Kitabında “oyuncular tenisi çok sevmiyor” diye bir ifade var. Bu kanıya nereden vardın?
Aslında bunu kitabımda daha detaylı anlattım. Tenis sadece bir oyun değil bir spor değil içinde birçok unsur vardır. Sporcu olduğunuzda birçok şey de beraberinde geliyor. Küçük yaşta tenise başlıyorsunuz ve hayat beraberinde neler getirir bilemiyorsunuz. Sonuçta herkesin izlediği yol aynı değil. Bir yandan da aşk nefret ilişkisi gelişiyor. Birçok kişiyle de konuştuğumda, küçük yaşta spora başlayanlar ya da eski Grand Slam şampiyonları, aynı şey ortaya çıkıyor. O kadar çok farklı an yaşıyorsunuz ki kortta maç yapıyorsunuz sonra da soyunma odasına gittiğinizde “bu çok zorlu, duygu yüklü bir süreç. Çocuklarımın bunu yaşamasını istemem” diyebiliyor insan. Bir gün büyük bir hayali gerçekleştiriyorsunuz ama öbür gün bunu yapamıyorsunuz. Ve bu durumu binlerce kişinin önünde yaşıyorsunuz. Öyle 25.kortta tek başınıza değilsiniz. Elbette Grand Slam şampiyonluğu yaşamak da bambaşka. Bunu tüm hücrelerinizde hissedebiliyorsunuz. Birçok fedakârlık yapıyorsunuz. Yaşananlar gerçekten hiç kolay değil.