Hani işkence yoktu !

Güncelleme Tarihi:

Hani işkence yoktu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2003 18:21

Sezai Abi "Hani işkence yoktu? Bal gibi var, bal gibi devam ediyor işkence... Vergisini ödemek bir işkence, ödediğini Devlet'e ispat etmek başka bir işkence!" Doğru söze ne denir! Sezai Bayar Ankara'dan isyan ediyor:

Haberin Devamı

Sevgili Serdar,

Devlete seve seve vergi veren sınıf, sanırım orta gelirli grup.

Açlık sınırının altındaki grubun vergi verme mecali zaten yok, doğrudan vergiye muhatap olacağı varlığı da yok. Kirada evi, altında arabası yok. Sadece dolaylı vergileri ödemek zorunda. O da yeter de artar bile.

Değeri iki milyarı zor bulan aracımızın yıllık vergisinin birinci dilimini 44 milyon lira olarak ödedik. Yüzde 59 oranında artan Trafik Sigortası poliçesinin bedeli 73 milyonu da yatırdık.

Meğer aracın muayene süresi dolmuş.

Sıfır kilometrelerin 3 yıl, daha yaşlıların 2 yılda bir yaptırılan muayenesi için erken saatlerde

Karayolları'nın araç muayene istasyonuna gittim. Kuyruğa girdim tabii ki.

Ruhsata şöyle bir bakan memur, aracı münasip yere park ettikten sonra 4 no'lu gişeye gitmemi istedi.

Elimizde evrak 4 no'lu gişedeki memur bilgisayardan durumumu inceledi.

"Sizin 1996'nın ilk, 1998'in ikinci vergisi görünmüyor" dedi.

Tabii tadım kaçtı. Ama Allah'tan 1993 model aracımın tüm evraklarının olduğu dosyayı getirmişim. İzin istedim, araçtaki eksik vergileri buldum. Tekrar kuyruğa.

Bu kez "1999 yılındaki deprem vergisinin ikinci dilimini ödememişsiniz" demez mi?

Tabii tekrar araca marş marş. O belgeyi de buldum.

Bir ara sormadan edemedim:

"Her iki yılda bir geliyorum. Peki daha önce bu borçlarım neden çıkmadı?"

Memura göre, bilgisayara girilmemişmiş bilgiler. Bilgisayar var, ama demek ki yazılım
programı icat edilmemiş Karayolları istasyonunda.

Neyse memurun ikazı ile bir başka kuyruğa girdim. "Muvazaa Kuyruğu" desem
daha iyi. Verdiği vergiyi kanıtlayanların kuyruğu, normal kuyrukların dört katı.

Her kafadan bir ses.

Kimi bir kaç kez evrak bulmak için eve gitmek zorunda kalmış. Kimi ceza ödemek
zorunda kalmış. Kimi "Ben 15 yıl vergi makbuzunu saklamak zorunda mıyım!" diye
yakınıyor.

Çoğu haklı gibi. Bir evrak bulmak için eve gidip gelmek demek, 40 kilometre (en az) yol katetmek demek. Çünkü istasyon şehir dışında semtlere göre 20-30 kilometre
uzakta konuşlandırılmış.

Uzatmayayım. Üçüncü kez girdiğim kuyruk sayesinde nihayet 56 milyon küsurluk vergimizi ödeme zamanı geldi. Biri tasdik etti. En baştaki kuyruğa girmemi istedi. Parayı sayarken bir ara sormak ihtiyacı duydum:

"Verdiği vergiyi ispat edemeyenlerin işi zor. Şehre gidip gelmek eziyetinden nasıl
kurtulabilirler ki?"

Memur şöyle bir baktı yüzüme:

"Türk milleti ne yürüyüş yapar, ne koşar. Yani spor yapmaz abi. Bu uygulama spor yapma
alışkanlığı verir insana. Fena mı, iki üç kere şehre inip gelmek? Spora katkıda bulunuyoruz yani."

Sonra vakıf için bir milyonluk katkı makbuzunu önüme sürdü: "Bu da bize katkınız
abi" deyiverdi.

Spor yapmadım. Tedbirli geldiğim için.

Ya "Muvazaa kuyruğu"nda ödedikleri parayı kanıtlamaya çalışırken ter dökenler? Evlerine bir kaç kez gidip gelenler?

Memurun spor dediğine kuyruktakiler "İşkence bu işkence! Bundan daha âlâsı mı olur!" şeklindeki tepkilerine gel de hak verme.

Sevgiler,

Sezai

Haberin Devamı


Not : Sezai Abimle, her zamanki gibi, mutabıkız. Sadece bir sorum var : "Devlete seve seve vergi veren sınıf, sanırım orta gelirli grup" diyor ya... Buradaki "seve seve"den maksadı doğru mu anlıyorum?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!