ali Sami Yen'in acıklamalarına bakarsanız ne kadar ileri görüşlü olduğunu anlarsınız. G.Saray değerlerini benimsemiş, özümsemiş herkes G.Saraylı'dır.
ÖZHAN CANAYDIN'I SATTINIZ MI? İHANET ETTİNİZ Mİ?
Rahmetli Özhan abi keşke sağ olsaydı ve o cevap verseydi. Fakat bunun cevabını verebilecek insanlar var. Mesela Murat Canaydın'a sorabilirsiniz. Herhalde Özhan Abi satmışsam ve ya satmamışsam Murat'a benimle ilgili doğruları söylemiştir.Hele satmıysam yüzde yüz söylemiştir. Özhan abi gibi bir karakter, ben onu satmış olsan mutlaka oğluna, eşine, kızına söylemiştir. Ama sizden isterim ki, bu soruyu lütfen Özhan Abi'nin ailesine ne sorun. Bunu sizden rica ediyorum.
EKONOMİK ÇETE DİYE BİR LAF ORTAYA ATILDI. DİVANDA DA SİZ BU KONUYA AÇIKLIK GETİRMEDEN ÜSTÜ KAPALI GEÇTİNİZ NEDİR BUNUN İÇ YÜZÜ?
Ben bunu Manisa maçından sonra yapılan ilk yönetim kurulu toplantısında söyledim. Gerekçemde çok basitti. Maçtan sonra Şeref Salonu'nda bazı yönetici arkadaşlarım bana birşeyler söylediler. Bir yönetici arkadaşımız hatta o lafları başkalarına da söyledi. Maçtan sonra 6 arkadaşım bana birşeyler söyledi. Ben de onların her söylediğini yönetim kurulu toplantısında yüzlerine söyledim. Siz bana bunları söylediniz. Sonra da Sivas maçında başkanın arkasında durup, ona destek verdiğinizi söylediniz. Ben orda arkadaşlarımızı küçük düşürmek için değil, başkanı uyarmak için söyledim.
O YÖNETİCİ ARKADAŞ BAŞKANA YÖNELİK Mİ KULLANIYORDU BU İFADEYİ?
Elbette çok açık. Çetenin mensupları başkan Polat, 2. başkan Helvacı, başkan yardımcısı Yiğit Şardan. Bunu da yönetim kurulundaki yaşlı başlı bir arkadaşımız her yerde söylüyordu. Ben de bu G.Saray'ın meselesi bunu dışarda konuşmayın, içerde konuşun dedim. Yüzümüze zöyleyin, siz hırssızsınız deyin. Biz de cevabını verelim. Hırsızsak , hırsısızdır, değilsek değilizdir. Ben buna ne kadar infaal gösterdiysem de birşey değişmedi. Belki bu tür beyanlar beni rahatsız ediyor sadece. Ben bunu dile getirdim. ancak herkes hiçbirşey olmamış gibi oturduğu yerde oturmaya devam ediyor.
GALATASARAY İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE NEDİR?
Bu koltuklarda oturmaması gereken insanların oturabiliyor olmasıdır. Seçim kaygisi ile olabilir, başka nedenle olabilir. Hiçbir G.Saray Başkanı'nın seçim kaygısı ile hareket etmemesi gerekir. İnsan yanılabilir. Yönetici seçerken de yanılabilir. Ama bilinen şeylerde yanılma olmaz. En büyük tehlike olmaması gereken insanların koltuklarda olması ve bunun sürdürülmesidir.
G.Saray Kulübü yeniden yapılandırılıyor deniyor. G.Saray'ın yeniden yapılandırılması tüzüğünün değişmesidir. Başka birşey olamaz. Tüzük çerçesinde yönetilir. Yeniden yapılandırma denilen şey şirketleşmedir. Şirketleşme başka birşeydir. Derneği yönetmek başka birşeydir. Biz bir derneğiz. Biz sporu yücelten, başarıyı kovalayan bir derneğiz. Asıl amacımız şirketten para kazanmak değildir. Biz parayı başarılı olmak için kazanan bir yapıyız. Basiretli tacir oldu G.Saray deniyor. G.Saray tacir macir olmaz. G.Saray spor kulübüdür. Bu model başka bir tehlikeyi getirir. İngiltere'de gördük büyük kulüplerin sermaye sahiplerine satılması gibi bir modeli doğurur. G.Saray'ın sermayedere ihtiyacı yok, Hiç kimse G.Saray'dan zengin değildir. G.Saray herkesten zengindir. Başkalarının başka bir başarı modeli olabilir. Paralı insanlırın yönetime gelmesi G.Saray'ın modeli değildir. G.Saray'ın modeli bilgili insanların göreve gelmesidir. G.Saray'ın pahalı başkana ihtiyacı yoktur. G.Saray'da başkanlar kulübe katkı sağlar ama bunu da kimseye söylemezler. G.Saray bilgiyle yöneltilir. Bizde başarılı başkan bilge başkandır, paralı başkan değildir.
ALİ SAMİ YEN İSMİ SİZİN İÇİN NEYİ SİMGELİYOR?
Lütfen diğer kulüp taraftarları bu söylediklerime alınmasın. Sorun Beşiktaşlıya, Fenerliye, Trabzonluya kurucularını bilmezler. Aynı kişilere G.Saray'ın kurucusunu sorun Ali Sami Yen olduğunu bilirler. G.Saray taraftarı zaten bilir. G.Saray işe bu yüzden farklıdır. G:Saray'ın vefası bunu gerektirmiştir. G.Saray vefadır, G.Saray duygudur. G.Saray kurucusunu unutmaz. Ali Sami Yen, G.Saray'ın köküdür, anasıdır. Bu yüzden Ali Samis Yen ismini G:Saray'dan koparamazsınız. İsteseniz de yapamazsınız.
YENİ STATTA SKORBORDAN ALİ SAMİ YEN İSMİNİN KALDIRILMASI VEFASIZLIK MIDIR?
İş bilmezlik, vefasızlık herşey var onda. Kimse kusura bakmasın. Hukuken o ismin ordan kaldırılmasına da gerek yoktu. G.Saray'ın tüzüğünde o stadın isminin Ali Sami Yen Kompleksi olduğu net bir şekilde yazıyor.
TÜZÜK BU ANLAŞMADA TÜRK TELEKOM'U BAĞLAR MI?
Gayet tabi bağlar. G.Saray kemdi tüzüğü haricinde birşey yapamaz. Türk Telekom'da uzaydan gelmedi, bir şirket, bir tacir. Dolayısı ile G.Saray'ın stadının isminin Ali Sami Yen olduğunu bilmemesi mümkün değildir. Hadi diyelim ki mümkün değil. G.Saray oraya Ali Sami Yen ismini koyamayacak. Nedir gelir 100 milyon dolar. Hangisi kıymetli 100 milyon dolar mı Ali Sami Yen ismi mi? Ali Sami Yen markadır. Diğer kulüplerin taraftarları bile kendi kurucularını bilmez Ali Sami Yen'i bilir. 100 milyon dolar gelir gider. Ali Sami Yen gitmez. Kimse de gönderemez.
STATIN ÜSTÜ KAPATILMASI KONUSUNDA BELİRSİZLİK VAR. IŞIN ÇELEBİ BU KONUDA BİR AÇIKLAMA YAPTI AMA BAŞKAN DA FARKLI AÇIKLAMALARDA BULUNDU?
Bu da Ali Sami Yen ismi gibi birşey. Stadın özelliği. Türkiye'de üstü kapalı olacak olan tek stat. Biz G.Saray'ı ilklerin kulübü demiyor muyuz. Bu manada sizin marka değeriniz açısından stadın üstünün kapalı olması bir avantaj değil mi? Statlar birbirine benzer. Koltuk adede farklı olabilir. Rahmetli Özhan Canaydın bu farklılığı yaratabilmek için çok emek verdi. Günlük düşünerek, 10 milyon doları düşünerek marka değerinde erezyon yaratmamalısınız. Büyük bakmak lazım. Büyüğü görürseniz, küçük zaten kolay halolur.
BAŞKAN ADNAN POLAT, "FUTBOL İLE FAZLA İLGİLENEMEDİM. BUNDAN SONRA DİREK İLGİLENECEĞİM" DİYOR. BUNA YORUMUNUZ NEDİR?
Ben daha önce değil 3 senedir başkana söylüyorum; "Lütfen futbolla ilgilen. Çünkü iyi bildiğini iddia ediyorsun. Orayı boş bırakma daha fazla ilgilen." Zaman ayıramadığını söyledi ama ayırabileceğini düşünüyorum. Futbolda başarı zorunludur, futbol G.Saray'ın motorudur. Ben de G.Saray taraftarı olsam; açtıysan açtırn stadı, tüzüğü yaptın, birleşmeyi yaptın. Bana ne bunlardan ben futbolda şampiyonluk isterim derim. Taraftar haklı. Futbolda başarıyı sağlayamıyorsak, orda olmamız lazım. Başarıyı getirecek formüller üretmemiz lazım. Futbolda başarı kolay. Takım olmak gerekir. Biz takım olamadık. Real Madrid dünyanın en pahalı oyuncularını aldı, şampiyon olamadı. Niye? Takım olamadı.
CAMİAYA BİR MESAJINIZ VAR MI?
G.Saraylılara sözüm şu; bugün birlik günü. Birlikten kastım şu; doğru yerde birlik. Ortada bir yanlışlık varsa, bu yanlışlığı orkadan kaldırmanın yolu beraber olduğunuz insanlara sarılmaktır. Bu da G.Saray açısından genel kuruldur. Gidip, genel kurula sarılmamız gerekir. Genel kurul kararı almamız gerek. Alamıyorsak, üyelerimizin genel kurul için zorlaması gerekir.