Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2001 00:00
‘‘İsterseniz biraz fantezi yapalım: Geçen yılın takımı bu yılın takımıyla maç yapsaydı sonuç ne olurdu?’’Eski Cimbom, Yeni Cimbom'u yener mi?LUCESCU: (Gülüyor) Çok zor. Ama ilginç bir maç olurdu. Bu yılın takımı gibi savaşan bir takımla, geçen yılın yüksek teknik kaliteye sahip takımı arasındaki maç... Böyle bir maçın sonucunu önceden kestirmek çok zor. Geçen yılın takımı UEFA Kupası'nı, Süper Kupa'yı almıştı. Bu yılın takımı, bu iyi örneği izleyerek, başarının peşinden gidecek. Onların düzeyine çıkacak. Oyuncularıma, onların düzeyine çıkmak sorumluluğunu taşımak zorunda olduklarını söylüyorum her zaman.
Galatasaray'da kalıp onu yaşamak istiyorlarsa.Lucescu kimdir?Bükreş'te 29 Temmuz 1945'te doğdu. Futbol yaşamı boyunca 75 kez milli, 13 yıl milli takım kaptanı oldu. Dinamo Bükreş ile 6 kez Romanya lig, 6 kez kupa şampiyonu. 8 yıl İtalya'da teknik direktörlük yaptı. Pisa, Brescia, Reggiana'yı yönetti. 1 Haziran 2000'den beri Galatasaray'da. Galatasaray Lucescu ile Süper Kupa'yı aldı ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktı.Mircea Lucescu ciddi klasik eğitim görmüş biri. Kültürlü. Sakin ve alçak gönüllü. Ama bir teknik direktör için ‘Alçakgönüllü’ olmak çok kötü... Lucescu, sanki bir tür bilge. Belagat sahibi. Güzel konuşuyor. Konuştukça, onun sakin bilgeliğini hissediyorsunuz. Zeki ve derinlikli. İnsancıl. Futbolcuda zeka, dikkat, düşünme yeteneği ve çalışma disiplinine önem veriyor. Bu nitelikler kendisinde bol bol var.Fatih Terim sonrası yeni G.Saray'ın mimarı Lucescu, kendi teknik direktör kişiliğini nasıl tanımlıyor acaba: Liberal, otoriter, demokratik, despotik?LUCESCU: Futbolda sorun sizin saydığınız niteliklerin dördüne birden ve aynı zamanda sahip olmak ama önemli olan bunların hiçbirini abartmamak. Bir çalıştırıcı için benim üzerinde önemle durduğum özellik, futbolcunun zihinsel ve evrensel kültür düzeyinde hazırlanmasıdır. Futbolculara bir tek yöntemle yaklaşamazsınız. Karşınızda yetişkin insanlar var, o halde onları inandıracak kültürel kanıtlar bulmak zorundasınız. Onlara baskıyla değil, korkuyla değil somut ve inandırıcı kanıtlarla yaklaşacaksınız. Başarılı olmasını istediğiniz insanları seveceksiniz. Ama, bizim ülkede söylendiği gibi, oğlunuzu uyurken okşayacaksınız. Sanki karşımda bir ‘paterfamilias’ (aile babası) var. Peki ‘Paterfamilias’ın ölçülerine göre ideal bir futbolcu-oğul'un bedensel, ruhsal ve zihinsel nitelikleri nasıl olmalı?..FUTBOLCU ZEKİ OLMALI LUCESCU: Yüksek ve uluslararası düzeyde, birinci sınıf bir futbolcu için en önemli nitelik zihinseldir, zekadır, her durum ve koşula uyum sağlayacak zeka. İkinci, üçüncü sınıf futbolcular için bedensel güç ve teknik önemli olabilir, ama milli olacak, uluslararası düzeyde futbol oynacak bir futbolcu için zeka önemli, uyum zekası. Antrenör, oyuncuların kültürel, zihinsel ve kişiliksel özelliklerini geliştirmek zorundadır. Sadece bedensel ve teknik düzeyde çalışmak onlara yardımcı olmaya yetmez.Soruyorum; ‘‘Galatasaray'dan ilk öneriyi aldığınız zaman, kafanızda nasıl bir Galatasaray imgesi vardı, geldiğinize pişman oldunuz mu?’’LUCESCU: Galatasaray'ı çoktandır tanıyordum. Futbolcu olarak Türk takımlarına karşı çok maç oynamıştım. Üstelik Türk takımlarında oynayan Romen oyuncular vardı, Datcu, Nunweiler, bizim kuşaktan. Bizim için Türkiye'de olmak olağandışı bir şey değil. 500 yıl Osmanlı dünyasında yaşadık. Ayrıca Galatasaray'da Hagi, Popescu, Filipescu, Ilie oynuyordu. UEFA kupasından dolayı Galatasaray'a sempati duyuyorduk. Bana öneri geldiği zaman hemen kabul ettim, çünkü yüksek düzeyde Avrupa futboluna geri dönmek istiyordum. ‘‘Türkiye'ye gelir gelmez bir kaosun içine düştünüz: Mali güçlükler, borçlar. Gidebilirdiniz. Neden kalmayı tercih ettiniz?..’’LUCESCU: Güçlükler karşısında kaçmak benim kişiliğimde yoktur. Onları göğüslerim ve yenmeye çalışırım. Örneğin İtalya'da Brescia'da 5 yıl kaldım. İtalya ligi dünyanın en korkunç ligidir. Her yıl dört takım iner, dört takım çıkar. Aralarındaki puan farkı da üçtür. Bu cehennemde ben 8-9 yıl yaşadım, dolayısıyla her türlü güçlüğe hazırlıklıyım, şerbetliyim. Galatasaray'ın büyük güçlüklerle karşı karşıya olduğunu görünce kalmaya karar verdim. UEFA kupasını kazanan Galatasaray beni davet ederek onurlandırmıştı, bu onurun karşılığını vermem gerekiyordu. TERİM'İN GÖLGESİ Takım üzerinde Fatih Terim gölgesini hissettiniz mi?LUCESCU: Ben bir profesyonelim. Böyle şeyler normaldir. Bir takımla uzun süre birlikte çalışan ve iyi sonuçlar elde eden bir antrenörün oyuncuların kafasında, seyircinin ve medyanın zihninde önemli bir yer tutması çok normal. Sorun, antrenör ayrıldıktan sonra takımı uzaktan kontrol etmeyi sürdürürse başlar. Fatih Terim, Türk futbolu için yaptıkları yüzünden iyi bir imaja sahip. ‘‘Romen futbolcuların takımdan ayrılmasından sonra rahatladığınız söyleniyor.’’LUCESCU: Katiyyen böyle bir şey söz konusu olamaz. Hepsini tanıyordum. Hagi gitmek isteyince engel olmadım. Karar kendisinindi.‘‘Size göre öteki Türk takımlarının Galatasaray'a karşı duyguları ne? Hayranlık, dayanışma, kıskançlık, kin...’’LUCESCU: Son ikisi, yani kıskançlık ve kin çok daha canlı... Küçük takımlar hayranlık duyuyorlar, Galatasaray gibi olmak istiyorlar. Dayanışmaya gelince. Rekabetin söz konusu olduğu bir ortamda dayanışma ve dostluk hemen hemen olanaksız. Kaç kez yardım rica ettim kimse yanaşmadı. Oysa Galatasaray'ın başarısı ve getireceği puanlar, yarın öteki takımların yararına olacak, dayanışma bir gün onlar için de gerekecek. Futbolcular arasında ‘kin’olduğunu sanmıyorum. ‘Kıskançlık ise bence olumlu bir duygudur, rekabeti teşvik ettiği zaman.‘‘Galatasaray'ın durumu bir tablo onarıcısının yaptığı işe benziyor. Sergen'in, Ayhan'ın, Emre'nin durumları. Galatasaray ve siz büyücü müsünüz?’’LUCESCU: Çalıştığım her yerde bunu yapmışımdır, Romanya’da, İtalya'da... Olmaları gereken yerde olamamış, normal performanslarının altına düşmüş oyunculara yardım etmeyi seviyorum. Takım inşa etmekten hoşlandığım gibi insan inşa etmekten de hoşlanırım. Galatasaray'ın durumu böyle bir çalışmayı zorunlu kılıyordu. Para olmadığına göre bazı oyuncuları kazanmak gerekiyordu. İTALYAN FUTBOLU IRKÇI ‘‘Milano kaba bir biçimde Fatih Terim'in işine son verdi. Bay Terim sizin ‘Ancelotti’’niz olabilir mi?LUCESCU: Büyük takımlar Milan gibi davranmaz. Terim’in İstanbul'dan dönmesini bekler, arkasından iş çevirmez. Fatih Terim düşüncelerini uygulamak için zamana ihtiyacı vardı ve buna layıktı. İtalyan futbolu en muhafazakar, en güç futboldur. İtalyan futbolu İspanyol futbolundan dört defa daha zor. Eğer yabancı bir antrenör, arkasında basının, kamuoyunun ortak desteği yoksa işi çok zordur. İtalyan futbolu ırkçıdır. Renk anlamında değil. Yabancılara karşı acımasızdırlar, hemen saldırıya geçerler. Bu açıdan ırkçıdırlar. Milan'ın Bay Terim'e davranışı bağışlanamaz. Kendisinin yanındayım. ‘‘Anadiliniz ve Fransızca dışında, sanırım, İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca da biliyorsunuz.’’LUCESCU: Portekizce de biliyorum. Türkçe öğrenmeye de niyetliydim. Öğrendim de. Ama hakkımda gazetelerin yazdıklarını görünce, iştahım kaçtı. O zaman düşündüm: Türkçe öğrenecek olursam bu yazılanların hepsini okuyacağım. Yazılanlar insanı deli eder. Ama sahada Türk oyuncularımla iletişim kuracak kadar öğrendim. ‘‘Şampiyonluk konusunda ne düşünüyorsunuz.’’LUCESCU: Şimdiki durumumuzu koruyup şampiyon olmamız birçok şarta bağlı. Oyuncularımız sağlığı, konsantrasyonu. Biz gerçekten de ilkbaharda 6 maç oynayacağız. Rakiplerimiz karşımıza dinlenmiş, terütaze çıkacaklar. Yorgunluk tehlikesi var, sakatlanma var ...
BeÅŸiktaÅŸ,
Fenerbahçe bize göre avantajlı. Hakemler bile itham edilmemek için etki altında kalıyorlar. Galatasaray'ın iÅŸi zor: Türk futbolunun iyi imajını koruyacak, herkes için puan kazanacak... Ama kimse bizim iÅŸimizi kolaylaÅŸtırmak istemiyor. Bu takımı, Türkiye için çalışan bu takımı yıkmamak, yok etmemek gerek. Mevcut durum böyle ama Türkiye ÅŸampiyonu olmak için elimizden geleni yapacağız.BÄ°R CÄ°MBOM ÖYKÃœSÃœMalezyalı garson: Şükür'ü satmamalıydınızYer Malezya-Quantan..En lüks tatil köylerinden birinde, radyocu Ceyda ErenoÄŸlu ailesiyle tatildedir: AkÅŸam yemeÄŸinde sohbet ederlerken, genç garson sorar:- Dilinizi hiç anlayamadım. Nerelesiniz?ErenoÄŸlu, ‘‘Türküz’’ der. Garson sorar: -Galatasaraylı mısınız?Ceyda ‘‘Evet’’ deyince, garson gülümser ve sonra da sitem eder:- Şükür'ü satmayacaktınız.. Üç gün sonra aynı garson sabah kahvaltısında yanlarına gelir:- Size müjde vermeye geldim. Dün akÅŸam Galatasaray kazandı. Hagi muhteÅŸemdi. Şükür'süz de oluyormuÅŸ ama Şükür olsa daha farklı olabilirdi. Politikacılar G.Saray'ı örnek alsın‘‘Türk insanı heyecanlarıyla yaşıyor. Bu ruh hali futbolumuza sahada agressif futbol olarak yansıyor. Oynayış tarzımız Avrupalıları ÅŸaşırtıyor. Bir anda olmadı ama yılların birikimiyle, sabrı da öğrendik. Avusturya'yı 5-0 yenen milli takımımızın yüzde altmışı Galatasaraylı, Galatasaray kökenli... Bunların 8'i milli takımda görev aldı. Galatasaray'ın oyun anlayışı, oyun tarzı ister-istemez milli takıma da yansıdı... Dünya kupasına gitmek bence tesadüf deÄŸil. Futbol Federasyonu, baÅŸkanı, yetkililer, teknik direktör... hepsinin birden yarattığı bir sonuç. Ä°ÅŸbirliÄŸi. Bu iÅŸbirliÄŸine bizim de katkımız oldu. Bence politikacılar, siyasal ve ekonomik sorunlarda Galatasaray'ı ve onun anlayışını örnek almalı. Her baÅŸarı, kiÅŸileriyle, yapısıyla örnek alınmalı, bence bunun ayıplanacak bir yanı yok. Türk takımları Avrupa takımlarına karşı oynarken Galatasaray'ı örnek alsınlar. Biz bu iÅŸi oynaya oynaya öğrendik.Onlar da bizim gibi. Profesyonel olarak bizim onlardan farkımız yok, futbolcu olarak, ancak futbolun ortamı ve yan sektörler profesyonel deÄŸil. Basın profesyonel deÄŸil. Türk futbolcusu Avrupa'da çok üst seviyede bir futbolcu, bunun bilincine varılması gerekiyor. Bir kesim bizim devamlı ÅŸampiyon olmamızı istiyor. Bu mümkün deÄŸil. Ancak ÅŸunu söyleyeyim, biz baÅŸarılarımızla Türk futbol tarihine geçtik... Åžampiyonlar liginde bizim hedefimiz final oynamak.’ YARIN: CANSUN: BEN DE BU BAÅžARIYI BEKLEMÄ°YORDUMÂ
button