Güncelleme Tarihi:
30 yılı aşkın süredir müziğe verdiği hizmetler meyvelerini bir bir topladı.
Müziğin çok çeşitli tarzları ile uğraştı ve ciddi eserler ortaya koydu.
Sultans Of The Dance, Anadolu Ateşi gibi büyük projelerde müzik yönetmenliği yaptı.
Bahsettiğimiz sanatçı Taner Demiralp.
46 yaşındaki müzik adamının bir başka özelliği ise Fenerbahçeli olması ve gönül verdiği renkler için senfoni yapması.
İlk olarak 1977 yılında Fenerbahçe'nin maçına gitmesine rağmen 3 Temmuz 2011'e kadar Fenerbahçeliliğini ön plana çıkarmayan ve sadece sanatı için çalışan Taner Demiralp, Fenerbahçe'nin uğradığı durum karşısında boş durmadı. Tutkunu olduğu sarı-lacivertli kulübün haksızlığa uğradığını düşünen Demiralp, "Sadece iyi günde değil, her zaman takımın yanında olmalıyız" diyor.
Bazı sanatçı arkadaşlarına da mesaj veren Taner Demiralp, "Keşke Fenerbahçe'nin şampiyonluğunda formalarını giyip koşa koşa o stada gelen arkadaşlarımız 3 Temmuz gününün ertesi günü telefonlarını kapatmasalardı. Bizimle mitinglerde olsalardı, biz biber gazı yerken yanımızda olsalardı. O melodileri sadece tatlı zamanlarda değil de acı zamanlarda da hep birlikte beraber söyleyebilseydik, haykırabilseydik" şeklinde konuşuyor.
SAYISIZ ÖDÜL ALDI
Taner Demiralp önce müzik yaşamını ve Fenerbahçeli oluşunu anlatıyor...
"Çok küçük yaşlarda başladım müziğe, şu an 46 yaşındayım 7 yaşında başladım. İşin en başında 5-6 senelik bir eğitim sürecini çıkarsanız 30 küsur senedir bir müzik yaşamım var ve içinde dolu dolu şeyler var. 19 yaşındayken uluslararası bir yarışmada 22 koro şefi arasında Türkiye adına aldığım en iyi şef ödülü var. 2008 yılında o dönemin meclis başkanı Sayın Köksal Toptan'ın elinden aldığım yılın müzik adamı ödülü var. Bu esnada Türkiye'de devlet tarafından düzenlenmiş halk dansları, halk müziği yarışmalarında aldığım sayısını ta hatırlamıyorum kırkın üzerinde olduğunu düşünüyorum Türkiye birincilikleri var. Ben müziğin çok çeşitli tarzları ile dönem dönem ciddi bir biçimde ilgilenmiş olduğum için bir takım sentez çalışmalar yapmaktan hiç zorlanmadım şimdiye kadar. Anadolu Ateşi bunun en büyük örneklerinden bir tanesiydi ama sizin de başta söylediğiniz gibi kariyer, atılan imzalar ne olursa olsun bir Fenerbahçe maçında tribüne çıkıp üzerinize Fenerbahçe formasını giydiğiniz anda Fenerbahçe taraftarısınız.
ANTİÇ, IVANÇEVIÇ, CEMİL TURAN GİBİ USTALARI İZLEME ŞANSI YAŞADI...
"Ben ilk Fenerbahçe maçına 1977-78 sezonunda gittim. O zaman 1 yaşındaydım İstanbul Mithat Paşa Stadyumu deniliyordu o zaman İstanbul İnönü Stadı'na daha sonra adı değişti. O sezon Şampiyonluk yaşadığımız bir sezondu. Kalede Ivançeviç'lerin defansta Antiç'lerin falan olduğu sezon.
Kaleperoviç'ti teknik direktör ve o gitmiş olduğum maç bir Zonguldakspor maçıydı ve 4-0 kazanmıştık. Cemil'i, Bahri'yi, Ziya Şengül'ü, Alpaslan'ı seyrettim. Şanslıyım o bakımdan...Ve o aradan bugüne kadar gelen o Fenerbahçe, o onurlu Fenerbahçe formasını taşıyan bütün futbolcuları, futbolun yanı sıra; voleybolcuları, basketbolcuları branşı ne olursa olsun müsait olduğum her zaman tribünde olmaya çalışıyorum..."
19.07 SÜRESİNDEKİ FENERBAHÇE SENFONİSİ NASIL ORTAYA ÇIKTI ?
Taner Demiralp anlatıyor...
"Ne mutlu bana ki yaşadığımız bu talihsiz 3 temmuz sürecinde de benim Fenerbahçe için yapmış olduğum bir takım çalışmalar var. Taraftarımız, camiamız arasında sinerji oluşturabilmesi ve şahlanışa bir katkıda bulunabilmesi için o dönem yapmış olduğum marşlar vardı zaten"
"ADALET İÇİN YÜRÜ ALBÜMÜ"
"Bunları "Adalet İçin Yürü" adlı bir albümde toplamıştım ama Türkiye'de Fenerbahçeli olan başka sanatçı arkadaşlarımız da tribün şarkıları, marşlar çok güzel şeyler çıkardılar, çok güzel çalışmalar yaptılar bugüne kadar artık şu geldiğimiz süreçte ben Fenerbahçe'nin bütün branşlardaki saha başarıları ile özellikle kurumsal branşların kurulmasıyla bu 3temmuz sürecinde o göstermiş olduğu Sivil Toplum Örgütü olma özelliğiyle artık bir dünya kulübü olma özelliği olduğunu fazlasıyla kanıtladığını düşünüyorum. Bu anlamda Dünya kulübü olan kulüpler sadece saha başarıları ile yoktur, sosyal alandaki faaliyetleri de vardır. Böyle olmalı diye düşünüyorum. O'da (Aziz Yıldırım) artık bu Sivil Toplum Örgütü'nün bir lideri oldu. Aziz başkan artık sadece Fenerbahçe Spor Kulübü'nün başkanı değil bence bizim liderimiz aynı zamanda.
"FENERBAHÇE'NİN TARİHİNİ ANLATACAK SENFONİK ESER ÇOK YAKIŞIRDI DİYE DÜŞÜNDÜM"
"Böyle bir devasal Sivil Toplum Örgütü'ne bu kurumun kuruluşundan bugüne kadar var olan sürecinin anlatıldığı, temsil edildiği bir senfonik eser çok yakışırdı diye düşündüm ve "Fenerbahçe Uluçınar Senfonisi" yazmış oldum.
Senfoni, dört bölümden oluşuyor; Birinci bölüm "KURULUŞ", ikinci bölüm "KURTULUŞ" ki bunun içerisinde Kurtuluş Savaşı'ndaki katkıların müzikal temsilini dinleyenler çok net görecekler zaten albümümüzün kapağında da o dönemde işgal kuvvetlerine karşı kazanılmış zaferden sonra alınan Harrington Kupası'nın resmi var albümün kapağında. Üçüncü bölüm "ŞAHLANIŞ", böyle film karesi gibi dinlerken adeta neler olmuş yaşayacaklar bunu, dördüncü bölümde artık dedik ki bizde hayatımızı tamamlayıp gideceğiz ama Fenerbahçe ilelebet yaşayacak dördüncü bölümün ucu açık kalsın onun ismini de "ULUÇINAR" koyalım zaten senfonimizin adı da "Fenerbahçe Uluçınar Senfonisi."
SENFONİN SÜRESİ FENERBAHÇE'NUN KURULUŞ TARİHİ OLAN 1907'den ESİNLENEREK 19 DAKİKA 07 SANİYE...
"İnanın biz bu tip albümleri hazırladığımız zaman içeriği ne olursa olsun toplam süreyi hiçbir aman bu çalışmayı yaparken dikkat ederek ve kaile alarak yapmayız hatta yeri gelir 12 parça kaydedilir diyelim ki bunun içerisinden seçilen 10 parça albümün içerisine konulur. Dolayısıyla o süreler devamlı değişir o sürenin tespiti bize ne zam lazım olur albümle ilgili eser işletme belgesi alınacağı zaman hani albümün ruhsatı resmi bandrolü oradaki kâğıt üzerindeki bilgiler açısından ve tüketici hakları açısından üstüne yazılmak üzere toplanır ve belli olur. Biz bu albümü tamamladıktan sonra ben çok dürüstçe söyleyeceğim bir baktım 19 dakika 6 saniye, 1 saniye eksik dördüncü bölümün sonundaki boşluğu bir saniye daha uzattım ve 19:07'ye denk gelsin tam her şey yerini bulsun diye orada şansım yaver gitti açıkçası."
MİTİNGLERDE YER ALDI, BİBER GAZI YEDİ
"ve 3 Temmuz : Allah bir daha o günleri göstermesin. O günler hakikaten duyguların böyle çok üst düzeye çıktığı günlerdi Fenerbahçe camiası, taraftarı açısından... Herkes elinden geleni yaptı. Ben mesleğim icabı müzik olduğundan besteci olduğum için ancak dilimin döndüğünce kalanlar bizim çubukların maphus olsun biz yatacağız çubuklu formamızdan esinlenerek bunu dedim. Bir başka şarkımda "Adalet İçin Yürü" zaten o albümün adıydı. Bir başka yaptığımız parçada Aziz başkanın özeliklerini anlattık...
"HUKUK KURUMU HER ÜLKEDE, HER DEMOKRATİK ÜLKEDE MUTLAKA SAYGI GÖSTERİLMESİ GEREKEN VE BİR İNCİ TANESİ GİBİ KORUNMASI GEREKEN ÖNEMLİ BİR KURUM"
"Hukuk kurumu her ülkede, her demokratik ülkede mutlaka saygı gösterilmesi gereken ve bir inci tanesi gibi korunması gereken önemli bir kurum. Bu kurumla ilgili bir sıkıntı yoksa ama bu kurumu temsil eden insanların verdiği kararlarda bir takım şahsi ya da kendilerinin ardında olan bir takım şahsi emeller ve bir takım kararlar eğer o kurumun o inci değerinin önüne geçiyorsa o zaman toplumların zaman içerisinde adalet mekanizmasını da sorgulaması gündeme gelir. Bizim de Fenerbahçe taraftarı olarak, Türk vatandaşı olarak Türk adaletine sonsuz güvenimiz var. Zaten bu güven hiç eksilmediği için bu anlamda hala bu hukuk mücadelesi devam ediyor... "Adalete Fener Yak" Adalete Fener yakalım hep beraber.
MESLEKTAŞLARINA MESAJ
"Bütün sanatçılara, Fenerbahçe için ortaya bir eser koyanlara, hepsine saygı duyuyorum hepsini çok seviyorum. Fenerbahçe için yazılmış her bir nota her bir kelime çakılmış her bir çivi benim için eş değerde. Bunu ben yapayım bir başkası yapsın hiçbir farkı yok yeter ki Fenerbahçe için yapılsın ama keşke şöyle bir şey de olsaydı inanın aklında bazen şöyle bir şey geliyor keşke Fenerbahçe'nin şampiyonluğunda formalarını giyip koşa koşa o stada gelen arkadaşlarımız 3 Temmuz gününün ertesi günü telefonlarını kapatmasalardı. Bizimle mitinglerde olsalardı biz biber gazı yerken yanımızda olsalardı. O melodileri sadece tatlı zamanlarda değil de acı zamanlarda da hep birlikte beraber söyleyebilseydik, haykırabilseydik."