Güncelleme Tarihi:
Bir kere daha gördük ki, ne Honved, ne Sion, ne de Levadia bizim rakibimiz, fakat aynı mantıkla ne Sivas, ne de Trabzon Avrupa’nın rakibi.
Bence ortada bir problem bulunuyor, ki bu problem eşittir ciddi maçlar öncesi abuk sabuk takımlarla oynanan eleme maçları ve bunun neticesindeki ajanda yoğunluğu, sakatlıklar, cezalılar ve vesairelerdir, ve bu sonsuza ıraksayacak denklemi çözmek için de 2 yol vardır.
Birincisi, toplayacaksın bütün Avrupa’yı, 1600 takımlık bir Lig yapacaksın, Haziran, Temmuz, bayram, noel, Cumartesi, Pazar, gece-gündüz herkes maç yapacak,
Tabi ki buna Bursaspor, Wycombe, Guimaraes de dahil, çünkü ne Sion Kasımpaşa’dan, ne de Levadia Keçiörengücü’nden iyi bir takım.
E bir de çağırmazsan Gaziantep’i, Kidderminster’i, onlara çok ayıp olur.
Böylece bütün takımları Ultra Mega Avrupa Lig diye birleştirmiş olacaksın, bu şekilde hepsi rahatlayacak, ter atacak, forma ve kültür değiştirecek, ne bileyim en azından televizyona çıkacak ve UEFA’nın istediği gibi herkes bir gün ünlü olacaktır.
Emrah Öner yazıyor |
İkincisi, bizim İddia CEO’su Mert Aydın’ı UEFA’ya göndereceksin, Sion, Mion, Levadia, Lavanta, ne varsa daha kafadan mülakatta eleyecek.
Yahu bu takımların Avrupa’da işleri ne?
Zaten bir maç gecenin 21:30’unda, öbür maç 21:45’inde.
Teravihden daha kalabalık bir grup, çay bahçesinde ellerinde çekirdek Elano’yu bekliyor.
Yarın iş var, güç var, sahur var.
Milletin uykusu gelmiş, hala Alex olsaydı 3 olurdu diyor.
Yahu 3 olsa ne olur, 30 olsa ne olur?
Senin ayarın mı o takımlar?
Tabi bu arada kimse kusura bakmasın, ortalıkta Sivas’ın ayarı bir takım da yok, Trabzon’un akranı olan bir takımda.
Bu konu aslında gidiyor geliyor, Şampiyonlar Klüpler Kupası’nın, yani Galatasaray’ın en son oynadığı sene olan kupanın statüsünün değiştiği tarihe denk geliyor.
O zamanlar kupaya sadece liglerinde şampiyon olan takımlar katıldığı için, en azından o kupanın bir ismi, bir havası, bir anlamı vardı.
Şimdi herhangi bir kupa için o ligden 15 takım, bu ligden 7 takım, şu ligden 1 takım alıyorsun, ve hatta bunları alırken de ortaya bir katsayı, bir matematik koydum diyorsun.
Mesela şu takım puanını, şu ülke puanı ile topladım, şu ligden 10 takım gelecek, diyorsun.
Peki o zaman aynı mantıkla bir hesap-kitap yap, geçen seneki futboluna bak, transferlere bak,
De ki, kardeşim bu sene Türkiye’den, şu şu şu takımlar gelecek. Estonya’dan, Macaristan’dan malesef takım alamıyoruz.
E Türkiye’den gelemeyenler ne olacak?
Gelemeyen arkadaşlar ilk önce düzgün takım kuracak, bir kere de 100 tane yeni adam transfer etmeyecek, seyircisi çekirdek yemeyecek, fundemental kelimesinin anlamını öğrenecek, ondan sonra gelecek, burada yer işgal edecek.
Çünkü herkesi biz buraya alırsak buranın anasını ağlatırsınız.
O zaman belki başımızı taşa vurmadan önce, oturup düşünürüz.
O zaman belki “Trabzon 3-1 yenildi, ve turu zora soktu” diye demeç vermeyiz.
Örnek, ya Sivas geçen sene yanlışıkla şampiyon olsaydı ve Şampiyonlar Ligi’ne direk katılsaydı...
İşte bizde bir otokontrol olmadığı için, nasıl UEFA stada geliyor, inceleme yapıyor ise, yetkililer gelecek, takımlara bakacak, ve diyecek ki, “Burada Kamanan var, tamam, Yattara var, güzel, fakat burada Petkovic, Yasin, Serkan Balcı var. Kusura bakmayın, bu şartlarda bizim bu takımları Avrupa Lig’ine almamız mümkün değil.”
Çünkü Avrupa Ligi’nin bir ismi var, bir anlamı var, diyecek.
Sakın yanlış anlaşılmasın, Sivas ve Trabzon ömür boyu hiç bir yere gitmemeli değil.
Önce takımını kuracak, Diyarbakır’ı yenecek, üst üste takımları ezecek, ondan sonra oraya çıkacak.
Bu konu her takım için söz konusu.
Tabi ki bu seneki Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi için de geçerli.
Maçlara gelince...
İki maça da, yani hem Fenerbahçe, hem Galatasaray maçına bakmaya çalıştım.
Fakat pek maç yazısı yazmayı sevmem.
Hele böyle 2 abuk sabuk maç için hiç bir şey yazamam.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bu sene nasıl bir kadroya, nasıl bir sisteme, nasıl oyunculara sahip olduğunu söylemem mümkün değil, çünkü karşı tarafta ilk önce düzgün, sağlam, kurgulu, güçlü bir takım olacak, ondan sonra ben Elano, Dos Santos diyeceğim, 4-2-1-3, 4-2-3-1 yazacağım.
Burada tabi en sevindirici konu, Fenerbahçe’nin artık Avrupa’nın 2. ve 3. sınıf takımlarını çok rahat geçiyor olması. Bunu zaten Galatasaray yıllardır yapıyordu ama, Fenerbahçe için bu konular henüz 2003 senesinden itibaren başlamıştı.
Bir de en iftiharlık konu, Fenerbahçe’nin artık Alex’siz de yenebilmesi.
Artık siz bu konuya iftihar mı dersiniz, utanç mı dersiniz bilmiyorum.