Güncelleme Tarihi:
Fenerbahçe geçen hafta olduğu gibi Trabzon önünde de soyunma odasına başka bir takım olarak girdi, bambaşka bir takım olarak çıktı. Göztepe maçında soyunma odasında mantalite değişmişti, dün oyuncu değişti, taktik değişti, oyun değişti. Dünkü veriler ışığında Erol Bulut’un sanki 4-2-3-1 ısrarından vazgeçip, oyunu daha fazla merkezden oynamaya çalışması lazım.
Fenerbahçe geçen hafta olduğu gibi Trabzon önünde de soyunma odasına başka bir takım olarak girdi, bambaşka bir takım olarak çıktı. Göztepe maçında soyunma odasında mantalite değişmişti, dün oyuncu değişti, taktik değişti, oyun değişti. Dünkü veriler ışığında Erol Bulut’un sanki 4-2-3-1 ısrarından vazgeçip, oyunu daha fazla merkezden oynamaya çalışması lazım.
Fenerbahçe dün maça 4-2-3-1 başladı, ilk devre boyunca yine net bir tıkanıklık vardı sistemde. Topun daha fazla oynandığı merkezde Trabzonlular kalabalık, Fenerbahçeliler eksiktiler adeta. Zaten ilk 45 dakika sonunda ikili mücadele istatistiğinde Trabzon’un yüzde 57 üstün olması da sürpriz değil.
Erol Bulut kötü oynanan ilk devrenin ardından Sosa’yı çıkardı, Ozan’ı sekiz, Pelkas’ı on numaraya kaydırdı. Bu taktik değişiklikle Fenerbahçe’nin tıkanan yolları açıldı adeta. Bence Erol Bulut’un ligin geri kalanında da bu maçtan elde ettiği verilerden faydalanması gerek:
1- İlk devre ileri uçta Samatta yapayalnızdı. İkinci devre en uçtaki Cisse’nin yanında Pelkas’ı gördük sürekli. Sarı lacivertlilerde on numara oynayan adamın muhakkak ikinci santrfor koşuları yapması gerek.
2- İlk devre 10 numara rolünde oynayan Ozan, biraz geriye, sekiz numaraya geçtikten sonra daha verimliydi. Ozan’ın alametifarikası ikinci-üçüncü bölge arası yaptığı driplingler. Ve bunu on numara rolündeyken yapamıyor.
3- Maçın başlangıcındaki Valencia-Pelkas kanatları her zamanki gibi verimsizdi. Pelkas on numaraya geçince süper bir topuk pasıyla ikinci golü yarattı. Valencia da merkeze yaklaşınca skor yaptı. İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor. Erol Bulut’un elinde 5 tane santrfor oynayabilecek adam var: Samatta, Cisse, Ademi, Valencia ve Thiam... Artık bir şekilde çift santrforlu düzene geçme zamanı gelmedi mi? Dün maçın ikinci yarısında Samatta sola geçti; kağıt üzerinde 4-2-3-1 sürdü. Ancak uygulamada Pelkas’ın ceza alanına sürekli girişiyle 4-4-2 gibi oldu Fenerbahçe.
Fenerbahçe’nin Karagümrük sınavında Tisserand sağ, Lemos sol stoperdi. Geçtiğimiz hafta Göztepe önünde Serdar Aziz sağ, Tisserand soldaydı. Dün (aynen Karagümrük maçında olduğu gibi) Tisserand sağda olur diye düşünmüştüm, yanıldım. Bu kez de Lemos sağdaydı. Orada bir kararsızlık var galiba stoperler arasında.Bir de dün Tisserand’ın gerek 22’de Afobe’nin golünde, gerek 45’te Luiz Gustavo’nun sarı kart görmesine neden olan Abdülkadir Ömür pozisyonunda çok fazla geri kaçtığını gözlemledim. Evet elbette orada Tisserand’dan aceleyle sarsak bir müdahale beklemezsiniz ama pozisyonu sonuna kadar da seyretmesi enteresan.
Trabzonspor’un ciddi bir yeniden yapılanma sancısı yaşadığı ortada. Takımın beyni Sosa, ligin en değerli oyuncusu Sörloth ve golcü bek Novak’ın yerlerini doldurmak kolay değil. Pereira-Novak sadece iki bek değil, oyun ritmini de belirleyen adamlardı. Her ikisinin korner gibi taçlar atabiliyor olması bile çok önemli fark yaratıyordu Trabzonspor için. Pereira sezona sakat girdi, ritmini bulamadı. Dün de kulübedeydi zaten.
Trabzonspor'un ligde yalnızca 1 galibiyette kaldığı için kötü bir hafta geçireceğini tahmin edebiliyorum. Ancak Trabzonspor yönetiminin şunun farkında olması gerek: Bordo mavililer kaybettikleri oyuncuların yerlerini dolduramadılar. Başakşehir önünde Nwakaeme’siz, dün de Parmak-Ekuban’sız kolu kanadı kırıktı Eddie Newton’ın. Yeterli kadro derinliğiniz olmayınca 2-3 kritik eksik çok büyük boşluk yaratabiliyor takımda.
Hücum oyuncularına savunma yaptırabilirsiniz ama defans oyuncularına yetenek yüklemesi yaparak onları hücumcu ya da golcü yapma şansınız yok. Erol Bulut 1-0 geride girdiği ve en az iki gole ihtiyaç duyduğu ikinci yarıda bu mantığı düşünerek hamle yaptı ve maçın kaderini değiştirdi. Sosa-Cisse değişikliği sonrası Fenerbahçe ön alanda Pelkas-Valencia-Samatta ve Cisse dörtlüsü ile yer alırken, bu oyuncuların üçü santrfor bölgesinde de oynayan golcü futbolculardı. Kornerden gelen beraberlik golü sürpriz değildi. Özellikle ilk devrede orta saha ile hücum arasındaki eksik olan bağlantının Pelkas ile merkezde sağlanması ile beraber Fenerbahçe rüzgarı esti sahada. Pelkas’ın topukla Cisse’yi görüp Valencia’nın bitirdiği ikinci gol Fenerbahçe’yi öne geçirirken Trabzonspor’u da sindirdi.
Oysa maçın ilk devresinde Sosa’ya baskı uygulayıp Fenerbahçe’nin hatlar arası bağlantısını koparan Trabzonspor iyi kontralar gerçekleştirerek maçta etkili olan taraftı. Kaleci Uğurcan Çakır’ın hızlı oyunu ve isabetli uzun pasları dahi önemli bir tehdit oluşturmuştu Fenerbahçe’nin baskısına. Yine onun uzun topunda şans eseri önüne düşen topu Benik afobe’nin müdahalelere rağmen yıkılmayarak içeri dalıp attığı müthiş gol de her şeyi bordomavililer için mükemmel hale getirmişti. Erol Bulut’un hamlesi ise her şeyi değiştirdi. Pelkas on numarada bağlantı kurarken hem sağı hem solu tehdit dolu olan hücum gücü maçta üstünlüğü getirdi.
Fenerbahçe’nin attığı 7 golün 5’inin duran toptan olduğu ve bunların üçünün korner golü olduğu bir ortamda Eddie Newton’ın maça nasıl hazırlık yaptığını da sorgulamak gerekir. Böylesine etkili bir duran top kullanımı olan takıma karşı 2 korner golü yemek için rakibin attığı gollerin dahi analizinin yapılmamış olması gerekir. Fenerbahçe’nin üçüncü golü sadece farkı açmadı aynı zamanda Eddie Newton’ın maç hazırlığını da gözler önüne serdi. Bir şans ya da yetenek golüyle öne geçebilirsiniz ama maçı teknik adamların hazırlığı ve hamleleri bitirir.
"İki farklı oyun izledik. İlk yarı Trabzonspor, ikinci yarı Fenerbahçe oyunu eline aldı. Jose Sosa konusunda yorum yapacak olursak, bazen oyuncular duygusal olarak etkilenebilir. Sosa'nın da gününde olmadığı bir akşamdı. Çok kolay değildi Sosa'yı oyundan çıkarmak. Erol Hoca'nın artı hanesine yazar. Oyunu da kaybetmişken, Sosa'yı çıkarmak kolay değil. Bir saha içi patronunu kenara alıp, hayalin peşinden gitmek kolay değil. Devrede neşteri vurmak hanesine yazılacak artılardan. Oyunu da ele aldı. Fenerbahçe maça baskılı başlar dedik ama öyle olmadı. Bizim ülkemizde pres, baskı, ön saha baskısı, rakibi kendi sahasına yıkmak gibi şeyler altı boş ve altı doldurulası ifadeler. Her zaman sağlık görüntü vermiyor. Fenerbahçe ilk yarı ön saha baskısı yapmak istedi ama bir oyuncu geç kalınca, takım halinde yapamayınca Trabzonspor orta sahadan çıkar. Fenerbahçe 60-70 metre koştu, defans arkası boş kaldı. Fenerbahçe geri koşmak zorunda kaldı. Tırnak içinde söylüyorum, bu kadar patronun hakim olduğu takımda, bu kadar üst düzey oyuncunun olduğu takımda, kim olursa olsun zorlanırsın."
İlk yarı çok iyi bir Trabzonspor, kötü Fenerbahçe vardı sahada… İkinci yarıda ise çok çok iyi bir Fenerbahçe, kötü bir Trabzonspor... Peki bunun sebebi ne? Çok basit; Kadro genişliği. Fenerbahçe yedek kulübesi ile Trabzonspor yedek kulübesi arasında büyük fark var. Eğer bütün futbolcuları iyi hazırlar ve adaletli davranırsan otomatik olarak başarı gelir. İlk yarı Trabzonspor Nwakaeme ile Abdülkadir Ömür'ü orta sahaya çekti, ileride tek forvet… Hücuma çıkarken toplara vurmadan, pas yaparak çıktılar ve etkili oldular. Fenerbahçe de bu bölümde fazla bir varlık gösteremedi. Gösteremediği gibi enerjisini de herhalde sakladı. İlk 45 dakikada Trabzonspor fazla efor sarf etti. İkinci yarıda Sosa'nın çıkıp, Fenerbahçe'nin orta sahada daha etkili olması işin rengini değiştirdi. Şu bir gerçek... Fenerbahçe takımında Gustavo tam bir profesyonel. Aldığı parayı sonuna kadar hak ediyor. Her şeyi ile ama her şeyi ile takım için oynuyor. Ve arkadaşlarını ateşliyor. Yani onun için şöyle demek lazım; sonuna kadar Gustavo! Bu arada Ozan Tufan'ın da fizik olarak iyi durumda olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Fenerbahçe stadının zemini güzel. Ligdeki diğer statlara göre iyi bakmışlar. Sarı-lacivertlilerde takım da yavaş yavaş oturuyor. Maçın geneline baktığımızda tamam, ilk yarıda Trabzonspor iyi oynadı, ilk yarıyı önde bitirmeyi hak etti ama maç 90 dakika. Fenerbahçe, dün akşam galibiyeti sonuna kadar hak etti. Çünkü maçlar 45 dakikada bitmiyor!
Türkiye'de bir şeyi çözemiyorum. Caner korner atıyor, Gökhan Gönül ön direkte kaldırıyor ve sonunda bu gol oluyor. Saymadım ama tahmin ediyorum ama çok yüksek bir rakam çıkar. Önce Fenerbahçe'de yaptılar, sonra Beşiktaş'ta yaptılar, şimdi bir daha Fenerbahçe'de yapmaya devam ediyorlar. Yani Süper Lig'de oynayan bir takım bu golü yiyorsa fazla söz söylemeye gerek yok, gerisi teferruat olur. Caner ile Gökhan varsa, korner oluyorsa ve buna önlem alamıyorsan burada bir zeka sorunu veya otorite boşluğu veya laubalilik var demektir. Artık siz nereye çekerseniz çekin… Maçın içinde birkaç tane enteresan pozisyon oldu. Top taca çıktı, taca çıkarken Fenerbahçeli oyuncu faul yaptı, ama tacı Fenerbahçeli oyuncu attı. Sonra top kornere çıktı, sonra kornerden gol oldu! Bunu konuşanlar var ama bu biraz uzun bir hikaye. Faul olur, devamında gol olursa varım. Ama bu kadar uzun hikayede yokum! Bunu da tartışırsan 'Yok artık' derler.
İlk yarı şokla bitti Fenerbahçe adına... Başta Sosa olmak üzere diplere düşen kişisel performansların yanı sıra, "çatır çatır" direnen ve ne yapacağını iyi bilen Trabzonspor vardı. Favori olarak başladığı maçta, yenik durama düşüp "çare" aramaya başlamak zorundaydılar. Çünkü oyun olarak denge bile sağlayamadıkları gibi, ekstra işler yapması gerekenler, (Ozan, Pelkas, Samatta) saklambaç tadındaydı. Newton, Baker ile defansının önünü kapattı. İkinci topların da sahibi Trabzonspor olunca, ikinci yarının kod adı "muamma" oldu. Erol Bulut Cisse'yi oyuna atmakta veya Sosa'yı kementlemede çok tereddüt etmedi. Kendi taraftarından "linç" yemeye başlayan oyun liderini hemen korumaya aldı. Kurtarıcı "kornerler" 51'de imdada yetişti. Newton, Edgar'ı ön direği savunmaya göndererek bu hamleye önlemini almıştı. Ama üçüncü golde de "yetersizlik" vardı. Ters giden işleri düzeltmek adına, silahlarını her an devreye sokup, skoru başkalaştıran bir takım artık Fenerbahçe. İkinci gol öncesinde Tisserand'ın yaptığı penetre, Valencia'yı koridora sokması bile, sorumluluk aldıklarında tüm eksikleri giderebileceklerini gösteriyor. Erol Bulut, işler kötü giderken hamlelerini yaptı. Sonuç da aldı. Ama maçın Fenerbahçe adına bir numarası Valencia'ydı. Hem Nwakame'nin peşine düşüp sağ koridoru savunması hem de bire birlerdeki etkinliği ve kırılma golüyle maçın yönünü değiştirdi. Trabzonspor bu oyun ile lige geri döndü. Kaybetseler bile ilk kez neler yapabileceklerini gördükleri bir maç oynadılar. Taktik ve mücadele ederek doğrularla oynadılar ve fizik güç olarak 60'tan sonra tempolarını kaybettiler.
Dün gece birinci ve ikinci yarısı siyahlabeyazın farklı olduğu gibi bir maç izledik... Mükemmel oynayan, rakibe top göstermemeye çalışan üstelik öne de geçen Trabzonspor, ikinci yarıda yediği amatörce goller yüzünden maçı kaybetti. Aslında maçta ilk 10 dakika Fenerbahçe'nin baskısı vardı ama bu dakikadan sonra devre sonuna kadar tüm kontrol Trabzonspor'a geçti. Abdülkadir olsun, Nwakaeme olsun rakip orta sahada cirit attılar. Fenerbahçe'nin bocaladığı bu dakikalarda Lemos ile Sosa'nın çarpışması sonucu top Afobe'nin önüne düştü, Gökhan indirebilirdi indirmedi, o da direk dibine çok iyi vurdu. Devre bittiğinde Fenerbahçelilerde büyük bir karamsarlık varken ikinci yarının ilk 10 dakikasında her şey değişti. Bir kornerde Trabzonspor golü yedi. Hemen ardından da bir top kaybı neticesi Pelkas'ın müthiş topuyla önce Cisse'nin pası ardından da Valencia'nın güzel vuruşu ile Fenerbahçe öne geçti. Mükemmel oynayan Trabzonspor ikinci yarının ilk 10 dakikasında şoka girdi. Hemen ardından da Fenerbahçe yine duran toptan üçüncü golü bulduğunda zaten maç bitmişti. Sonuçta Fenerbahçe, ilk yarısı çok kötü, rakibi Trabzonspor'un çok iyi oynadığı bir maçı çevirmesini bildi. Çok mu iyi oynadılar, hayır... Ama duran toplar ve bazı kaliteli ayaklar, özellikle kanat beklerinin dinamizmi Fenerbahçe'yi bu ligde ağır favori haline getirmiş. Maç öncesi herkes 'hakem konuşulacak' diyordu ama Cüneyt Çakır, dünyanın en iyilerinden biri ve kağıt üzerinde zor görünen bu maçı mükemmele yakın yönetmesini bildi.