Güncelleme Tarihi:
Fenerbahçe Metro Enerji Salonu’ndaki antrenman sonrası bir araya geldiğimiz Akın ve Esenci; Fenerbahçe, basketbol ve özel yaşantılarına dair sorularımıza samimi yanıtlar verdi. İşte röportajımızın detayları...
AKIN: “TÜM ŞAMPİYONLUKLARLA ADIMIN OLMASI BENİ GURURLANDIRIYOR”
* Spora nasıl başladınız? Sizin için basketbol kaç yaşında bir, ‘tutku’ hâline geldi?
DİDEM AKIN: Basketbola Ankara’da Ayşe Abla İlkokulu’nda başladım. İlk başlarda boyum kısa olduğu için okul takımı ana kadroya girememiştim ancak idmanlarda gösterdiğim enerji ve istekten dolayı beni kadroya almaya karar verdiler. Böyle başlayan bir hikâyeydi... Daha sonra babamın işlerinden dolayı İstanbul’a taşındık ve İstanbul Üniversitesi’nin altyapısında devam ettim.
- İlk kurulan genç milli takımın kaptanıydım. Aynı anda A Milli Takım’a da seçilmiştim. 99 defa A Milli formayı giydim. Profesyonel hayatıma 2002 yılında Fenerbahçe kaptanı olarak veda ettim. Fenerbahçe formasıyla kulübümüze ilk şampiyonluğu yaşatan takımda yer aldığım için son derece gururluyum, o sezonu hayatım boyunca unutamam. Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı’nın kazandığı tüm şampiyonluklarda oyuncu veya menajer olarak adımın yer alması beni ayrıca gururlandırıyor.
GAZETECİLİKTEN YETİŞEN BİR KOÇ: TOLGA ESENCİ
* Tolga Esenci, koçluk kariyerine nasıl başladı? Basketbol tutkusu nereden geliyor?
- Beyaz Gölge’ye yetişemeyen kuşaktanım. Basketbolla ilk tanışıklığım tek kanal zamanı, haftada bir yayınlanan NBA maçları ve Orhun (Ene), Harun (Erdenay), Levent (Topsakal) üçlüsüdür. 15-16 yaşlarımda basketbol oynayacak yeteneğe sahip olmadığım ortaya çıkınca, maç izlerken sadece oyuncuların değil antrenörlere de dikkat kesilmeye başladım; hatta 19 yaşımda kursa katılıp antrenörlük belgemi de aldım. Ancak meslek olarak antrenörlük kafamın hiçbir köşesinde yoktu.
- 2000 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakiltesi’nde okurken Fanatik Basket Gazetesi’nde staja başladım. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz sevgili İsmet Ağabey’i de buradan saygıyla anmış olalım. Benim planım üniversiteyi bitirip akademisyen olmaktı ama olaylar başka yönde gelişti. Bir maç sırasında tanıştığım o zamanki İTÜ Altyapı Sorumlusu Mustafa Aksoy part-time olarak antrenmanlarda yardımcı olmamı istedi. Ertesi sezon tam zamanlı çalışma, Milli Takım görevi derken, antrenörlük mesleğim hâline geldi, hatta bu yüzden üniversiteyi yedi yılda zar zor bitirebildim.
“TÜRKİYE’DE KADINA VE KADIN BASKETBOLUNA BAKIŞ DEĞİŞMELİ...”
* Türkiye’de elde edilen büyük başarılara rağmen, kadın basketbolunun hak ettiği değeri gördüğüne inanmıyorum. Sizler de buna inanmıyorsanız, o konuma gelmesi adına neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?
DİDEM AKIN: Ben de inanmıyorum. İstediğimiz seviyeye gelebilmemiz için daha iyi antrenörler yetiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca oyuncu araştırmasını tüm ülkeye yayarak özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki taramaları sıklaştırmamız gerektiğini aynı zamanda da tesislerimizin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
- Bunların yanı sıra en önemli olarak gördüğüm nokta, Türkiye’de kadına olan bakışın değişmesi gerektiğine inanıyorum. Kadınlara daha çok değer verilmesi, onları ikinci sınıf vatandaş olarak görülmemesi, sadece basketbolda değil yaşamın her alanında amaçladığımız noktaya bizi taşıyacak.
TOLGA ESENCİ: Maalesef haklısın. Kadın basketbolu, Milli Takım ve kulüpler düzeyinde en başarılı olduğumuz branşlardan biri ve ne yazık ki toplumun önemli bir kesimi bu başarılardan haberdar değil. Bir değerlendirme yapmam gerekirse kadın basketbolunda sezon erkeklere göre daha kısa ama maç sayısı neredeyse aynı.
- Ve özellikle kadın basketbolunun bilinirliğinin artırılması elbette profesyoneller tarafından projeler üretilmesiyle gerçekleşebilecek bir süreç. Ancak ilk aklıma gelen kadın sporcuların sosyal sorumluluk projelerinde daha çok yer alması. Ne yazık ki ülkemizin kadına şiddet, kız çocuklarının eğitimi gibi problemleri var ve bunların çözümü için atılacak adımlarda kadın basketbolcular aktif rol alabilir, almalı.
“FENERBAHÇE: TUTKU, SEVGİ VE YAŞAMDIR”
* Peki, “Fenerbahçe” denilince kapıldığınız hissiyatı 3 kelime ile özetleyebilir misiniz?
DİDEM AKIN: Tutku, sevgi, yaşam...
TOLGA ESENCİ: ‘Aidiyet hissi’ diyeyim. Üçüncü kelime hakkım saklı kalsın...
“TARAFTARIMIZ OLMADAN, SAHADA 1 KİŞİ EKSİĞİZ”
* Fenerbahçe taraftarına, bugüne kadarki destekleri ve ilerisi için vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
DİDEM AKIN: Onlar bizim her şeyimiz. Onlar olmadan sahada 1 kişi eksiğiz. Özellikle geçen yılki şampiyonlukta bize büyük katkıları oldu.
TOLGA ESENCİ: Hepsine çok teşekkür ediyor, önümüzdeki sezon da hep birlikte olmaya davet ediyorum.
“BAŞKA MEHMET ŞANLILARIN OLMAMASI İÇİN MÜCADELE ETMELİYİZ”
* Ülkemizde neredeyse tüm spor branşlarında, sporcuların fiziksel açıdan sağlıklı ve zinde olmasına dikkat edilirken psikoloji konusunda aynı özen gösterilemiyor. Son örneğimiz, Mehmet Şanlı oldu. Bu konuda atılabilecek adımlara dair fikirlerinizi rica edebilir miyim?
DİDEM AKIN: Altyapılarımızda özellikle oyuncularımıza psikolojik gelişimlerine de önem veriyoruz. Profesyonellerden yardım alarak altyapı oyuncularımız birer birey hâline getirmeye çaba gösteriyoruz. Bunun özellikle Türkiye’de çok zor olduğunun da farkındayız. Mehmet Şanlı olayını da yakından takip ettim ve çok üzüldüm sağlığına bir an önce kavuşmasını diliyorum.
TOLGA ESENCİ: Mehmet’le birlikte hiç çalışmamıştık, dışarıdan tanıdığım biriydi. Hadiseyi medyadan takip edebildiğim kısmıyla biliyorum. Ancak anladığım kadarıyla hastalığın belirtileri yıllar öncesinden kendini göstermiş. Burada en önemli olan Mehmet kardeşimizi bir milat olarak görüp başka Mehmetlerin olmaması için uğraşmak... Söylediğin gibi spor psikolojisi ülkemizde biraz göz ardı edilen bir konu. Ancak biz antrenörler, özellikle altyapılarda temel elementi insan olan bir iş yaptığımızı, oradaki gençlerin her birine karşı sorumluluğumuz olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
“HEDEFİMİZ HER ZAMAN, HER KULVARDA ŞAMPİYONLUKTUR”
* Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı’nın geçen sezon başardıkları ve yeni sezonda hedefledikleri hakkında neler söylemek istersiniz?
DİDEM AKIN: 2016-17’da kazanamadığımız şampiyonluğu 2017-18’de mutlaka kazanma hedefiyle yola çıktık. Bu yolun sonunda büyük yatırımlar yapmış, bütçesi yaklaşık üç katımız kadar olan Yakın Doğu Üniversitesi’ni geçerek şampiyon olduk. Yeni sezondan beklentimiz ise yine şampiyonluk... Fenerbahçe’de hedefler her zaman her kulvarda şampiyon olmak!
TOLGA ESENCİ: Bu soruyu yanıtlarken Fenerbahçe’nin geleneğinden bahsetmeliyiz. Geçen yılı bir kenara bırakırsak, ondan önceki altı sezon boyunca üst üste Euroleague’de F4 oynamış bir takım Fenerbahçe... 2005’ten bu yana oynanmış on üç Türkiye Ligi sezonunun on tanesinde şampiyonluğa ulaşmış ve bütün yerel kupaları domine etmiş.
- Bu süreçte Türkiye ve Avrupa’da birçok takım ve sponsor -kimileri anlık, saman alevi başarıların ardından- basketboldan çekilmiş ya da hedeflerini küçültmüş; ama Fenerbahçe hep zirvede. Bence altını çizmemiz gereken nokta bu...
- Sürekli başarı hedefleyen ve favori olan bir organizasyon kültürü yaratmak, anlık başarılardan çok daha kıymetli. Önümüzdeki sezonun hedeflerini de bu ‘winner’ gelenek belirleyecek. Mücadele edeceğimiz tüm kulvarlarda en yukarıyı hedefliyoruz. Bugünden kazanıp kazanamayacağımızı söylemem elbette mümkün değil, ama kazanmak için en iyi hazırlığın yapılacağına kimsenin şüphesi olmasın.
“OYUNCULARIMIZ SAKATLIKLARINI GÖZ ARDI EDEREK OYNADI”
TOLGA ESENCİ: Geçtiğimiz sezonu değerlendirmeye gelince, ben sezonun son iki ayında takıma yeniden katıldım, dolayısıyla yalnızca bu dönem için bir değerlendirmede bulunabilirim. Ancak bildiğiniz gibi ondan önceki üç sezon yine buradaydım. Geri döndüğüm zaman normal sezonun bitimine dört maç kalmıştı. Daha öncesinden alınan sonuçların da etkisiyle kendine güvenini kaybetme noktasında bir takımla karşılaştım. Koç Garnier ile önceliklerimizi belirledik ve çalışmaya başladık.
- Burada normal sezonda oynadığımız Galatasaray maçı ve Hatay BŞB ile oynanan yarı final serisini sezonun dönüm noktaları olarak düşünebiliriz. Hatay’dan İstanbul’a 2-0 ile döndüğümüzde hepimiz şampiyon olacağımıza inanmıştık. Sonrasında bildiğiniz gibi güçlü bir rakibi geçerek şampiyon olduk.
- Sanırım çok uzun zaman sonra Türkiye Ligi’nde bir takım, yarı final ve final serisinde saha avantajına sahip olmadan şampiyonluğa ulaştı. Oyuncuların özverisine de ayrı bir parantez açmak gerekir burada, sezonun en zor döneminde, zaman zaman sakatlıklarını göz ardı ederek, büyük fedakarlıklarla çalıştılar ve oynadılar.
“TAKIMIMIZI İLK KEZ BİR KADIN ANTRENÖR ÇALIŞTIRIYOR”
* Takımın başarılı Fransız koçu Valerie Garnier ile ilgili neler söylemek istersiniz?
DİDEM AKIN: Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı, ilk kez bir kadın antrenör ile çalışıyor. Garnier oyuncuların ruhundan, psikolojisinden çok daha iyi anlıyor ve bu da etkilerini sahada gösteriyor. Kendisi Fransız Milli Takımı’nın da baş antrenörlüğünü yapıyor, çok tecrübeli bir antrenör olması bizim için çok büyük bir şans. Oyuncular bu tecrübeye çok saygı gösteriyorlar. Aynı zamanda oyuncularla arasında çok güçlü bir bağ var. Bu da oyuncuların kendilerine güvenmelerine yol açıyor.
TOLGA ESENCİ: Koç antrenman ya da maç hazırlığı sürecinde hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyor. Bu kadar çalışkan olması da tüm takımın ona karşı ciddi saygı duymasına neden oluyor elbette. Yeniliklere çok açık. Antrenör olarak beni en çok etkileyen tarafı sakinliği oldu. Maçın en kritik anlarında dahi, sakince sizi dinleyip sağlıklı bir şekilde değerlendirebilir.
“BASKETBOL, BİZİM HAYATIMIZ...”
* Basketbol, sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor? Tek cümleyle özetleyecek olsanız o ne olurdu?
DİDEM AKIN: Basketbol benim kısaca tabir etmem gerekirse: Hayatım. 10 yaşından beri basketbol topuyla beraberim. Bir noktada basketbolu bırakmam gerekecek ve o anı ve sonrasını hayal bile edemiyorum.
TOLGA ESENCİ: Basketbolun kimliğim olduğunu söyleyebilirim. Çocuk yaşlardan beri basketbolun içindeyim. Hemen tüm dostlarımla basketbol sayesinde tanıştım, tüm ilgi alanlarım basketbol ile şekillendi. Hayatımda basketbol olmasaydı tamamen farklı bir kimliğim olurdu herhâlde.
“TANJEVİC’İN FİKİRLERİ VE YAKLAŞIMI BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
* Kendinize örnek aldığınız sporcu, yönetici veya koçlar var mı?
DİDEM AKIN: Sporcuyken Michael Jordan ve Dennis Rodman, yöneticiyken ise Maurizio Gherardini (Kendisiyle birçok soruna dair konuşup birlikte çözümler aramaktan dolayı çok mutluyum) diyebilirim.
TOLGA ESENCİ: Orhun, Harun, Levent üçlüsü bana basketbolu sevdirmiştir. Antrenörlüğe başladığım zaman da Tanjeviç’in genç oyuncularla ilgili fikirleri ve oyuna yaklaşımı beni çok etkilemişti. Dördünün de, kişiliğimin şekillenmesinde büyük rolü olmuştur.