Geçir ve çak gazeteciliği

Güncelleme Tarihi:

Geçir ve çak gazeteciliği
Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 2003 00:00

Bazı dostlarım aradılar dediler ki, ‘Fatih Altaylı sana geçirmişti, tam sırasıdır, sen de ona çak!’Ben de onlara dedim ki: ‘Neden?’ Fırsat buldum diye niye çakayım, niye geçireyim Fatih Altaylı’ya? Benim Fatih Altaylı ile bir sorunum yok ki! Benimle sorunu olan Fatih Altaylı, canı istediğinde geçiren, canı istediğinde çakan o. Bu onun uzmanlığı. Bu konuda eline su dökmek mümkün değil.Ben sizleri memnun etmek, kendimi rahatlatmak için çakacam Fatih Altaylı'ya, siz de ‘Amma da çakmış helal olsun’diyeceksiniz. Sonuç? Ne elde ettik? Ben mastürbasyon yaptım, siz nasıl bir zevk aldınız? Altaylı’yı ne kıskanırım, ne işinde ne makamında gözüm vardır, ne önünü kesmek, ne de bir yerlere gelmesine engel olmak gibi bir güdüm vardır. Üstelik ona, onca ‘çakılma ve geçirilmeye rağmen’ kin falan da duymuyorum. Niye duyayım ki? Uzanlar'la ve birçok yolsuzlukla ilgili yazdığı yazıları, birçok konudaki cesaretli çıkışlarını, yeteneğini takdir ediyorum. ‘Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli’ derler sözü bu konularda ona yapılan saldırıları çok iyi tanımlıyor. Hatta Cem Uzan'ın ona gönderme yaparak Nuriye Akman'a söylediği ‘Her havlayan köpeğe gidilmez ki’ sözünü bir parti başkanının ağzına yakışmayacak kadar pespaye buldum. Hiç kimsenin, başta da bir siyasi parti başkanının Altaylı gibi asıl işini yapmaya çalışan bir gazeteciye böyle hakaret etmeye hakkı yoktur, protesto ediyorum... (AKP ile ilgili yazdıkları ya da yazmadıkları beni hiç ilgilendirmiyor. Herkes kendi imajından kendi sorumlu! Eğer onun gibi ‘mert’ biri AKP yöneticilerine yakın olmak adına onlara ‘geçirmiyorsa’ tüm zamanların en siyasi YÖK yasası konusunda onlara ‘çakmıyorsa’ ben ne karışırım. Kahin miyim ben de Altaylı'nın aklını okuyayım, ne düşündüğünü bileyim. Bana ne!) Şimdi tekrar soruyorum: Niye ‘geçireyim’ Fatih Altaylı'ya? Eğer bir düşüncesine karşıysam, çıkar edebiyle yazarım. Geçirmek neden ki? Hem köşe yazarı bir köşe yazarına neden geçirir? Birbirine bu kadar kin duymak, birbirinden bu kadar nefret etmek neden? Neden? Özgüven eksikliğinden olabilir mi? Köşe yazarları birbirine açık açık geçirme, ‘demek istemelerle’çakma girdabında boğulmaya başladı. İş iyice çığırından çıkıyor. Bir yerlerde durmak lazım. Hem bu ortamı eleştirip, hem doğrusunu üniversitede öğretip, hem de ‘geçirme ve çakma’sofrasının mezesi olamayacağım kusura bakmayın. Benim kendime güvenim tam. Türkiye'de de çok iyi gazeteciler var. Meslektaşım olarak algıladığım gazetecilere, köşe yazarlarına ‘geçiren ve çakan’ bir yazar olarak tanımlanmaktansa ‘Danışman-yazar’ olarak tanımlanmayı yeğlerim. Bir taraftan telefon açılıp ‘Hocam’ denip, diğer taraftan Süreyya Ayhan'ı savunduğumda ‘profesör müsvettesi’ diye çaktırmadan çakılsa bile. Bir taraftan ‘Ben Galatasaray taraftarıyım istediğimi yazarım’ deyip, diğer taraftan bana ‘O danışman-yazar, yazdıklarının değeri sıfır’ diye geçirilse bile... Ben değerimi biliyorum. Bana kendimden başka kimse zarar veremez. Ev usulü Çin yemeği: Jong HwaÇin mutfağı çok sevdiğim mutfaklardan biri. İstanbul'da Akmerkez'in karşısında yeni bir Çin lokantası keşfettim paylaşayım. Sekiz yıldır oradaymış ama ben yeni keşfettim. ‘Tüketici neyi yeni algılıyorsa o yenidir’ diye bir söz vardır. Ben yeni duydum, yeni gittim, Jong Hwa benim için yeni, var mı itirazı olan?Jong Hwa, SARS krizinde biraz sarsılmış. Sahibi Tayvanlı. Türkiye'ye tıp eğitimi almak için gelmiş. Bakmış Türkiye'de doktorluk para kazandırmayacak pratisyen hekim olarak kalıp lokantacılığa başlamış. SARS krizini çıkaranlara çok kızgın. Bu krizi Amerika'nın Çin'i halletmek için çıkardığını düşünüyor. Kendi Çin mutfağının, diğer Çin mutfaklarından farkını da ‘Biz ev işi diyet Çin yemeği yapıyoruz’ diye anlatıyor. Ev tipi yemek de kavurma yaparak Çin usulü yemek pişirmek demekmiş. Sıcak, demir sacta tavuk sote, Çin böreği ve sebzeli yumurtalı pilav denedim. Gerçekten çok hafifler. Öyle ağır Çin yemeği tadından hoşlanıyorsanız size göre olmayabilir. Hafiflikleri benim hoşuma gitti. Beş gün oldu. Sarsıldığım falan da yok. Kendinizi bu lezzetlerden mahrum bırakmayın. Jong Hwa bir de Şaşkınbakkal'da varmış. Oraya da siz gidin, görüşlerinizi bana yazın, hata yapmayalım. (212) 351 60 97Çocuklarınızla birliktelik meditasyona benzerGeçen hafta Taocu çocuk yetiştirme sanatı ile ilgili bir kitaptan söz etmiştim. Kitabın adı Modern Ailelere Bilgece Öğütler'di. Ondan bazı alıntılar yapmayı sürdüreceğim. Bu kitap çok içimi ısıttı çoook. Sizin de içinizi ısıtsın istiyorum. Bakın ne diyor William Martin çocuklarla birlikte olma hakkında: Çocuklarınızla birliktelikMeditasyona benzer.Geçmişi ve geleceği unutun,Beyin ve yüreğinizivücudunuzun olduğu yeredavet edin.Bu da ölçülü olmayla ilgili söyledikleri Martin'in:Çok bakarlarsa kör,çok duyarlarsa, sağır olurlar.Mideleri bulanır çok tadarlarsa.Sürekli isterlerse,Yetinmeyi asla öğrenemez,Doyumsuz yaşarlar sonsuza dek.Doğru değil mi? Sıcacık öğütler değil mi bunlar? Devam edeceğim.Cuma TakıntısıYeni fark ettim. Murat Belge'nin Radikal'deki yazılarından derlediği 'Türkiye'nin Halleri' kitabı Liberte Yayınları’ndan çıkmış. Murat Belge'yi okumayı çok severim. Yazılarının ardındaki ‘bilimsel yöntem, analitik bakış açısı’ beni belge yazılarına çeken temel içgüdü. Bir de galiba ‘Belge Okulu’ ne düşünür ki diye ciddi bir merakım var. Günlük harala gürele içinde kaçırdığım yazıları oluyor. Bu kitap iyi oldu. Size de bu hafta sonu ‘Belge Okulu’ndan ‘Türkiye'nin Halleri’ni tavsiye ederim. Dokuz milyona aldım.Cuma LAKIRDISIİnsan bir şeyi sevmeden tanıyamaz(Goethe)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!