Güncelleme Tarihi:
Ancak Sarı-Lacivertli ekip herşeye rağmen, son haftasına 1 puan farkla girdiği, hem de son maçı evinde oynadığı bir ligde şampiyon olabilir, milyonlarca taraftarını mutlu ettiği gibi kendisiyle sürekli uğraşan bazı çevrelere de gerekli mesajları verebilirdi..
Ama olmadı..
Bir kere şunu kesin ve net olarak ifade edelim;
Fenerbahçe'de şampiyonluğu sahadaki takım değil, tribündeki yönetim kaybetti..
Bunun nedenlerini tek tek sıralayalım...
Bir; Kim ne derse desin Bursaspor'un bu şampiyonluğunun mimarı Futbol Federasyonu yöneticisi Levent Kızıl.. Bursaspor'da bir dönem başkanlık da yapan Kızıl, Yeşil-Beyazlı ekibin kritik maçlarında devreye girerek en azından bir hakem faciasına kurban gitmemesini sağladı. Kızıl Bursa'nın Diyarbakır maçında elde ettiği hükmen galibiyette ve ligin ilk yarısında yine Diyarbakırspor maçında çıkan olaylar nedeniyle Yeşil-Beyazlı kulübe verilecek saha kapatma cezasını önleyen isimdi.. Fenerbahçe Yönetimi, aslında Fenerbahçeli olan Levent Kızıl'ın hiçbir hamlesine cevap veremedi...
İki; Fenerbahçe taraftarı 22 Şubat'ta Kadıköy'de oynanan Bursaspor maçında takımı 2-1 öndeyken o ana kadar gol atmamasına rağmen rakip defansa müthiş bir pres uygulayan Güiza'yı yuhalayarak takımın ipini çekti.. 65'inci dakikada yuhalanan Güiza çıktı, yerine Semih girdi.. O dakikaya kadar sahasından çıkamayan Bursaspor elini kolunu salla sallaya Fenerbahçe ceza sahasına gelmeye başladı.. 90 dakikanın bitiminde ise tabelada 3-2'lik Bursa galibiyeti vardı. Eğer Fenerbahçe o gün o son dakika golü ile rakibine yenilmemiş olsa, en azından berabere kalsa geçen hafta Ankaragücü maçı sonrası şampiyonluk turunu atmıştık...
Üç; Fenerbahçe'nin son haftalarda kazandığı maçlar yönetimi rehavete soktu.. Kulüp, Türkiye'nin hemen hemen her yerinden yükselen ''Fenerbahçe kalecileri satın alıyor. Fenerbahçe'nin galibiyetleri şaibeli'' iddialarına ''Aman şampiyonluğa giderayak toz kaldırmayalım'' diyerek cevap dahi vermedi.. Bu sessiz kalış bir anlamda ''Fenerbahçe suçu kabul ediyor'' şeklinde anlaşıldı.. Hatta yönetim, cuma gecesi Bursaspor'u ziyaret edip ''Fenerbahçe'nin maçlarındaki kaleci hatalarını biliyoruz'' diye acayip bir laf eden Devlet Bakanı Faruk Çelik'e bile cevap veremedi...
Dört; Fenerbahçe Yönetimi son hafta maçları oynanırken gerekli taktiği bir türlü ortaya koyamadı. Bazı çevreler, Trabzonspor Başkanı Sadri Şener'in Denizli maçı sonrası sorulan bir soruya, ''Fenerbahçe'ye yenilip döneceğiz'' şeklinde yaptığı espriyi bile Sarı-Lacivertli takım aleyhinde kullanırken, Aziz Yıldırım ve Yönetimi, dikkatleri Burasspor-Beşiktaş maçının üstüne çekmeyi başaramadı. Şöyle geçmişi bir hatırlayalım; 1992-93 sezonunda Galatasaray ile Beşiktaş son haftaya puan puana girmişlerdi.. Galatasaray, Başkent'te Ankaragücü ile oynarken, Beşiktaş evinde Gençlerbirliği ile karşılaşacaktı.. Herkes, Ankaragücü-Galatasaray maçını konuşurken, Gençlerbirliği'nin aynı zamanda Galatasaray Kongre üyesi de olan Başkanı İlhan Cavcav, bir anda ''Şike yapacakları'' gerekçesiyle kendi takımından 3 oyuncuyu kadrodışı bırakmış, bütün şaibeyi Beşiktaş'ın üstüne bırakmıştı.. Kaldı ki o gün kadrodışı bırakılan 3 oyuncudan 2'si zaten Gençlerbirliği takımında ilk 11'de bile oynamıyordu. Sonuçta Galatasaray, meşhur ''Zalad''lı maçta Ankaragücü'nü sessiz sedasız 8-0 yenip şampiyon olurken, Beşiktaş evinde ıkına sıkına Gençlerbirliği'ni 3-1 yenip ikincilikle yetinmişti.. O karşılaşma sonrası Beşiktaşlılar isyan ederken, Galatasaraylılar ''Kıs kıs'' gülüyordu.. Bu olaydan hareket edersek, Fenerbahçe Yönetimi, Bursa'ya ''Kılım döndü.. Ayağım uf oldu.. Kaza yaptım.. Canım sıkkın'' diyerek sağlam oyuncularını götürmeyen Beşiktaş'ın bu durumunu bile kullanamadı.. Eğer dün son maçı Trabzon'la oynayan Fenerbahçe değil de, Galatasaray olsaydı hem maçı Sarı-Kırmızılı ekip en az 4-0 (Ki tarihte böyle son haftalarda oynanan Galatasaray-Trabzonspor maçları var) kazanırdı, hem de bütün olayı bir hafta boyunca Bursa-Beşiktaş karşılaşmasının üstüne yıkıp, işi sağlama alırdı.
Beş; Fenerbahçe, Futbol Federasyonu'nun son hafta maçlarını cumartesi değil de pazar gecesi oynatmasına da karşı koyamadı. Bu psikolojik bir durumdur.. Birv maç ne kadar erken günde oynanırsa stres o kadar az olur. Maçın günü sarkınca Fenerbahçeli futbolcu ister istemez gerildi.. Bu da kaybedecek bir şeyi olmayan Trabzon'a yaradı...
Altı; Beşiktaş'ın Bursaspor'a karşı maça fazla askıntı olmayacağı zaten oraya götürdüğü kadrodan da belliydi. Bu tip maçlarda genelde ilk yarılar hep 2-0 galibiyete ihtiyacı olan takımın lehinde biter.. Bursa, Beşiktaş önünde ilk yarıda öyle ya da böyle (Biri Beşiktaş'ın kendi kalesine attığı golle) 2-0'ı bulunca, Kadıköy'de soyunma odasına 1-1'lik beraberlikle giren Fenerbahçeli oyuncular ister istemez ikinci yarıya gergin çıktılar.. Çünkü şampiyonluk yolunda ipler, o anki skorlarla Bursa'nın eline geçmişti.. (Örnek: Dün İtalya'da da Roma deplasmanda Chievo karşısında ilk yarıyı 2-0 önde kapatırken, İnter küme düşmüş Siena karşısında ilk 45 dakikayı 0-0 berabere bitirmişti.. İnter ikinci yarıda bir gol bulup şampiyon oldu ama özellikle maçın son anlarında anasından emdiği süt, burnundan geldi)
Yedi; Fenerbahçe bir büyük hatayı da Trabzonspor gibi kaybedecek bir şeyi olmayan bir rakibi ''Yumuşatmayarak'' yaptı. Örneğin, Kupa Şampiyonu Trabzon takımı sahaya çıkarken Fenerbahçeli futbolcular tarafından tünelin orada alkışlansa dünkü maça bu kadar fazla asılırlay mıydı acaba?.. Bugün Barcelona, M.United, Chelsea gibi devlerin hocaları ve futbolcuları, en zayıf rakiple karşılaşırken bile taktik icabı ''Rakibimizden çekiniyoruz.. Kolay maç olmayacak. Bizden üstün yerleri var'' diyerek yumuşatma sistemini seçerler. Her ne kadar onlar böyle söylese de karşılaşmalar 4-0, 5-0 biter ama görev tamamlanmıştır. Avrupa'da nereye giderseniz gidin bu sistem hep uygulanır...
Sekiz; Daum, ama yönetim baskısıyla, ama kendi üstün fikirleri ile Semih gibi özellikle son dakikalarda sonucu değiştirebilen bir oyuncuyu küstürüp, kadroya dahi almayarak Fenerbahçe'nin ipini çekti.. Dünkü maçta Semih olsaydı, o maç öyle bitmezdi...
Dokuz; Fenerbahçe Yönetimi, sezon başından beri süregelen Daum-Aykut Kocaman olayını da bir türlü çözümleyemedi.. Bu sorun ligin son haftasına kadar sürdü...
On; Fenerbahçeli futbolcuların sezon başından bu yana Teknik Direktör Daum'a sempati ile bakmadıkları bir gerçek.. Bu da şampiyonluğun kaybedilmesinde etken oldu..
Buraya kadar dikkat edilirse Fenerbahçe'nin iç sahada Kasımpaşa, Diyarbakır ve son olarak da Trabzonspor'a verdiği puanların şampiyonluğu kaybettirdiğine değinmedik. Başta da yazdık. Bir tek Bursa beraberliği ile Fenerbahçe yine şampiyon olacaktı.. Ya da Fenerbahçe, 1-1 berabere kaldığı Diyarbakır'ı yenseydi bile bugün bu sonuçlarla şampiyondu..
Ama olmadı..
Fenerbahçe Yönetimi, 2005-2006'da Denizli'de kaybettiği şampiyonluğun bir benzerini bu sezon da kaybetti..
Bu faturayı biri ödemeli..
Ama kim?