Güncelleme Tarihi:
Beşiktaş'ın deplasmanda Fenerbahçe'yi 4-3 mağlup ettiği tarihi derbinin ardından herkes bu sözleri konuşuyor. İşte detaylar...
Erol Bulut’un bu maça çıkarken cebinde iki farklı oyun seçeneği vardı: Biri, sezonun ilk iki ayında kullandıkları, daha çok Gökhan-Caner üzerinden kurulan kenar hücumu odaklı oyun. Ceza alanına Gökhan’ın yerden, Caner’in havadan paslarıyla gol arama planı. Ancak Konya maçında İsmail Kartal’ın talebeleri bu seçeneği fonksiyonsuzlaştırdı ve Gençlerbirliği önünde bambaşka bir futbol oynadı Fenerbahçe. Gökhan-Caner’siz, kenar ortasız, merkezden kısa paslarla ve verkaçlarla kurulan bir oyun. Erol Bulut dün ilk 45’te ikinci oyunu tercih etti; Caner’i kenarda oturttu, Gökhan’ın da hücuma minimumda katıldığı bir ilk yarı oynadılar Beşiktaş’a karşı. Amaç aynen Gençlerbirliği’ne karşı olduğu gibi merkezdeki çok sayıdaki kaliteli oyuncuyla yüksek isabet yakalamak, kısa paslar ve verkaçlarla sonuca gitmekti. Ancak dün ilk 45’te iki sebeple başaramadılar bunu.
1- G.Birliği’nin yumuşak orta sahası Fenerbahçe’ye çok rahat pas yaptırmıştı ama Atiba-Josef o ikramı yapmadılar sarı-lacivertlilere. Mensah’ın da dinamik katılımıyla orta sahada çok hareketli bir Beşiktaş izledik. Çok pas arası yaptılar ve Fenerbahçe’nin A planını suya düşürdüler. 2- F.Bahçe’nin orta sahada istediği pas trafiğini yakalayamamasında Cisse’nin cılız oyununun da rolü var. Dün bir gol attı ama onun dışında bir santrfordan bekleyebileceğiniz hemen hiçbir şeyi yapamadı Cisse. Top tutamadı. Kuvvetsiz ve hareketsizdi. Cisse, Fenerbahçe oyununda ne kadar figüratif kaldıysa, Aboubakar Beşiktaş oyununda o kadar başroldeydi dün. Onun bölgesine atılan her topu kazandı, Lemos’la da eşleşse, Tisserand’la da eşleşse hep ayakta kalan oydu. İlk golde Lemos’a attığı çalımla ona psikolojik üstünlük kurdu. 15’te de Tisserand’a sarı kart gösterterek kalan 75’te tedirgin oynamasına neden oldu. Zaten Beşiktaş, Aboubakar’ı 10 milyonluk satış opsiyonunu kullanıp alamadığında üzülmüştüm. Gittiğinde bir sezon Portekiz’in de tozunu attı ama onu durduran şey sakatlıklar oldu. Sağlıklı bir Aboubakar, bu ligin de üzerinde bir oyuncu.
Dün Fenerbahçe’nin ilk devrede Beşiktaş’a karşı orta sahayı bu denli kaybetmesinde rol oynayan bir diğer faktör de, Erol Bulut’un Ozan’ı yine on numara gibi kullanmasıydı. Erol Bulut, Ozan’ı Galatasaray önünde orada kullanıp Marcao’ya baskı yaptırmış; kısmen de başarı sağlamıştı. Ozan, Marcao’ya oyun kurdurmayınca, Galatasaray aksamıştı birinci-ikinci bölge geçişinde. Ancak o plan nedense kalıcı oldu, Erol Bulut dün de Ozan’ı anlamsızca Montero’nun üzerine oynattı. Bu strateji ne Beşiktaş’ın oyun kurulumunu engelleyebildi, ne de Ozan’a yaradı. Ozan gereksiz deparlarla yoruldu, fonksiyonsuz ve anlamsız koşular sebebiyle ona ihtiyaç olan esas yerde, yani birinci-ikinci bölge geçişinde yoktu. Ozan’ın ikinci santrfor gibi sırtı dönük oynadığı ilk 45 dakika hem milli futbolcu için, hem de bir eksik gibi kalan Fenerbahçe orta sahası için kabusa dönüştü. Ozan için kayıp bir 45 dakikaydı bu.
Erol Bulut ve ekibi, ilk yarıdaki aksaklıkları kısmen gördüler; hareketsiz Cisse’yi kenara alıp Ademi’yi soktular. Ademi’nin de ikinci golde hava topu üstünlüğünün avantajını yaşadılar zaten. Sosa/Mert değişikliği de Ozan’ı orijinal yerine, sekiz numara pozisyonuna kaydırdı. Ozan’ın ikinci yarıda, ilk devreye göre daha etkili oynamasında da rolü var bu değişikliğin. Ancak Fenerbahçe’nin taktiksel olarak doğruları bulması ve Larin’in atılması bile Beşiktaş’ı durduramadı, zira hafta içini belli ki siyah-beyazlılar çok daha iyi geçirmiş. Dün forma giyen toplam 31 futbolcunun bireysel performanslarına baktığınızda, hep daha hazır ve diri gözükenlerin Beşiktaşlılar olduğu hissediliyor.
1- Beşiktaş’ın ikinci golünde Fenerbahçeliler’in hareketsizliği çok enteresan mesela. Akılları Cisse’nin pozisyonunda kalıyor ama kaleye daha 60 metre mesafe var. Posizyonu tekrar seyretme şansınız varsa lütfen izleyin, Beşiktaş pas yaparken tüm Fenerbahçeliler hipnoz olmuşçasına hareketsiz duruyorlar. Tek hareket eden Gustavo. 2- G.Birliği maçı 5-1 bitmiş olmasına rağmen, o yazıda da dile getirmiştim: Sarı-lacivertliler hücumda top kaybettiklerinde 5+5 şeklinde ortadan ikiye bölünüyorlar. O yüzden de dün belli ki hücumda top yitirdiklerinde faul komutu almışlardı Bulut’tan. Tisserand, Pelkas ve M.Hakan bu şekilde sarı kart gördüler. Oysa Beşiktaşlılar uzun süre 10 kişi oynamalarına rağmen geri dönüşlerde de arzululardı.
3- Rıdvan isabetli taçlarıyla fark yarattı mesela. 10 kişi kalmış Beşiktaş’ın bir stoper, bir de sol bekle iki gol daha atması bir başka önemli detay. Ghezzal, Türkiye’ye geldiğinden beri en iyi oyununu oynadı dün. Sıkışık pozisyonlarda topuk pasları, bacak araları müthişti. Mensah, ilk devrede çok çalıştı; Larin atılınca sol açığa geçti ve orada da hemen hemen hiç kaybetmedi pozisyonunu. Fenerbahçeliler’in bireysel performanslar anlamında bolca soru işareti yarattığı gecede Beşiktaşlılar’ın gerçekçi oyunu, bence Sergen Yalçın’ın takımını müsabakaya çok iyi hazırladığının bir başka kanıtı.
Derbide ilk 45 dakikadan 3 gol çıkması iki takım için de bir nimet idi. Beşiktaş, Aboubakar ve Ghezzal’ın bireysel becerileriyle iki gol bulurken Lemos’un 2 golde de hatası vardı. Fenerbahçe ilk 5 dakika dışında Beşiktaş’ı hiç rahatsız etmedi. Baskı yapmadı, yapamadı. Dinamizm ve tempodan uzak Fenerbahçe, Beşiktaş’ın zaaflarla dolu savunmasını zorlayamadı. Bunda atletizmden uzak 3 oyuncunun hücum hattında oynamasının da etkisi vardı. Gerek Perotti, gerekse de Pelkas ve Cisse savunmanın arkasına geçecek oyuncular değil. Fenerbahçe bu oyunuyla golü ya duran toptan ya da bireysel hatalardan bulabilirdi. Nitekim kornerden buldu.
Akan oyunda pozisyon üretmekte zorlanan Fenerbahçe, ikinci yarıda da aynı sorunu yaşamaya devam etti. Erol Bulut ikinci yarıya Cisse’nin yerine Ademi’yi; Sosa’nın yerine de Mert Hakan’ı oyuna aldı. Beşiktaş’ın 50’de Larin’in atılmasıyla 10 kişi kalmasından sonra Necip ile farkı yeniden 2’ye çıkartması siyah beyazlı takımın güçlü bir şekilde oyuna tutunmasını sağladı. 1 kişi eksik rakibi karşısında kenar ortalarıyla pozisyon arayan Fenerbahçe, bir karambol sonrasında maçı 3-2’ye getirdi.
İlginç olan, sarı lacivertli ekip 10 kişi oynayan Beşiktaş karşısında hiçbir şekilde üstünlük kuramamış olması. Bulut bu derbide neden Lemos’u tercih ettiğini sorgulamalı. Ayrıca Ademi ve Thiam bu seviyenin oyuncuları değil. F.Bahçe’nin stoperleri de vasat. Sosa da yokları oynayınca da daha istekli ve kararlı olan Beşiktaş galibiyete uzandı. Siyah beyazlıların tarihi zaferinde Rosier-Montero-Necip 3’lüsü iyi bir futbol sergilediler.“Maçın adamı kimdi?” diye soracak olursanız, Aboubakar’dı. Fenerbahçe’de Ozan Tufan dışında başkaldıran oyuncu yoktu. “Maçın adamı kimdi?” diye soracak olursanız, kesinlikle Aboubakar’dı. Sergen Yalçın, Erol Bulut’u mat etti. Bulut’un Beşiktaş’a karşı 7 maçta 6 mağlubiyet, 1 beraberlik alması da gerçekten dikkat çekici bir istatistik. Uzatmalarla birlikte 55 dakika 10 kişi oynayan Beşiktaş, 7 eksikle gittiği Kadıköy’de epik bir galibiyet alarak ezeli rakibini yıllar sonra mağlup etmeyi başardı. Hakem Tugay Kaan Numanoğlu son derece zayıf bir hakemlik performansı ortaya koydu. Yanlış ve tartışmalı kararları bir sonraki düdüklerini de olumsuz olumsuz etkiledi. MHK böyle bir derbiye FIFA kokartlı hakem atamalıydı.
Acil şifalar versin, Türk futbolunun renkli siması teknik direktör Yılmaz Vural, “Türkiye’ye yabancı teknik direktör gelmesin. Ben Türkçe anlatamıyorum, onlar gelip nasıl anlatacaklar?” demişti, bir zamanlar. O tarihler Türkiye liglerinde yabancı tapon oyuncuların şimdiki gibi cirit attığı yıllar değildi. Futbolda yabancı teknik direktör belki anlatmakta zorlanıyor ama bizim teknik direktörler maalesef yıllardan beri anlamakta zorlanıyor. Erol Bulut bu maçın Caner ve Serdar Aziz için ne denli önemli olduğunu, Novak ve Lemos’tan kat be kat fazlasıyla motive olacaklarını nasıl anlamaz, onları yedekler sırasında oturtur. Sergen Yalçın maçın akışı içerisinde Fenerbahçe’nin gole en yakın ve tehlikeli adamının Ozan Tufan olduğunu nasıl anlamaz? Onun tedbirini orta alanda çıkış noktalarında nasıl alamaz? Bunu da anlamış değilim.
Beşiktaş 3-1 öne geçtiği maçı son dakikalarda riske atacak bir sonuca getiriyorsa Sergen Hoca bunu anlayacak mı, anlatacak mı? Fenerbahçe’de Sosa, Perotti ve Cisse zaten 15 dakikalık oyuncu. Dün onlara Gustavo da katılınca bütün takım adeta Ozan’a kaldı. Pelkas’ı soruyorsanız, soğuk havada ısınmayan eski motorlar gibi. Beşiktaş oyun yapısı itibarıyla geniş sahayı sever, Aboubakar’ı var. Kenarlarda iki bek Rosier ve Rıdvan sürekli atağa katılıyor. Josef De Souza her deliğe yama. Atiba ve Mensah sahada olmayan Fenerbahçe orta sahası içinde kendi oyunlarını oynadılar. Maçın başında Larin’in pasında ve 20’nci dakikada Ghezzal’ın ortasında eski günlerin bitirici Aboubakar’ı vardı. Sosa’nın topu ayağına aldığı nadir anlardan birinde, kullandığı kornerde Cisse skoru 2-1’e getirdi. Mert Hakan, Caner ve Ademi’nin ikinci yarı oyuna katılması Fenerbahçe’ye hiçbir katkı sağlamadı. Larin’in kırmızı kartıyla 10 kişi kalan Beşiktaş Necip’in kafa golüyle skoru 3-1’e getirdiği anda bile Sergen Hoca skordan emin bir görüntü vermiyordu. Kadıköy’de 10 kişi oynamak kolay değildi. Welinton ve N’Sakala’nın oyuna katılması da Beşiktaş’ta farklı bir direnç yarattı. Riskleri alan Fenerbahçe Ozan’la ikinci golü bulurken, siyah beyazlıların ceza sahasında 3 Beşiktaşlı, 5 Fenerbahçeli vardı. Uzatma dakikalarındaki o pozisyona penaltı veriliyorsa bu ligde konuşulacak fazla bir şey yok. Hakem, maçın kaderinden tutun, futbolcuların kaderine ve Sergen Hoca’nın kariyerine dek her şeyi etkiledi. Bu hakem belki kuralları iyi biliyor ama futbolu bilmiyor. Çok kötü bir Fenerbahçe, çok kötü bir hakem ve iki gole imza atan Beşiktaş’ta Aboubakar ile Fenerbahçe’de Ozan Tufan. Geri alıyorum; bu Fenerbahçe şampiyonluğun en güçlü adayı değildir. Yazımın başında da belirttiğim Yılmaz Vural’ın söylemiş olduğu teknik direktör sıkıntısı, yerlide de var. Anlatamayacaklarından daha önemlisi, anlamadıklarını anlamalarıdır.
Fenerbahçe'nin sezon başında kurduğu geniş kadro, oynadığı ilk maçlar, Beşiktaş'ın zorlukları, milli aralar nedeniyle bir hafta oynanan bir hafta oynanmayan maçlar... Çok şeyler oldu. F.Bahçe için hep iyi şeyler yazdık ama nereye kadar? F.Bahçe-Konya maçına kadar... Bu maçta Fenerbahçe'nin maskesi düştü. 'Fenerbahçe'ye karşı nasıl oynanmalı' dersini futbol kamuoyuna verdi. Sonra geldik Beşiktaş-Başakşehir maçına. Burada da Beşiktaş, ağır favori Başakşehir'e ilk 45 dakika öyle bir oynadı ki 'Müthiş'. İkinci yarı Beşiktaş'ın temposu düştü, maçı zar zor kazandı. Bu iki maçı izledikten sonra dünkü maçtan önce, 'şu olur deme' şansım kalmadı. Nitekim ilk yarı aynı Konyaspor gibi Beşiktaş da ayağa oynayarak müthiş futbol sergiledi. Ancak sonra 10 kişi kaldı siyahbeyazlılar. Larin alakasız bir pozisyonda kırmızı kart görerek takımını yalnız bıraktı. Yani cepheden kaçan asker gibiydi. Siyah-beyazlılar pes etmediler. Bayağı da iyi işler yaptılar. Bence 90 dakika boyunca hakem maçı durdurmadan idare etmeye çalıştı. Hatalar da yaptı ama maçın neticesine tesir edecek harekette maalesef yine büyük takım korkusuyla Mert Hakan'ı atamadı. Maçın dönüm noktasıydı. Bir de sarı kart için Beşiktaş hücumunu kesti, avantajı oynatmalıydı, sonra gereğini yapmalıydı. Bu dakikadan sonra zaten futbolcular senin korktuğunu anlayınca sahada gerildi. Kenarda da hocalar gerildi. Bu maçın özeti şu: "Eğer Beşiktaş bu Fenerbahçe'yi Kadıköy'de 11'e 11, 4-3 yenseydi çok özelliği olmazdı ama 10 kişiyle bu sonucu aldı mı çok şey söylenir; faturası da Erol Bulut'a çıkar. Cisse'yi kenara almak acemi bir hoca işidir. Çok geniş kadro dedik. Ama bu kadroyu kullanmak için tecrübeli bir adam lazım dedik. Erol, Alanya'da iyi işler yaptı ama geniş kadro çok teknik adam için ateşten gömlektir. Çok net gözüküyor Fenerbahçe'de bazı oyuncular oynanan oyundan ve mücadeleden rahatsız. Birkaç maç daha böyle giderse su yüzüne çıkar. Sorumlusu Erol Bulut'tur. Dün gece Beşiktaş anasının ak sütü gibi 3 puanı çatır çatır mücadele ederek kazandı.
Dün gece hem çok çirkin hem de şaşırtıcı şeyler yaşadık. Şampiyonluğun en büyük favorisi F.Bahçe rakip 10 kişiyken Beşiktaş'tan iki gol yedi. İlk devre çok kötü oynayan bir F.Bahçe, istediğini de rahatlıkta yapan bir Beşiktaş vardı. Beşiktaş dikine çok iyi oynadı ve bunlardan birinde de Aboubakar ile çok güzel bir gol buldu. Aslında Lemos'un ağırlığı, yerleşim hatası ve Aboubakar'ın vuruş tekniği, kalitesi birleşince Beşiktaş öne geçti. Ardından da F.Bahçe kötü oynarken, Beşiktaş ikinci golü buldu. Tam devre böyle bitecek diyorduk ki duran topta pek tabii ki direk dibinde kalıp ofsaytı bozan Rıdvan'ın da hatası eklenince Cisse ile umutlandı. İkinci yarı ise F.Bahçe'nin umutları Larin'in atılmasıyla daha da arttı. Aslında o dakikadan sonra kime sorarsanız sorun Beşiktaş'ın kazanması çok zor görünürken sahneye emektar Necip çıktı. Arka direkte kafayla 10 kişi oynayan Beşiktaş'ın üçüncü golünü attı. Bu dakikadan sonra F.Bahçe inanılmaz bir baskı kurdu. Pozisyonlar arka arkaya geldi ve ikinci golü buldular. Hâlâ F.Bahçe'nin bu baskısıyla puan alma ihtimali varken bu sefer sahneye N'Koudou çıktı. 60 metre top götürdü, uzak direkte N'Sakala'ya harika bir pas attı ve Beşiktaş işi bitirdi. Son saniyedeki F.Bahçe'nin golü de sadece nostaljik olarak hafızalarda kaldı. Serdar Tatlı, uygun bir yerine kına yaksın. Genç hakeme yazık ettiler. Kötü maç yönetti. F.Bahçe'nin yediği ilk golden önce Cisse'nin kafasına ayak kalkıyor, tehlikeli hareket ama gol veriliyor. Mert Hakan'ı ikinci sarıdan atması gerekiyor, atamadı. Yine son saniyede Josef'in Lemos'a yaptığı bir hareket var ki dünyanın her yerinde kırmızı. Vermediği faulleri, kestiği avantajları saymıyorum bile. Yazık ettiler çocuğa yazık!
Hafta içi maçın "falına" bakarken, Fenerbahçe için Trabzonspor maçının tekrarını yaşayacağını söyledim. Korakor geçen ilk yarının ardından 60'dan sonra yeni bir maçın başlayacağını düşünüyordum. Beşiktaş'ın sahayı yüzde 100 ile parselleyen dirençli oyununa karşılık veremedi Fenerbahçe. Top kayıpları, bire birlerdeki başarısızlık ve son karar yanlışlarına, Fenerbahçe defansının "seyirciliği" eklendi. Tribünlerdeki eksikliği de böyle kapadılar. Larin'in kırmızıyı görmesi ile Fenerbahçe için yeni bir şans doğdu ama... Duran topta yediler üçüncü golü. Enerjisini bitiren rakiplerine, yeniden "hayat suyu" ikram ettiler. Mert Hakan ve Kemal Ademi hamlesi ile aslında "Saldırıyoruz" sinyalini vermişlerdi. Sonrasındaki hamleler de geriden gelmeye "itiraz" şeklinde geçti. Perotti'nin olmadığı takımda Novak da anlamsızdı. Erol Bulut sürekli "düzeltmeler" yaparak daha etkili-tehlikeli takımı yapılandırdı. Kapanan rakibe karşı oyun sahasını büyütmek, pası ayağa oynamak, maça aynı zamanda akıl koymak. Ama Beşiktaş'ın eksik kalmasına rağmen alanı çok doğru kullanmasını ve baskıyla sürekli top kazanmasını izlemeye başladık. Sahada doğrular Beşiktaş'ın hanesindeydi. Fazla oyuncu ile oynayan da onlar gibiydi. Hücum yönü Ferdi- Gökhan ikilisine rağmen Caner'in kanadına dönünce pas aksiyonlarının yerini uzun toplar almaya başladı. Kenardan gelenlerin katkısı olmadı. Maçı kazanacak hissi veren Ozan dışında oyuncu da yoktu. Beşiktaş karşılaşmayı hem "derbi ruhunu" taşıyarak hem de bir saniye bile "vazgeçmeyerek" kazandı. Tugay Kaan Numanoğlu tansiyonu yüksek maçı minimum hata ile yönetti. Beşiktaş'ın ikinci golünden önce net bir "tehlikeli hareket" vardı. Devreye VAR hakemi Abdulkadir Bitigen'in girmesi gerekiyordu. Fenerbahçe için sezonun dördüncü VAR operasyonuydu.
Derbi maçları, büyük takımlarda futbolcuların büyük takım forması giymekle, büyük takım oyuncusu olması arasındaki çizgiyi belirler. Birçok oyuncu, büyük takımlarda forma giyebilir ama derbileri kazanan oyuncular her zaman o takımların tarihine geçerler. Yani kariyerlerine farklı imza atarlar. Beşiktaşlı futbolcular, ilk 11'i ve sonradan oynayanlarıyla dün akşam muhteşem bir tarihe imza attılar. Bu başarının amiral gemisi Aboubakar oldu. Fizik gücü, kuvveti ve klasıyla dün akşam attığı iki gol, hem Beşiktaş'ı takım halinde büyük bir inanca taşıdı hem de Fenerbahçe'nin takım güvenini yerle bir etti. Beşiktaş, bu sezon önemli maçları farklı stratejilerle oynuyor. Trabzonspor ve Başakşehir maçlarında bunu gördük. Dün akşam Fenerbahçe karşısında da Sergen hoca, kafasında kurguladığı oyun stratejisini, futbolcuların da katılımıyla çok etkili bir şekilde gerçekleştirdi. İlk yarıda Mensah, Ghezzal, Larin ve Aboubakar ile yapılan çabuk çıkışlar ve kontrataklar Fenerbahçe'nin kimyasını bozarken Beşiktaş'a da birçok pozisyon getirdi. İkinci yarı Beşiktaş eksik kalmasına rağmen takımın kendi içinde olan o muhteşem inanç ve golle gelen güven duygusu müthiş bir mücadele savaşını ortaya çıkardı. Ayakta kalan hep Beşiktaş oldu. Birçok oyuncunun isyanını ve haykırışını gördük dersek yanlış bir cümle kurmamış oluruz. Necip, hem mücadelesi ile hem de kritik dakikalarda attığı golle Beşiktaş'ı zorlu anlarda maçta tutan adam oldu. Savunma bölgesinde Rosier'nin formu da şapka çıkartılacak cinstendi. Aslında bütün Beşiktaşlı oyuncular son golü yapan N'Sakala da dahil olmak üzere Atiba, Mensah, Rıdvan, Utku, Josef, Montero için de ayrı ayrı daha geniş övgü cümleleri yazmak istesek de yerimiz ancak bu kadara müsaade ediyor. Dün akşam eksik kalmasına rağmen harika bir başarı öyküsü yazan tüm oyuncuların Beşiktaş tarihinde yerini aldıklarını belirterek alkışlarla yazımızı bitirelim.
F.Bahçe maça daha ilk dakikada pozisyonla başladı, Perotti değerlendiremedi. Kısa süre sonra Aboubakar'ın mükemmel golüyle yenik duruma düştüler. Sonra Beşiktaş skorla birlikte oyun üstünlüğünü de ele aldı. İkinci golü de buldular. Atiba, Mensah, De Souza'nın alışılmış etkili presleri ve devamlılıkları Sosa ve Gustavo ikilisini tesirsiz hale getirdi. Tisserand ile Lemos ise Aboubakar ve Larin karşısında adeta refakatçi gibilerdi. Oyundan tamamen düşen F.Bahçe için işler hiç iç açıcı görülmüyordu. Ama ilk yarı sonlarında sürpriz bir korner golüyle farkı bire indirmek ve ikinci yarı başında da Beşiktaş'ın 10 kişi kalması bir anda her şeyi ters yüz edebilirdi. Ama Fenerbahçe o kadar kötü oynuyor, saha içi organizasyonu o kadar sıkıntılı ki, rakip 10 kişi kandıktan sonra bile rakipten iki gol yiyerek derbide çok önemli 3 puanı kaybettiler. Beşiktaş baştan sona disiplinli, planlı programlıydı. Aboubakar iki güzel gol attı tabii ki, neticeye tesir etti. Herkesin eleştirdiği Necip, her zamanki gibi hırsı ve performansıyla takımın enerji deposuydu. Beşiktaş adına belki sahada görülmeyen bir kahraman vardı, o da De Souza idi.. Erol Bulut, Beşiktaş'ı hiç analiz edememiş. Rakibin presçi üç orta sahasına karşı Gustavo'nun yanına Sosa kesinlikle olmaz. Ozan'dan da 10 numara olmaz. Ancak fizik olarak hazır olmayana Perotti'yi de ilk 11 koymayıp, hamle oyuncusu olarak kullanması gerekiyordu. Rakibe karşı plansız, programsız hazırlanmak ve ilk 11'deki tercihlerindeki yanlışlar bu sonucu doğurdu. Genç bir hakemin ilk defa derbiye atanması başta Sergen Yalçın olmak üzere iki hocanın ve futbolcuların peşin hükümlü davranmasına sebep oldu. Hakemi sürekli baskı altına almak istediler. Hakem, birkaç hata yaptı ama sahada çok cesur durdu. Bu kadar güzel, heyecanlı ve tempolu maç seyretmenin 1 numaralı ismi Tugay Kaan Numanoğlu'dur.
MediaMarkt sponsorluğunda gerçekleşen 'Futbol Keyfi' programında spor spikeri Deniz Satar ve spor editörü Tolga Kuru, Hürriyet.com.tr Instagram hesabının canlı yayınında Beşiktaş'ın Fenerbahçe'yi 4-3 mağlup ettiği maç öncesi doğru tahminlerine devam ettiler. Deniz Satar, derbinin bol gollü geçeceğini ifade ederken, Tolga Kuru ise ikinci yarıda daha fazla gol olacağını savunmuştu...