Güncelleme Tarihi:
Fenerbahçe Alagöz Holding Kadın Basketbol Takımı'nın 2005 doğumlu oyuncusu Elif İstanbulluoğlu, Basketfaul'e bir röportaj verdi:
Basketbola ne zaman ve nasıl başladın?
Basketbola 2013 yılında başladım. Ablamın Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri’ndeki antrenmanlarına gidip geliyordum. Ablamın antrenmanlarını izlemeye giderdim. Saha kenarında oturup dikkatlice baştan sona bütün antrenmanı izlerdim. Bu bir süre böyle devam etti. Zamanla ablamın antrenörleri “Sen ne zaman basketbola başlıyorsun, hadi seni de basketbol antrenmanlarına başlatalım“ diyerek beni teşvik ettiler. Böylece basketbola başladım. Ablam da şu an Amerika’da hem eğitimine hem de basketbola devam ediyor.
Ablanın da basketbolcu olduğundan söz ettin. Birbirinizle olan dialoglarınız nasıl? Maçlarınızı takip edebiliyor musunuz?
Ablam aslında benim gerçekten her şeye başlama nedenim. Benim idolüm. Basketbolu ablam sayesinde sevdim. Yoksa annem beni voleybola başlatmayı çok istiyordu. Ama ben ablamı rol model aldım ve onun yaptıklarını takip ederek arkasından ilerledim. O benim için sanki yolu açmıştı. Bütün zorlukları önden o temizlemişti. Arkasından ben daha rahat geldim. Çünkü onu izledim. Yurt dışına gideli altı sene oldu. Evet mesafeler uzun. Ama ablam benim bütün maçlarımı izler. Maç hakkında konuşuruz.
Basketbola başladığında diyabet hastası olduğunu biliyor muydun?
Hayır bilmiyordum. İlk öğrendiğimde 2017 Ağustos ayının başlarıydı. Benim o zamanlar diyabet hastalığı ile ilgili en ufak bir bilgim bile yoktu. Normal hasta olmuşum gibi hastaneye gidip sonra çıkıp normal hayatıma devam edeceğim gibi düşünüyordum. Ama öyle değilmiş. Aslında hiç bilmediğim bir yaşama adım attım. Sonrasında her şeye hakim olup neler yapmam gerektiğini öğrendiğimde, bilgilendiğimde diyabetin bana yaşantımda zorluk çıkaracak bir durum olmadığını öğrendim.
Diyabetli olman spor yaşantını nasıl etkiledi?
Bence diyabetin içinde spor olması çok önemli bir olay. Kontrol edildiği zaman gerçekten çok yardımcı. Sporcu olmak hayatın içinde disiplin ve özveri gerektiriyor. Diyabetin de kendi kuralları var ve o kuralların getirdiği bir disipline sahip. Bu iki olayın disiplinlerini iyi harmanladığımda benim için çok kolay ve sağlıklı bir yaşam stili oluşuyor.
Profesyonel sporcu olma yolunda diyabetli bir birey olarak çevrenden nasıl tepkiler aldın?
Bu konuda örnek olarak sadece Alper Saruhan var. Çok fazla örnek olmadığından dolayı etrafımdaki insanlarda ufak şüpheler ya da acabalar oluştu. Ama bu bende eksi bir durum yaratmadı. Annem ve babam hep yanımda ve tam anlamıyla destekleyici oldular. Gerçekten onların desteği benim için çok önemliydi. Çok yardımcı oldular. Şimdi ben de sporculuk hayatımda kendime koyduğum hedeflerle diyabetin hiçbir şeye engel olmadığını tüm çocuklara ve gençlere göstermek, örnek olmak istiyorum.
Diyabet hastası olan ve yıllarca basketbol oynayan Alper Saruhan'la konuşup deneyimlerini önerilerini aldın mı?
İlk olarak hastanedeyken annem ve babam iletişime geçtiler. Ben de ilk defa o zaman Alper abi ile telefonda konuşmuştum. Alper abi bana diyabet hastalığının benim için bir engel değil aksine bizim gibi sporculara kolaylık bile sağlayabileceğini söyleyerek beni basketbola daha da teşvik edici sözlerde bulunmuştu. Benim gibi birini önümde örnek olarak görebildiğim için bu teşvik edici konuşma bana da çok iyi gelmişti. Sonrasında TÜBAD’ın düzenlediği bir diyabet farkındalık maçında da beraber aynı sahada oynamıştık. O zamanda yüz yüze tanışmış oldum.
Basketbolun hayatına kattığı artılar nelerdir?
Diyabet ve benzer rahatsızlıklar için hareket ve spor çok önemli. Bu sebeple diyabet hastalarının spor yapmasını çok destekliyorum. Ama tabii ki bu yapılırken bizim fiziki dengelerimizi çok iyi kontrol etmemiz ve kendimizi dinleyip anlayabiliyor olmamız gerekiyor. Çünkü kontrol edemediğimiz zaman aslında bizi biraz içten içe yoran bir durum. Burada disiplin tam anlamıyla anahtar kelime. Diyabetle yaşam her şey kurallı ve kontrollü olduğunda normal bir yaşamdan asla farklı değil. Diyabeti olan çocuklar bunu unutmasınlar!
Diyabet hastalığı olan ve profesyonel sporcu olmak isteyen yaşıtlarına ve küçüklerine neler söylemek istersin?
Bence önemli olan vazgeçmeden etrafınızdan gelebilecek negatif yorumlara kulak vermemek. Diyabet karşı çıkabileceğimiz bir durum değil. Onu iyi anlayıp benimsediğimizde ve kurallara uyduğumuzda spor ile beraber çok güzel ve yardımcı bir şekilde yaşanabiliyor. Diyabet hiçbir şeye engel değil. O sebeble korkmadan ve vazgeçmeden hayatlarında ilerlemelerini tavsiye ederim.
Örnek aldığın oyuncular kimler?
Sonja Vasić, Cecilia Zandalasini ve Breanna Stewart basketbol stilleriyle ve karakterleriyle örnek aldığım isimler.
Basketbol dışında neler yapıyorsun?
Ben şu an lise son sınıf öğrencisiyim. Üniversiteye hazırlanıyorum. O yüzden basketbol dışındaki tek aktivitem şu an derslerim. Eğitimime önem veriyorum. İkisini birlikte götürmeye çalışıyorum.
Diyabetlilerin spor yapması için ne düşünüyorsun, bu konuda etkin çabaların var mı? Yani bu konuyu sosyal sorumluluk projesi olarak değerlendirmeyi düşündün mü?
Elime geçen ilk fırsatta bu konuyla ilgili çalışmalar yapmak istiyorum. Yapılacaklar listemin ilk sırasında diyebilirim. Aile arasında dillendirdiğim çok projem var. Katıldığım diyabet farkındalık maçı benim için çok güzel bir örnek oldu. O gün benim gibi birçok insanla tanışma fırsatı bulmuştum. Bu bana çok iyi gelmişti. Bu proje gibi gençleri ve çocukları bilgilendirebilecek, onları rahatlatabilecek, yanlarında yol arkadaşlarını görebilecekleri pek çok proje yapmak istiyorum. Ayrıca burada diyabetli minik çocuklar için bir parantez açmak istiyorum. Onların diyabetlerini düzenli şekilde takip edebilmeleri için günde pek çok kez ölçüm yapmaları gerekiyor. Bu ölçümleri parmaklarını delerek değil sensörlü sistemlerle yapmaları hayatlarını çok daha kolaylaştıracak bir yöntem. Devletimiz bu konuda çok önemli adımlar atıyor. Yakın zamanda çocuklar için gereken tüm düzenlemeleri yaparak sınırsız sensör desteği adına da gerekenin yapılacağına inanıyorum. Diyabetli çocukları diğer çocuklardan ayıran hiçbir şey yok. Onlar hayatları boyunca her şeyle en güçlü şekilde mücadele edebilecek çok özel bireyler!
Fenerbahçe oyuncusu olmak nasıl bir duygu?
Ben basketbolu Fenerbahçe’de öğrendim. Kulübün okulu olan Fenerbahçe Koleji’nde eğitim aldım. Camianın ve formanın önemini, değerini bilerek ve görerek büyüdüm. Bu sebeple benim için önemli ve özel. Fenerbahçe rekabetin yüksek olduğu bir o kadarda gelişme imkanı sağlayan bir kulüp. Seyircisi, sahası, imkanları ile bu kulübün parçası olduğum için mutluyum.
A Milli Takım forması giymek nasıl bir duyguydu?
En başta ilk defa olduğu için çok heyecanlıydım. En çok evet buradayım dediğim an İstiklal Marşımızı okuduğumuz andı. Bunu bana takımda ablalarımda şu an heyecanlısın ama sen asıl İstiklal Marşımız okunurken heyecanını hissedersin demişlerdi. O kadar haklılarmış ki . Hem heyecan hem de mutluluk aynı anda yaşadım.
Basketboldaki hedeflerin neler?
Avrupa seviyesinde oynayabilecek bir sporcu olmak istiyorum. Aynı zamanda A Milli Takımımızın formasıyla Avrupa’ya, olimpiyatlara gidebilmeyi hedefliyorum.