Hareketsizlik salgına dönüştü

Güncelleme Tarihi:

Hareketsizlik salgına dönüştü
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2005 00:00

Koşmak için yaratılmış olan insanoğlu oturarak sonunu hazırlıyor! Bedenimiz artık yeteri kadar hareketli olmamamızın bedelini ödüyor. Egzersizden kaçınma ölümcül sonuçlara yol açabilir. Aşağıda bu konuda Science at Vie dergisinden derlenmiş bir yazı sunuyoruz.

Otomobilin anahtarlarını alıp kapımızın önündeki arabaya biniyor, markete kadar gidiyor, yakınlarda bir yere park ettikten sonra reyonlar arasında gezinip alışveriş sepetini dolduruyor ve tekrar aynı yoldan evimize dönüyoruz.

Bu tür bir programla günümüz insanı en çok 50 kalori harcarken, buna karşılık markette aldığı abur cuburlarla 100 bin kaloriyi geri kazanıyor.

Artık zaman ve yaşam tarzı değişti; tarih öncesi dönemde avcı insan avını izlerken, koşma, yürüme, zıplama v.b. her tür hareketi yapmak zorundaydı. Böylece ortalama genç bir karacaya eşdeğer 30 bin kalorilik bir avı eve götürebilmek için Ğ o da şansı yaver giderse- bir saatte bin kalori harcamış oluyordu.

Başarının ironik fidyesi

Ancak spor uzmanları Batılı toplumlarda yer değiştirmek ya da yiyecek temini için artık hemen hiç hareket etmeye gerek kalmadığı bir aşamaya gelindiğini kaydediyor. Peki beslenmek amacıyla avlanmaya gerek duymadığımız, av peşinde kan ter içinde kalmadığımız için üzülmeli miyiz? Uzmanlar "hayır" yanıtını vererek, yiyecek bulma arayışının insanı daha kuvvetli ya da dirençli kılmadığını, tersine gücünü tüketerek bünyesini daha hassas hale getirdiğini ifade ediyor.

Ancak günümüzdeki modern yaşam koşmayı tamamen ortadan kaldırırken nerdeyse yürümeyi bile gereksiz hale getirdi. Ve bunun da bedeli ağır.

Yürüyen merdivenler, yürüyen halılar, scooter, otomobil, asansör, otobüs, metro... Her şey yer değiştirirken zamandan tasarruf edip en az kas gücüne gerek duyacağımız şekilde programlanmış...

Üstelik anne babalar çocuklarına istemeyerek de olsa okula gidip gelirken yürümekten vazgeçmelerini öğütlediklerinden, bu ulaşım araçları bir kuşaktan diğerine aktarılıyor. Her sabah okula varmak için yararlanılan ulaşım yöntemlerine göz atmak bile bu alandaki evrimi görmeye yeterli.
/images/100/0x0/55eb4dc1f018fbb8f8b895f6


İstanbul’de her sabah binlerce servis arabası yüzbinlerce öğrenciyi okullara taşıyıp duruyor. Bu durum 1980 öncesi böyle değildi!

Hareketsizlik "salgını"

Fransa’da son yapılan bir araştırmaya göre, toplumun yüzde 20 ila 50’si günde 30 dakikalık hızlı adımlarla yürüyüşün altında bir fiziksel aktivite sergiliyor.

Oysa Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2002 yılındaki epidemiyolojik araştırmalarına göre, bu 30 dakikalık hızlı yürüyüş, kişinin iyi bir sağlık durumuna sahip olabilmesi için gereken asgari egzersiz.

Ancak asıl sorun da bu! İnsanoğlu tam da kendisini baskı altına alan fiziksel kısıtlamalardan kurtulmuşken yeniden kırılgan bir yapıya bürünmüş durumda... bu kez neden hareketsizlik.

Fransa Dijon’daki Avrupa TaT Merkezi’nden doktor Daniel Rigaud, ABD’de ölümlerin yüzde 10’undan çoğunun hareketsizliğe atfedildiğini, Avrupa’da da durumun hızla tehlikeli bir hal aldığını kaydediyor.

Bilim adamları tipik bir hareketsiz insanı şöyle tanımlıyorlar: Arabasını büro yakınlarına park eden, akşam eve gelip televizyonun karşısına geçen, boş zamanlarında da sadece birtakım küçük ev işleri ve balık tutma gibi fazla enerji harcanmasını gerektirmeyen zevkleri olan birisi...

Alarm! Alarm!

Bu tür insanlar yazın tatilde hareket etseler bile bu yeterli değil.

Oysa hareketsizlik kalp-damar hastalığı, obezite, diyabet, bunama, kanser gibi çok tehlikeli hastalıklara neden olabiliyor.

WHO’nun verilerine göre, bugün özellikle Batılı toplumlarda ciddi bir "hareketsizlik salgını" söz konusu. 80’li ve 90’lı yıllarda Avrupa’da obez insan sayısı yüzde 10 ila 40 oranında arttı.

Kalp-damar hastalıkları tüm dünyada birincil ölüm nedeni oldu. Bu hastalıklarda da hareketsizlik önemli bir rol oynuyor.

Nitekim Avrupa kalp ağının verilerine göre, hareketsizlik kalp-damar hastalığı riskini iki katına çıkarıyor.

Metabolizmada tutukluk

Hareketsiz bir insanda enerjiyi depolayıp kullanan metabolizmada tutukluk başlıyor. Peki bu nasıl oluyor? Bunu anlamak için en az 30 ila 40 dakika ortalama bir çaba harcayan bedenimizin rezervlerinden enerji elde etme yönteminin ayrıntılarını bilmek gerekiyor.

Kas enerjisi ATP molekülünün (adenosin trifosfat) kimyasal bozulmasıyla ortaya çıkıyor. Oysa kaslardaki ATP rezervleri yalnızca birkaç kasılmaya uygun. Yağlı dokuda bulunan lipid rezervleri (trigliseritler) ve özellikle de glikojen şeklinden depolanmış glüsitlerden sürekli ATP üretim mekanizması mevcut.

Fiziksel egzersiz süresi uzadığında ATP üretimi üç aşamada gerçekleşiyor: Glikojen glükoza, trigliseritler serbest yağ asitlerine dönüşürken, kalbin getirdiği kan debisi artıyor ve bu da tüm bu moleküllerin aktif kaslara taşınmasını sağlıyor.


Kaslar, biyokimyasal değişik tepkimeler aracılığıyla bu molekülleri ATP’ye dönüştürüyorlar. Böylece, bir maraton koşucusu iki buçuk saatte 500 gram glüsit ve 71 gram lipidi harekete geçirirken, maratoncuyu televizyonun karşısındaki koltukta izleyen kişi aynı sürede yağları depolayıp glikojen bölgesinden geçirmeden doğrudan glikozu kullanıyor.

Felaket senaryosu

Sonuçta da, trigliserit oranı yükseliyor, organizması kanındaki glükozu kullanmada zorlanıyor. Bu nedenle, bu kişi koşsa bile kasları maratoncular kadar enerji üretemeyecektir.

Niçin? Çünkü kas hücreleri ATP üretmekle görevli, gerçek bir enerji "üretim" fabrikası olan küçük organik yapıları içermiyorlar.

Nitekim yalnızca düzenli spor egzersizleri hareketsiz kişinin mitokondrilerinin sayısını artırıp dolayısıyla "metabolik" makineyi harekete geçiriyor.

Bu arada felaket senaryosunu da unutmamak gerekiyor. Hareketsiz kişi şişmanlıyor, diyabet hastası olma riski artıyor, kalp-damar sisteminden sorunlar ortaya çıkıyor.

Bunun sonucunda da genel olarak sağlık durumu bozuluyor.

Düzenli koşu ölüm riskini yüzde 63 azaltıyor

Fiziksel aktivite kitlelerin genel sağlık durumunu iyileştiriyor ama acaba daha uzun yaşamalarını sağlıyor mu? Bu soruya şimdilik kesin bir yanıt vermek mümkün değil.

Ancak 2000 yılı eylül ayında yapılan bir çalışma, düzenli olarak koşanların yaşam sürelerinin uzadığını gösterdi.

Kopenhag Kalp Araştırmaları Çalışması kapsamında da, 1976 ila 1998 yılları arasında, 20 ila 79 yaş arası 4600 kişi izlendi. Bu deneklerin tümü de çalışmanın başında sağlıklıydılar.

Bu yirmi yılı aşkın süre boyunca, aralarından bazıları düzenli olarak koşarken, bir bölümü birkaç yıl koştu, bir bölümü ise hareketsiz bir hayat sürdü.

Bu sürede sağlıklarını olumsuz etkileyebilecek risk faktörleri de incelenmişti: Diyabet, sigara tiryakiliği, alkol tüketimi, kolesterol düzeyi ve tansiyon, aynı zamanda meslek ve eğitim düzeyi.

Sonuçlar çarpıcıydı. Çalışmayı gerçekleştiren uzmanlara göre, düzenli koşucuların erken ölüm riski genel nüfusa kıyasla yüzde 63 azalıyor.

Asansör sağlığa zararlıdır!!

Bununla birlikte bu sonuçları farklı kitleler üzerinde gerçekleştirilen deneylerle de desteklemek gerekiyor.

Şimdiye kadar tıp dünyasının üzerinde uzlaştığı nokta, asgari spor aktivitesine ek olarak günlük hareketlilikle haftada 1000 kalori yakıldığında ölüm riski önemli derecede azalıyor.

Hareketsizliğin insan sağlığı üzerindeki tehdidi ciddi boyutlara vardığı için Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında ilk kez bir günü özel olarak bu konuya ayırdı. Fransa’da Sağlık Bakanlığı 2004 yılı şubat ayında, ilk defa bununla ilgili bir kampanya düzenledi. Kamuoyunu bilgilendirecek afişler, televizyon reklamları v.s. için 4.5 milyon euro harcandı. "Merdiven çıkın, "İnmeniz gereken duraktan bir öncekinde inip yürüyün" mesajlarını içeren afişler hazırlandı.

Bununla birlikte bu mesajların ne derece kitleler tarafından benimsenebildiği şüpheli... Belki de artık her asansörün üzerine "Dikkat, Sağlığa zararlıdır!" yazmak gerekiyor!...

EGZERSİZ, AEROBİK

Hacettepe Ünivresitesi’nin www.ftryo.hacettepe.edu.tr/prgram_tr.html sitesinde kendisine uygun egzersiz programları bulabilirsiniz.

Şu bilgiler, sitesi yer alıyor: Fiziksel uygunluk kişinin yorulmadan, uyanık ve istekli bir şekilde günlük işlerini yapabilme becerisidir. Aerobik ise müzik eşliğinde düz zeminde yapılan ritmik hareketleri içeren fiziksel egzersizlerdir. Egzersiz programı.


Kalp krizi ve hastalıkları riskini azaltır.

Hipertansiyon riskini azaltır.

Kötü kolesterolü (LDL) azaltır, iyi kolesterolü artırır (HDL).

Kemik yapımını azaltır, kemik erimesini (Osteoporozu önler).

Kas kuvvetini ve esnekliğini artırır.

İdeal kiloya erişmeyi ve bu kiloyu korumayı sağlar.

Streslere karşı direnci artırır ve kişinin daha verimli çalışmasını sağlar.

Kadınlar daha az hareketli

Kadınlar genellikle erkeklere kıyasla daha az hareketli. Günde en az bir saat yürüyüş ya da eşdeğeri bir fiziksel hareketi yapmama hareketsizlik olarak tanımlanıyor. İki cins arasındaki fark özellikle 40 ila 60 yaş arası belirgin.

Erkekler kadınlara kıyasla sporu daha geç yaşta bırakıyor

Cinsiyet ve yaşa göre son yedi gündür yapılan sporlar karşılaştırıldığında 19 yaşından itibaren kadınların, 26 yaşından itibaren de erkeklerin spordan vazgeçtikleri görülüyor. Kadınlar yüzde 65’i aşkın bir oranda daha 20 yaşındayken spordan vazgeçiyorlar. Erkekte 45 yaşından itibaren bu yüksek oranlara rastlanıyor. Kısacası spor daha çok erkeklerin sevdiği bir uğraş.

FORMDA KAL

"www.formdakal.com/formdayasam/neden_egzers" adresli internet sitesinde kendinize uygun b.ilgiler bulabilirsiniz. Biz bir kısmını aktarıyoruz: Formda olmak, kendini sağlıklı ve iyi hissetmenin ilk koşuludur. Kalbiniz güçlenir, kan dolaşımı düzenlenir, tansiyon ve kandaki kolesterol dengelenir, fazla kilolardan kurtulursunuz ve stres yanınıza uğramaz.

Egzersiz:

Tabii ki, "formdayım" diyebilmek için, egzersizi yaşamınızdan eksik etmemek gerekiyor. Tüm egsersizler yararlıdır. Her türlü egzersiz, gün boyu biriken gerginliği giderir. Yorucu bir günün sonunda, kendinizi televizyon karşısına bırakmanın yerine, tempolu bir yürüyüşe çıkın ya da imkanınız varsa biraz yüzün. Ne kadar rahatladığınızı ve ne çok enerji kazandığınızı görünce şaşırabilirsiniz.

Egzersizde ilk kural, başlarken kendinizi zorlamamak, daha sonra ölçüyü yavaş yavaş artırarak egzersizi sürekli hale getirmektir. Bir çok uzmana göre egzersizin etkili olabilmesi için haftada iki ya da üç kez en az 20 dakika yapılması gerekir. Değişik egzersiz türlerini denemek daha çok zevk almayı sağlayacak ve daha yararlı olacaktır.

Dikkat etmeniz gereken bazı noktalar

1. Egzersize yemeklerden en az bir saat sonra başlayın.

2. Egzersize başlamadan önce mutlaka kaslarınızı ısıtın ve esnetin.

3. Egzersize ölçülü başlayıp, zamanla artırmak gereğini unutmayın.

4. Kendinizi aşırı yormayın, tatlı bir yorgunluk hissedene kadar egzersiz yapın.

5. Yorulduğunuz zaman egzersizi birden kesmeyin, hareketlerinizi yavaşlatıp bir süre sonra dinlenmeye geçin.

6. Yüzme, yürüyüş ve bisikletteki gibi zorlanmadan yapılan ritmik hareketler daha iyidir.

7. Bazı egzersizleri günlük yaşamınızın akışı içine sokmaya çalışın. Örneğin, otobüsten birkaç durak önce inin, yolun gerisini yürüyün. Yakın yerlere yürüyerek gidin, asansör yerine merdivenleri kullanın.

Günü, başladığınız gibi zinde bitirmek, kendinizi bitkin değil canlı hissetmek, her gece derin ve dinlendirici uyku uyumak, merdivenleri rahatça çıkıp, konuşabilecek soluğu bulmak ve ileri yaşlarda sağlıklı ve canlı bir şekilde yaşamak için tek yol, forma girmek ve formda kalmaktır.

Egzersize hemen başlamanız için 15 neden

1. Yağlarınız erir, kaslarınız gelişir.

2. Uyku probleminiz olmaz.

3. Bağışıklık sisteminiz gelişir.

4. Solunum sisteminiz güçlenir

5. Sindirim sisteminiz iyi çalışır.

6. Eklemleriniz güçlenir.

7. Zihniniz rahatlar ve konsantrasyonunuz artar.

8. Kolesterolünüz düşer.

9. Kalbiniz ve akciğerleriniz güçlenir.

10. Zihinsel, fiziksel ve duygusal olarak rahatlarsınız.

11. Kalori yakar ve şişmanlığı önlersiniz.

12. Kendinize güveniniz artar.

13. Depresyona girme ihtimaliniz azalır.

14. Kızgınlık ve gerginliğin önüne geçersiniz.

15. Kısaca, kendinizi "iyi" hissedersiniz.

BİR SOSYOLOG GÖRÜŞÜ

Sosyolog Paul Yonnet diyor ki: "Modern dayanıklılık koşusu hayatta kalabilmeyi yeniden öğrenmenin işareti". Science at Vie dergisinde soruları yanıtlıyor:

Sanayileşmiş toplumlarda koşmanın ve yürümenin hemen hemen ortadan kalkması ne anlama geliyor?

Günümüzde bu durum büyük bir zafer olarak algılanıyor. Çağlar boyunca insanlar büyük oranda yürüyerek yer değiştirdiler. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren otomobilin toplumun geniş kesimlerine ulaşması sonucu insanoğlu fiziksel baskılardan kurtulmuş oldu.

Günümüzde niçin koşuyoruz?

Günümüzde koşu bir zorunluluk değil bir hobi. Dayanıklılık koşuları 30 bini aşkın kişinin katıldığı büyük gösterilere dönüşüyor. Jogginge yönelik rağbet 70’li yılların başında başlar. Bu dönemde gezegenin geleceğiyle ilgili kaygıların ilk kez ortaya çıkışına ve doğal kaynakları korumaya yönelik ilk adımların atıldığına tanık olunur. Koşucunun amacı organizmasının rezervlerini en iyi şekilde kullanarak olabildiğince uzağa gitmesidir. Bu anlamda dayanıklılık koşusu hayatta kalabilmeyi yeniden öğrenmenin işareti sayılabilir.

Son gelişmeler neler?

Uzmanlaşma fenomeni gözleniyor. Toplum gittikçe daha çok ikiye bölünüyor. Bir yanda düzenli olarak koşanlar. Diğer yanda hiç koşmayan ya da bedeniyle yoğun bir aktivite gerçekleştirmeyen insanlar. Ortası yok. Nitekim aşırı antrenmanlı bedenle "terk edilmiş" beden arasındaki kontrast ABD’nin gerçeği.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!