El Nino kasırgası, Gine’de orman yangını, Karayipleri bir iki gün sonra kasıp savuracak yoğun bulutlar ve Burkino Faso’da toplanan dev bir çekirge sürüsü. Veya Marmara’de depremin yaptığı hasar... Bunların hepsi uzaydan izlenebiliyor. Elliyi aşkın çevre uydusu, yüzlerce gözlem uçağı ve balon, hava ve ölçüm istasyonlarıyla birlikte aralıksız olarak dünyadaki iklim olaylarını takip ediyor.
Her saniye başında milyonlarda veri geliyor. Fakat bu veriler artık yetersiz kaldığından, tahminler her zaman doğru çıkmıyor. Gözlem ağında büyük boşluklar var. Mesela denizlerin üzerindeki buz örtüsüyle ilgili veriler alınamıyor. Aslında bu eksikleri Avrupa’nın Cryosat uydusu tamamlayacaktı ama kalkışı başarılı olamadı. Uydu şimdi yeniden yapılıyor.
İklim üzerinde önemli etkisi bulunan toprak nemi de uzaydan izlenememekte. Denizler üzerindeki rüzgar ve hava basıncı hakkında yirmi yıl öncesine göre daha az şey biliyoruz, diyor meteorologlar.
Her veriye farklı bakışFakat esas problem, veri boşluklarından çok iklim ve çevre verilerinin değerlendirilmesinden kaynaklanıyor. Verilerin birçoğuna ulaşmak ya da karşılaştırmak mümkün değil. Çünkü her gözlem sistemi kendine özgü veri standardı ve ayarlarla işliyor.
Mesela Avrupa’daki hava uydularında nemli hava tabakası, şeffaf saça benzer sirüs stratüs bulutları olarak yorumlanırken, Japonya’da alçak stratus olarak tanımlanmakta.
Ama önümüzdeki on yıl içinde çok sayıda boşluğun kapanması beklenmekte. Yüz kadar devlet ve uluslararası organizasyon, üç yıl kadar önce tüm gözlem verileri için bir meta sistem kurmaya karar verdi. Geoss (Global Earth Observation System of Systems)/Dünya Gözlem Sistemleri Küresel Sistemi üzerinde Cenevre’deki
Meteoroloji Dünya Organizasyonu’ndaki (WMO) on iki kişilik bir uzman ekibi çalışmakta.
Müthiş ekip çalışması
Ekip, uydu verilerini küresel standarda göre ayarlayacak temel özellikleri sundu bile. Hava modellerini örnek aldıklarını belirten WMO’nun uzay uçuşları programı müdürü Donald Hinsman’ın ilginç bir de saptaması var:
İnsanlığın geri kalanı meteorologların yirmi yıldır birlik içinde çalışmaları gibi bir araya gelseydi, dünya, yaşamak için çok daha iyi bir yer olurdu diyor Amerikalı bilim adamı.
İlk hava uydusunun uzaya yerleştirilmesi daha elli yıl bile olmadı,
Amerikalılar 1974, Avrupalılar ise 1977 yılından bu yana saat başı, bulutlanmayla ilgili verileri dünyaya gönderen sabit yörüngeli uyduları çalıştırıyorlar.
Tabii artık daha gelişkin uydular tüm dünyayı gözlemliyor ve bu arada Rusya, Çin, Japonya ve Hindistan da artık ölçümlerini WMO’nun verileriyle besliyor. Ve bunları Arjantin, Kanada ve Güney Kore izleyecek. Geoss ile tüm ölçüm sonuçları tek bir tabloya akacak.
İkinci adım
İkinci adım olarak da son kırk yılın arşiv verileri, dünya çapındaki veri formatına dönüştürülecek.
Bu işlemlerin ardından hava raporunun daha iyi tahmin edilebilmesi ve uzun vadeli iklim araştırmalarının mümkün olması beklenmekte.
Bunun için gerekli olan muazzam bir veri kapasitesi var. Avrupa’nın en modern meteoroloji uydusu MSG-2 bile tek başına 15 dakikada bir dünyanın dörtte birine ait yüksek çözünürlüklü bir görüntü göndererek her gün modern bir PC’nin 60GB’lık sabit diskini dolduruyor.
Avrupa’nın meteoroloji uydularını çalıştıran Eumetstat, 25 yıllık hava raporu öyküsünü 1200 veri bandında saklıyor. Analog olarak alınan resimler bu birikimin sadece küçük bir parçası. Geriye kalanların hepsi dijitalleştirilmiş ve güncel gözlemlerle karşıtlaştırmak için kullanılabilmekte.
25 uydunun verileri varGeoss, uydu verilerini bir araya toplamanın dışında, bunları çok sayıda hava ve yer ölçüm sonuçlarıyla da karşılaştıracak.
Bunlara mesela sismolojik ölçümler veya tıbbi bilgiler de dahil.
Tamamlanmış olan ilk Geoss elementi, akıntıları, sıcaklıkları, okyanuslardaki tuz oranı ve hava basıncını ölçen 1250 işletme şamandırasından oluşmakta.
Geoss, öte yandan iklim verileri dışında, doğal afetler, sağlık problemleri, enerji elde edimi/kullanımı, su dolaşımı, ekolojik sistem, tarım ve tür çeşitliliğiyle ilgili önemli verileri de toplayacak.
Tüm bu alanlarda henüz büyük boşlukların bulunduğunu söyleyen Volker Liebig, Avrupa’nın dünya gözlem sisteminin (Global Monitoring for Environment and Security (GMES) yapımından sorumlu. GMES, 2012 yılından itibaren yaklaşık 25 Avrupa uydusunun verilerine sahip olacak.
TIR büyüklüğünde Envisat
Şu anda doğrudan doğruya hava raporu tahminiyle ilişkili olmayan Avrupa dünya gözlem verileri, tek bir uyduya ait. 2002 yılında uzaya yerleştirilen TIR büyüklüğündeki Envisat, on farklı ölçüm enstrümanıyla iklim, atmosfer, hava kirliliği, doğal afet, okyanus ve orman araştırmaları için ham malzeme gönderiyor.
Bilim adamları mesela Envisat sayesinde, dünya genelindeki deniz seviyesinin yılda üç milimetre yükseldiğini ve hava sıcaklığının ise on yılda bir 0,13 santigrat derece yükseldiğini öğrendiler.
Çin’deki hava kirliliğini gösteren Envisat fotoğrafları da dikkat çekici. Bunlardan anlaşıldığı üzere son on yılda, havadaki azot oksit oranı ekonomik gelişmelere bağlı olarak %50 artmış.
GNES programında ölçüm aletleri gelecekte çok sayıda küçük uydulara bölüştürülecek. Gerçi bu durum farklı kameraların aynı anda izlenmesini zorlaştıracak ama buna karşın yeni sorular, yeni uydularla daha kolay yanıtlanabilecek.
Güç ve para
GMES sistemiyle yapılan gözlemlerin birçoğu küresel Geoss sistemine aktarılacak, ama bunların hangileri olacağına henüz karar verilmedi.
Geoss sistemi, dünyayı tek bir bakışta görebiliyor ama bu herkesin hoşuna gitmiyor tabii. Mesela sistemin kurucuları arasında yer alan Hindistan, İsrail ve İran, nükleer programlarıyla ilgili ipucu verebilecek verileri kendilerine saklıyorlar.
Pakistan, Suudi Arabistan, Suriye, Libya ve Kuzey Kore küresel sisteme katılmadılar bile. Kendi verilerinin aktarımı için gerekli teknik altyapıyı kuracak durumda değiller. Diğerlerinin kendileri hakkında topladıkları verilerden yararlanabilmek için de gerekli uzmanları yok.
Ve Gine’deki yangının ya da Afrika adalarındaki olumsuz hava koşullarının Avrupa ve Amerika’yı niye ilgilendirdiklerini soruyorlar.
Oysa bu tür bilgiler güç ve para demek. Küreselleşmiş dünyada Fildişi adalarındaki kakao üretiminin başarısız olduğunu ilk önce öğrenen borsa da daha çok kazanıyor.