Güncelleme Tarihi:
İşte o söyleşi:
Galatasaray’a gelişinizde kurucumuz Ali Sami Bey ile yollarınız kesişiyor. Anlatır mısınız hikayesini?
Darüşşafaka mezunuyum esasında. Basketbolu orada ben başlattım. Arnavutköy’de oturuyordum, tesadüf olarak biraz da şansıma Türk basketbolunun temelindeki en büyük isim Samim Göreç de aynı yerde yaşıyordu. O bizi basketbolla tanıştırdı.
Darüşşafaka’ya gidince basketbolu oraya da götürdüm. Mezun olduktan sonra Mülkiye’den bir burs kazandım, aylık 90 lira veriyorlardı. O sıralarda Galatasaray’ın başında Turgut Atakol ve Osman Solakoğlu vardı. Turgut Atakol, beni biriyle konuşturacağını, Ankara’ya gitmemi istemediğini söyledi. O dönem Hasnun Galip’te yapılıyordu antrenmanlar. Aşağı katta bir odada bir beyefendi oturuyordu, onun yanına gittik. '100 lira versek siz burada kalır mısınız' dedi bana. Ben de İstanbul’dan ayrılmamak için can atıyordum, hemen kabul ettim. Böylece bir anlaşma yaptık. Çıkınca sordum kimdi bu beyefendi diye, Ali Sami Yen dediler.
Yenilmez Armada döneminin takım kaptanıydınız. Şimdiki zamana baktığınızda olumlu veya olumsuz yönde neler değişti?
Çok şey değişti, Türk basketbolu epeyce gelişti. O zamanlar yapıtaşı Galatasaray’dı. Şimdi ise pek çok takım var. Rakibimiz yoktu. Fakat Avrupa’ya hazırlık maçlarına gittiğimizde rakiplerimizden oyuncu alırdık. Vefa’da Altan Dinçer vardı, zamanın Shaquille O’Neal’ı. Uzun ve kalıplı. Gittiğimiz seyahatlarda çok yakınlaştık, Galatasaray’a gelmek istiyordu. Ben de bu durumu Turgut abiye ilettim, transfer edersek Yenilmez Armada daha da güçlenir yorumuyla. Turgut abi, doğru söylediğimi ancak bizlerin bir görevinin de Türk basketboluna servis yapmak ve hizmet edip geliştirmek olduğunu belirtti. 'Biz onu Fenerbahçe’ye bırakıyoruz' dedi. Altan da Fenerbahçe’ye geçti ve Yenilmez Armada çok zorlanmaya başladı Altan’lı Fenerbahçe karşısında. Hatta ve hatta iyi oyuncularla olmayabilir diyerek koç Samim Göreç’i de Fenerbahçe’ye verdik. Türk basketbolunun temelini Galatasaray’ın kendisini değil basketbolun gelişmesini düşünen bu davranışlar oluşturdu. Galatasaray, Türk basketboluna öncelik tanıdı.
24 saniye ve geri pas kuralı yokken bir Fenerbahçe maçında uzun süre topu kaybetmediğinizi duymuştum.
Galatasaray– Fenerbahçe maçıydı. Daha çok adam adama oynuyorlardı ve biz maçı önde götürüyorduk. İkinci devre başladığında alan savunmasına döndüler. Boyalı alana gömüldüler. Üstümüze hiç gelmiyorlar. Biz de üstümüze gelsinler istiyoruz. 24 saniye, 30 saniye ya da geri pas yok. Top benim elimde kaldı, dakikalarca topu tuttum. Onlar da bize bakıyordu. Yaklaşık 15 dakika sürdü, sonunda bir dakika kala maçın bitmesine Fenerbahçe sahayı terk etti. Hakikaten ender yaşanacak bir olaydı.
Hangi model ülke basketbolu için daha uygun? Barcelona, Real Madrid sponsorluk bulurken Panathinaikos, Olympiakos futbol biriminden ayrı olarak yönetiliyor.
Şubenin özerk oluşu bir seçim değil çaresizlikti. Bir gün rahmetli Özhan Canaydın ve Aziz Yıldırım bir araya geldi. Basketbolun masraflarını kapatmak istiyorlardı. Bayan takımlarını kapattılar, acaba erkek takımlarını da kapatsak mı diye konuşuyorlardı. Özhan Canaydın beni çağırdı ve “ne yapalım, bu mesuliyeti sen alır mısın?” dedi, ben de “alırım” dedim. Çaresizlikten, kapanmasın diye özerk oldu. Hayatımın en zor senesiydi. Nişantaşı’nda ayrı bir lokal açtık, eski basketbolcuları topladık, Fakat her şeyin başı ekonomi. O dönem maçları TRT yayınlıyordu ve yayın hakkını ödemedi. En sıkıntılı dönemimdi. Amerikalı oyuncular ilk geldikleri zaman beni gördüklerinde önlerini iliklerlerdi, sonraları paralarını ödeyemiyoruz diye beni görünce selam bile vermez oldular. Pek çok insandan yardım istedim Galatasaray için ancak öyle kimseler bize destek vermedi ki onları hatırladıkça üzülüyorum. Özerk yapının başarısız olma sebebi benim. Ben para bulamadım diye
olmadı ama daha doğru bir modeldi. Basketboldan gelen bir yönetici etrafında oluşturulacak bir basketbol komitesiyle, özerklik ve sponsorluk arasında bir yapı kurulabilir.
Olimpiyatlardan bahsedelim. Nasıl buldunuz oynanan basketbolu?
Basketbol Amerika’nın sporu ama dikkat ederseniz siyahi oyuncu sayısı giderek artıyor. 92 Rüya Takım’da dört beyaz oyuncu bulunuyordu; Laettner, Stockton, Mullin ve Bird. Şimdi ise bir oyuncu var. Bana öyle geliyor ki gizli bir anlaşma yapılmış, NBA’de her takımda bir beyaz oyuncu yer alması için. Amerika’da beyaz bir çocuk basketbolcu olmak istediği zaman siyahi çocuklar senden daha atlet deniyor, bu yüzden yüzmeye yönlendiriliyorlar. LeBron James’e bakıyorsun, ribaundu iyi olabilir, iri yarı, şutu olabilir ama asist kralı da olabiliyor. Komple oyuncu yani çok yönlü, artık bu tür oyuncu yetiştiriyorlar. Bizim Ömer Aşık, savunmasıyla ayakta kalabiliyor, serbest atış kaydedemiyor hala, yüzü dönük oynayamıyor. Buna çözüm bulmak gerek ve Avrupa’da bunu üreten tek ülke İspanya. Birçok yerinde oyuncu geliştirme kampları var. Çocukları takım oyunu dışında ferdi geliştirmeye çabalıyorlar birkaç ay.Türkiye’de oyuncu geliştirme koçu şart, bütün sorumluluğu oyunculara yüklememeliyiz. Türk çocuğu yeteneğinin yarısını kullanabiliyor ancak.
BEKO Ligi için neler düşünüyosunuz?
Beko Basketbol Ligi Avrupa’nın en iyi iki liginden biri olarak gösteriliyor, rekabet giderek artıyor. Beşiktaş’ı çok önemsiyorum bu sezon. O da rekabete katılmaya devam ederse Türk basketbolu patlama yapmanın eşiğinde kanımca. Galatasaray ve Fenerbahçe rekabeti yetmiyor. Bir takım taraftarı alınıyor, diğeri alınmıyor. Biz Hasnun Galip’te oynarken iki takım seyircisi de gelirdi. Dört beş bin kişi de kapıda kalırdı. Şimdi öyle değil ve gelen seyirci futbol seyircisi, ne yazık ki. Onlar kulüplerinden başka bir şey düşünmüyorlar. Buna da çare bulmak gerekiyor. Gazete müdürlerine bakıyorsun, hemen hemen hepsi futboldan gelme, basketbol kaç kişiyle oynanıyor diye sorsan bazıları bilemeyebilir. Basketbolun anahtarı tribün, salonların dolması, seyre en çok hitap eden spor, ki haliyle gazetelerin göstereceği ilgi de artacak.