Güncelleme Tarihi:
Uğur Meleke: Mücadele: 1 - Kalite: 1
Fenerbahçe, bu sezonki kadro kalitesiyle Galatasaray’ın çok altında. Sarı lacivertliler 47 dakika 10 kişi kalsa da mücadelesiyle 1 puanı kurtardı.
G.Saray, bu maçı oynamaya önceki hafta Malatya önünde başladı aslında. Ligin devre arasında 10 milyon euroluk bir santrfor aldılar ve onu kullanabilecek taktiği geliştirmekte uzunca bir süre güçlük çektiler. Ocak’tan itibaren yerden paslarla rakip ceza alanına doğru mesafe kat eden, örerek hücum eden bir görüntü içindeydiler. Ankaragücü’nü, Antalya’yı, Trabzon’u da bu tarz yerden pas serisi içeren gollerle geçmişlerdi. Ama bir terslik vardı, o da 1,93’lük diagne, bu oyuna giremiyordu.
Malatya maçıyla beraber G.Saray anlayış değiştirdi, oyunu daha fazla taç çizgilerine genişleten ve sıkça kenar ortası yapan bir takıma dönüştü. Malatya’yı böyle geçtiler. F.Bahçe’ye karşı da ana planları buydu. İlk devrede bir Mariano ortasıyla gole yaklaştılar, sayıyı ikinci devrede bir Feghouli ortasıyla buldular. Ancak geçen haftaki Malatya maçına göre daha verimsiz bir ilk yarı oynamalarının sebebi, bence emre akbaba’nın kulübede oturtulmasıydı. emre, geçen hafta ceza alanına bolca ikinci santrfor koşusu yapmış, diagne’yi de oyuna katmıştı. Belhanda bunları yapmadı ve 45 dakika kaybettirdi takımına. F.Bahçe’ninse oyuncu kalitesi kısıtlı. Türk spor medyası, transfermarkt verilerine gereğinden fazla anlam yüklüyor; sürekli F.Bahçe’nin 90 milyon Euro değerinde kaliteli bir kadrosu olduğunu yazıyorlar. Hayır, bu doğru değil. O 90 milyonun 10’u Slimani, 9’u Ayew! O rakamın içinde Benzia’sı var, Tolgay’yı var, bir sürü yanıltıcı oyuncu var.
F.Bahçe’nin bu yıl kadro kalitesi G.Saray’ın çok çok altında bence. O yüzden de fiziksel savaş için çıkmışlar sahaya. Zajc’ın yerine eljif tercihi de bu savaşı yapmaya çok uygundu. Amaç G.Saray çıkarken bir iki top kazanıp fırsat yakalamak, yani pragmatik oynamaktı. Bunu başardılar. Şu kadro kalitesiyle, üstelik 47 dakikayı da 10 kişi oynadıklarını düşünürsek, beraberlik sarı lacivertliler için iyi sonuç. F.Bahçe bu yıl ligde tam 19’uncu kez 1-0 geriye düştü. Beşinci kez de bir maçta ilk kırmızı kartı gördü. Geriden gelmek, eksik kalıp savaşmak, kan-ter-gözyaşı, bu sezonun özeti gibi Fenerbahçe için...
Maçın şanssızı
Hasan Ali, zaten son idmanı tamamlayamamıştı, yani ilk 11’de çıkması bir tür fedakarlıktı. Üstelik diagne’yle koşuya başladıkları anda rakibinin ofsayt olduğunu düşünüyordu ama savunma hattını kaybeden arkadaşı Serdar’ın yaktığını bilmiyordu onu. Dün çok şanssızdı Hasan...
Maçın hamlesi
Hasan Ali kırmızı kartı gördükten sonra ersun Yanal, pekala önden bir oyuncu çıkararak ismail’i sokabilir, savunmada risk almayabilirdi. Ama o Moses’ı sağ, dirar’ı sol beke çekerek cesur bir hamle yaptı ve 1-0’dan geriye dönebilmelerinin de fitilini ateşlemiş oldu bilmeden.
Bir Serdar Aziz hikayesi
Serdar aralık’ta bir hata yaptı. Ama pişman oldu ve kalmak istedi. Terim onu göndermeyi tercih etti. Kalsaydı, Galatasaray’ın üçüncü stoperi olacak ve bu maça sarı-kırmızılılarla 11’de çıkacaktı. Fenerbahçe’ye gitti, yine üçüncü stoper rolünü aldı ve dün sarı-lacivertlilerin 11’indeydi. Enteresan bir hikaye gerçekten.
Maçın hayal kırıklığı
Belhanda geçen hafta Malatya önünde Fernando’ya eşlik etmiş, ikinci ön libero rolü oynamıştı. Oyun kurmada da büyük katkı yapmıştı takımına. Dün alışık olduğu rolde, on numarada başladı. Ama enteresandır etkisizdi bu kez. İlk 12 topla buluşmasının 7’sini rakibe verdi.
Maçın karesi
64'te Skrtel'in talihsiz düşüşü sonrası iki ayrı kulüp için çalışan dört doktorun deparı, maçın karesiydi bence. Oraya ilk yetişen doktor hemen futbolcuları dağıttı, Skrtel’i yan çevirdi ve o kritik saniyeleri kazandırdı arkadan gelen meslektaşına. Ders gibiydi o koşu.
Koç ve Cengiz’e kırgınım
Yine bahardı. Yine tam F.Bahçe-G.Saray derbisi haftasıydı. Yine derbinin ilk ayağı kavgalı geçmiş, kırmızı kartlar havada uçuşmuştu. Tam rövanş da çok gergin geçecek diye endişelenirken Özhan Abi’yi kaybettik. Hayatını centilmenliğe adayan o harika adam, vefatıyla bile hizmet etti ülkeye. F.Bahçe taraftarı o maç öncesi Canaydın’ı alkışladı ve tertemiz bir derbi oynandı 2010 baharında. Aradan 9 yıl geçti. Aynen
Özhan Abi gibi Can Abi de şu fani dünyaya veda ederken bile insanlığa hizmet etti, ebedi yolculuk saati olarak derbi öncesini seçti. Can Bartu’ya bir saygı duruşu olarak pekala bu derbiye kaptanlar rakip formalarla çıkabilirlerdi. Muazzam bir kare olurdu bu. Ama olmadı. Yapılmadı. Neden yapılmadı anlamıyorum. Koç ve Cengiz’e bir sporsever olarak kırgınım, bu seremoniye önayak olmadıkları için.
Maçın adamı: Eljif.
Hakan Ünsal: Tek kale derbide büyük kayıp
LİDER Başakşehir’in yenilmesi ve kalan fikstür sonrası, Galatasaray için derbi eşittir şampiyonluk anlamına gelmişti. Fenerbahçe’nin ligdeki durumu ve genel formu da Galatasaray için bir başka avantajdı. Maça başlangıç da bu avantajları düşünerek sakin ve derli toplu başladı. Galatasaray’ın ilk yarım saatteki planı orta saha sayesinde işledi. Orta sahadaki bu etkinlik, önde pozisyon bulmaya yaramadı. Çünkü oyunun hiçbir yerinde olmayan, olamayan bir Diagne vardı. Hadi gol atmasını geçtik, topla gelen Belhanda, Feghouli ve Ndiaye’ye seçenek oluşturma işini bile yapamadı.
Durum böyle olunca da Fenerbahçe savunması çok sıkıntı yaşamadı ve maç orta alana sıkıştı. İlk yarıda, Diagne kadar sorunlu ve beklenti altı kalan diğer oyuncu da Onyekuru idi. Fenerbahçe’nin öndeki oyun aklı ve tehlike oluşturabilecek tek adamı Valbuena idi. Top ancak Valbuena’nın ayağına geldiğinde Fenerbahçe adına oyun hareketleniyor ve farklı işler yapılıyordu. İlkyarı, iki kaleden uzak, oynamak kadar birbirini oynatmamaya çalışan iki takımın orta saha mücadelesi olarak geçti. Hasan Ali’nin kırmızı kartı, her şeyi değiştirdi. Belhanda’nın kenara alınması, her an kart görme potansiyeli olan bir oyuncunun maçı dengelemesini engellemek içindi. Belhanda oyunda kalabilirdi ama o riske girmeye değmezdi. Eksik rakibe karşı etkili olması beklenen kenar oyuncuları Feghouli ile Onyekuru devreye girdi ve G.Saray golü buldu. Çıkarken kaptırılan top maçın kader anı oldu ve sonucu belirledi.
DIAGNE DAHA HANGi MAÇTA GOL ATACAK!
GALATASARAY ikinci yarıyı tek kale ama sakin, çok paslı ve sabırlı oynadı.Kenar ortaları ile sonuç almaya çalıştı. Burada iki tane sorun vardı. İlki, bu ortalara vurması gereken adam ortada yoktu. Diagne daha hangi maçta ve ne kadar orta gelirse gol atacak acaba! İkincisi, devamlı yapılan pasların niteliği ve oyunun temposu idi. Tamamı rakip alanda, fazla pas yapmak iyi de, pozisyon üretememek yapılan işi sorgulatıyor. Maçın son dakikalarında bile hala yan pas yapmak, maçı kazanma arzusunu düşürüp istatistik yapmaya sebep oldu. Rakibin bu kadar uzun süre eksik oynadığı, oyunun tamamen Fenerbahçe yarı alanında geçtiği bir maçı kazanamamak, hem 20 yıllık serinin bitirilmesi için ele gelmesi zor büyük şansın hem de şampiyonluk için çok önemli bir avantajın kaybedilmesi anlamına geliyordu.
Maçın adamı: Eljif.
Rüştü Reçber: Can Bartu için verdikleri sözü tuttular
Yazıma başlarken Fenerbahçe taraftarına, kaybettiğimiz efsane ismi Can Bartu Ağabeyimiz’i güzel bir şekilde uğurladıkları için teşekkürlerimi sunuyorum. Tabii ki derbiler futbolumuzun aynasıdır. Hiçbir zaman da neler yaşanacağını tahmin edemeyiz. Bu maçlara hem teknik adamlar hem futbolcular hem de taraftarlar hazırlanırlar ve sonuca göre de mutluluk dağılımı yaşanır. Maç öncesi heyecanı dorukta yaşayanlar futbolculardır. Zaten maçta bu hissi kontrol altına aldın mı o zaman işini kolaylaştırırsın... Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; iki teknik adam yenilmemeyi birinci sıraya koymuş. Maçın ilk yarısında ortaya konan futbol da bunu tasdikler nitelikteydi. Her iki takım da pozisyona girmekten çok, pozisyon vermemeyi düşününce de kısır bir ilk yarı izledik. Futbolcuların istekleri ve iştahları gayet iyi olmasına rağmen taktiksel oyunun içinde kalmaları, tempolu futbolun olmasını engelledi.
TOPSUZ OYUNDAKi ZAAF
Fenerbahçe takımı orta alanda rakibi durdurma adına başarılı oldu, ki Galatasaray, ligimizde rakip kaleye en hızlı giden takım olduğu için bu çok önemliydi. Bunu ilk yarı Fenerbahçe takımı başardı. Zorlandığı nokta Galatasaray takımının orta alanda yaptığı baskı ve zaman zaman topu kaybetmesiydi. Burada da Galatasaray takımı kazanılan toplarda etkisini gösteremedi. Fenerbahçe’nin hâlâ topsuz oyunda pozisyon alma sorunu yaşadığını dün Hasan Ali’nin kırmızı kart gördüğü pozisyonda bir kere daha gördük. Bu sorunu bir türlü çözemiyorlar.
KIRMIZI KART KARARI DOĞRU
HASAN Ali’ye gösterilen kırmızı kart, doğru karardı. Ali Palabıyık sarı kartı, ‘topa hakim değil’ diye verdi ama VAR’a baktığında müdahale olmazsa Diagne’nin topu çok rahat alacağını görünce kırmızı karta başvurdu. Bu, maçın kırılma anıdır. Bu tarz maçlarda 10 kişi kalmak kolay değildir. Hem efor gerektirir hem de motivasyon.
G.SARAY BASKI KURDU AMA KAZANAMADI
G.SARAY ilk 10 dakika baskıyı kurup oyunu kontrol altına aldı ve rakip kaleye etkili gelmeye başladı. Fakat bu baskıyı kıran bir F.Bahçe gördük. Hatta rakibinin üzerine gidip pozisyonlara da girdiler. Ersun Hoca takımını oyunda tutmak için orta alana gerekli zamanda müdahale yaptı. Skrtel’in sakatlığından dolayı 9 kişi olduğu anda soldan gelen bir ortada Moses’ın üzerinden Onyekuru golü attı. Bu gol G.Saray’ın oyunda hakimiyet kurmasını garantiledi. Eksik kaldığında en büyük sorun gol yemektir. Moralman çökersin. Bir de gol bulmak zorundaysan, her dakika işin zor demektir. F.Bahçe yediği gole erken cevap verdi. Bu gol bütün dengeleri değiştirdi. G.Saray, yorulan F.Bahçe karşısında istediği baskıyı kurdu ama golü bulamadı. Cumartesi günü Ülker Stadı’nda rahmetli Can Ağabey’in kızının futbolculardan bir isteği olmuş, Volkan da bu isteğin gerçekleşmesi İçin her şeyi yapacaklarını söylemişti. Dün akşam eksik kalmalarına rağmen bu sözlerinde duran bir futbolcular topluluğu vardı.
Maçın adamı: Eljif.
İlker Yasin: Kaybeden Galatasaray
İKİ takımın da kazanmak için her şeyi yapacağı bir maçtı ama F.Bahçe de G.Saray da bu hedefe odaklı futbol oynamamak için adeta anlaşmış, plan yapmış gibiydiler. Hadi, G.Saray kontrollü oyunla F.Bahçe’ye gol şansı vermeyerek son 30 dakika maçı riske etmeyi düşündü. Peki, Ersun Yanal’ın planları neydi? 4-1-4-1 formatı içinde Eljif Elmas’a kilit rol vererek hem rakip defansın arkasına hem de kendi savunmasına koşular yapmasına imkan tanıyan bir düzendi. Ama Tolgay kendi kimliğinden uzakta bir futbol oynadı. Dirar-Moses bindirmeleri etkisiz kalırken Hasan Ali’nin önünde Valbuena içeri kat ederek F.Bahçe’nin gole en yakın ismi oldu. Pas oyunu oynayan ama rakip ceza sahasında şut atamayan F.Bahçe’de Soldado hiçbir varlık gösteremedi, Eljif’in attığı goldeki vücut hareketi dışında...
Luyindama ve Marcao gibi iki anlaşan, pas yapan iki stoperin yokluğunda sadece Soldado değil, F.Bahçe teknik ekibi de formül bulmakta zorlandı. Adeta kalecilerin yere yatmadığı bir ilk yarıydı. Devrenin sonlarında Hasan Ali’ye gösterilen sarı kartın VAR’a danışılmasıyla kırmızıya dönmesi bence yanlıştı. Harun ve Skrtel bariz gol şansını bertaraf etmişti. Verdiği sarı kartı VAR hakemi önerisiyle kırmızıya çeviren Ali Palabıyık iki VAR kararında da yok hükmündeydi.
10 kişi kalan F.Bahçe önünde Terim Diagne’nin arkasına Belhanda’nın yerine Emre Akbaba hamlesiyle başladı ikinci yarıya. 54. dakikada Mariano ile de gole çok yaklaştı. 60’ta Tolgay’ın yerine Jailson hamlesi doğruydu. G.Saray’ın gole yönelik hamlelerinde 62. dakikada Linnes’in vuruşunda kaleci Harun sahneye çıktı. ‘Geliyorum’ diyen G.Saray golü 66’da geldi. Donk cesurca ileri çıktı, pasında Feghouli’nin ortasında Onyekuru gibi kısa bir adam kafayla golü attı.
Maçın adamı: Feghouli