Güncelleme Tarihi:
Öyle kıskandım ki...
GÖZTEPE Bayan Voleybol Takımı'nın, Avrupa Konfederasyon Kupası'nda FC Vrilissia ve Damesa Burgos ile oynadığı maçları büyük bir keyifle izledim. ‘‘İşte takım böyle destekenir’’ diyebilmek için, İzmir kulüplerinin amigolarının da Burgos Polideportivo Spor Salonu'nda olmalarını çok isterdim.
Damesa-Vrilissia maçında 5 bin kişilik spor salonu tıklım tıklım doldu. Kulüp yöneticileri tribünlerdeki her koltuğa bayrak, balon ve flama bıraktı. Salona giriş bedava. Ama kulübe katkıda bulunmak için isteyen bilet de alabiliyor. Bunun da ödülü var. Biletinizi içerideki görevliye verip, karşılığında kulübün renklerini taşıyan bir tişört alabiliyorsunuz. Dikkat ettim. Salonda hemen hemen herkesin üzerinde bu tişört vardı.
Tribünler rengarenk. Her yaş grubundan insan görmek mümkün. Aileler ağırlıkta. Kimi kızını, oğlunu, torununu getirmiş, kimi eşi veya sevgilisiyle. Özürlülerin çokluğu hemen göze çarpıyor. Küfür kesinlikle yok. Sürekli, ‘‘Damesa... Damesa...’’ diye bağırıyorlar. Zaman zaman yaptıkları ‘‘dalga’’ hareketini izlemeye insan doyamıyor.
Benchin hemen arkasında altı-yedi davul... Rakip servis mi atıyor? Davullar hemen çalmaya başlıyor. Top Damesa'ya geçince de susuyor. Rakip, mola mı aldı? Müthiş bir gürültü. Taraftarlar bağırıyor, davullar çalıyor. Oyuncuların, antrenörlerinin anlattığı şeyleri duyması mümkün değil? İnsanlar hem maç izliyor, hem de birasını, colasını, çayını, nescafesini yudumluyor. Çocuklar, voleybol sahasını çevreleyen ilan panolarının hemen arkasında balonlarla oynuyor. Sporcular ile aralarında sadece 1 metre var. Tribünler ile sahayı ne demir parmaklık, ne de cam bölme ile ayırmaya gerek duymuşlar. Adım atsanız, sahaya elini kolunuzu sallayarak girmeniz mümkün. İnanması zor, ama ortalıkta bir tane bile polis yok.
Ben, bu görüntülerden müthiş etkilendim. Göztepe Voleybol Şubesi Başkanı Erdal Yücel de dahil olmak üzere kafiledeki herkes salondan çıkarken maçı değil, tribünleri konuşuyordu.
Bir onlara, bir de bize bakın... Kıskanmamak, imrenmemek mümkün değil...
NOSTALJI
HANİ, ‘‘Komple sporcu’’ derler ya, işte öyleydi. Özel Ege Koleji'nde, Göztepe Genç Takımı'nda., Kemalpaşa'da, Karantina'da futbol oynarken; atletizm, basketbol ve voleybolda da faaldi. 1970 yılında yüksek atlamada 1.83'lük derecesiyle Türkiye Gençler Şampiyonu oldu, ay-yıldızlı formayı iki kez giymenin gururunu da yaşadı. Göztepe'de 12 yıl yöneticilik yaptı. Sarı-kırmızılı ekibin 1996-97'de Turgutlu'yu son dakika golüyle 3-2 yenerek 2.Lig'de kalışını ilan ettiği maçtan sonra, ‘‘Bir daha yöneticilik mi? Tövbe’’ diyerek köşesine çekildi. Erdem Yücel'i tanıyabildiniz mi?
Devam et Mahmut
SEZON başında tarihinin en büyük krizini yaşayan Altay, sıkıntılı günleri geçici çözümlerle atlatarak Play-Off'a kalmayı başardı. Ama işin zor kısmı şimdi başlıyor. Paralar suyunu çekti. Dışarıdan destek yok gibi. Play-Off için 1,5 milyon dolarlık kaynak lazım. ‘‘Ben süremi doldurdum, şimdi sıra Nafiz ağabeyde’’ diyen Mahmut Özgener, ‘‘Son kararım’’ demeyi de ihmal etmiyor. Nafiz Zorlu da, geçmişte yaşanan olaylar yüzünden koltuğu devralmaya sıcak bakmıyor. Yani, durum hiç de iç açıcı değil. Söz konusu paraları bulmak gerçekten zor. Nasıl bir formül üretilir bilemiyorum, ama Altay'ın Süper Lig'e çıkması için Özgener başkanlığı mutlaka sürdürmeli.
Acı, ama çarpıcı
ÜÇÜNCÜ Lig'deki birçok kulübün hali içler acısı... Çoğu bırakın teknik heyetin, futbolcuların transfer taksitlerini dağıtmayı, deplasmana gidecek parayı zor buluyor. İşte size iki acı, ama çarpıcı örnek. Balıkesir yönetiminin görevine son verdiği Fevzi Sevinç, 810 milyon liralık borç yüzünden iki gün otelde rehin kaldı. Yılların Balıkesirspor'unun düştüğü duruma bakın. Ya Çanspor'a ne demeli? Kongre üstüne kongre. Antrenör istifa etti. Kaleci Gökhan kenti terketti. Takım, uzun süre -3 puanda kaldı. Beylerbeyi'nin 10-1 kazandığı maçta kaleyi önce sağbek Mustafa, sonra da orta saha oyuncusu Özden korumak zorunda kaldı. Yazık... Çok yazık...
Elmalar, armutlar
GAZİANTEPSPOR'da işler yolunda gidiyordu. Teknik Direktör Erdoğan Arıca, Trabzon yenilgisinden sonra yerel bir gazetenin muhabiriyle küfürleşti, kendisini kapının önünde buldu. Başkan Celal Doğan'ın, ‘‘Böyle bir durum bizim geleneklerimize uygun değil’’ açıklaması kamuoyunda tartışılıyor. Görüyorsunuz değil mi, ne başkanlar var. Bir de Ege kulüplerine bakıyorum. Genelde basına ‘‘tu kaka’’ gözüyle bakılıyor. Birkaç kişi kötü bir şeyler mi yazdı? Bütün gazeteciler suçlu, bütün gazeteciler yalancı, hepsi art niyetli. Bir maçta olay mı çıktı? Fatura yine basına. Kurunun yanında yaş da yanıyor. Oysa, ‘‘elmalar’’ ile ‘‘armutlar’’ı ayırmayı öğrenseler, hem onlar, hem de biz rahatlayacağız.
Beyza’nın bombası
İSPANYA'ya kadar gidip de ‘‘bomba’’ yazmamak olur mu? Göztepe'nin genç oyuncusu Beyza Bekaroğlu, bizim Sinan Genç'i bile gölgede bıraktı...
Sarı-kırmızılılar, Burgos'u gezmeye çıktı. Fotoğraflar çekildi, alış veriş yapıldı, 17 kişilik grup 3-4 parçaya bölündü. Şube Başkanı Erdal Yücel, Antrenör Elif Peng, Menajer Halil Özmert ve Beyza bir cafeye oturdu. Canı çok sıkılan Beyza'nın dikkatini karşıdaki kilise çekti. Kalabalığı görünce, ‘‘Aaaa, düğün var!’’ diye düşündü ve içeri daldı. Ama ortada ne gelin, ne de damat vardı. Siyahlara bürünmüş insanlar, tabutun başında ağlıyor, dualar okunuyordu. Beyza kapıya doğru hamle yaptı. Ama nafile. Kapalıydı. Cenaze töreni bitinceye kadar dışarı çıkamadı, etrafına gülücükler dağıtarak kapının önünde bekledi. Beyza, kendisini aramaya gelen Menajer Özmert'e başına gelenleri anlatırken gülmekten katılıyordu...
GÜLÜMSE
Ses gelmiyorsa...
KADININ çok sevgilisi varmış... Bir gün biri geliyor. Bir süre geçtikten sonra kapı çalıyor. Kadın, ‘‘Eyvah, kocam’’ deyip, Temel'i torbaya sokuyor. Kapıyı açıyor. Gelen, başka bir sevgilisi. İkincisini de içeri alıyor. Bir süre sonra yine zil çalıyor. Kadın, ‘‘Eyvah kocam’’ deyip, onu da torbaya atıyor. Kapıyı açıyor. Yine aynı olay. O da torbaya. Kadın kapıyı açıyor, bu kez gerçekten kocası. Adam, kocaman üç torbayı göstererek, ‘‘Bunlar ne?’’ diye soruyor. Karısı, pazardan alışveriş yaptığını söylüyor...
Adam gidiyor, birinci torbaya sıkı bir tekme atıyor. Torbadan, ‘‘gıt gıt gıdak’’ sesi geliyor. İkinciye tekmeyi savuruyor, ‘‘meee, meee’’ sesi... Üçüncüye tekme atıyor. Ses yok. Bir tekme daha. Yine ses yok. Sert bir tekme daha. Bu kez torbadan bir ses:
‘‘Lan hayvan oğlu hayvan. Ne tekme atıyorsun? Ses gelmiyorsa, patates ya da soğandır işte.’’
BİR SOLUKTA
DENİZ KİBAR
Doğum tarihi, yeri:
17 Aralık 1974, Artvin
Boy, kilo:
1.76 cm, 73 kg.
Kulübü:
Y.Turgutlu
Oynadığı takımlar:
Hopaspor, Y.Nazilli, Y.Milas, Y.Turgutlu
Kaç kez milli oldu:
Olmadı
Öğrenim durumu:
Lise mezunu
Medeni durumu:
Evli
Lakabı:
Body
Fobileri:
Yükseklik
Hobileri:
Voleybol ve basketbol oynamak, müzik dinlemek
Parfümü:
Kenzo
Arabası:
Doğan
Beğendiği sanatçılar:
Tarkan, Asya
Hangi takımı tutuyor:
Örnek aldığı futbolcu:
Rıdvan Dilmen
Futbolcu olmasaydı ne olmak isterdi:
Müzisyen