Güncelleme Tarihi:
Rıdvan Dilmen ile Sercan Görgülü 1980'li yıllarda Türk futboluna damga vurmuştu. Şimdilerde, Dilmen yorumculuk, Görgülü ise antrenörlük yapıyor. Efsane ikili Zaman gazetesinden Fatih Vural'a konuştu.
Bir zamanların en önemli futbolcularından biri idi. Şimdi Türkiye'nin en önemli futbol yorumcularından biri. Fenerbahçe'nin efsanevi futbolcusu Rıdvan Dilmen eski takımını en iyi tanıyan isimlerin başında geliyor. Fenerbahçe'nin yönetim anlayışında zaman içinde çok büyük değişiklikler olduğuna dikkat çeken Rıdvan Dilmen'e göre önceleri sarı-lacivertli kulübe gruplar ve garip oluşumlar damgasını vuruyordu.
Onlar, bir topun peşi sıra, aynı şehirden çıktıkları kader yolculuğunda farklı zamanlarda da olsa aynı istasyonlara yanaştılar. Muğla, Bolu ve İstanbul derken, ikisi de Türkiye'de yetenekleriyle kendisinden söz ettirdi. Belki birisi daha fazla... Ama onlara kalırsa, yetenek nazarında kıyas kabul etmez bir birliktelikti yaşadıkları. Kendilerinden menkul şöhretleri olsa da, gölgede bırakılan bir kader arkadaşlığının iki faili: Rıdvan Dilmen ve Sercan Görgülü: "Bugün oynasaydık, Türkiye'nin en iyi ve en çok gol atan iki futbolcusuyduk." Rıdvan Dilmen'e kalırsa, yeşil sahaya inmek için anlaşılan erkenciydiler... Efsane ikili, geçmişten çizmeye başladıkları çizgiyi Zaman için bugüne uzatıyor...
Boluspor, Sarıyer ve Fenerbahçe'de kesişen hayatların başlangıç noktası, Muğla...
Sercan: 80 senesinde Muğla'da tanıştık. Ben Ankara Üniversitesi'nde öğrenciydim.
Rıdvan: Ben de Nazilli'den Muğla Turgut Reis Lisesi'ne geldim. Beyefendi maçtan maça geliyordu. Muğlaspor'da genç takıma yaşım tutuyordu, Sercan'ın tutmuyordu. Ben genç, amatör ve profesyonel takımda oynayarak kredimi doldurmuştum. O, amatör ve profesyonel takımlarda oynadı. O zamanlar 3. Lig diye bir şey yoktu. O yıl Amatör Küme'den 2. Lig'e çıktık. Boluspor bizi izlemiş. 80-81 sezonunda iki sene sürecek serüven böyle başladı.
Muğla gibi görece daha müreffeh bir yerden Bolu'ya gitmek zor olmadı mı?
Sercan: Rıdvan'ı zor getirmiştik. Gelmek istemedi.
Rıdvan: Amatör Küme'den bir anda 1. Lig takımına geliyorsunuz. Bir de, Boluspor şu andaki Gençlerbirliği gibiydi. İlk altıya oynayan bir kulüptü. Bolu'ya gittik, şaşırdık tabii. Nevzat Güzelırmak hoca bize hemen formayı verdi ve ilk senemizi beşinci tamamladık. İkimizin hedefi de büyük takıma gitmekti. O zamanlar bonservis bedeli ödeniyordu. Beşiktaş istiyordu bizi, parada anlaşamadık. 20 milyon lira bonservis bedelimiz vardı. Beşiktaş 15 milyon verdi diye olmadı. Ben Ankaragücü ile görüştüm. Sercan da "Ben Zonguldak'a gidiyorum." dedi.
Sercan: Sonradan, Sarıyerliler "Neden Sercan'ı almadık, yalnızca Rıdvan'ı aldık?" diye pişman oldular. Ben Zonguldakspor'a söz vermiştim. 1985'te Sarıyer'de buluştuk. Rıdvan iki sene sonra Fenerbahçe'ye geçti. Ben de 90-91 sezonunda Fenerbahçe'ye transfer oldum. 91-92 sezonunun devre arasında ayrıldım. Geldiğim maç da Fenerbahçe-Galatasaray maçıydı.
İsimleriniz Sarıyer'de cilalandı. İstanbul'da sizi motive eden neydi?
Rıdvan: Ben Sarıyer'deyken evlendim. Kılıbık olduğumuz için tabii gezme falan yoktu.
Sercan: Ben de üniversiteyi bitirmiştim. Benim biraderler de futbolcuydu. Biz futbol oynayabilmek için aileye hep beraber okulu bitirme sözü vermiştik. Biraderlerin bir arada oynaması da bizim için bir avantajdı. Onlar Denizli'de oynarken, bize önder oldular.
Rıdvan: İkimizin ağabeyi de aynı takımda (Denizlispor) oynuyordu. İkisi de orta sahaydı.
Rıdvan Dilmen'in en yakın dostu hep Tanju Çolak gibi görülmesine rağmen, onunla ruhen çok da yakın değildiniz.
Rıdvan: Milli Takım'da oda arkadaşım Rıza veya Sercan'dı. Medya, Tanju ile bizi çekmek istiyordu. Senede bir ya da iki defa görüşür görüşmeyiz; Tanju'yu severim; ama özel bir dostluğumuz yoktu. Sercan'la çocukluğumuz beraber geçti. Açlığı beraber yaşadık. İddia ediyorum, şu oyunu kurallarıyla oynasak, Türkiye'nin en önemli iki oyuncusu biz olurduk. Bugün gibi hatırlıyorum... Zonguldak'ta oynarken, kulağını kestiler Sercan'ın. Oyun kuralları, savunma oyuncularının lehineydi o zamanlar. Tek hat halinde oynuyorlardı. Arkan dönükken bile tekme atıyorlardı.
Bahsettiğiniz futbolcu prototipi, daha güçlü bir fizikselliği de çağrıştırıyor...
Rıdvan: Şimdi Lugano için sert diyorlar ya size beş isim sayayım, bugünküler pamuk helva gibi kalır. Samsunlu, rahmetli Muzaffer, Bilal, Hüsnü Özkara, Ulvi, Kadir... O zamanlar atılma falan yoktu.
Bugün oynasaydınız, en çok gol atan oyuncular olacağınızı söylediniz. Peki, Rıdvan Dilmen Fenerbahçe'de sembol olurken, Sercan Görgülü'nün önündeki engeller neydi?
Sercan: Benim gitmemin ardında kişisel sebepler de vardı. Ama sormayın... Fenerbahçe'de senede bir başkan değişiyordu. Büyük takımlar bir kadro kuruyor, başarılıysa sezon sonunda herkes yerinde kalıyordu. Aksi halde fatura futbolculara kesiliyor, "Yenileri gelsin." diyorlardı.
Rıdvan: Sercan, F.Bahçe'ye geldiğinde ben sakattım. En fazla beş maç oynayabildim. Beraber oynama şansımız olmadı. Onu sahiplenemedim. İkincisi de, yönetim anlayışı bugünden çok farklıydı. Yılda, 40-50 oyuncu gidip geliyordu. Beni de kadro dışı bıraktılar, kulüp bulmamı istediler. O zamanlar gruplar, garip oluşumlar vardı. Şimdi diktatörlük var belki; ama bugün Deivid'i konuşuyorsak, bu, kulübün başarısıdır. Kulüp bir yıl boyunca medya ve taraftarın tepkisine rağmen bu oyuncuyu tuttu. Geçmişte, "Sercan-Rıdvan gitsin." dediler mi, işin bitmişti. Fenerbahçe, Hiddink gibi dünya çapında bir antrenörü yedi. Yıllar sonra, büyük eleştirilere rağmen Christoph Daum'la devam eden bir yönetimle karşılaştık. Fenerbahçe'de Kemal diye bir oyuncu var. 5 yılda oynadığı maç sayısı 20'yi geçmez. Ama bu oyuncu hâlâ kadroda tutuluyorsa, gerisini siz düşünün...
Tuncay'ın tercihi Fransa olmalıydı
Sercan ve Rıdvan, yurtdışında oynasaydı her şey daha farklı olur muydu?
Rıdvan: Ülke tercihi önemli... Mesela Tuncay'ın İngiltere tercihi yanlıştı. Çünkü Tuncay'ın en önemli özelliği temposu... İngiltere'de onun gibi çok sayıda tempolu oyuncu var. Onun tercihi Fransa olabilirdi.
Siz oyunculuğunuz döneminde yurtdışından teklifler aldınız mı?
Rıdvan: O zaman senede üç tane Avrupa maçı oynuyorduk. Ben bir kere Atalanta kulübüyle, bir menajer aracılığıyla görüştüm. Başka da görüşmem olmadı.
Sercan: Ben direkt Avrupa kulüplerinden değil de bizim Türklerin, Almanya'da kurduğu kulüplerden teklif almıştım. Ama olmadı.