Güncelleme Tarihi:
Yurt dışında yaşayan milli sporcuların ülke dışındaki hayatlarını TRT Spor'da ekrana getiren 'Sporcu Vizesi' programı, bu hafta Fenerbahçe'de senelerce idari menajer olarak görev yapan ve şimdi Belçika'nın Westerlo Kulübü'nde ikinci başkan olan ama takımın herşeyinden sorumlu yöneticisi Hasan Çetinkaya'nın şehirde ve kulüpteki yaşamını gözler önüne serdi.
Programın yapımcısı ve sunucusu Siyamend Kaçmaz'ın sorularını yanıtlayan Hasan Çetinkaya, Aziz Yıldırım'ın Ali Koç ile girdiği seçim yarışında galip gelmesi durumunda gizlilik anlaşması ile imzaladıkları ismi açıkladı.
Fenerbahçe'nin genç yeteneği kaleci Berke Özer ve Galatasaray'dan kiralanan Recep Gül ile Fenerbahçe'den kiralanan Barış Alıcı'nın da forma giydiği Westerlo takımını yöneten Çetinkaya gün yüzüne çıkmamış Fenerbahçe anılarını anlattı.
"AZİZ YILDIRIM KAZANSAYDI O İSMİ AÇIKLAYACAKTIK"
Yönettiği Westerlo takımını bir proje olarak aldıklarını ve bu projeyi Belçika'nın önde gelen kulüplerinden bir tanesi haline getirmek için kolları sıvadıklarını belirten Çetinkaya şunları söyledi: "Burayı devraldığımızda 40 yıldır bir çivi bile çakılmamıştı. Sağ olsun başkanımız Oktay bey önümüzü açtı. Projeyi üç ayak üzerine kurduk. Birincisi ekonomisini orta uzun vadede sürdürülebilir finansal bir yapıya kavuşturmak. Çünkü en önemlisi bu. İkincisi ise tesisleşme. Bu da olmazsa olmazlardan. Modern, profesyonel bir kulüp olmak istiyorsanız tesislerin ve futbolcuların üst düzey koşullarda çalışmalarını sağlamak için ortam sağlamanız gerekiyor. Üçüncüsü ise sportif başarı. Tabii ki ilk ikisi olmadan sportif başarı gelmeyeceği için ekonomik alt yapı ve tesisleşmeye yöneldik. Üç yıl içerisinde Belçika'nın en önemli kulüplerinden bir tanesi haline getirmek istiyoruz. Bu konuda da iddialıyız. Ayrıca burada ülkemizi de temsil ediyoruz.
Stadımız tam merkez olacak şekilde; 360 derece etrafımızda toplam 8 tane sahamız var. Ciddi bir futbol yapılandırma projemiz var. Chris Van Puyvelde ile hareket ediyoruz. Bu arada Chris Van Puyvelde'in kim olduğunu söyleyeyim size. Aziz Yıldırım'ın son Fenerbahçe seçimlerinde vaatlerinden bir tanesiydi. O dönem Chris Van Puyvelde, Belçika Futbol Federasyonu'nu ile 2018 Dünya Kupası'ndaydı. Dolayısıyla sözleşmesindeki gizlilik sebebiyle açıklanamamıştı. Ancak daha Dünya Kupası'na gitmeden önce biz onunla anlaşmıştık. Türkiye'ye geldi ve Fenerbahçe'ye gelmeyi kabul etmişti.
"ROBERTO CARLOS'UN KAMPA BİR KADIN ALMASINI BAŞKAN AZİZ YILDIRIM SORGULADI AMA..."
Bugüne kadar kamplarda yaşadığı en ilginç olayı soran Siyamend Kaçmaz'a Macaristan'da Roberto Carlos ile yaşadıkları bir anısını anlatan Hasan Çetinkaya, "Bizde kamplar biliyorsun çok daha sıkı oluyor, son çalıştığım Fenerbahçe'de daha sıkıydı. Böyle güzel komik anlarımızda olmadı değil hani. Bir gün Macaristan'a deplasman ne gidiyoruz. Bizde o zamanlar dünya çapında üne sahip Roberto Carlos vardı. Takım önden otele gitti. Başkan Aziz Yıldırım da o zaman arkadaki delegasyonda geliyordu. Tabii Roberto Carlos gelir gelmez orada bir hanımefendi ile oturuyor sohbet ediyordu. Bir anda dikkat çekti. Başkan Azizi Yıldırım, "Bu ne kardeşim. Bir sorun" dedi "çok ciddi bir maçımız var. Sezonun ilk resmi maçı" ben gittim "Roberto bir gelir misin, görüşebilir miyiz" dedim. Bizde futbolcunun erkek veya kadın fark etmez arkadaşı da olsa bizden, yani o anki yönetimden izin alması gerekiyor otele birisini çağırması için. "Kimseden izin almadın, hayırdır ne oluyor?" diye hafif bir sorguya çektim. "O benim eşim, çocuğumun annesi" dedi. " Nasıl yani?" diye sordum. Bana, "Macaristan'da çocuğum var" dedi.
Azîz Yıldırım'a gidip, "Başkanım durum böyle böyle... eşiymiş, çocuğumun annesiymiş" dedim. O da şaşırdı "Olur mu hiç" dedi. Hakikaten de çocukta benziyor yanlarında. Meğer sekiz tane çocuğu varmış sonradan öğrendik altı farklı eşten."dedi.
"NİANG TRANSFERİ YÜZÜNDEN AZ KALSIN HAYATIMDAN OLACAKTIM"
Bir başka ilginç anısının ise Mamadou Ninag'ın transerinde yaşadığını anlatan Çetinkaya, transfer sürecinde çok büyük bir tehlike atlattığını şöyle anlattı:
"Mamadou Ninag'ı Marsilya'dan transfer ederken çok sıkıntılı bir süreç yaşadım. Çünkü Marsilya, Fransa'nın en hareketli yeri. Nüfusun yüzde altmışı da yabancı. Çoğunluk Kuzey Afrika kökenli insanların yaşadığı, suç oranları belki Fransa'nın en yüksek şehri. Çok karışık bir yer ve yeraltı suç örgütlerinin aktif olduğu bir yer. Şehrin en önemli olayı Olympique de Marsilya takımı ve onlar için olmazsa olmaz. Yani biz oraya gidip Niang'ı istediğimizde ve anlaştığımızda orada takım kaptanı ve Fransa ligi gol kralıydı. Teknik direktörleri de Didier Deschamps. Mamadou Ninag gelmek istiyor ama taraftar ayağa kalktı.
"Bunu satarsanız işte böyle olur, şöyle olur" gibi ciddi tehditler oldu. Ben orada yaklaşık bir hafta kaldım. Otelde beni tehdit ettiler. Sırf oyuncu transfer edeceğiz diye az daha hayatımızdan oluyorduk."
"FENERBAHÇELİLER BELÇİKALILARA TÜRKÇE MARŞ ÖĞRETMİŞLER"
Fenerbahçe taraftarlarının da kendilerini yalnız bırakmadığını ve Westerlo maçlarına geldiklerini dile getiren Çetinkaya, "Bir defasında maçtayım maçın içerisinde kale arkasında bizim taraftarımız belli... Bir anda şöyle bir ses geldi "lay lay lay lay lalalay ooo Westerlo" diye bir tezahürat geldi. Yanımda bizim kulübün genel direktörü vardı. Ona dedim ki, "Bu pek Belçikalıların kullandığı bir tezahürat değil. Ne alaka?" diye sordum. Sonra bizim taraftar kale arkasında "Fenerbahçe" diye tezahürat yapmaya başladı. Sonra anladık ki 50'ye yakın bir Fenerbahçeli grup taraftarı gelip Westerlo'ya destek olmaya gelmişler. Bizim taraftarımıza da Türkçe tezahürat yapmayı öğretmişler" dedi.
BELÇİKA LİGİ'NİN FORMATINI ANLATTI
Ligdeki durumlarından ve Belçika'da ligin yapısından da bahseden Hasan Çetinkaya oynadıkları ligi ve üst lige çıkma prosedürlerini de şöyle anlattı:
"Toplamda bu ülkede 24 tane profesyonel takım var. Bunları da Prolig diye bir çatı altında toplamışlar. Orada da 1.Lig A grubu var ve 16 takım var. Diğeri 1.lig B grubu, orada da 8 takım var bizim grubumuz. 8 takım kendi arasında yılda 4 maç oynuyor, toplam 28 maç. Bu maçlar şöyle yapılıyor; açılış ve kapanış ligi maçları olarak ikiye ayırıyorlar. Açılış liginde birinci bitiren takım bir hak kazanıyor. Sonra puanları siliniyor ve kapanış ligi başlıyor. Yine ikişer kez oynuyorsunuz. O ligi de kim ilk bitirirse İnşallah biz bitiririz, açılış liginin birincisi ile 2 tane maç yapıyor. Play-off şeklinde içeride ve dışarıda. O maçın sonucuna göre de galip gelen takım 1 Lig A grubuna yükseliyor. Her iki ligi yani açılış ile kapanışı da birinci bitiren takım direk 1. Lig A'ya yükseliyor."
BERKE ÖZER: VOLKAN DEMİREL ŞEKER GİBİ ADAM
Westerlo'nun Fenerbahçe'den kiraladığı genç kaleci Berke Özer de Belçika'daki günlerinden ve ilginç anılarından bahsetti.
İngilizce bildiği için dil problemi yaşamadığını ancak fırsat buldukça Fransızca da öğrenmeye çalıştığını belirten Berke Özer, "Şu anda inanılmaz mutluyum; futbol performansım hayat....Çok rahat gerçekten, antrenman bitiyor yemeğini yiyorsun evine gidiyorsun. Ne bir stres ne bir baskı yok. Burada bir gelenek var kamp yapmıyorlar. Ben de ilk geldiğimde çok şaşırmıştım; Maçlardan önce bizde kamp olur Fenerbahçe'de oynadığım zamanda Türkiye'de oynadım diğer maçlarda da burada öyle bir şey yok. Daha çok futbolcuları rahat bırakmaya yönelik. Zaten her hafta maç oynuyoruz psikolojik olarak kendimizi toparlamak için tesiste de kalmıyoruz daha rahat olsun diye burada evde konsantre oluyorsun. Sadece maç günü maçı düşünüyorsun aslında bir yandan da yeterli oluyor baktığınız zaman. Zaten Recep'le birlikteyiz burada, sürekli boş vakitlerimizi birlikte geçiyoruz aynı zamanda ekstra çalışmada yapıyoruz birlikte. O benim için de iyi bir avantaj. Burada tabii sürekli futbol futbol şeklinde değil de insanların özel hayatına da önem gösteriyorlar saygı gösteriyorlar. Burada olmak da bir şans sonuçta.
"BEN KALECİLİĞE VOLKAN ABİ YÜZÜNDEN BAŞLADIM"
Erken yaşta Fenerbahçe'ye gittim. Bir sene içerisinde çok önemli tecrübeler edindim. Çok zor bir sene geçirdim. Ben kaleciliğe Volkan abi yüzünden başladım. Onu televizyonda izleye izleye. Babam hiç kaleci falan olmam istemiyordu. Ben küçükken babam da eski kaleciydi inanılmaz zorluklarından bahsederdi. Bir hatanda yaptığın iyi şeylerin unutulacağını hep söylüyordu. Ama ben televizyondan izleye izleye Volkan Ağabeyi kendime İdol olarak belirledim ve o günden sonra ben dedim ki kaleci olmak istiyorum. Öyle de başladım ama tek üzüldüğüm sadece bir sene çalışabildik. Ama o bir sene de yetti de arttı bile. Şu kadarını söyleyeyim belki de bir insan hayatta en çok istediği şey başına geldi. Küçükken hep görüp fotoğraf çekilmek isterdim, elim ayağım titredi görüp fotoğraf çekebilmek için ama bir sene birlikte çalıştık, birlikte vakit geçirdik.
Hatta ilk Fenerbahçe'ye geldiğimde daha çömezdim. Kimseyi tanımıyoruz, etmiyoruz. Volkan abi de zaten dediğim gibi idolüm. Öyle uzaktan çekinerek bakıyorum yemek yerken falan...İstiyorum ama bir türlü konuşup sohbet edemiyorum. Birgün Fenerbahçe televizyonundan gelmişlerdi röportaj için. İşte Volkan ağabey ile birlikte yeni Volkan gibi o tarzda bir haber çekiyorlardı. Elim ayağım titriyordu. İki kelimeyi bir araya getiremiyorum. En son bana döndü "Oğlum rahat ol. Ben şeker gibi adamım" dedi. Ne zaman bundan sonra bir şey olsa hep dönüp bana bakıp "Bak gördün mü, beni böyle zannediyorlar ama ben şeker gibi adamım" derdi. Hakikaten de öyle sessiz sakin ve şeker gibi bir insan."