Güncelleme Tarihi:
Tayland-Bangkok seferi
‘‘Dünyanın Gizli Cenneti’’ denilen Tayland ile ‘‘Melekler Şehri’’ adı verilen Bangkok'ta 10 gün boyunca, cennette yaşar gibiydim
Tayland'da üçüncü günümüz...Yani, Tur Operatörleri Derneği Genel Sekreteri Hüseyin Baraner ve gazateci arkadaşlarla birlikte iki gün kaldığımız Bangkok'tan, turizm kenti Pattaya'ya geldiğimiz gün... Daha doğrusu, o günün akşamı...
Binlerce Tayland'lı güzelin, erkekleri gülücük yağmuruna tuttuğu, bazen aşırıya kaçıp elleriyle taciz ettiği sahil kenarında yürüyoruz. Side ve Kemer'de geceleri vakit geçirmek için volta atılan sağı solu dükkan dolu sokakları anımsayın. İşte, onun bir kaç misli uzunluğunda bir yol... Walking Street adı verilen o yolun sağı solu da dükkan dolu ama bu dükkanlar biraz farklı... Go-Go denilen striptiz barları, masaj salonları, aklınıza gelebilecek her türlü fantazinin gözler önüne serildiği mekanlar, şuh kıyafetler giymiş yüzlerce kızın, el kol hareketleri ile sizi yanlarına çağırdığı havadar barlar...
Arkadaşlardan biri, o meşhur yolda önümüze geçip ellerini havaya kaldırarak, ‘‘Beyler durun... Bir gerçeği açıklayacağım’’ deyince, hepimiz ona döndük. Acaba, ne yumurtlayacak diye... ‘‘Bakın’’ dedi bizimki, ‘‘Evet beyler, gerçek şu ki; bizi buraya getiren uçak düştü. Ve, hepimiz öldük. Şu anda, hiç fire vermeden cennetteyiz.’’ Hepimiz gülüştük.
Dilerseniz, Antalya'dan başlayan 10 günlük gezinin ilk gününe dönelim. Defalarca Tayland'a giden gazeteci Eyüp Coşkun'un, ‘‘Dünyanın Gizli Cenneti’’ dediği Tayland ile ‘‘Melekler Şehri’’ adını verdiği Bangkok'a nasıl gittiğimizi anlatayım. Tur Operatörleri Derneği, Merkezi Almanya'da bulunan Türk seyahat acentesi Sun Line ve Türkmenistan Havayolları'nın organizasyonu ile biri Ankara'dan, 8'i Antalya'dan toplam 9 gazeteci uçtuk Tayland'a... Bir saat İstanbul'a gidiş, İstanbul'dan Türkmenistan'ın Başkenti Ashgabad'a 3.5 saatlik uçuş ve ardından Bangkok'a 7 saat süren yolculuktan sonra indiğimiz Tayland'da 30 derecelik bir sıcak hava ile karşılaştık.
Bangkok Havalimanı, bizim Antalya'daki Bayındır Havalimanı'nı kadar olmasa da temiz ve şıktı. Ancak, alış-veriş mekanları açısından daha renkli sayılırdı.
TRAFİK TERS
Pasaport kontrölünden bir çırpıda çıktık. Baraner'in uyarısı ile dolarları bozdurup Tayland parası Baht'larımızı aldık. Bir dolar 43 baht ediyor. Bavulları bir kenara koyup çay kahve içmek için bir cafeye oturduk. Fiyat listesine bir göz attım, şaşırdım. Çay, kahve, kolalı içecekler, meyve suları, sandviç, tost herbiri 40 baht civarında... Yani, bizim paramızla 650 bin lira... Aklıma, bizde bu işi yapan USAŞ'ın uyguladığı fiyat tarifesi geldi. İnanın, arada uçurum var.
Neyse, çıkıp bizi bekleyen otobüse yöneldik. Trafik, İngiliz usulü... Araçlarda direksiyon, İngiltere'de, KKTC'de olduğu gibi, ters tarafta... Bu durum bize Bangkok'ta epey zor anlar yaşattı. Caddelerde karşıdan karşıya geçerken önce sola değil, sağa bakmak gerektiğini öğrenene kadar canımız çıktı. Bir kaç kez trafik kazasına kurban gitmekten kıl payı kurtulduk.
FANTAZİ ADRESLERİ
Tayland turizminin seks üzerine inşaa edildiğinin ilk belirtilerini, iki gün konaklayacağımız Royal Benje Hotel'e geldiğimizde hissettik. Nasıl mı?.. Lobide anahtarlarımızı almayı beklerken, masaların üzerinde duran magazin dergilerinden tabi ki... Her sayfasında, 24 saat hizmete hazır masaj salonları, lezbiyen ve gay barlarının telefonları vardı. Birbirinden şuh fotoğrafları bulunan kızların telefon numaraları unutulmamıştı. Kısaca, dergilerde, fantazinize göre bir adres ve telefon mevcuttu.
Bangkok'ta yaptığımız en heyecan verici tur, Chao Praya Nehri'ndeki botla gezintiydi. Nehir kenarındaki evler, sanki sel suları altında kalmıştı. Kazıkların üzerindeki eski evlerin gizemini, nehrin çamur gibi bulanık suyu alıp götürüyordu.
SEA FOOD RESTORAN
Bangkok'ta, ‘‘Neden Antalya'da da bir tane olmasın?’’ dediğim Sukhumvit Caddesi üzerindeki, ‘‘Sea Food Restoran’’dı... Muhteşemliği daha kapı girişinde başlıyordu. 50'ye yakın aşçıyı, açık mutfakta enfes yemekleri hazırlarken izlemek mümkündü. İçeride kurulan düzende 2 bin kişi aynı anda yemek yiyebiliyordu. Restoranı ilginç kılan ne biliyor musunuz?.. Süpermarketi andıran sistem... Jumbo karidesten tutun, yengeçe ve kalamara kadar dağarcığınızdaki tüm balık çeşitlerini burada bulmak mümkün. Balık tezgahlarından sepetimize istediğimiz deniz ürünlerinden seçip koyduk. Ardından marul, limon, soğan, biberi aldık. Ekmek ve daha bir sürü şeyin parasını kasaya ödedikten sonra elimizde torbalarla masamıza geçip oturduk. Garsona, bunları nasıl yaptırmak istediğimizi anlattık. Marulu şöyle doğrat, soğanları ince kıyım yaptır, balıklar ızgarada olsun gibi... Kısa süre sonra, Türkiye'den getirdiğimiz rakı eşliğinde nefis bir akşam yemeği soframızdaydı... Bahşiş dahil, adam başı 23 dolar, yani 15 milyon civarında bir para ödeyip ayrıldık. YARIN SEKS TURİZMİ
FİL GEZİSİ 6 MİLYON
Tayland'a gidip fil çiftliklerini gezmemek olmaz. Bizde öyle yaptık. Fil sırtında bir saatlik gezintinin bedeli, 6 milyon karşılığı olan 400 baht... Çiftliklerde fil motifli hadiyelik eşyalarda büyük ilgi görüyor.
İSTANBUL GİBİ
Bangkok'un nüfusu İstanbul kadar... Trafiği de İstanbul'u aratmayacak cinsten... Orta refüjlere dev kolonlarla yapılan paralı yol bile bu soruna çözüm getirmemiş. Yol kenarındaki binaların 7-8'nci katları yolla aynı hizada...
Otele giderken, direklere asılı fotoğraflı afişler dikkatimizi çekti. Tayland'da milletvekilliği seçimleri olacağını rehberimiz Pay'dan öğrendik. Ama, afişleri bizimkiler gibi yapıştırmamışlar. Afişin her iki ucuna uçurtma çıtası kalınlığında birer tahta iliştirip iple direklere asmışlar. Antalya'da ise hala, bazı direklere yapışık iki dönem önceki adayın afişini veya bir partinin amblemini görebilirsiz.