Güncelleme Tarihi:
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Spor Salonu’nu dolduran güzel taraftarın en büyük beklentisi, EuroLeague’den zihinsel/fiziksel yorgun dönen Fenerbahçe Doğuş’a acaba çelme takılabilir miydi. Aslında çokta haksız değillerdi. Fakat tüm soru işaretleri ilk periyotta Wanamaker ve Vesely’nin oyuna girmesiyle cevabını buldu. İkili oyuna girene kadar, hücum akışkanlığından uzak, birebirler üzerinden skor üretmeye çalışan bir takım izliyorduk. Aynı zamanda savunmada da zihinsel yorgunluk sebebiyle yeterince sertlik gösterilemiyordu.
Bununla birlikte Eskişehir Basket’in yakaladığı momentumla verimli hücumlarını izledik. Çeyrek sonundaki Vesely’nin blokları, ikinci ve üçüncü çeyrekte olacakların habercisi gibiydi ve aslında maç tam da çeyrek sonundaki blokla koptu. O andan itibaren, 12 oyuncunun kullanıldığı geniş rotasyonun da eklenmesiyle, savunma sertliği bir an olsun düşmedi. Özellikle Eskişehir Basket oyuncularının kaçırdığı her toptan sonra zihinsel çöküş yaşamaları ve basit top kayıpları yapmalarıyla maçtaki fark giderek açıldı.
Fenerbahçe Doğuş 2. ve 3. periyotlarda 45 sayı bulurken, potasında sadece 23 sayı gördü. Melih’in %66 ile 20 sayı bulması, takım halinde de 10 kişiden sayı katkısı alınması maçın kazanılmasındaki anahtar istatistiklerdi. Ayrıca Dixon’ın yönettiği hücumları izlemeyi çok özlemişiz. Diğer bir yandan, Thompson’ın çok kolay fauller yapması, özellikle Avrupa’daki hücum faullerine alışamaması, üzerine düşünülmesi gereken bir konu haline gelmiş durumda.
Karşılıklı tempolu hücumlar, iyi niyetli sporcular, harika seyirci desteği…kısaca güzel bir pazar maçı izledik. Yerlilerin Basketbol Süper Ligi’nde süre almasıyla kendi lokal yıldızlarımızın özgüveni de artıyor ama bu performansların EuroLeague arenasında da ödüllendirilmesi gerekiyor. Yoksa Süperman gibi başladığımız sezonu, “Uçan Adam Sabri” olarak bitirme riskimiz var.