OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 16, 2001 00:00
Yüzümüzü güldüren Basketbol Milli Takımı'mızın Avrupa İkinciliği'nin baş kahramanı Milli Takımlar Baş antrenörü Aydın Örs.Ancak bu, geçen yıldan bu yana Türk (Erkekler) Milli Takımı'nın başında olan Örs'ün ilk Avrupa başarısı değil. O, Efes Pilsen'le birlikte Avrupa'da final oynayan ilk Türk antrenör olarak tarihe geçmişti zaten. Yine aynı takımla bir de Koraç Kupası almıştı. Avrupa'da Türk Basketbolu'nun bunlardan önceki en büyük başarısı, -ki o zamanlar büyük başarı olarak lanse edilmişti- sekizincilikti. 1973'te elde edilen bu ‘‘başarı’’ya imza atan oyuncular arasındaydı Örs; şimdi ise tüm Türkiye'nin tanıdığı 12 Dev Adam'ın Beyaz Gölge'si. Kimilerine göre, Basketbol'un Fatih Terim'i. Şiarı, ‘‘Savaş, hem de sonuna kadar savaş!’’ İşini çok iyi bildiği ve yaptığı söylenen Örs, bunları -herkesle- paylaşmak konusunda ise pek istekli değil. Daha doğrusu, paylaşmamak için elinden geleni yapıyor. Dolayısıyla, ‘‘
spor camiası dışından bir gazeteci’’ olarak onun güvenini kazanmak, kale duvarı gibi ördüğü sınırlarını aÅŸmak mümkün olmadı. Ama bu yazı ona raÄŸmen yazıldı. 1946 yılında, mazbut bir memur ailesinin dördüncü ve son oÄŸlu olarak Ankara'da doÄŸar Aydın Örs. Sporla, atlet olan aÄŸabeyi Gürel Örs sayesinde, erken yaÅŸlarda tanışır. 17 yaşında, Ankara'da DSÄ° genç takımında (Suspor) oynamaya baÅŸlar. Suspor'un ‘‘fırtına’’larından biri olarak 10 yıl kaptanlığı götürür, takımın beyni olur. Ardından Åžekerspor'a geçer. Bu arada Ankara Ä°ktisadi Ticari Ä°limler Akademisi'ne girmiÅŸ, 1971'de de mezun olmuÅŸtur. 68 rüzgarının yüzünü yaladığı gençlerdendir. Ancak kendince destekler ama içinde yer almaz. Çünkü basketbol tutkusu, baÅŸka hiçbir ÅŸeyle deÄŸiÅŸtirilmemek üzere kalbindedir artık. Aslında hiçbir zaman muazzam yetenekli bir basketbolcu, bugünden bakınca mesela bir Hidayet ya da Ä°brahim klasında bir oyuncu olamaz. Ama aklıyla oynaması, çok çalışkan bir görev adamı olması nedeniyle milli takımlarda yer alır. 1973 Avrupa SekizinciliÄŸi'nde onun da imzası vardır. Ancak o zamanki oyuncuların Avrupa hayali, ‘‘ışıklı maÄŸazalarda alışveriş’’ yapmanın ötesine geçip, tur geçmeye gelememektedir bir türlü. Avrupa hayalinin gerçekleÅŸmesi, ancak antrenörlük günlerinde nasip olacaktır ona. TARÄ°HE Ä°LK GEÇİŞİ34 kez A Milli Takım forması giyen Örs, oyunculuk kariyerini 13 yıl sonra noktalar ve antrenörlük kulvarına geçer. DSÄ° ve Åžekerspor'dan sonra Efes Pilsen'in altyapısını çalıştırır. Bu sekiz yılda dört Türkiye Gençler ÅžampiyonluÄŸu alır. Bu arada Genç Milli Takım'ın baÅŸ antrenörlüğünü de üstlenir. Amerika'da kolej basketbolunun simge antrenörü olan, Ä°ndiana Ãœniversitesi'nden Boby Knight'ın çalışma ve disiplin anlayışını o zamanlar inceler. Savunmaya önem vermeye o zamanlardan baÅŸlar. Efes Pilsen yönetimi, 1992 yılında onu altyapıdan A takımının başına getirdiÄŸinde, sadece Örs'ün deÄŸil, aynı zamanda basketbola yıllardır dünyanın parasını yatıran firmanın ve dahası Türk basketbolununun da yıldızı parlar. Ancak onu bu deÄŸiÅŸikliÄŸe ikna etmek pek kolay deÄŸildir. Fazla temkinli olmakla, kolay kolay ‘‘düzen’’ deÄŸiÅŸtirmemekle tanınan Örs, ‘‘Bu bir teklif deÄŸil, emirdir’’ diyerek ikna (!) edilmiÅŸtir. Takım ise feci durumdadır, play off'a gireceÄŸi bile belirsizdir ve ligin bitmesine sadece altı maç vardır. Örs'le birlikte kalan altı maçtan beÅŸini alırlar. Örs'ün ve dolayısıyla Efes'in çıkışı da böylece baÅŸlar; bu ÅŸampiyonluktan sonra dört tane daha Türkiye ligi ÅŸampiyonluÄŸu, dört Türkiye, dört CumhurbaÅŸkanlığı Kupası gelir. Burada bitmez; Örs takımını 1993'te Avrupa Kulüpler Kupası Finali'ne, 1994'te Avrupa Åžampiyonası play-off'larına, 1995'te Avrupa Kulüpler Åžampiyonası Yarı Final Turu'na, 1996'da Avrupa Koraç Kupası ÅžampiyonluÄŸu'na, 1997, 1998, 1999 yıllarında da Avrupa Ligi Çeyrek Finali'ne taşır. Efes Pilsen maçlarında, baÅŸta Yunan takımları olmak üzere Ä°spanya, Almanya, Fransa, Hırvatistan, Ä°srail takımları, Aydın Örs'ün savunmasının kurbanı olurlar. Hatta Kardak Krizi sırasında, ‘‘Canım donanmayı seferber edip adaya komando çıkarmaya ne lüzum var, gönderelim Efes'i iÅŸi bitirsin’’ esprileri yapılır. Ä°yi bir savunma ve ‘‘sonuna kadar savaş’’ ilkeleri üzerine kurduÄŸu basketbol anlayışı da o zamanlarda yerleÅŸir. Kilolarının alıp başını gittiÄŸi günler de o yıllara rastlar. Suspor zamanındaki ‘‘dal’’ gibi hali yoktur artık, ağır siklet güreşçilerle yarışmaktadır. Hatta bir yazar onun için, ‘‘Herkes spor salonuna gidemediÄŸi için kilo alır, Aydın Örs spor salonundan çıkmadığı için!’’ diye yazar. Ama ne olur, buna karşı da savaÅŸ ilan eder. Eh biraz, baÅŸarılı olur. Başında olduÄŸu Efes 1996'da Koraç Kupası'nı aldığında, Aydın Örs, basında bir röportaj patlamasına alet olur! Nasıl olduysa pek çok gazeteye, röportajlar verir. Ama övgüleri, kibarca tersler: ‘‘Kahraman deÄŸilim. Megolaman insanları da hiç sevmem!’’ Antrenör olduÄŸu gün giydiÄŸi ciddiyet elbisesi, iÅŸte o röportajlar sırasında biraz biraz içini gösterir. Onun da uÄŸurları vardır mesela: BaÅŸarılı olduÄŸu maçlarda giydiÄŸi ayakkabıyı, diÄŸerlerinde de giymek gibi. Ya da Hürriyet Spor Müdürü Esat Yılmaer Gümrük'ten bir AltınbaÅŸ rakısı getirmezse, maçı kaybederiz, inancı gibi. Maçtan önce, hiç ÅŸaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde, kimseyle konuÅŸmak, maçtan sonra da hiçbir kutlamaya katılmak istemez. RÃœYALARA GÄ°RÄ°YOREfes'te Avrupa baÅŸarısını tattırdığı oyuncularından Ufuk Sarıca, saha içindeki disiplinini saha dışına taşımadığını söyler: ‘‘Kötü oynadığımda maçtan sonra çağırır, kız arkadaşınla bir sorunun mu var, diye sorar.’’ Tamer Oyguç ise bu disipline biraz daha vurgu yapar: ‘‘Ertesi gün sıkı bir antrenman varsa rüyamda görüyorum onu.’’ Ee çünkü bir koçtur o; kötü giden maçlardan sonra bağırıp çağıran, ertesi gün de gönül alan... En kızdığı ÅŸey de oyuncunun başını alıp, tek başına oynamasıdır. Hayat felsefesine de aykırıdır bu. Efes'ten 1999'da ayrılışı biraz tatsız olur. Daha önce yardımcılığını yapan Ergin Ataman, Efes Pilsen tarafından Amerika'ya eÄŸitime gönderilir. Döndüğünde o antrenör, Örs de teknik danışman olacaktır. Örs bu teklife sıcak bakmaz. Antrenör olamayan Ataman da Karşıyaka'ya gider. Bu arada Örs'ten takımı gençleÅŸtirmesi istenmiÅŸ; o da bunu yaparken, ‘‘baÅŸarı daha sonra gelecektir, zaman tanımak lazım’’ demiÅŸtir. Ancak daha beÅŸinci maçta (Ataman'ın Karşıyaka'sının Efes'i Ä°stanbul'da yendiÄŸi maçta) kıyamet kopar. Efes'in patronu Tuncay Özilhan'ın soyunma odasının önünde ‘‘İstifasını versin’’ diye bağırması, bunun da Ferzan Örs tarafından duyulması, ipleri kopartır. Kısa bir mola verir; sezon sonuna kadar, belki de uzun yıllardır ilk kez bu kadar çok, dinlenir. Yeni binyılla birlikte, daha önce de önerilen ama ‘‘iki iddialı iÅŸ birarada yürümez’’ diye reddettiÄŸi Milli Takım antrenörlüğüyle geri döner. Hemen kurduÄŸu ekip, Türk basketbolunun son 10 yılındaki tüm ÅŸampiyonluklara imza atmıştır. Onların özverisi, sorumluluÄŸu Milli Takım'ın baÅŸarısına da yansır. Finallerden önceki hedefi ilk beÅŸtir, ama bunu da aÅŸarlar. Tam da söylediÄŸi gibi olur; ‘‘Sonuna kadar savaÅŸ, baÅŸarıyı getirir.’’CEP TELEFONSUZLARDAN‘‘Enteresan’’ bir kiÅŸilik midir, yoksa spor camiası dışındaki insanlar için ‘‘biraz sıkıcı’’ mı? MüthiÅŸ planlı ve titizdir; gerçek bir düzen adamı. En belirgin özelliÄŸi ağırbaÅŸlılığı ve ilkelerine baÄŸlılığı. Disiplin derseniz, tam anlamıyla mevcut. Son derece çalışma hastası. Sabahın yedisinden akÅŸamın yedisine, spor salonundadır. Antrenman yapmadığı zamanlar videodan rakiplerinin oyunlarını izler. Dışarılarda pek görünmez; evi ve iÅŸi arasındadır hayatı. Bir yere yemeÄŸe gidecekse de kimselerin olmadığı yerleri tercih eder. Aslında yakın dost olunca, esprili bile olabilir ama ona ‘‘yaklaÅŸmak’’ çok zaman ve sabır ister. Medyacıların kolay iletiÅŸim kurabildiÄŸi biri deÄŸildir. Cep telefonu kullanmaz. Bu son ikisinin sıkıntısını da en çok, Milli Takım Menajeri DoÄŸan Hakyemez çeker bu günlerde. Her ÅŸeyi ona havale eder çünkü ve arada kalmasına neden olur. Gazetecilerin ‘‘her ÅŸeye burnunu sokmasından’’ hiç hazzetmez. Mesela son Hırvatistan maçı sırasında, o mu bağırmıştır ‘‘Kız gibi oynuyorsunuz!’’ diye. Belirsiz. Ama bu sözler ona atfen gazetede çıkınca köpürür: ‘‘Kadınlara saygısızlık etmiÅŸ oluyorum, üzerime gelecekler’’ diye. Basketbol camiası dışındaki insanların pek bilmediÄŸi bir yanı da sadık bir sosyal demokrat olmasıdır. Zaman zaman ‘‘hoÅŸgörü ve düşünce özgürlüğü’’nden yana, yani siyasi görüşlerini açıklamış, hatta yönetenlere bile seslenmiÅŸtir: ‘‘Toplumun dinamizmine uygun yasaları çıkarın!’’ Eskiden bir vosvosu vardır, Ankara'nın yokuÅŸlarına bıraktığında tekerinin altına taÅŸ koyduÄŸu, ÅŸimdi BMW kullanır. Ãœstelik, tüm o ağırbaÅŸlılığına inat müthiÅŸ bir hız tutkunudur. Bu yüzden yaklaşık bir yıldır ehliyetini kaptırmış durumdadır.Â
button