HAYDİ ASLANLAR! KALBİMİZ SİZİNLE. "İLK"lerin geleneği (ya da)"İLK"lerin adresi(ya da)"İLK"lerin yaratıldığı camia(ya da)"İLK"lerin değişmez yuvasıTürkiye'de insanlara en çok sorulan iki sual nedir sizce? Bence, iki tane var:1. Adınız ne?2. Hangi takımı tutuyorsunuz?Bendeniz, nâçiz kulunuz Jülide, 5 yaşından beri "fanatik" Galatasaraylıyım! Belki, ilk 11'i say deseniz, ezbere sayamam. Ama,
Galatasaray'ın temsil ettiği her şey beni çekiyor. Çocuk iken, kırmızı ve sarı renkler gözümü almıştı. Üstelik, koca bir ailenin "prenses" kızı olduğum için, pek tabii ki, "saray"lı bir takım cazip gelebilirdi bana. Genç kızlığa adım atarken, Metin Oktay ve Turgay Şeren ve şu anda ismini hatırlayamadığım daha nice, sahiden "beyefendi" sporcuların nezih atmosferini yaşadık. Her biri birer efsane idi; isimlerine asla leke sürmediler. Daima örnek oldular, koşanın serseri sayıldığı bir ülkede, daima saygıyla anıldılar.Futbol teknolojisi o günden bugüne, aldı başını gitti, fersah fersah ötelere. Ama, yine de, en kritik anlarda en doğru yorumlar onlardan geldi. En son örnek, Fevzi'nin yediği ve hepimizi şaşkınlıklara gark eden golün sebebini, yine Turgay Şeren Hoca anlattı. "Kalecinin gözü daima topta olacak. Top tribünlerde dolaşsa dahi, o hep topu izleyecek. Top bu, belli mi olur? Şimdi orda, şimdi burda. Oyun ediverir adama. Bence Fevzi, tam o kritik anda, topu gözünden kaçırdı." Nitekim, top "topoğlu top"luğunu yaptığı ve Fevzi kahroldu.Ülkemizin fikri, edebi ve siyasi hayatına yön veren herkes, Galatasaray'ın güzide hocalarının rahle-i tedrisinden geçmişti. Fransızca, "Batı" demekti. Galatasaray; "Batı"ya yönelen seçkinlerin camiası oldu: Hep "ilk"lere imza attı. Hangi takımı tuttuğum sorulduğunda, bazen sırf gıcıklık olsun diye, "Tüm seçkinler gibi, tabii ki Galatasaray!" demem boşuna değil.Türkiye'de takım taraftarlığı doğrudan coğrafya bağlantılı. Bir Anteplinin Gaziantep'den başka takımı tutması, azıcık zor. Büyük şehre göçmüşse, o başka. İstanbul'da da dağılım semtlere göre. Babaannem Emirganlı diye, babam
Beşiktaş'ı tutar. Ben tutmuyorum diye de hep içerler. İyi de, "arabacı" olacak halim yoktu herhalde... Anadolu yakası, özellikle Kadıköylüler, toptan Fenerbahçelidir. Ama, Kadıköy, malum, şaibeli... Dünyanın en güzel beldesi, tarihi yarımada, yerine gidip Khalkedon'u mesken tutan antik kavim yüzünden. Tarihi yarımadayı keşfedenlerin intikamı pek acı: "Kör müsünüz be adamlar. Dünya güzeli yarımada dururken oraya mı gidilir?" anlamında, Kadıköy'ün ismi "Khalkedon" (Körler Ülkesi) olup çıkmış. Köre benzer bir halim var mı?Vee, takımın sembolü, aslan. Kocaman yeleli, heybetli bir şey. Bir kedici için hayati bir nokta.Sultan Bayezid II, İstanbul'da tahta çıkan ilk Osmanlı padişahı idi. Hem de, Cem Sultan'ın Konya'da oluşunu fırsat bilip kardeşini ketempereye getirerek. Yeniçeriler onu çok severdi. Ama o, savaştan hiç haz etmedi. Toplam 31 senelik hükümranlık devri, Osmanlı'nın Avrupa'yı hedef alan fütuhatında, ilan edilmemiş bir mütareke dilimidir sanki.Bayezid II, payitahta bir külliye yaptırdı; hattattı, "Adlî" mahlasıyla şiir yazardı, müzik severdi. Amasya'da sancak beyi iken benimsediği yarı mistik yaşantı sırasında afyona alıştığı söylenir.Bayezid II, bir gün ava çıkmış. Haliç'in öte yakasına geçip o devirde tamamen korularla kaplı tepelerde gezinirken bugün Galatasaray Lisesi'nin olduğu yerde yarı virane bir yapı görünce mola vermiş. Binada yaşayan derviş kılıklı, nur yüzlü ihtiyarla sohbet etmiş. Ayrılırken, yaşlı derviş Bayezid II'ye biri kırmızı, öbürü sarı iki gül hediye etmiş ve bir dilekte bulunmuş. "Efsane gibi derler. Büyüklerimden işittim. Burada bir zamanlar öğrenciler okurmuş. Sen de bir ilim irfan yuvası yaptırasın."Yaaa, Galatasaray'ın varlığı ve renkleri bu kadar eski işte!Tanzimat'ın ardından, batılı anlamda öğrenim yapan "ilk" eğitim kuruluşu idi Galatasaray. O zamanki ismiyle, "Mekteb-i Sultanî" 1 Eylül 1868'de, 341 öğrenciyle, beş sınıflı bir lise olarak öğrenime başladı. O sırada Galatasaray binasında bulunan Askerî İdadî-i Umumî, Çengelköy'e taşındı. Bugünkü, Kuleli Askerî Lisesi. Mekteb-i Sultanî'de bazı Türkçe dersler dışında, tüm tedrisat Fransızca idi. Mektep bütün Müslüman ve Hıristiyan ailelerin çocuklarına, sınavla, parasız yatılı okuma imkânı tanımıştı. Daha sonra ilk ve orta bölümler eklenerek 12 sınıflı bir okul olan mektebin yalnızca Fransızca ya da Türkçe bölümlerinden birini bitirenlere "ehliyetnâme", her ikisinden birden mezun olanlara ise "Mekteb-i Sultanî" diploması veriliyordu. Mektebin ilk Türk öğrencisi Abdurrahman Şeref, daha sonra dokuzuncu müdürü oldu. Cumhuriyet ile birlikte, mektebin ismi "Galatasaray" oldu; mezunlarına "diploma" verilmeye başlandı; 1924'te de bir "ticaret" bölümü eklendi. Galatasaray ile daima yakından ilgilenen Fransızların bu alakası, okulun 1968'deki 100. kuruluş yıldönümü törenlerine, devrin Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle'ün katılmasıyla doruğa çıktı.Galatasaray'ı, Tanzimat Fermanı'nın ardından açılan öbür gayri müslim kolejlerinden farklı kılan neydi? Sahiden de, sağlam bir Türk-Fransız sentezi yaratıyordu Galatasaray. Fransızca'nın "precise" olma özelliği, her kavramın karşılığının kılı kırk yararcasına, nüansları gözeterek öğretilmesi, incelikli düşünmeyi kazandırıyordu öğrencilerine. Esasın yanı sıra zengin detaylara hakimiyet, eşittir, doğru düşünmek demekti. Galatasaray mezunları, hayata yaklaşık bakmazlar, lisanı "dakik" kullanırlar, son derece sistematik düşünürler.Galatasaray Spor Kulübü'nü (GS), 1905'te, okulun öğrencilerinden, stada adını veren Ali Sami (Yen) kurdu. Yedi arkadaşı ile birlikte. Kulübün resmi tescil tarihi, 14 Ağustos 1913. Kuruluşundan itibaren sadece futbol değil, sporun çeşitli dallarında faaliyet gösteren Galatasaray, Beşiktaş ve
Fenerbahçe ile birlikte hep "Üç Büyükler" arasında yer aldı. Çok zengin tesislere sahip Galatasaray. Müzesi ise, kazandığı kupalarla dolup taşıyor. 14 kez lig ÅŸampiyonu, 12 Türkiye Kupası sahibi, 10 kez CumhurbaÅŸkanlığı Kupası, 5 kez BaÅŸbakanlık Kupası, 11 kez TSYD Kupası, 2 Galatasaray Kulüp Kupası.Tüm bu kupalar kazanılırken, Galatasaray, pek çok "ilk"e imza atmayı da ihmal etmedi tabii. Cim-Bom, Türkiye'ye ilk yabancı antrenör Billy Hunter'ı getirerek ilk defa üst üste üç defa ÅŸampiyon oldu! Avrupa Åžampiyon Kulüpler Åžampiyonası'nda yarı finale kalan "ilk" Türk takımı. Åžampiyonlar Ligi'ne yükselen "ilk" Türk takımı. 1911'de Romanya ve Macaristan'a gittiÄŸinde, yurt dışında turneye katılan "ilk" Türk takımı idi yine. Bir ara, 14 senelik bir sessizliÄŸe gömülse de, 1990'lı yıllarla altın dönemine avdet etti. Daima "zor"a imza attı.Uzun yıllar Galatasaray'da top koÅŸturan Fatih Terim ile Galatasaray resmen ÅŸaha kalktı. Fenerbahçe ve Trabzonspor'u bol gollü skorlarla yenmeye baÅŸladı. 1908-1909'da kazandığı Ä°stanbul Pazar Ligi ÅžampiyonluÄŸu'ndan sonra, aralıklarla bu susuzluÄŸunu giderdi. 1996'dan sonra, ligde üst üste 3 kez ÅŸampiyon olan "ilk" takım.Galatasaray Kulübü'ne 95 yılda 27 ayrı kiÅŸi baÅŸkanlık yaptı. Görev süresi rekoru, 14 yıl ile, ilk baÅŸkan Ali Sami Yen'e ait. Uzun yıllar yöneticilik yaptıktan sonra kulübün başına seçilen ÅŸimdiki baÅŸkan Faruk Süren'in 1996'da baÅŸlayan baÅŸkanlık devrinde Galatasaray, 4'ü lig olmak üzere, 10 kupa kazandı; tesisleÅŸmede Avrupa'ya yetiÅŸildi. Takımın en ünlü gol kralları ise, Florya'daki tesislere adını veren efsane Metin Oktay, Tarık Hotç, Tanju Çolak ve Hakan Şükür. Metin Oktay tam 6 kez gol kralı olarak kırılması zor bir rekorun sahibi. Tanju Çolak ise 39 golle Avrupa Gol Kralı olan "ilk" Türk futbolcusu. Hakan Şükür de karnesindeki (yani, oynadığı tüm takımlarda attığı goller dahil) 200'e yaklaÅŸan gol sayısı ile bir baÅŸka rekora gidiyor.Babam, "PaÅŸa olacak adam, hali, tavrı, derslerde aldığı notlarla daha orta 1'den belli olurdu" derdi. Cim-Bom'un bu sene ÅŸampiyon olacağı sezon başından âyan beyân ortada idi. Fatih Terim, 4 senedir takımın başında. Maç öncesinde futbolculara uzun boylu konferans falan çektiÄŸini hiç sanmıyorum. Ä°ki üç dakikalık taktikler veriyordur, o kadar. Takımın ruhunu okuyor. Tüm camia da dayanışma ruhunu yaşıyor. Hani ÅŸu, pilava kaşık çalan ruh. Golü atan Arif, pası veren Okan'ı sırtına alıp sahada dolaÅŸtırıyorsa, o takımda iÅŸ vardır. Ä°stikrar, düzenli hayat, tutarlılık, ne istediÄŸini bilmek, hedefe emin adımlarla yürümek Fatih Terim'i özetliyor. Bu kiÅŸilik özelliÄŸi olduÄŸu gibi takımın performansına yansıyor. Fatih Terim'in futboldaki becerisinin yanı sıra, yıllar içinde, büyük bir psikoloji ustası olduÄŸuna eminim. Her futbolcunun her hareketini, onun ruh halini göz önüne alarak, izliyor.Galatasaray'da 1950 ile 1960'lı yıllarda, bir Gündüz Kılıç fırtınası esmiÅŸti. Uzun yıllar Galatasaraylı olarak top koÅŸturan Gündüz Kılıç, sevecenliÄŸi nedeniyle "Baba" lakabıyla anılırdı. Tam 10 yıl teknik direktör olarak kulübe hizmet eden Gündüz Kılıç devrinde, Galatasaray, 2'si lig ÅŸampiyonluÄŸu olmak üzere, toplam 11 kupa kazandı. Ona en yakın isim ise "Ä°mparator" Fatih Terim. 1974'te Adana Demirspor'dan transfer edilen Fatih Terim, 10 küsur sene formasını giydiÄŸi dönemde, Galatasaray hiç ÅŸampiyonluk sevinci yaÅŸayamadı. Fatih Terim ÅŸimdi bunun intikamını alıyor. Futbolu beyniyle okuyor ve ülke tarihinin "en golcü" takımını kurdu. Tüm olumsuz ÅŸartlara, mali sıkıntılara raÄŸmen, negatifi pozitife dönüştüren bir enerjisi var. Takım üzerindeki otoritesi ise, tartışılmaz. Florya'yı evi biliyor. Galatasaray'ı yaşıyor. Oyunculara da aynı ruhu yaÅŸatıyor.Haydi Aslanlar! Kalbimiz sizinle.Jülide ERGÃœDER - 19 Nisan 2000, ÇarÅŸamba Â
button