KORONA günlerinde aşk zaten zor. Üstüne berbat havayı ve ‘boş tribün’ zulmünü ekleyin. Doğrusunu söylemek gerekirse, son çeyrek yüzyılda futbolu sevmenin en zor olduğu hafta sonunu yaşadık sanırım. Bir de bu uğursuz pazara ligin kaderine direkt tesir edecek iki büyük fikstürün denk gelmesi de herhalde Murphy kanunlarına dair bir durum. Yoksa bu derece berbat bir senaryoyu önceden hayal edip yazsam deseniz, böyle bir kurgu yapamazdınız herhalde. Ligde son 6 haftanın topla oynama lideri, Sergen Yalçın’lı Beşiktaş’tı. Üstelik bu 6 maç içinde Trabzon ve Başakşehir gibi direkt rakipleri olmasına rağmen... Başakşehir’de yüzde 66 topla oynamış, Trabzon’a karşı ceza alanında 52 kez topla buluşup 29 şut atarak sezon rekorlarını kırmıştı Beşiktaş. Galatasaray önündeyse Sergen Yalçın döneminin bir ilki yaşandı: Siyah beyazlıları ilk kez böyle pragmatik bir anlayışla izledik. Özellikle ilk devre tamamen tutuklardı, ilk şutlarını 55’te attılar ve topa sahip olmada da yüzde 40 civarında dolaştılar hep. GALATASARAY’sa tüm bu olumsuz koşullar altında galibiyeti çok daha fazla isteyen taraftı kesinlikle. Rakibin 3 şutuna karşılık tam 16 şut denediler. İkisi rakip altıpas içinde olmak üzere 4 tehlikeli kafa vurdular. Özellikle pas serisi bozucu Belhanda çıkıp Ömer girdikten sonra orta saha neredeyse tamamen Galatasaray’ın kontrolüne geçti. Sergen Hoca bu duruma 67’de Boateng/ Ljajic değişikliği yaparak cevap vermek istedi ama herhalde o da kulübesinde bir sekiz numara olsun isterdi. Çünkü o anda Beşiktaş’ın orta sahada dengeyi kurabilmek için top bekleyen Ljajic’e değil, topa giden dorukhan’a ihtiyacı vardı. Takımı oyunun geneline hükmeden terim’in yine/ bir kez daha gol şansı yüksek emre akbaba’yı 87’ye kadar kulübede unutması da enteresandı doğrusu. GALATASARAY’ın 28 kişilik kadrosunun 22’si terim döneminde gelmiş oyuncular. Yani terim, sadece iki buçuk yılda Galatasaray’ın çehresini neredeyse tamamen değiştirdi. Kalan 6 futbolcudan üçü tudor, ikisi denizli, biri riekerink döneminden. tudor’un Galatasaray’a transfer ettiği 10 futbolcudan üçü halen kadroda: Mariano, Feghouli ve Belhanda. Ve enteresandır bu üç oyuncuyu da Türkiye’de en çok seven kişi sanki Fatih terim gibi! ÖZELLİKLE Belhanda’nın Fenerbahçe derbisinden sonra Beşiktaş önünde de beklenmedik bir şekilde 11’de başlamasını, sevgi dışında başka bir sözcükle açıklamak zor. Ömer iyi bir sezon geçiriyor, takımın asist kralı. O pozisyon için bir de çok formdayken kulübeye düşen emre alternatifi var. Ama derbilerde oynayan Belhanda! Gerçekten enteresan. SEYİRCİSİZ futbol kâbus gibi. Hafta içi Devler Ligi izlerken de aynı hissi yaşadık, Valencia-Atalanta ve PSG-Dortmund gibi gayet iyi maçların bile eğlencesini hissedemiyorsunuz. Ancak Süper Lig’deki bu seyircisiz haftanın tek bir avantajı oldu: Düşenin kalkmadığı Süper Lig’e bir şey oldu, kimse yerde yatmıyor! Demek ki seyirci olmayınca kimseyi kandıramadığını anladı bizim büyük aktörler. 160 binin üstünde vaka, 6 binin üstünde ölüm. 156 ülkeye yayılan bu korkunç virüse karşı hafta sonu alınan iki tavır umut verici: Birincisi, Umre’den dönenlerin karantinaya alınması. İkincisi de söz konusu insan sağlığı iken futbolun değersizliğinin anlaşılması. Hafta sonu oynanan seyircisiz maçların o gri ve soğuk hissi, ülkeyi biraz daha ayıltmış olmalı.