Güncelleme Tarihi:
Kaz Dağı’nın arka yüzü
Kaz Dağları neresi..? Kolay bir soru ama cevabı eksik. Kaz Dağları, zirvelerinden sadece deniz manzarası görünen yer değil. Bu dağların bir de arka yüzü var. Zümrüt gibi yeşil, birbirinden güzel ağaçlarla süslü bu arka yüz.
-Beyim biraz daha sessiz ol..
Zaten her tarafımı ter basmış..Hem soluğumu tutmaya çalışıyorum, hem de rehber Mustafa'ya laf yetiştiriyorum:
-Tamam..Tamam..
-Öyle derin derin soluma duyacaklar..
Fesupanallah..
-Tamam dedik Mustafa..
Eybek zirvesine doğru tırmanıyoruz.. Ayağımı sürüyecek halim kalmamış, bir de bana; "sessiz ol.." diyor.. Biraz daha peşinden sürüklerse, sesim soluğum hepten kesilecek.
5-10 dakika sonra, biraz ilerimizdeki göknar ağaçlarının dibinden, eşek iriliğinde, siyah bir yaban domuzu fırlayıp, hızla uzaklaşıyor. Onu görünce korkudan, ben de aksi istikamete kaçmaya çalışıyorum ama Mustafa kolumdan tutup durduruyor:
-Kaçtı artık.. Bir daha görünmez.. Rüzgar tersten esiyor, kokumuzu aldı.. Namussuz epey de büyükçeydi..
Artık oturup, nefeslenebilirim.. Tam 2 saatten beri zirveye varmak için yürüyorum. Mustafa 40 yaşında, günde bir paket sigara içiyor, buna rağmen önümden tazı gibi koşturuyor. Ben ise her 15 dakikada bir oturup, solumak zorunda kalıyorum. Bu da kentli olmanın dezavantajı.
İşte Eybek zirvesi.. İçimden attığım sevinç çığlığını Mustafa duymuyor. Çığlığı, tırmanış işkencesi bittiği için atıyorum.. Nasıl olsa iniş kolay..Bir koşuşta arabanın yanındayım!.. O sigarasını yakmanın derdinde.. Deli rüzgar, çakmağı her seferinde söndürüyor. İlk dumanı ciğerlerine gönderdikten sonra anlatmaya başlıyor:
-Şu karlı tepe Sarıkız, beyaz kulübenin olduğu yer Tavşanoynağı..Atyakası, Elmalı, Fındıkçatı, Çalkule, Armutçuk..Aha orada Dalaksuyu..Pınara elini sokamazsın.. Aşağıda Ayı Deresi, Kirse Çayı, Agonya Ovası..
DAĞ NEREDE ?
Kaz Dağı veya mitolojideki adıyla İda Dağı neresi..?
Tepelerinden Assos'un, Ayvacık'ın, Küçükkuyu'nun,Akçay'ın, Altınoluk'un göründüğü yer mi..? "Evet" derseniz pek yanlış olmaz da eksik olur. Diğer dağlara haksızlık etmiş olursunuz. Daha önce çıkan yazılara da baktım da, Kaz Dağları'nın hep deniz yüzü yazılmış nedense.. Aslında Kaz Dağları, Ayvacık'ın oralardan başlar, Balıkesir'e doğru uzanır. Ama Sarıkız zirvesinin olduğu bölüm hep öne çıkmıştır. Belki Sarıkız söylencesinden, belki de tanrıların, Truva'daki savaşı bu doruklardan seyretmiş olmasından buralar daha çok ünlenmiştir.
Ben, arka tarafı, Yenice, Bayramiç, Kalkım tarafındaki Kaz Dağları'nı anlatmaya çalışacağım.
Eğer bugüne kadar, bu dağların deniz gören yamaçları ile yetindiyseniz, dünyanın en güzel ormanlarını görme fırsatını kaçırdınız demektir. Ama üzülmeyin, dağlar da ormanlar da orada öylece duruyor.. Belki bu yazıdan sonra, arka yüzün yeşilini derin derin solursunuz.
Rehberim Mustafa, bu dağları çok iyi tanıyor. Asıl işi rehberlik değil. Orman köylüsü.. Tarlasına tütün ekiyor. Domuz yataklarını, orman patikalarını avucunun içi gibi bildiği için, avlanmaya gelen yabancılara rehberlik yapıyor. Arabamı, onun tarif ettiği orman içi yollara sürüyorum. Bu yollar, orman idaresi tarafından açılmış, taşlı, çukurlu yollar. Bazan arabayı durdurup, patikalardan ağaçların arasına dalıyoruz. Agonya Ovası'na bakan yüzde öylesine çok çeşit var ki; Kestane, gürgen, çam, meşe, çınar ve göknar. Ucu gökyüzüne uzanan bu göknarların dünyada eşi benzeri yokmuş. Bunu Mustafa söylese, "böbürleniyor.." diyeceğim.. Ama kitaplar böyle yazıyor. Hatta ünlü Truva Atı'nın, bu göknar ağacının kerestesinden yapıldığı da rivayetlerin arasında yer alır.
Ormanın içi loş. Ulu ağaçların dalları arasından geçit bulup, içeri süzülen huzmeler, dekorları aydınlatan sahne ışıkları gibi. Mustafa arada bir durup, toprağı okşuyor:
-Ayı yatmış..Hem de büyükçe.. Toprak daha sıcak..Buralardadır.
Huzursuzluğumu belli etmiyorum ama o anlıyor:
-Hayvandan korkulmaz beyim.. O seni görünce kaçar..Eğer yuvasının üstüne gitmezsen, yaralı değilse sana görünmez bile..
Kaz Dağları ormanlarında karaca, boz ve siyah ayı, yaban domuzu, tilki, sansar, dağ tavşanı, şahin ve birçok kuş çeşidi var. Bunlardan sadece yaban domuzunu avlamak serbest. Mustafa ile yaptığım yürüyüşler sırasında, yaralı domuzdan nasıl kaçılacağını, kızgın ayı görünce ne yapılacağını öğrendim. Bir dahaki gidişimde, bu güzelim ormanlarda tek başına bile dolaşabilirim. Çünkü Mustafa, bir patikanın peşine takılıp, ovaya nasıl inileneceğini de öğretti bana.
Kaz Dağları'nın, Agonya Ovası’na bakan yüzü daha sulak.. Gürül gürül akan pınarlar, tepelerden atlayınca şelaleye, yanyana gelince de soğuk derelere dönüşüyorlar. Oralarda kaldığım süre boyunca, bu derelerin kıyılarında yürüdüm durdum. Yosun tutmuş taşlara basınca, kayıp derin olmayan serin sulara yuvarlandım, minik şelalerden avucumu su ile doldurup kana kana içtim.
BÜTÜN GÜN YOLLARDA
Üçüncü gün bendeki değişikliği Mustafa da fark etti:
-Beyim ciğerin genişledi galiba. Artık eskisi gibi yorulmuyorsun..
Doğaya kendimi öylesine kaptırmıştım ki, sabah yola çıkışlarımı giderek erkene alıyordum. Kaldığım İliada Otel’e, Mustafa sabahın köründe geliyor, sevgili dostum Turhan Toraman'ın hazırladığı azık çıkınlarını yüklenip, dağlara vuruyorduk. Şu tepeye çıkalım, şu hendekten atlayalım, şu dereyi izleyelim, şu ağacın altında nefeslenelim derken akşam oluyordu.
İlk zamanlar, Turhan'ın hazırladığı azıkları yemekte tereddüt ediyordum. Çünkü öylesine leziz şeylerdi ki, onların tümünü yesem, bütün bu yürüyüşler boşa gidecekti. Ama yine Mustafa imdadıma yetişti!.."Hiç korkma ye..Buraların suyu hemen eritir, biraz sonra yine acıkırsın.." Doğru veya yanlış..Ben bu söylemin doğru olduğunu hemencecik kabullenmiş ve yemek için gerekli bahaneyi bulmuştum..
Dağları bitirince, aşağıya Agonya Ovası’na inip, köy kahvelerinde demli çaylar içiyorduk. En çok Aşağı Çavuş Köyü’ndeki kahveyi unutamam. Bir nehrin üstünde, kazıklarla yükseltilmiş bir alana kurulmuştu. Asırlık bir çınar da, bütün kollarını güneşe siper edip, oturanları gölgeye boyamıştı. Anlatma becerimin dışına taşan bu huzur dolu ortamı, bir zahmet gidip görün. Hatta oraya yolunuzu düşürmüşken, biraz ileride, yine nehrin kıyısında, ayakları suya oturtulmuş masalarda, Alabalık kızartması ile, üstüne halis zeytinyağı gezdirilmiş bir çoban salatası yemeyi de ihmal etmeyin.
OKSİJEN ŞIMARIĞI
Gezim bittiğinde, bacaklarımdaki tüm adaleler ağrıyordu. Kollarım çizik içindeydi. Sağ elimin bileğini incitmiş, sıkı sıkıya sarmıştım..Bir kaç kere düştüğüm için dirseklerim paralanmıştı. Omuzbaşlarım ince ince sızlıyordu.. Ama öylesine dinçtim ki anlatamam.. Ciğerlerimdeki tüm baloncukların, oksijen şımarığı olduklarını hissediyordum..
Arada bir kentten kaçıp, dağa tepeye vurmanın yararını, yerinde yaptığım çalışmalarla (!) bir kez daha öğrendim. Adalelerinizi şaşırtmak, ciğer baloncuklarınıza sürpriz yapmak, kulaklarınıza, kent gürültüsünden başka sesler olduğunu (su sesi, rüzgar sesi, dal hışırtısı, kuş cıvıltısı, ayı homurtusu..vs) öğretmek istiyorsanız, siz de Kaz Dağları'nın, deniz görmeyen ama yemyeşil olan yüzüne gidebilirsiniz. Hatta Cuma akşamından başlayıp, Pazar akşamı bitecek olan kısa bir tur bile sizi, sağlığınızla ilgili kuruntulardan kurtaracaktır.
MİNİ REHBER
NASIL GİDİLİR: Benim anlattığım yerlere gitmek için bir şekilde Edremit'e ulaşmak gerekiyor. Edremit'ten sonra Yenice-Kalkım istikametini izleyeceksiniz. İstanbul'dan gidecek olanlar için en kısa yol Bandırma Feribotu. Bandırma'da indikten 3 saat sonra Kaz Dağları'na varılıyor.
NE YENİR: Kalkım bölgesinde birkaç tane alabalık restoranından başka yemek yenecek yer yok. Benim gibi boşuna özgün yemek peşine düşmeyin. Sabah çıkıp akşam dönmek niyetindeyseniz otelden sandviç almayı ihmal etmeyin.
YOL DURUMU: Ormanlar arasındaki patika yollarda ancak jiple yolculuk edebilirsiniz. Özellikle altı yere yakın binek otolarını bu yollara asla vurmayın.
REHBER: Bilinçli ve hızlı dolaşmak istiyorsanız yanınıza yöreyi bilen birisini mutlaka alın.
KONAKLAMA: Kalkım bölgesinde bir tek İlliada Oteli var. Deniz tarafına bakan tarafta ise bir çok konaklama yeri bulmak olası. İşte bunlardan bir kaçı:
İdaköy Çiftlikevi: Yörenin en iyilerinden. Patron İskender Bey, çevreyi çok iyi biliyor. Sizlere unutamayacağınız bir tatil geçirteceği konusunda garanti verebilirim. Tel:0 (266) 387 3402
Hanedan Dağevi: Yeşilyurt Köyü, Ayvacık. Tel:0 (212) 637 8700
Hunnap Han: Adatepe Köyü, Küçükkuyu Tel: 0 (286) 752 6581
Taş Ev: Adatepe Köyü, Küçükkuyu Tel: 0 (286) 7526593
OTO KİRALAMA: VİS (Edremit) 0(266)373 5954, Demre Tur (Akçay) 0(266)384 8586
Domuz avcıları silah başına
Kaz Dağları'nın arka yüzü yabani domuz avcıları için adeta bir cennet. Bu cennete en çok rağbet edenler de Avrupalı avcılar. Bugüne kadar buralara Türk avcıların yolu pek düşmemiş. Bu gezim sırasında kaldığım İliada Hotel, domuz avı için gelen Avrupalı avcıların vazgeçemedikleri bir mekan. 34 odası ve yüzme havuzu ile ormanların içindeki bu otel gerçek bir cennet. Otelin yöneticisi Turhan Toraman'ın verdiği bilgiler şöyle:
"Müşterilerimizin çoğu yabancı. Av fuarlarında tanıtımımızı yapıyoruz. Avrupa'da yaban domuzu avı denince artık bizim otel akla geliyor. Amacımız Türk avcılarını da konuk etmek. Ama bütün doğa düşkünlerine de kapılarımız açık."
SON NOT: Yolunuz düşerse size rehber olarak Mustafa'yı öneririm.
Tel: 0(286) 484 7778, Faks: 0(286) 484 7858, Adres:Yaykın Mevkii, Kalkım Edremit.