Güncelleme Tarihi:
Uğur Meleke: Şenol Güneş, neden prese çare bulamıyor?
Guardiola’nın kenar hücumcularını pres yapmaya teşvik etmek için söyledikleri önemli: “İki seçeneğiniz var. Ya topu kaybettiğiniz anda 5-10 metre koşup baskı yapacak, rakibinizi rahat çıkartmayacaksınız. O zahmeti göstermiyorsanız karar sizin, o halde rakip bekle beraber 60 metre geriye koşacaksınız”
Kayserispor da hemen her büyük takıma karşı bunu yaptı; Fenerbahçe’ye, Başakşehir’e, Trabzon’a ve Beşiktaş’a... 10 kişi kalana kadar, yani ilk 50 dakika rakip sahada presten hiç vazgeçmediler. Beşiktaş’ı hemen hiçbir hücuma kolay çıkartmadılar. İlk 30 dakika sonunda Kayseri 15 uzun pas yaparken, Beşiktaş’ın 18 kez uzun vurmaya başvurmasının nedeni de buydu zaten. Şişirmeye mecbur kaldılar.
Tabii bu noktada Şenol Güneş’in yanıtlaması gereken kritik bir soru var: Beşiktaş, neden 3 yıldır pres yapan hiçbir rakibe karşı çözüm üretemiyor? Neden bekler bayrak direklerine, kenar hücumcuları orta çizginin kıyılarına kadar gelip alanı genişletemiyorlar? Bu kadar yetenekli ve başarılı bir takımın 3 yıldır bu sorunu çözemiyor olması garip gerçekten…
50’deki kırmızı karttan sonra başka bir senaryo başladı doğal olarak... Sumudica’nın takımının artık pres yapma şansı yoktu ama bir taktiksel yerleşim dersi verdiler son 40 dakikada. Sapunaru savunmayı üçledi, Güray sağda, Atila solda, 3-4-1-1 gibi yepyeni bir dizilişle, bir eksik olmalarına rağmen yine hiç fena değildi alan paylaşımları. Güneş’in bu bölümde de hamlelerde çok geç kaldığının altını çizmek lazım: Gökhan’ı çıkararak üçlü savunmaya dönüş ve Negredo’yu sahaya sürmek için 80’i beklemesi akıl almaz. İleriye gitme niyeti ve dahi şansı da olmayan Kayseri’ye karşı anlayış değiştirmek için 80’i beklemek, bir büyük hocaya yakışmadı.
Beşiktaş’ın sıkışan maçları açamamasında Güneş’in hataları kadar, tecrübeli oyuncuların sorumluluk almamasının da altını çizmek gerek: Bu kadar tutarlı bir savunma anlayışına karşı Beşiktaş maçı yalnızca 2 uzaktan şutla tamamladı. Üstelik bunlardan biri, Oğuzhan’ın tescilli şutu: Yerden, cılız ve kaleciye geri pas olamayacak kadar kötü! 7-8 yıldır üst düzey futbol oynayan Oğuzhan’ın şutlarını hiç geliştirmemiş olması üzücü.
KENAN BAŞARAN: AVRUPA’DAN BEŞİKTAŞ GELMİŞ EVDE BİR HÜZÜN!
Ligde bu sezon ceza sahasına girme sorunu yaşıyan Beşiktaş, bunu G.Saray derbisinde haddinden fazlasıyla aştı. Ama 3-0’lık skor, son vuruş problemini maskelemişti. Dün bu maske Kayseri’de düştü. Cenk ve Oğuzhan, iki net pozisyonu kullanamadı. Hele ki Oğuzhan, penaltı gibi bir vuruşu dışarı attı. Derbi de mutlak golü atamadı. Onun klasına yakışmıyor.
Diğer sıkıntı da Atiba-Tolgay ikilisinin ritm bulamamasıydı. Kayseri, kontra kovalasa da net pozisyon bulamadı ama Beşiktaş savunması Umut’a golü ikram etti. Kayseri, tüm şehir olarak savunma yaparken de Beşiktaş, pozisyona girdi. Akhisar ve Malatya maçları düşünülünce bu iyiydi. Beşiktaş’ın penaltısı hakem yorumcularını bile ikiye böldü. Bu durumda pozisyon için ‘gri’ demek sanırım en doğrusu.
10 KİŞİ DEZAVANTAJ OLDU
Kayseri’nin 10 kişi kalması esasen Beşiktaş’ın lehine değildi. Zaten kapanan Kayseri, eksilince daha imanlı bir şekilde kemik bir savunma yaptı. Nitekim Beşiktaş, pozisyon dahi bulamazken 70’ten itibaren Kayseri, çok tehlikeli kontralar yaptı. Güneş, Gökhan’ı çıkarıp Negredo’yu alırken üçlü savunmaya geçti. Ancak bu hamleyi daha erken yapmalıydı. Derbi sonrası basın toplantısında Güneş’e “Kapalı savunmaları açmakta zorlanıyorsunuz, önümüzdeki haftalarda benzer şekilde oynayacak takımlara karşı nasıl çareler üreteceksiniz” diye sormuştum. Hoca, verdiği yanıtta kabahati hakemlere yüklemişti. Dün akşam ise, özellikle ikinci yarıda kabahati yükleyeceği kimse de yoktu. Derbide kazanılan üç puan taçlandırılamadı ve Beşiktaş Leipzig’e as takımın yarısını götürmese de Avrupa dönüşü yine puan kaybetti.
MAÇIN ADAMI UMUT BULUT
Maçın adamları esasen kaleci dahil, ’10 Kayserili savunmacı’. Ama iki takımın da attığı gollerde başrolü oynadığı için maçın en çok konuşulan adamı Umut Bulut olacaktır.
ALİ ECE: ORTA KAFA BERABERLİK
8. dakikada Oğuzhan’ın Cenk’e attığı aşırtma pası muazzamdı. Ancak aynı Oğuzhan son zamanlarda ceza alanında topla buluşunca kendisi olmaktan çıkıp N’Gog’a dönüşüyor! 16’da Quaresma’nın “Al da at” dercesine verdiği topta tıpkı Galatasaray maçındaki gibi “Yok abi ben zamanında çok attım bu ara atmıyorum, bıraktım” dercesine kötü vurdu! Hâlbuki Kayseri’nin olayı ilk golü atmak.
Hele iç sahada ilk golü Kayseri bulunca bu sezon bir başka olan tribünleriyle iyice iğne fıçısı bir deplasmana dönüşüyor. Misal ilk yarının son 10 dakikasına kadar Kayseri, Sumudica’nın istediğini yaptı: Cenk Tosun’u sahanın en az topla buluşan oyuncusuna dönüştürdü. Beşiktaş açısından ilk yarıdaki temel sorun beklerden kaynaklandı: Yenilen golde de verimli bitmeyen hücumlarda da Beşiktaş’ın kanat bekleri ilk kez bir ilk yarıda aynı anda bu kadar kötü performans sergilediler.
Sadece ilk yarının sonlarında Adriano’nun biraz toparlanması Beşiktaş’a hayat öpücüğü vermeye yetti. Cenk’in inatçı mücadelesi ise beraberliği getirdi. Penaltı pozisyonunda kural dünyanın her yerinde aynı: Topa vursan da aynı pozisyonda rakibe de vuruyorsan penaltıoğlu penaltı! 2. yarının başında Lopes’in atılmasından sonra Kayseri iğneli fıçıya kendisi girdi. Buna rağmen Beşiktaş’ta Türkiye Ligi’ndeki “Nasıl olsa atarız” rahatlığı devam edince siyah-beyazlılar uzun süre 1 kişi fazla oynama kozunu gerektiği gibi kullanamadı. Özellikle Cenk ilk kez bu sezon kötü oynadı. Tabii bunda bazı oyuncuların gerçek hayatta bilgisayarda orta gol oynuyormuşçasına ezbere orta yapmaları da neden oldu. 75. dakikada Beşiktaş, Kayseri’den 200 isabetli pas fazla yapmıştı lakin 11’e 10 oynarken bir türlü baskılı hücum sürekliliği kuramamıştı. Çünkü 11’e 10 havadan orta kasılmaz, topu yere indirip seri kısa pasla 1 fazla oyuncu avantajını kullanarak gol atabilirsin.