Ankaragücü, repertuarında belki tek bir oyun tipi bulunan ama o tek oyunu mükemmel uygulayan ilginç bir takım. Geride yedili blok halinde çok iyi duruyorlar, rakibin tamamlayamadığı hücumlarda üç süratliyi kullanarak ikinci bölgeyi adeta uçarak geçiyorlar. Savunmasını fazla öne çıkarmayan Sivas ve Gençlerbirliği, Ankara ekibinin bu tuzağına sık düşmedi. Ama Fenerbahçe’yi paramparça ettiler, Beşiktaş’ı da zaman zaman çok zor durumlara düşürdüler. İlk bir saat itibariyle oyun adeta Michalak’ın oyunuydu. Başlangıçta sağdaydı, iki kez Caner’in arkasına sarktı. 25’te sola geçti, önce Sedat’ın aldatmadan sarı kart gördüğü pozisyonu yarattı. Sonra Lens’e sarı kart aldırttı. Akçay, Lobjanidze’yi biraz daha erken soksa, bulduğu fırsatları realize etme şansı artardı bence. Sergen Yalçın’ın bu oyuna karşı iki hamlesi olabilirdi: Birincisi, atakları tamamlamak. Golle, autla ya da taçla, her atağı tamamlamak. Geri koşmak zorunda kalmamak. Bunu çok fazla başardıklarını söyleyemem. O yüzden de ikinci hamle devreye girdi zaten. Karşı atak başlangıcında sert müdahaleler. Özellikle Elneny acı çekti dönüşleri kesebilmek için. 30 dakikada üç faul yaptı. 40’ta kenara gitti, Sergen Yalçın’a isyan etti. 50’de sarı kart gördü. Mısırlı’nın kariyerindeki en zor maçlardan biriydi muhtemelen bu. Sergen Yalçın görevdeki ilk 5 maçına hükmetmişti, oyunun vitesi hep onun elindeydi. Bu maça hükmedemedi. Zaten hem savunmayı öne çıkarıp, hem de bir Ankaragücü maçına hükmetmek zor iş. Hükmetmeden kazandı bu kez Sergen Yalçın.