Güncelleme Tarihi:
Hürriyet Yazarları Fırat Aydınus, Uğur Meleke, Güntekin Onay ve Mehmet Arslan, Futbol Konseyi'nde 13. haftanın karşılaşmalarını ve yaşanan gelişmeleri masaya yatırdı.
1- Beşiktaş’ta sorunun nerede olduğu aranıyor. Stoperler hedef tahtasında. Yorgunluk iddiası da var. Sizce nereye takviye yapılmalı?
MEHMET ARSLAN: DÜN KURBAN iSMAEL’Di, BUGÜN STOPER
Sorun stoperler ya da takımın yorgunluğu ise Valerien İsmael’in suçu neydi? Bayılıyorum Beşiktaş yorumlarına! Teknik adam yerliyse, suçlu stoper, yorgunluk, şu ya da bu... Yabancıysa, sorunun ta kendisi. Hayır ne Şenol Güneş ne de Valerien İsmael suçlu. Galatasaray derbide tüm yaratıcı kanallarını tıkadı Beşiktaş’ın. N’Koudu’nun bir orta yapabildiğine şahit oldunuz mu? Ya da Salih’in orta alanda yaratıcılığını konuşturduğuna. Takım halinde kazanır ya da kaybedersiniz. Beşiktaş kapasitesinin üstüne çıkamadı. Hoca çözüm üretemedi ve yenilgi geldi. Kurban arayarak değil, teşhis ve çözümle başarı gelir. Beşiktaş bunu yapamıyor ne yazık ki. Dün kurban İsmael’di, bugün stoperler.
GÜNTEkiN ONAY: ESKi DiNAMiZM YOK
Beşiktaş’ın sezon başındaki dinamizmi kesinlikle yok. İsmael’in yanlış antrenman metodları bunda etken olabilir. Josef bir türlü toparlanamadı. Stoperler merkezi boşaltıp çok fazla kenarlara gidiyor. N’Koudou çok dağınık ve takımdan kopuk. Sadece Gedson ve Cenk’in iyi oynadığı bir takımdan daha fazlasını beklemek iyimserlik olur. Beşiktaş’ın derbide tek kazancı kaleci Mert oldu.
UĞUR MELEKE: ESAS SORUN DEFANS DEĞiL KALECiLERDi
Maçtan sonra stoperler hedef tahtasına kondu ama Beşiktaş, G.Saray’la birlikte ligde kalesinde en az gol beklentisi yaratılan takımı. Son iki maça kadar çok gol yemesinin esas sebebi savunma sorunları değil genç kalecileriydi. Bence Güneş’in G.Saray karşısında yaptığı en önemli hata, önceki hafta Ümraniye maçında Dele-Cenk’in Weghorst’a yakın oynamalarıyla yakalanan sinerjinin yok edilmesiydi. O bir büyük takım davranışıydı, sezon başından beri nihayet Weghorst’un yarattığı koridorlar anlam kazanmıştı. Nitekim derbinin 55’inci dakikasında Weghorst’un Umut’a yerden oynaması konusunda yaptığı uyarı da bunun kanıtıydı.
FIRAT AYDINUS: YORGUNLUK BAHANE OLAMAZ
Ümraniyespor maçından sonra Şenol Güneş’in dokunuşlarının takım üzerindeki etkisini tam olarak anlayabilmek ve kavrayabilmek için Galatasaray maçının beklenmesi gerekliliğini dile getirmiştik. Sanırım Şenol hocanın eksik gördüğü mevkilere takviye ve teknik taktik olarak düşüncelerini istediği gibi empoze edebilmesi için, lige verilecek ara ilaç gibi gelecek. Defansa mı, forvet hattına mı yoksa orta sahaya mı takviye isteği gerekecek, sanırım bu Dünya Kupası arasında karar verilecektir. Yorgunluk mu?.. Haftada bir tane maç yapan bir takım için mi bu iddialar var!
2- Derbide gülen G.Saray oldu. Kiralık yıldızı İcardi ile sonuca giden sarı kırmızılıların oyununu nasıl buldunuz? Buruk rayına soktu mu işleri?
UĞUR MELEKE: BU HAYATTA ALTERNATiFiN KADAR GÜÇLÜSÜN
Galatasaray’da ilerleme kaydedilen en önemli departman, kadroda nihayet gerçek bir rekabet ortamı oluşturulması. Ligin ilk haftalarında oyun tamamen Kerem-Yunus üzerine kurulu iken bu iki futbolcu kulübede herhangi bir tehdit görmüyor, kötü oynasalar da formalarını koruyorlardı. Zira hocaları sahaya sürecek başka yerli alternatif bulamıyordu. Ancak Barış-Rashica’nın yavaş yavaş rekabete girmeleri ve canlarını dişlerine takan oyunları bence tüm dinamikleri değiştirdi. Kerem-Yunus’u da, Galatasaray’ı da ileri taşıyacak bu rekabet. Çünkü bu hayatta alternatifin kadar güçlüsün.
FIRAT AYDINUS: BAŞAKŞEHiR MAÇINI BEKLEMEMiZ GEREKiYOR
Galatasaray’da işlerin tam olarak rayına girip girmediğini anlamak için Başakşehir maçını beklemek gerekir. Ama şu var ki; Okan Buruk’un Galatasaray’ı en arzulu ve iştahlı oyununu derbide sergiledi. Bu galibiyetin Buruk için de kulüp için de ne kadar önemli olduğunun farkına varan bir oyun ve oyuncu ekibi vardı sahada ve bunların başında İcardi ile Mertens geliyordu. Daha önceki yıllarda da şahit olduğumuz gibi, ülkemize gelen bazı yabancı futbolcular büyük maçların oyuncusu olduklarını gösterdiler bizlere. İşte İcardi de bu tip bir oyuncu.
MEHMET ARSLAN: DEMOKLES’iN KILICINI YERE iNDiRDi, ZAMAN KAZANDI
Bu sezonun en iyi Galatasaray’ını izledik. İstek, hırs ve futbol açısından Beşiktaş’tan çok daha iyilerdi. Bir planı olan, bu planı uygulayan bir takım ve kaliteli oyuncuların kattıkları farkla sonuca giden bir ekipti. Ama yine de işleri yoluna koydu demek için çok erken. Bunu diyebilmek için bu oyunun istikrarlı bir şekilde devam etmesi gerekiyor. Ama şu bir gerçek ki, Okan Buruk bu istikrarı yakalayabilmek için zaman kazandı. Başının üstündeki Demokles’in kılıcını yere indirdi. Kısaca Galatasaray kendine güvenini yeniden kazandı.
GÜNTEKiN ONAY: iCARDi VE MERTENS BÖYLE OYNARSA EViNDE KAYBETMEZ
Galatasaray kazanmayı daha çok isteyen taraftı. Asıl fark ise Mauro İcardi ve Dries Mertens gibi iki tecrübeli yıldızın kalitelerini sahaya yansıtmalarıydı. Bu iki star böyle oynamaya devam ederse Galatasaray iç sahada kolay sonuca gider ve puan kaybetmez. Ancak Okan Buruk, top rakipteykenki oyununu ve duran top savunmasını geliştirmeli.
3- Jesus’un, “Hakemler her yere düşene faul çalıyor” sözü çok konuşuldu. Bu sözden hareketle hakemlerimiz en çok nerelerde hata yapıyor?
FIRAT AYDINUS: BiR DE MADALYONUN ÖBÜR TARAFINA BAKALIM
Bu konudaki fikirlerimi sadece Jesus’un söylemlerinden ziyade bu düşünceye sahip tüm teknik adamlara hitaben dile getirmek istiyorum. “Hakemler her yere düşene faul çalıyor, topun oyunda kaldığı süre bu paralelde Avrupa liglerine göre çok az” diyenler her ne kadar haklı olsa da, madem bu süreyi Avrupa ligleri standardına çekmek istiyoruz, bir de madalyonun öbür tarafından bakmamız gerekiyor. Futbolcuların da her temasta kendini yere bırakmaması ve her yerde kaldığında hakemden faul istemekten vazgeçmesi gerekiyor. Bu süreleri yakalamak için her iki tarafın da (hakem ve futbolcu) istekli olması ve olumlu adım atması gerekiyor.
GÜNTEKiN ONAY: GÜVENSiZLER VE ÜZERLERiNDEKi BASKIYI KALDIRAMIYORLAR
Jorge Jesus’a bu konuda kesinlikle katılıyorum. Maalesef ligimizde çok kolay fauller çalınıyor. Oyun çok duruyor ve tempo da doğal olarak düşüyor. Hakemlerimiz güvensiz. Üzerlerindeki baskıyı kaldıramıyorlar. Sadece hakemler suçlu değil, oyuncular da kendilerini en küçük temasta yere bırakıyor.
UĞUR MELEKE: SAYIN JESUS, LÜTFEN ÇÖZÜM YOLUNU DA SiZ ÖNERiN
Sayın Jesus... İki bin yıl önce yeryüzüne adaşınız inmişti, bu sene de Türk futboluna siz indiniz adeta! Ülke futbolunun en büyük sorunlarından birinin daha altını çizdiniz, lütfen çözüm yolunu da siz önerin. Por favor, senhor Jesus! Çünkü siz söylerseniz hayata geçme ihtimali bin kat artacaktır. Ülke futbolunun bu devasa sorununun basit bir çözümü var: “Yere düşüp doğal bir biçimde kalkmayan oyuncu kenara gitsin. Ve bir sonraki düdüğe kadar oyuna dahil olamasın.”
MEHMET ARSLAN: HAKEMLERiN EN BÜYÜK SORUNU YETERiNCE CESUR OLMAMALARI
Oluşturduğumuz futbol iklimi hakemleri garip bir psikolojiye sürükledi ve onlarda bir savunma mekanizması geliştirdi. Eğer bir ülkede bir taç kararı bile tartışılıyorsa hakemler bu tartışmanın içinde olmamak için kendilerini korumaya alıyorlar. En küçük temasta düdüğü çalıp eleştiriden kurtulmaya çalışıyorlar. Jesus çok haklı. Ama ifadesi eksik. Kendini yere atıp faul almaya çalışan sahtekar oyuncular için de birkaç kelam etmeliydi. Türk hakeminin en büyük sorunu bu kısır döngüye kafa tutacak cesaretinin olmayışı. Her maça son maçı gibi çıkacak hakem cesaretleri yok.
4- Derbide topu vermediği gerekçesiyle top toplayıcıyı iten Beşiktaşlı Tayfur, “Bu çocuklar doğru eğitilmeli” dedi. Ne dersiniz haklı mı?
MEHMET ARSLAN: 3 PUAN iÇiN HER ŞEY MÜBAH ZiHNiYETiNiN YANSIMASI
Ben bu konuda sözü Süleyman Arat’a bırakacağım. Çünkü o düşüncelerimi sanki hissetmiş gibi benden önce yazdı: “Altyapılardan gelen çocukların top toplayıcılık yaparken bu yaşlarda böyle davranmaları gerçekten de çok ayıp. Sanıyorum onlara ‘Galipsek topu oyuna hızlı sokmayın deniliyor’ 12-13 yaşındaki çocukları bu çizgiye çekmek çok yanlış. Numaradan kendini yere atanlar, bilerek yaptığı sertliği inkar edenler, küçücük çocukların bu davranışları, taraftarın süre çalmak için topu ikinci top olarak sahaya atması içinde bulunduğumuz ‘3 puan için her şey mübah’ zihniyetini yansıtıyor maalesef.
FIRAT AYDINUS: TOP TOPLAYICIDA ‘iKi BUÇUKLUK MODELi’NE DÖNÜLEBiLiR
Bu ve buna benzer olaylar liglerimizde ne ilk defa yaşandı ne de son olacak. Ev sahibi takımların altyapılarından seçilen bu çocukların giydikleri formalara duydukları manevi hissiyat ile taraftarlara ve A takımdaki ağabeylerine iyi gözükmek istemeleri o anda aslolan görevlerinin dışına çıkmalarına neden olabiliyor. Bu sebeple, sorumlu kurum ve kişilerin sistemi değiştirmesi ve burada görev alacak top toplayıcıların o takımlardan bağımsız seçilmeleri gerekiyor. Eskiden maçlarda top toplayan çocuklara, aldıkları 2,5 lira yevmiye nedeni ile “iki buçukluk”denirdi. Bu model yetkililer için belki örnek oluşturabilir.
GÜNTEKiN ONAY: OLAY ÇOK ABARTILDI, DÜNYANIN HER YERiNDE YAŞANIYOR
Bu olay dünyanın her yerinde yaşanıyor. Son dakikalarda mağlup oynayan takımın futbolcusunun gerginliği ve topu oyuna çabuk sokma isteği doğal. Top toplayıcılar da bu tip pozisyonlar için talimat alıyorlar. Bu polemik gereksiz yere çok abartıldı.
UĞUR MELEKE: O ÇOCUK BU SEZON SÜPER LiG MAÇINA ÇIKARILMAMALI
Tayfur benim beğendiğim bir sporcu. Onun yaşında büyük takımlara gelmek zordur, o bunu tırnaklarıyla kazıyarak başardı. Ancak bu seviyede kalıcı olmak istiyorsa davranışlarına da özen göstermeli. Yetenek sizi bir yerlere çıkarır, ancak orada kalmanızı sağlayacak olan karakterdir. Adrenalin seviyesi bu davranışının bahanesi olmamalı, zira o adrenalin Saiss’te de, Weghorst’ta da var; ama öyle bir tavır beklemiyorsunuz onlardan. O top toplayıcı çocuğu da kulübü cezalandırmalı, bu sezon bir daha Süper Lig maçına çıkarmamalı. O çocuk daha şimdiden galibiyet yolunda her şeyin mübah olduğu sanrısına kapılmamalı.