Hakem Ergenekonu

Güncelleme Tarihi:

Hakem Ergenekonu
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2008 10:47

Merkez Hakem Kurulu; bütün hakemlerin banka hesaplarını, kredi kartı harcamalarını, gayrimenkullerini inceledi, hatta telefon görüşmelerini kayda aldı. Sonuçta İsmet Arzuman, Çetin Sarıgül, Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel kızağa alındı.

Haberin Devamı

İlginçtir, uzun süre maç verilmeyen bu hakemlerin herhangi bir suç işleyip işlemediği açıklanmadı. Dördünün de ortak noktası, Futbol Federasyonu'nun eski başkanı Haluk Ulusoy döneminde parlamış olmaları.

Hürriyet Spor Dergisi'nden Atilla TÜRKER'in haberi şöyle:

14 Şubat 2008... Hasan Doğan, Futbol Federasyonu Başkanı oldu.

18 Şubat 2008... Oğuz Sarvan, Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı'na getirildi.

Koltuğa oturur oturmaz kolları sıvayan bu ikili, "düdük operasyonu" için düğmeye bastılar.

Türk futbol tarihine geçecek bir operasyondu bu...

Hedefteki isimler ise belliydi: Bülent Demirlek, Vedat Yüksel, İsmet Arzuman ve Çetin Sarıgül...

Bu hakemlere artık maç verilmeyecekti... Üzerlerine kalın bir çizgi çekilecekti.

Haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı... Operasyon büyük ölçüde tamamlandı.

Haberin Devamı

Arzuman ve Sarıgül artık yoktu.

Demirlek ve Yüksel ise uzatmaları oynuyordu...

İyi ama neden? Nasıl? Niye bu hakemler?

Bu operasyonun perde arkasında kimler vardı? Neler yapıldı, neler yapılacak?

Sırada kimler var?

Adımlar nasıl atıldı, ne gibi hatalar yapıldı?

Kimler sustu, kimler konuştu?

Ve kimler korktu?

Buyrun okuyun... Hepsi burada!

Her ne kadar Oğuz Sarvan, “Tüm arkadaşlarımıza güveniyoruz. Onların gururu ve onuru, bizim onurumuz ve gururumuzdur. Ama bu bir ekip olayı. Biz yeni bir kadro yaptık ve kadrodaki bu kişilere görev veriyoruz” dese de... Bu işin altında mutlaka bir iş var.

FIFA kokardı taşıyan hakemlerin bir kalemde dışlanması, sadece “kadro olayı” ile izah edilemez.

Cevaplanması gereken soru şu: Bu hakemlerin suçu ne?

Bülent Demirlek, FIFA kokardı olan, son derece önemli karşılaşmalarda düdük çalan bir hakemdi.

Vedat Yüksel, FIFA kokardı takan ve hızla yükselen bir isimdi.

İsmet Arzuman, bir döneme damgasını vurmuş, FIFA kokardı taşımış bir kişiydi.

Çetin Sarıgül, yıllardır Süper Lig'de görev yapan bir hakemdi.

Ama hepsi dışlandı... Hepsinin üzerine çizgi çekildi.

İsmet Arzuman ve Çetin Sarıgül, hakemliği bırakmak zorunda kaldı... İkisi de düdüğe erken veda etti.

Ama ya Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel! İkisi de direniyor... Çünkü ikisinin de önünde 10 yılı aşkın süre var. Yarınlarda olası bir federasyon ya da Merkez Hakem Kurulu değişikliği ümidi ile antrenmanlarına devam ediyorlar.

Haberin Devamı

Ama şu kesin: Mevcut Merkez Hakem Kurulu, bu hakemlere yağmurlu havada su vermeyecek.

İyi de, Merkez Hakem Kurulu’nu, bu uygulamaya iten düşünce neydi? Neden böyle yapıyorlardı?

MHK ve Hasan Doğan'ın ortak operasyonu

Önce şunu belirtelim: Merkez Hakem Kurulu, bu operasyonu Futbol Federasyonu Başkanı rahmetli Hasan Doğan ile ortaklaşa yaptı. Yani birlikte hareket ettiler. Doğan’ın bilgisi ve onayı doğrultusunda bu operasyon gerçekleşti. Yoksa çoğu kişinin zannettiği gibi sadece Oğuz Sarvan ve bazı arkadaşlarının düşüncesi ile değil... Hatta bu konuda Doğan’ın daha baskın davrandığını söylemek de mümkün!

Olayın altında yatan neden şu olabilir mi acaba: Operasyona kurban giden hakemlerin tamamı, Haluk Ulusoy döneminde ön plana çıktı.

Haberin Devamı

İsmet Arzuman da dahil olmak üzere Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel, Haluk Ulusoy’un başkanlığı döneminde FIFA kokardı taktı... Çetin Sarıgül de Ulusoy döneminde hep ayakta kaldı.

Elbette ki, genelde olduğu gibi bu hakemlerin verdikleri kararlar da hep tartışıldı... Kimi 'Fenerbahçe düşmanı' diye duyuruldu, kimi 'Beşiktaş taraftarı' olarak görüldü, kimi de 'tetikçi' ilan edildi.

Tabii bunların hepsi yorumdu ve iddiadan öteye gitmiyordu.

Görevde bulunduğu yıllarda hakemler üzerinde büyük hakimiyet kuran Haluk Ulusoy’un, adı geçen bu hakemlere her zaman için çok sahip çıktığı da biliniyordu.

İşte Ulusoy’a olan bu yakınlık, bu hakemlerin sonunu getirdi.

Haberin Devamı

Çünkü iktidar, Ulusoy’u ve arkadaşlarını istemiyordu.

Beyaz bir sayfa açma parolası ile yola çıkan iktidar, Ulusoy’a yakın kişileri bile tarihin tozlu sayfaları arasında bırakmak amacındaydı.

Haluk Ulusoy’un yıllar önce Metin Tokat, Erol Ersoy ve Orhan Erdemir’i nasıl sildiği herkesin bilgisi dahilindedir. O dönemde FIFA kokardı taşıyan ve çok üst düzeyde görev yapan bu üç ismin yerine FIFA listesine alınan kişiler ise İsmet Arzuman, Kuddusi Müftüoğlu ve Selçuk Dereli idi.

Arzuman’ın durumunu görüyorsunuz... Müftüoğlu da Ulusoy dönemlerinde iki kez FIFA kokardı taktı, Ulusoy olmadığı zaman da iki kez düşürüldü... Dereli’nin popülaritesi ise Ulusoy’un dönemindeki gibi değil.

Haberin Devamı

Demirlek'in ipini pavyon macerası çekti

14 Şubat’ta yapılan federasyon seçimi sonrası koltuğa oturan rahmetli Hasan Doğan, 'temiz sayfa' açmak için bazı radikal kararlar almıştı. Hatta, tüm hakemlerin banka hesaplarının, kredi kartlarının ve gayrimenkullerinin araştırılmasını istediği de biliniyordu.

Öyle ki, hakemlerin telefon konuşmalarının dinlemeye alınmasını istediği de söyleniyordu.

Çünkü, operasyon için bilgi ve belge gerekiyordu. Kanıt şarttı.

Sonra günler geldi, geçti... Henüz bir belge ortaya çıkmadı... Kamuoyunu aydınlatacak bir durum oluşmadı.

Operasyonu iyi bir zemine oturtması gereken federasyonun, elinde bilgi ya da belge bulundurması gerekmez miydi? Kafalardaki soru işareti de bu şekilde giderilemez miydi?

Şimdi iddialar askıda kalıyor... Mersinli olan Vedat Yüksel’in, Mersin’de iş yapan Haluk Ulusoy ile 'hemşehri' ilişkisi, operasyonun yapılması için yeterli miydi! Elbette ki hayır...

Ya Bülent Demirlek’in pavyon hikayesi? Camiada çok bilinen bu pavyon iddiasını isterseniz birkaç cümle ile özetleyelim:

Demirlek, İstanbul’daki hakem derneği toplantısı sonrası Şükrü Yazıcıoğlu ile karşılaşır... Haluk Ulusoy’un danışmanı olan Yazıcıoğlu, Demirlek’e yemek yemeyi teklif eder... Daha sonra Tahir Kıran gelir... O dönem Ulusoy’un yönetim kurulunda bulunan Kıran da bu ikiliye eşlik eder... Fakat yemek sonrası muhabbet ilerle; bu üç kişi pavyona gider... Hep beraber bir güzel eğlenirler.

Ancak ertesi günü tatsız bir olay yaşanır... Çünkü olayı Haluk Ulusoy duymuştur. FIFA kokartlı hakeminin, kendi danışmanı ve kendi yönetim kurulu üyesi ile pavyona gitmesine inanılmaz derecede üzülen ve sinirlenen Ulusoy, ortalığı adeta yangın yerine çevirir... Ulusoy, özellikle Tahir Kıran ve Şükrü Yazıcıoğlu’na çok sert tepki gösterir.

"Pavyona değil yemeğe gittik"

Bu pavyon hikayesi ilerleyen günlerde herkesin diline düşer... Tabii gün gelir, Hasan Doğan başkanlığındaki federasyonun önüne de gelir. Haliyle Demirlek’e hesap sorulur. Demirlek, yalanlar ve, “Hayır, böyle bir şey yok. Sadece yemeğe gittik ve sohbet ettik” der.

Demirlek bu şekilde olayın kapandığını zanneder... Ancak bilmediği bir şey vardır. Devrede bulunan eski bir MHK başkanı, tüm bu olayların tanığıdır... Bu tanık, Haluk Ulusoy ile görüşmüştür ve olayları bizzat onun ağzından dinlemiştir. Hem de tüm ayrıntılarıyla...

Haliyle bu ünlü tanık da yemez, içmez ve Hasan Doğan Federasyonu'nu bilgilendirir.

Demirlek, kendisini, Ulusoy’u ve Ulusoy’un ekibini korumak ve kollamak adına yalan söylemiştir.

İşte bu yalan, bardağı taşıran bir damla oldu.

Futbol Federasyonu tarafından hakem talimatına eklenen geçici madde doğrultusunda Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel’in amatör kümeye kadar düşürülmesi mümkündü... Ama düşürülmediler. Çünkü bu konuda devreye rahmetli Hasan Doğan girdi. Doğan, “Ulusal ve uluslararası düzeyde sıkıntı yaratır. İzahta zorlanırız. Zamana bırakalım” dedi.

Demirlek ve Yüksel zamana bırakıldı.

Kredi kartlarını araştıralım, belgesiz iş yapmayalım

TÜM bu olaylar çerçevesinde yine de kafalarda şu soru var: Üzerine çizgi çekilen Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel, niçin bu kadar sessiz kalıyorlar?

İsmet Arzuman zaten bırakacağını söylemişti ve dediğini yaptı, sezon bitmeden hakemliği bıraktığını açıkladı.

Çetin Sarıgül de hakemliği bırakacağını söylemişti ve dediğini yaptı, sert bir basın bülteni ile hakemliğe veda etti.

Ama ya Demirlek ve Yüksel! Öyle ya, ikisi de FIFA kokartlı hakem... Bu kadar sessiz kalmaları, ne derece doğru! FIFA’ya başvursalar, “Sizin taktığınız kokardı, burada takan yok” deseler, basın toplantısı düzenleseler, bir duruş gösterseler, doğru olmaz mıydı!

Niye bu sessizlik!

Bu hakemler, “Acaba Merkez Hakem Kurulu’nun elinde belge mi var?” şeklinde düşünüyor, olabilirler mi?

Niye susuyorlar, niye çekiniyorlar!

İktidara çok yakın olan rahmetli Hasan Doğan’ın, “Temiz sayfa açmak istiyoruz. Hakemleri kredi kartlarına kadar araştıralım. Belgesiz iş yapmayalım” dediğini tekrar hatırlatalım.

Bu sözleri hatırlayan başka kişiler de var mı acaba!

Ne dersiniz, pokere benzemiyor mu? Blöf de olabilir, rest de çekilebilir.

Çünkü kimse birbirinin elini görmüyor!

Olaya tersten yaklaşalım ve soralım: Merkez Hakem Kurulu neye güveniyor! Kurulun elinde ya da beyninde ne var!

Kim neye inanıyor, kim neden çekiniyor!

İşte bu belirsizlik, kamuoyunu iyice tedirgin ediyor.

Varsa bir bilgi ya da belge, inanılmaz kötü bir durum... Adı geçen hakemler bugüne kadar son derece kritik maçlarda düdük çalmadılar mı? Şampiyonlukların belirlenmesinde rol oynamadılar mı?

Eğer yoksa bir belge ya da bilgi, daha da kötü bir durum... Tırnaklarıyla kazıya kazıya zirveye yükselen bu kişilerin, bir kalemde çizilip atılması, büyük haksızlık hatta vicdansızlık değil mi!

Haluk Ulusoy’dan intikam alabilmek adına bu işlerin yapıldığını düşünmek dahi istemiyoruz.

Affederlerse kendi ayaklarına sıkarlar

Merkez Hakem Kurulu Başkan Vekili Yüksel Okçuoğlu’nun, Fenerbahçe-Kayserispor maçı sonrası televizyon kanallarına bağlanarak, karşılaşmanın hakemi Hakan Sivriservi ile ilgili olarak, “Bazı kişilerin uzantılarını keseceğiz. Biz bu yola baş koyduk” şeklinde açıklaması bile kafalarda değişik soru işaretleri yaratmıyor mu?

Haluk Ulusoy adını akla getirmiyor mu!

Hakan Sivriservi’yi parlatan ve peşisıra maç veren Merkez Hakem Kurulu’nun, Fenerbahçe-Kayserispor maçındaki büyük hakem hataları sonucu hemen kılıcı kalkanı eline alması, ne derece doğru, ne derece mantıklı bir davranış.

Üstelik şu da var; maçtan sonra konuşan Kayserispor Başkanı Recep Mamur, “Federasyon Başkanı Hasan Doğan beni aradı ve ‘Biz olduğumuz sürece Hakan Sivriservi görev alamayacak’ dedi" şeklinde bir açıklama yaptı.

Yani, görevi veren Merkez Hakem Kurulu, kararı alan Futbol Federasyonu... İpi çeken ise Yüksel Okçuoğlu.

Yaman bir çelişki değil mi!

Ama şu da var: Hasan Doğan’ın vefatı ile bugünlerde yeni bir sayfa açılabilir mi? Öyle ya, bu operasyonun mimarı Hasan Doğan idi. Yönetim kurulu üyelerinin önemli bölümü, gelişmeleri izlemekle yetinmişti. Ne de olsa Hasan Doğan güçlü bir lider pozisyonundaydı.

Doğan artık maalesef yok... Yönetim kurulu, yeni sezon öncesi daha yumuşak bir politika izleyebilir mi? Cezalı hakemleri af kapsamına alabilir mi? Hemen kanaatimizi belirtelim: Zor... Hatta imkansız.

Çünkü böyle bir af, federasyonun kendisini inkar etmesi demektir... Kendi ayağına kurşun sıkması demektir.

Devamlılık ve istikrar, bunu gerektiriyor... Yoksa sormazlar mı, “Her şey, rahmetlinin iki dudağı arasında mıydı?” diye.

Hatta şunu da söyleyebiliriz: Dik durmaya çalışan Merkez Hakem Kurulu, askerliği yeni biten Cem Deda’yı da bu ambargoya dahil edebilir... Hakan Sivriservi ile de yollar ayrılabilir.

Her an, her şey olabilir.

Neresinden bakarsanız bakın, durum çok kötü.

Ortada suçlu gösterilenler var, ama delil yok.

Ya da delil var, kimseye gösterilmiyor.

Bu işin başka izahı yok!

MHK Başkanı Oğuz Sarvan: Kimseye şirin görünme derdinde değiliz, işimizi yapıyoruz

Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan, “Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki, tüm hakemlerin namusu ve şerefi, bizim namusumuz ve şerefimizdir. Bu konuda en ufak bir söz etmeyiz ve ettirmeyiz. Görev başında biz bulunduğumuz için, sorumluluklar da bizde bulunuyor. Nasıl bir genel müdür, en iyi verimi alabilmek için istediği daire başkanı ya da müdür ile çalışıyorsa, biz de öyle davranıyoruz” dedi.

En iyiyi ve doğruyu bulabilmek için çok titiz davrandıklarını vurgulayan Sarvan, “Fatih Terim’in açıkladığı kadroyu, isteyen, istediği gibi eleştirebilir. Ama sorumluluk Fatih Terim’dedir. Biz Türk hakemliği adına en iyi şeyleri yapmaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda da radikal kararlar alıyoruz. Bunun altında başka bir şey aramanın anlamı yok. İşin kolayına da kaçmıyoruz. Bir kalemde 300 hakemi klasman dışı tuttuk. Tepki göreceğimizi bilmiyor muyduk? Biliyorduk. Ama Türk hakemliği adına bazı önlemler almamız gerekiyor. İsteseydik o 300 kişiyi klasman dışı tutmaz, üstüne üstlük yeni isimleri de kadroya dahil ederdik. Yani şirin bir görüntü sergileyebilirdik. Ama o zaman da Türk hakemliği darbe görürdü. Biz kendi adımızın yıpranması pahasına Türk hakemliği adına güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Haliyle de tepki görüyoruz. Ama bizim hiçkimseden herhangi bir çekincemiz ya da beklentimiz yok. İnandığımızı ve doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Aforoz edilenler ne dedi?

İsmet Arzuman: Ben kimden ne istemişim kim bana ne vermiş?

OĞUZ Sarvan’ın Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı'na getirilmesi sonrası kara listeye alınan ve daha sonra da hakemliği bıraktığını açıklayan İsmet Arzuman, “Bizler hakkında kim ne biliyorsa, çıksın söylesin. Eğer bir şey yapan varsa, alırsın karşına konuşursun, camiadan uzaklaştırırsın. Durumumu öğrenebilmek için rahmetli Hasan Doğan’la da, Oğuz Sarvan’la da, Ünsal Çimen’le de konuştum. Oğuz Sarvan bana ‘Yüzün eskidiği için maç vermiyoruz’ dedi. Yüzün eskimesi ne demek anlamadım. Tecrübenin karşılığı, yüzün eskimesi mi oluyor? İnsanlardaki bu hırsı anlayamıyorum. Her şey kötüye gidiyor. Bu bölünme herkes gibi beni de çok üzüyor” diye konuştu.

Verilemeyecek en ufak bir hesabının bulunmadığını vurgulayan Arzuman, “Elma ile armudun karıştırılmaması gerekir. Aramızda kötü niyetli kişiler varsa hemen dışlanmalıdır. Ama bunun da sebepleri açıklanmalıdır. Hiçbir arkadaşımın herhangi bir şeye tenezzül ettiğine inanmıyorum. 20 yıllık hakemlik hizmetimin karşılığı bu mu olmalıydı? Herkesin ailesi, sorumluluğu namusu var. Bana kimse dil uzatamaz. Yakışmıyor. Bu ortamda gözlemcilik bile yapmak istemiyorum. Soruyorum şimdi ben, kimden ne istemişim, kim bana ne vermiş? Herhangi bir kişiden bedava şekerli bir bardak çay bile içmemişim. Yapılanlara anlam veremiyorum” dedi.

Bülent Demirlek: En ufak leke bulsunlar, Konak'ta kendimi asarım

Kara listedeki hakemlerden Bülent Demirlek, “Eğer hakkımda zerre kadar bir leke olsun, İzmir Konak’taki Saat Meydanı'nda kendimi asacağım. Hayatıma son vereceğim. Kim benim hakkımda ne biliyorsa çıksın söylesin. Ortada telefon dinlenmesi mi var, kredi kartlarımda herhangi bir şey mi var, banka hesaplarımda bir artış mı var, ya da ufacık bir menfaat mi temin etmişim, bilen varsa çıksın söylesin. Ufacık da olsa bir şey varsa, bana söylensin. Vicdanım rahat. Müsterihim. Günün birinde her şey açığa çıkacak. Ben İzmir Urla’da yaşıyorum. Mutlu, huzurlu bir yuvam var. Çevremde de herkes bana karşı saygılı. Ama tüm bu yazılanlardan ve söylenilenlerden sonra benim için kim, ne düşünüyor acaba. Bilemiyorum. İnançlı bir insanım. Bu yapılanları hak etmedim. Çok üzülüyorum” dedi.

Görevli olduğu İnter Toto Kupası maçının son anda elinden almasına da anlam veremediğini vurgulayan Demirlek, “Son güne kadar o maçın hakemi bendim. Ama inanılmaz gelişmeler sonucu maça gidemedim. Türkiye’yi temsil edecek ve Türk hakemliği adına düdük çalacaktım. Ama engellendi. Benimle birlikte Türk hakemliği kaybetti” diye konuştu.

Çetin Sarıgül: Ülkeyi terk ederim

Uzun yıllardır Süper Lig kadrosunda bulunmasına rağmen mevcut Merkez Hakem Kurulu tarafından dışlanan Çetin Sarıgül, “Ben terin, emeğin, alınterinin ne olduğunu çok iyi bilirim. İzmir’de 35 yıl boyunca nasıl çalıştığımı, nasıl ayakta kaldığımı herkes bilir. Yaşantım boyunca herhangi bir kişi ya da kuruluştan bedava bir çay bile içmedim. Aksini iddia eden varsa, bedava çay içtiğimi söyleyen biri olursa karşıma çıksın, gerekeni yapayım. Bizler onuru ile yaşayan insanlarız. Zerre kadar menfaatim olduğunu kanıtlayan biri varsa, bu ülkede beş dakika durmam” dedi.

Oğuz Sarvan ve ekibini ağır şekilde eleştiren Sarıgül, şöyle devam etti:

“Bazı insanlar karalama politikası güdüyorlar. Bu şekilde kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Türk hakemliğinde beyaz sayfa açacağız dediler, ama Türk hakemliğine beyaz kefen giydirdiler. Bu kadar kin, nefret, öfke, niye ve nereden geliyor, anlamak mümkün değil. Demek ki görevde olmadıkları dönemde bilenmişler, kafalarında kurmuşlar. O kadar ilginç ki, kendileri de İzmirli, kara listeye aldıkları hakemler de İzmirli. Etrafı kirletmeleri hiç yakışmıyor. Şahsıma ve camiama zarar vermemek adına bugüne kadar her hareketime dikkat ettim. Laf olmasın diye bazı kişilerle bir araya bile gelmedim. Bu sezon sonunda da zaten hakemliği bırakacaktım. Kendileri ile görüştüm. ‘Çeşitli laflar dolanıyor. Yok, Ulusoy’un adamı, yok bunu yapmış' şeklinde konuşmalar yapılıyor. Biz 'Yıpratmak da, yıpranmak da istemiyoruz' dedik. Normal süreç içerisinde sezon sonunda hakemliği bırakmak istedim. Ama öyle öfkeliler ki, bunu bile çok gördüler.”

Yunan ligine mi gidelim?

Verilemeyecek herhangi bir hesabının bulunmadığını belirten Sarıgül, “Şimdi soruyorum, benim bankadaki hesabımda kuruş oynama var mı? Ev, araba, yazlık, kışlık, herhangi bir artış var mı? Hesabım da mallarım da ortada. O zaman biz ne yapmışız arkadaş? Bir Allah’ın kulu çıksın da, bunu açıklasın, açıklamaya çalışsın. İlginç bir örnek vermek istiyorum. Eskiden bazı hakem yöneticileri çok çirkin bir yaklaşım göstererek, 'Hakem, kedi gibidir. Maç da ciğerdir. Alırım ciğeri elime, kediye sallarım. Kedi de ciğerinin üzerine atlar, saldırır. Yani elimdeki maçla, hakemi oynatırım' derdi. Biz böyle yöneticiler gördük. Bu tür yöneticilere zamanında tepki gösteren kişiler, şimdi aynı şeyi kendileri yapıyor. Ayrıca Fatih Terim örneğini veriyorlar ve istedikleri kişiyi kadroya aldıklarını söylüyorlar. İyi de, kadroya alınmayan hakemler, nereye gidecek? Yunan ya da Alman liginde mi düdük çalacak? İnsanları küçük düşürmeye çalışmak, kamuoyu önüne atmak ve gururları ile oynamak, bir vicdansızlıktır ve vebali de çok büyüktür. Benim 17 yaşında oğlum var. Oğlumun da arkadaşları var. Gazetelerde yazılanları oğlum, arkadaşlarına nasıl izah ediyor, bilen var mı” dedi.

İzmirliler'in yüzüne nasıl bakacaklar?

Bülent Demirlek’in yönetmesi gereken İnter Toto Kupası maçının geri alınmasını da skandal olarak değerlendiren Sarıgül, “Mevcut Merkez Hakem Kurulu’nun, UEFA’dan gelen maçı geri göndereceğine, 'hakemimize nasıl fazla maç aldırabiliriz' diye düşünmesi gerekirdi. Demek ki, bunlar İzmir’de başka yönetici adayı istemiyorlar. İzmir’e zarar vererek Türk hakemliğine hizmet etmek istiyorlarsa, unutmasınlar ki yöneticilik sonrası yaşantılarını da İzmir’de sürdürecekler. O zaman İzmirliler'in yüzüne nasıl bakacaklar. 'Hakemler, yöneticinin iki dudağı arasında olmamalıdır' diyenler, şimdi geçici bir madde ile hakemlerin 10-15 yıllık emeklerini hiçe sayıyorlar. Emeğe saygısı olmayanların, insana saygısı olur mu hiç?” diye konuştu.

Vedat Yüksel: Helal olmayan hiçbir şeye el uzatmayız

Geleceği parlak bir hakem olarak değerlendirilirken, bir anda kara listeye alınan Vedat Yüksel'in, yakın çevresi ile yaptığı görüşmelerde, “Bizler namusu için yaşayan insanlarız. Para ile de işimiz olmaz. Haklı olduğum davada sonuna kadar dimdik ayakta kalacağım. Suskunluğumun nedeni, haklılığımdan ileri geliyor. Helal olmayan hiçbir şeye bizler el uzatmayız. Bizi bilen bilir. Tanıyanlar bize parasını, pulunu, her şeyini emanet eder ve gözü arkada olmadan gider. En kısa zamanda sahalara tekrar döneceğimize inanıyorum. Bu doğrultuda idmanlarımı hiç aksatmıyorum. Gururlu ve onurlu bir şekilde yolumuza devam edeceğiz” dedi.

MHK eski başkanı Mustafa Çulcu: Hakemlerin sessiz kalması soru işareti yaratıyor

Türk hakemliğinin önde gelen isimlerinden Mustafa Çulcu; Bülent Demirlek ve Vedat Yüksel’e yapılan uygulamaya anlam veremediğini söyledi.

Her iki hakemin de yıllardır Süper Lig'de görev yaptığını vurgulayan Çulcu, “Bunca yıllık birikim, bir kalemde silinemez. Bu hakemlerle ilgili ortada bir bilgi ve belge varsa Merkez Hakem Kurulu tarafından en kısa zamanda kamuoyuna açıklanmalıdır. Hakemlerin sessiz kalmasına ise hiç anlam veremiyorum” dedi.

Çulcu, “Toplum en kısa zamanda aydınlanmalıdır. Yoksa hakemlere yönelik endişe ve kaygı oluşur. Maç alamayan hakemler şimdi zor durumda. Hepsinin ailesi var. Merkez Hakem Kurulu’nda görev yapan kişiler, geçmişte yönetmiş oldukları karşılaşmalarda hiç mi hata yapmadılar? Hiç mi skandal maça imza atmadılar? Şimdi kendilerinin yaptıklarını, zamanında başkaları onlara yapsaydı, acaba neler olurdu? Acaba sokağa çıkabilirler miydi? Hiç bunları düşünmüyorlar mı? Bana yapılmış olsaydı eğer, bas bas bağırırdım... Yeri göğü inletirdim... İnsanları suçlarken, elinizde bilgi ya da belge olmalıdır. Merkez Hakem Kurulu neye dayanarak bu uygulamalara imza atıyor? Ama hakem kardeşlerimizin de sessiz kalması, kafalarda soru işareti yaratıyor. Şaşırıyorum. En kısa zamanda birilerinin kamuoyunu aydınlatması şart" şeklinde konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!