Her şey bir araştırma ile başladı. 1960’larda kenevirin, yakın geçmişe ait hafızaya etkisini araştıran psikologlar, deneklerin tatlı yemekten kendilerini alamadıklarını gördü. Araştırma sonucunda, kenevir ve ürünlerini kullanmanın en çok bilinen yan etkisi, bir kez daha kanıtlanmış oluyordu: takıntı halinde
yemek yeme. 40 yıl sonra bugün de, bilim adamlarının bir kez daha sürekli yemek yeme konusuyla ilgilendiklerini söyleyebiliriz. Ama bu kez biraz farklı bir yolla. Her şey yolunda giderse, Fransız ilaç şirketi Sanofi-Aventis, bu yıl içinde tıkınmayı durduran bir ilacı piyasaya sürecek.
Rimonabant adlı ilaç, kenevir maddesinin de etkilediği beyin devrelerini hedef seçiyor, ancak bu bölgeleri harekete geçirmek yerine baskılıyor.
Eğer klinik deneylere dayanarak yapılan reklamlar doğruysa, rimonabant gerçekten mucizevi yeteneklere sahip; insanların boğazlarını tutmasına yardım edecek, bellerini inceltecek ve vücuttaki yağ oranı yüzünden ortaya çıkan metabolik sorunları yok edecek.
Dahası var
Her şey bununla sınırlı da değil. Sigarayı bırakmaya yardımcı olduğu testlerle kanıtlanan rimonabant, alkoliklik ve diğer bağımlılıkların tedavisinde de kullanılabilir. Erken ölümün ilk üç nedeni arasında obezite, sigara ve uyuşturucu bağımlılığı olduğu düşünülürse, bu ilacın özellikleri gerçekten çok etkileyici.
Birçok uzman, bu ilacın "2006’nın en büyük bombası" olduğuna inanıyor.
Bir kısım bilimci, rimonabantı büyük bir buluş olarak kabul ederken, bazı araştırmacılar hala sonuçlardan tam tatmin olmuş gözükmüyor.
Elde edilen ilk verilerin umut verdiğini kabul eden araştırmacılar, klinik deneyler hakkında bugüne kadar sadece tek bir makalenin yayımlandığını belirtiyor. Ayrıca, günümüzdeki hiçbir ilaçla benzer bir etkiye sahip olmayan rimonabantın, uzun vadeli yan etkileri de tam olarak bilinmiyor.
İlaç, etkinlikleri bastırıyor
Kenevirin iştah uyarıcı etkileri, aslında yüzyıllardır bilinen bir gerçek, ancak asıl tetikçinin ne olduğu 1980’lerde bulundu. Missouri’de yer alan St Louis Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar, 1988’de kenevirin içerdiği aktif maddenin, ancak beyindeki belirli reseptörlere bağlandığında etkili olabildiğini saptadı.
Bu cannabinoid reseptörlerin (CB1), beynin ve vücudun çok geniş bir ağının parçaları oldukları belirlendi.
Bu ağın en önemli görevi, diğer ileti gönderen sistemlerin etkinliğini bastırmaktı. Son birkaç yıl içindeyse araştırmacılar, bu "endocannabinoid" sistemin aslında hafıza, bulantı, acı, üreme ve bağışıklık gibi pek çok fonksiyonla bağlantılı olduğunu buldu. En önemlisiyse, iştah ve yağ depolanmasındaki önemli rolüydü.
Detaylar çok belli olmasa da, hayvanlar üzerindeki çalışmalar, vücutta üretilen kenevir benzeri moleküllerin, hipotalamustaki Ğyani beynin besin alım merkezindeki- nöronlar üzerinde bulunan CB1 reseptörlerine bağlandıklarını ortaya koydu. Böylelikle moleküller, yemememizi söyleyen sinyalleri durduruyor ve açlık hissini yaratıyorlar.
Nasıl etkiyor?
Yemek yediğimizdeyse endocannabinoid sistem, beynin ödül merkezine Ğyani dopamin ve seratonin gibi mutluluk hormonlarının salgılandığı bölgeye sinyaller yolluyor.
Bunun sonucunda da yemeği, mutlulukla ilişkilendiriyoruz; diğer bir deyişle yiyince mutlu oluyoruz. Sigara, alkol ve keyif veren haplar alındığında da bu mutluluk sinyallerinin yönetimi yine endocannabinoidlerde oluyor.
Rimonabant da, CB1 reseptörlerini durdurarak yemek yeme isteğini azaltıyor. İştahı yöneten nörokimyasal sistemleri inceleyen Liverpool Üniversitesi'nden Tim Kirkham, rimonabantın diğerlerinden farklı olduğunu ve "beyninizin, öncelikli olarak aç olduğunuzu söyleyen alanını hedeflediğini" kaydediyor.
CB1 reseptörlerini engelleyerek kilo verildiğini öne süren ilk çalışmalar, 1990’larda hayvanlar üzerinde yapıldı. O dönemde Virginia Commonwealth Üniversitesi'nde olan George Kunos ve ekibi, genetik yapısı değiştirilerek CB1 reseptörleri alınan farelerin, normal farelerden daha az yediklerini ve daha zayıf olduklarını gösterdi.
İki ayrı önemli çalışma
Ayrıca yine bu zayıf fareler, yağ içeriği fazla bir besin sunulduğunda, diğerleri gibi ne kendilerinden geçiyor ne de obez oluyorlardı. Adı o zamanlar Sanofi-Synthelabo olan şirketteki araştırmacılar da aynı dönemde, rimonabant ile deneylere başlamıştı. İlaç verilen fareler daha az yiyor, vücut ağırlıkları yüzde 20 düşüyor ve kanlarındaki yağ ve şeker oranı azalıyordu.
Tüm bunlardan öte bambaşka bir veri daha vardı. Sanofi-Synthelabo, rimonabantın insanlar üzerindeki etkisini saptamak amacıyla aşırı şişman veya obez 6600 kişiyi dört ayrı klinik deneye tabi tuttu.
Şirket, aynı anda başka bir tarafta topladığı 6500 denekle de, sigara bırakma testlerini yürüttü. Obezler üzerindeki dört deney de sonlandı. Sanofi sonuçlardan sadece birini yayınladı. Ama tüm deneylerde aynı sonuçlar çıkarsa ilaç piyasaya sürülecek gibi gözüküyor.
1507 gönüllü testi
Aynı dönemde Avrupa’da da 1507 gönüllüyle yapılan başka bir araştırmanın sonuçları yayınlandı. İki yıl süren araştırmada, kalorisi az bir beslenme programına tabi tutulan gönüllülerin bir kısmına 5 veya 20 doz rimonobant, diğer kısmına ise plasebo (etkisiz) ilaç verildi.
Bir yıllık rejimin ardından her üç grup da kilo vermişti (bak diyagram).
Plasebo ilaçlar alanlar, ortalama 1.8 kilo verdi, belleri de 2,4 santimetre küçüldü.
Rimonobant alanlarsa çok daha büyük bir gelişme gösterdi. 20’lik yüksek doz verilen deneklerin ortalama 6.6 kilo verdiği, bellerininse 6,5 santimetre inceldiği saptandı.
Dahası tüm grubun üçte ikisi, vücut ağırlıklarının ortalama yüzde 5’ini kaybetmişti. Bu değer, bir araştırmanın etkin kabul edilmesi için gereken minimum düzeydir.
Sonuçlar bundan ibaret değildi. Yüksek doz alanların kolesterol ve trigliserid seviyelerinde değişiklik, insülin hassasiyetlerinde ilerlemelerin görülmesi de çok önemliydi.
Beller inceldi
Obeziteyle ilişkilendirilen yağ dengesi, yüksek tansiyon ve insülin gibi semptomların bütününe "metabolik sendrom" denir. Araştırma sonunda, kalp rahatsızlıklarına ve diyabete kadar gidebilen bu sendroma sahip kişilerin sayısı yüzde 42’den yüzde 20’ye düşmüştü.
Bu değer, yüksek doz verilen hastalar için geçerliydi. Plasebo verilenlerdeyse, yüzde 40’tan yüzde 31’e indiği saptandı.
Rimonobantın metabolizma üzerinde de oldukça etkili olabileceği belirtiliyor. İlaç, yağ hücreleri üzerindeki CB1 reseptörlerine bağlanarak, yağların parçalanmasında rol oynayan adiponektin adlı hormonun salınımını arttırıyor.
Zayıf insanların adiponektin seviyeleri, aşırı şişmanlardan çok daha fazladır. Bunun sebebi hala bilinmiyor, ancak nedeni ne olursa olsun rimonobant, obezlerde bu hormonun seviyesini arttırabilir ve daha fazla yağın yakılmasını sağlayabilir.
Sigarayı bıraktıracakABD Ulusal Alkolle Mücadele Enstitüsü’nde çalışan Kunos ve ekibi, metabolizmayla ilacın ilişkisini saptamak amacıyla obez farelere rimonobant verdi. Üç hafta sonra, farelerin iştahı ve beslenmeleri normale dönmüştü, ancak kilolarında bir değişiklik olmadı. Kunos, ilacın yağlar dışında karaciğer üzerinde de etkili olduğunu kanıtladıklarını belirtti.
Sanofi-Aventis, sigarayı bırakmayla ilgili konulardaysa ağzını sıkı tutmayı tercih ediyor. Şimdiye kadar sadece 787 kişi üzerinde yapılan 10 haftalık denemeler tamamlandı ve ilk sonuçlar oldukça umut verici.
Günde 20 miligram rimonobant alan tiryakilerin yüzde 28’i sigarayı bırakırken, plasebo alanlar arasında da bu oran yüzde 16’yı buldu. Sigarayı bırakanlar, kilolarının da üçte birini verdi. Aslında tiryakiliğe son vermenin en büyük zararı kilo almaktır. Rimonobantın bu etkisinin, çok önemli bir gelişme olduğu söylenebilir.
Fransız şirket, sonuçlarını 2005 yılı başlarında FDA’ya sundu ve şu anda bir karar bekliyor. Eğer beklenildiği gibi giderse, ilaç Acomplia adıyla piyasaya sürülecek. JP Morgan Bankası, satışların 2010 yılına kadar 5 milyar doları bulacağını tahmin ediyor.
Adı Acomplia olacak
Aslında Sanofi-Aventis şirketi, rimonobantın, kilo vermeyi veya sigaradan kurtulmayı sağlayan bir ilaç gibi değil, "metabolik rahatsızlıklar ve sigarayı bırakma gibi ’yan etkileri’ olan bir kalp ilacı" olarak sunulmasını istiyor.
Bunun önemli bir sebebi, ABD’deki sigorta şirketlerinin, obeziteyi engelleyen ilaçları çok ender karşılamaları, ancak kalple ilgili tedavilere tam destek vermeleri.
Şirketin yasal işlerden sorumlu müdürü Douglas Greene, "Rimonobantın, sigara ve aşırı şişmanlık sonucu ortaya çıkan kalp hastalıklarının tedavisinde kullanılması amaçlanıyor. Kalple ilgili rahatsızlıklarda, statinler kadar etkili bir yöntem olmasını umuyoruz" diyor umut vaad eden ilaç için.
Şüpheliler az değil
Havada rimonobantla ilgili iyimserlik havası esse de, sağlığa ne kadar iyi geleceği konusu hala netlik kazanmış değil. Olaya verilern umudun tam tersi cephesinden bakanlar zda çok sayıda..
Oxford Üniversitesi Farmakoloji Bölümü’nde profesör olan Les Iversen, "Bu, bir bilim adamı olarak bana çok tuhaf gelen bir durum, çünkü bir ilacı özel bir toplantıda verilen PowerPoint sunumuna bakarak değerlendiriyorsunuz. Sanofi-Aventis, bulgularını, uzmanların gözden geçirdiği bilimsel dergilerde yayımlamak yerine, iş konferanslarında açıklıyor" diyor.
İlacın, ömür boyu alınmak zorunda olabileceği de belirtiliyor. Örneğin, 34 hafta boyunca ilaç verilen denekler, ilacı bıraktıklarında hemen verdikleri kiloları geri aldı.
Imperial College London’dan Steve Bloom, beyindeki iştahla bağlantılı devrelerin, vücudun başka işlevlerini kontrol eden nörotransmiterleri ve reseptörleri kullandıklarına, bu devrelere ilaç vermeninse, çok ciddi yan etkiler yaratabileceğine dikkat çekiyor.
Uzun dönemli etkileri?
New Scientist dergisinin 10 Aralık sayısındaki bu incelemeye göre, Avrupa’da obezler üzerine yapılan deneylerde de, gönüllülerin yüzde 40’ı, bir yıl sonunda rimonobantı bıraktı. Gönüllülerde kusma, mide bulantısı, ishal, halsizlik, baş ağrısı, anksiyete ve depresyon görüldü.
Bir diğer önemli sorun da tansiyondu. Kunos ve ekibi, rimonobantı tansiyonu yüksek farelere verdi. Fakat ilacın, tansiyonları, hayvanların ölümüne neden olacak değerlere çıkardığı görüldü. Hiçbir insan, böyle bir sorun nedeniyle ilacı bırakmadı, ancak yine de uzun dönemli etkileri hala bilinmiyor.
Tüm bu kaygılara karşın, rimonobant adlı ilaç, "en popülerler" listesinde Prozac ve Viagra’nın yanında yer alacak gibi görünüyor. Sanofi, hala tüm dikkatleri kalp hastalıklarına çekmeye çalışsa bile, sigara veya zayıflamak amacıyla kullanılmasının önüne geçmesi çok zor.