Türkiye’nin üç büyük hocasına dair net tahlillerin var. Terim, Denizli ve Güneş’i tarif eder misin?
Mustafa Denizli, daha oyuncuya hitap eden, oyuncusunu sevdiğini aşırı hissettiren biri. Şenol Güneş ile birebir çalışamadım. Dünya Kupası’na götürdü ama kadroya giremedim. Burak Yılmaz, Gomez, Fernandao’yu düşününce Şenol Hoca’da bir altın dokunuş var. Onunla çalışmayı çok isterdim. Fatih Terim, bence motivasyonda dünyada tek.
Nasıl bir motivasyon bu, ne yapıyor?
Yedek çıktığımda gerçekten kimse beni motive edemez. Fatih Hoca öyle bir konuşma yapıyordu ki derinin altına değiyordu artık! Adamlıktan giriyor işte, herşeye giriyor. Damara değdiği için, inanılmaz bir motivatördür.
2005 Kadıköy’de İsviçre ile oynadığımız Dünya Kupası play-off rövanş maçını hiç unutmayacağım. Kavgaya dönüşen maç, aşırı hırstan. Bana hırslı diyorlar da Fatih Terim benden de hırslı. Bizi öyle motive etti ki, “Savaşa gidiyoruz. Bu benim kariyerimin son maçı” dedim. Volkan Demirel, Fatih Akyel falan hakemin odasını bastı. Orada onları ben kurtardım. Volkan Demirel ve Fatih Akyel 1 sene ceza yiyecekti. Çünkü hakemin kapısını kırmayı bırak, kapıyı çalmadan içeriye girsen ve hakem kötü niyetliyse sana 1 sene ceza verdirebilir. Onlarsa kapıyı ayakla kapıyı kırdılar. Oyuncularla kavgayı bırak, artık hakeme saldırdılar. Ben de içeri girdim. Hakem bana sarılıp “Please, help me” (Bana yardım et) falan dedi. Frank De Bleeckere, Belçika’dan tanıyor beni. Hakeme bira mira söyledik. Hemen olayları şey yaptım. Hepsini sildiremedik, ama ciddi anlamda rapordan çok şey aldık. Hakem, titriyordu korkudan. Büyük kavgalar olaylar çıktı. Hakem orada linç edilebilirdi.