İşte Panathinaikos - Fenerbahçe maçının hikayesi
Güncelleme Tarihi:
THY Avrupa Ligi play-off turu 2. maçında temsilcimiz Fenerbahçe deplasmanda Yunan ekibi Panathinaikos'u 80-75 mağlup etti. İşte maçın hikayesi...
OAKA'da oynanan mücadelede temsilcimiz Fenerbahçe ilk maçta Panathinaikos'u deplasmanda yenerek seride avantaj elde etmişti. 2. maçı da kazanan sarı lacivertliler seride durumu 2-0'a getirdi. (Ahmet ERCANLAR / Emre OKTAY)
OAKA’daki profil ve Olympiakos’un salonundaki profilin farklılığına şaşkınlıkla şahit oldum.
Panathinaikos tam anlamı ile sokak çocuklarının takımı. Onların salonunda her şey serbest. Kazanmak için her yol mübah ama maç bittiğinde son derece elit bir şekilde yenilgiyi kabullenip kenara çekiliyorlar. Oysa kabullenilecek bir şey değildi yaşadıkları. Euroleague tarihinde ilk kez bir takım saha dezavantajına rağmen ilk 2 maçı kazanıyor. Hem bunu basketbolun Avrupa’daki mabedi sayılan OAKA’da yapıyor. Bu kadarını maç öncesi Fenerbahçeliler bile düşünmüyordur. Obradoviç hariç...
BAKMADAN GEÇME!
Panathinakos’un sokak kültürünü salona taşıması başkanları Giannakouplos’tan başlayıp o meşhur gate13 tribünlerine kadar sirayet etmiş. Maç devam ederken elinde sigarası ile Giannakoupulos hakemin arkadan omuzuna dokunup dönüp bakan hakeme eli ile kaç para aldınız diyecek kadar cüretkar. İmam bunu yaparsa cemaat ne yapmaz ki? Taraftarları da ondan farksız. Tribün şovları muhteşem. Maça etkileri muhteşem. Sahaya çıksam ben bile 5-10 sayı atarım diye hissettim. Ama küfürün bini bir para. Antiç’ten nefretleri belki de maçı 2-0’a getirdi. Antiç sahaya girdikten sonra eski bir Olympiakos’lu olması onları gerdi. Tribünle ve rakip oyuncular ile dialoglara giren Antiç tribünü maçtan koparıp tüm şimşekleri üzerine çekti. Bunu bilinçli mi yaptı bilinmez ama çok işe yaradığı bir gerçek.
Olympiakos ise daha yoksul bir semtin takımı olmasına rağmen çok daha aristokrat bir taraftar kitlesine sahip. Orada kendinizi biraz daha elit hissediyorsunuz. Ta ki maç başlayana kadar. Onların pota arkası tribünü de OAKA’dakilerden farksız. Hiç susmadan takımı destekliyorlar. Diğer tribünler ise belli ki basketbolu yemiş yutmuş kişilerden oluşuyor. Çok fazla bağırmıyorlar ve yaş ortalaması yüksek ama hakem bir hata mı yaptı? Ortalık yıkılıyor.
BAKMADAN GEÇME!
Peki Fenerbahçe için hangi rakibi tercih ederdin diye sorarsanız kesinlikle Panathinaikos derdim. Tamam muhteşem bir seyircileri var ama Yunan basketbolunun son başarılı jenerasyonundan sadece pili bitmiş Bourusis ve Fotsis’e sahipler. Yani saha içindeki Yunan basketbol kültürlerini yitirmişler ve vasat yabancılar ile oynuyorlar. Olympiakos ise kadrosunda son dönemlerini yaşasa da Spounilis, Printezis, Papanikalou, Mantzaris gibi oyuncular ile kültürünü sürdürüyor.
Fenerbahçe onlar ile eşleşseydi işi biraz daha zor diyebilirdim. Bu 4 kurtun yanında 22 yaşındaki genç oyuncu Toliopoulos oyuna girdiğinde ortalık ayağa kalkıyor. Ondan çok umutlular ve tüm salon onu kazanmak için müthiş mücadele ediyor.
BAKMADAN GEÇME!
Gelelim seriyi 2-0’a getiren maça yeniden. Bir seri katil kadar soğukkanlı oynayan Bogdanoviç, ikinci maçta Gate13’ün ateşini söndürdü. Onlar attıkça Bogdan karşılık verdi. Sırpça’da Tanrıverdi anlamına gelen Bogdan’ın isminin anlamına yakışır bir şekilde oynadığı basketbola karşılık Fenerbahçeliler ellerini açıp Allah’a böyle bir oyuncuyu kendilerine verdiği için şükrettiler.
Obradoviç mi? Çok ama çok soğukkanlıydı. O atmosferde eski takımına karşı hiç utangaçlık yapmadan hakemlerin etkilenmesini önlerken takımına da sahip çıktı. Takımını saniye saniye muhteşem yönetti.
BAKMADAN GEÇME!
Hiç ama hiçbir an kontrolü elinden bırakmadı. Maç sonunda ise yine yüzü gülmüyordu. Sizi yenmekten memnunum ama size saygılıyım demenin bir yoluydu bu.
Maç sonunda ise en üzgün ve şakalara maruz kalan kişi Fenerbahçe genel menajeri Gherardini’ydi…Fenerbahçe’nin basketbol bütçesi ondan soruluyor…Fenerbahçeli yöneticiler 2 maçı da kazanınca İtalyan genel menajerin İstanbul’da 1 maç eksik oynanacağı için 250 bin Euro’luk hasılata kaçırdığı için üzüldüğünü esprili bir dille anlatarak gülüşüyorlardı. Ben ise Ozan Balaban’ın yanına giderek OAKA’ya geldiğim maçlarda hiç mağlubiyetimin olmadığını ve eğer zorlu deplasmanları olursa ve maçı mutlak kazanmaları gerekirse beni çağırmalarını söyleyerek espri yapıp tüm ekibe veda edip salondan ayrıldım
BAKMADAN GEÇME!
