Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2001 00:00
BİYOGRAFİ, mülakat, fotoğraf, ‘Liberation’ gazetesi arka sayfanın tümünü herhangi bir meşhur şahsiyete ayırıyor. Dünkünde de Gökşin Sipahioğlu vardı.Yazı, Paris'teki ‘Büyük Türk’ün şu serzeniş cümlesiyle başlıyordu:‘Portremi yapmak için ölmemi mi bekliyorsunuz?’Aman o nasıl söz Gökşin Abi, ağzından yel alsın!Dur bakalım yetmiş dört yaşının çiçeği burnunda delikanlısı, sen sihirli makinanın objektifinden daha öyle çok portreler çıkartacaksın ki, ‘Liberation’ hangisini seçeyim tereddütüne düştüğü için bugüne dek beklemiştir...* * *‘GÖKŞİN Abi’ dedim ama bir, otuz yıl önce dayımın yedeğinde Champs Elysees'deki ilk küçümen büroyu ziyaret; iki, bazı kokteyllerde nezaketen el sıkışma, dünyanın üç dev foto ajansından biri olan ‘Sipa Press’in kurucusu ve ‘patron’uyla bunların dışında zerre samimiyetim yoktur. Beni görse tanımaz dahi...Olsun, neyi değiştirir ki! Sipahioğlu önce liseden, sonra da bilhassa meslekten ağabeyim.Ağabeyim ne kelime, ustam, üstadım, pirim!Oysa, ilk başlardaki istisnalar dışında ben hiç foto muhabirliği yapmadım. Yine bir şeyi değiştirmez. Çünkü, kariyerini hayranlıkla izlemiş olduğum Gökşin Sipahioğlu hem gazetecilik denilen ve ancak damarlarda hissedilen o bilinçaltı heyecan ve duyarlılığın zirvedeki örneğini sergiledi ve sergiliyor; hem de, diğer emsalsiz usta Ara Güler'le birlikte, bizim branşta evrenseli yakalamış TC pasaportlu iki kişiden birisi olarak tahtta oturdu ve oturuyor.Öyle tabii! Yerkürenin en kuş konmaz kervan geçmez yerinde aniden ve beklenmedik bir olay mı vuku buldu, sabah ‘Herald Tribune’yi veya ‘El Pais’i açmışsınız ki, kapı gibi manşet fotoğrafın altında ‘Sipa Press’ damgası var.Uçak mı kaçırıldı, gemi mi battı, suikast mı oldu, deprem mi vurdu, ‘Paris Match’dan ‘Life’a, kapak resmi ‘copyright’ı ‘Sipa Press’ mührünü taşıyor.Gökşin Abi'nin boş çevirmeyip ‘hadi dene bakalım’ diye ‘şans tanıdığı’ kopil bir muhabir tam zamanında ve sektirmeden deklanşöre basmıştır ki, işte negatifin üzerinde bütün cihanı anında dolaşacak ‘scoop’ pırıldamaktadır. Ve, ‘Sipa Press’in sonsuz prestijli basın kartı, bir çoğu benim arkadaşım olmuş olan o kopil muhabire artık şöhret basamaklarını tırmandıracaktır.Eh Paris de, hem en mükemmel arşivi kuran, hem de imzası senet addedilen ‘Büyük Türk’ sayesinde ‘dünya fotoğraf merkezi’ sıfatına hak kazanacaktır.Sipahioğlu'na, abi, üstad, usta, pir demeyeceğim de kime diyeceğim?* * *HEYHAT, gönlü gibi kesesinde de bir ‘senyör’, daha doğrusu bir ‘paşa’ cömertliğiyle davranan Gökşin Abi geçende ‘Sipa Press’i satmak zorunda kaldı.Zira, dünkü ‘Liberation’a anlattığı gibi, Bill Gates'in 22 milyon dolarlık teklifini reddettiği gün, hesap tamtakır, bankamatikten 2000 frank çekemedi.Sağlık olsun! Ajansın hem ismi devam edecek, hem de yetmiş dört yaşının çiçeği burnunda delikanlısı yönetim kurulu başkanlığını sürdürerek daha pek çok ‘scoop’un altına ‘evrensel Türk’ imzasını atacak.Dünya gazetecilik tarihinden Gökşin Sipahioğlu adı artık hiç silinmeyecek.* * *YAZIMI, dünkü ‘Liberation’da yer alan ve fotoları olduğu kadar kadınları da fethetmekle büyük ün yapmış Sipahioğlu'na ilişkin bir anektodla bitireyim.Gökşin Abi, bir Paris lokantasında kendisine mükemmel gazeteci diye takdim edilen Amerikalı bir meslektaşa, ‘madem o kadar iyisin, o halde şu yan masada
yemek yiyen kadının bana cep telefonunu bularak kendini ispatla’ demiş.Rivayete göre de lokantayı cebinde numarayla terketmiş...Çömezliğine heveslendiğim böyle bir insana abi de demek, usta da demek, üstad da demek, pir de demek benim boynumun borcu!
button