Mehmet ARSLAN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2002 01:53
Yalçın Granit ‘‘12 Dev Adam’’ı yorumladı. Avrupa'nın sıradan takımları artık Türkiye'ye yenilince üzülmüyor. Litvanya gibi, en iyi takımlar ise galip geldiklerine seviniyor. Bu Türk basketbolu için büyük bir onur...
2003 Avrupa Basketbol Şampiyonası eleme gruplarında, ilk etap maçlarını tamamlayan ve 5 maçta, 4 galibiyet 1 yenilgi alan Basketbol Milli Takımımız'ı, potanın yıldızlarını ve Dünya Basketbol Şampiyonası'ndaki şansımızı Yalçın Granit ile konuştuk.
- Avrupa İkincisi Türk Milli Takımı'na bakış değişti mi?
- Değişen bir şeyler var elbette. Avrupa'nın sıradan takımları artık Türkiye'ye yenilince üzülmüyor. Litvanya gibi, en iyi takımlar ise galip geldiklerine seviniyor. Bu Türk basketbolu için gurur verici bir tablo. Artık milli takımımızı çok iyi inceliyorlar ve kazanmak için ellerinden geleni ortaya koyuyorlar.
- İbrahim, Hüseyin, Hidayet ve Mirsad gibi yıldızlarımız son maçlarda oynamadı. Yıldız oyuncularımızın yokluğu konusunda neler diyeceksiniz?
- Türk basketbolunun ilginç bir durumu var. Bizim ligimizde 3 yabancı oyuncu oynamasına müsaade ediliyor. Ama bu madde, sanki 3 yabancı oynatma mecburiymiş gibi algılanıyor. 3 yabancı oynatma izni, lig kadrosu ve hazırlığı yetersiz takımlara faydalı oluyor. Ama ligin üst sıralarındaki müessese takımlarına ve dolayısıyla Türk basketboluna faydalı olduğu söylenemez. Müessese takımlarının garip bir alışkanlıkları var. Türkiye'yi dolaşıp ne kadar genç yetenekli oyuncu varsa kadrolarına alıyorlar. Üstelik 3 yabancı ile oynadıkları için bu çocukların önleri de bir anlamda tıkanıyor.
- Peki bu sorunu nasıl aşarız?
- Litvanya maçında 4 iyi oyuncumuzun sakatlığı çok önemliydi. Avrupa karmasını kim seçerse seçsin, vazgeçemeyeceği 15-20 isimden 4'ü bizim oyuncularımız. Litvanya maçında onların yerine forma giyenler arasında, kendi takımlarında ilk 5'te oynama fırsatı bulan oyuncu sayısı çok az. Örneklersek, Stombergas, Türkiye'nin tüm imkanlarını kullanıyor. Onun milli takımdaki yedeği ise Litvanya liginde istediği kadar gelişme imkanı buluyor. Buna karşılık Stombergas'ın yedeği Arda saha kenarında oturuyor. Tek avantajı Stombergas'ı seyirciden daha yakın izleme şansı oluyor. Bütün bunlara bir de yabancı ülkelerde oynayan oyuncularımızın sakatlık korkuları eklenince, sahaya en kuvvetli 12 kişiyle çıkmak zor oluyor. Yaz çalışmalarında ise durum farklı. Kulüpler oyuncularının bir sonraki mevsime hazırlanması için, milli takımda oynamasını yürekten destekliyorlar. Bu durum oyuncular için de aynı. Bu yüzden Türk Milli Takımı'nın yedekleriyle birlikte tek vücut olması, kişilik kazanması, oyuna girenin çıkanı aratmayacak bir seviyeye gelmesi, ancak uzun yaz çalışmalarıyla mümkün. Son maçta kadromuzda bulunan Tutku Açık, Türkiye'deki yabancı oyuncu zincirini kıran sporcu oldu. Ama maalesef o da sakatlandı.
- Hücuma iyi gidiyoruz da savunmada sanki aksıyor gibiyiz.?
- 24 saniye kuralından sonra Dünyada ve Türkiye'de genel basketbol anlayışı gelişti. Takımlar ölümüne savunma yapmak için kararlılar. Oyuncular savunmada potayı göstermemek, kolay şut attırmamak ve savunma ribaundlarını almak için tüm güçlerini ortaya koyuyorlar. Bunu olabildiğince süratli, savunmadan hücuma geçiş takip ediyor. Özetle savunma ve ateşli bir fast break artık her takımın temel ilkeleri. Ama iş burada bitmiyor. Çünkü rakip takımlarda aynı anlayışta oldukları için topu kaybettiğiniz anda şimşek gibi savunmaya dönmek zorundasınız. Biz burada zorlanıyoruz. Bu 3. boyut şimdilik Türk basketbolcularına zor geliyor. Burada devreye comford zone (tembellik sınırı) kavramı giriyor.
- Tembellik sınırı nedir?
- Öyle görünüyor ki, başa oynayacak takımlar ellerinden geleni sahaya dökmek bakımından, her gün kendilerini zorlamak mecburiyetindeler. Türkiye'de bir sporcu 100 kilo ağırlığı kaldıramadığı zaman, önce üzülür, sonra kaldırdığı 95 kilo ile yetinir ve kendisi ile iftihar edip kaderine razı olur. Oysa tembellik sınırını zorlayan bir sporcu 100 kiloyu kaldıramadığı an sevinir. Çünkü yeteneğinin sınırına geldiğini anlar ve gözünü bir sonraki 105 kiloya cevirir. Bizde sporcular şimdilik geriye dönerek tatmin oluyorlar. Ama NBA'de oynamak istiyorsanız, tembellik sınırına geldiğinizde arkanıza değil, önünüze bakıp kendinizi aşmak zorundasınız. Üstelik oyuncularımızın çoğu hücum anlayışlı sporcular. Bunun sakıncası ise şu, hücumda topu kaybeder etmez bütün dikkatimizi geriye savunmaya vereceğimize, biz bir sonraki hücumu hayal ediyoruz.
- Dünya Şampiyonası için şansımız ne olabilir?
- Teknik kadromuzu oluşturan Aydın Örs, Çetin Yılmaz, Tolga Öngören ve Murat Özyer'de, sevgi, bilgi, tecrübe, saygı ve enerji ne ararsanız var. Bütün bu saydıklarımızı gönülden paylaşmaya da hazırlar. Doğan Hakyemez ve ekibinin mükemmel yürüttüğü menajerlik hizmetini de bunlara ekleyin. Bir yaz çalışması fırsatı yakalayan bu teknik kadronun, takımımızı Dünya Şampiyonası'na çok iyi hazırlayacağına inanıyorum. Dünya Şampiyonası'nda finalistin biri zaten belli ABD. Diğer finalisti ise Türkiye- Yugoslavya maçının belirleyeceğine yürekten inanıyorum.