Güncelleme Tarihi:
Zor geceydi hem de çok zor.. Â
Size öncelikle dün gecenin buradaki iki yüzünü anlatayım;Â
Biri ilk golü bulduğumuz 75'inci dakikaya kadar olanı...
DiÄŸeri 75'inci dakikadan sonrası.Â
O ilk 75 dakikalılk bölümde, Fatih Terim'e küfür, futbolculara öfke, maçın hakemine isyan vardı..
Sonraki 15 dakika ve ardından gelen 4 dakikalık uzatmada ise sevinç, gözyaşı, mutluluk ve coşku hakimdi..
Stade De Geneve'de çok ama çok ilginç anlar yaşandı..
ÖrneÄŸin; Â
Meriç TUNCA yazıyor |
İsviçre polisi Türk taraftarların sahaya gireceğini ve olay çıkartacağını düşünmüş olmalı ki, bizim tribünlerin önüne devre arasından itibaren takviye yaptı.
Buna rağmen Arda'nın golü sonrası tribünden atlayanlar, yere düşüp bayılanlar olurken, Nihat'ın son golünden sonra ise bir taraftar tüm barikatı yararak soluğu saha içinde aldı ve gitti Arda'ya sarıldı.. Tabii bu şovun sonrasında o da karga tulumba dışarı atıldı..
Maçın bitiş düdüğü ile birlikte Stade De Geneve hakikaten görülmeye değerdi.
Bir yanda birbirine sarılıp ağlayanlar, diğer yandan cep telefonları ile o anı ölümsüzleştirmeye çalışanlar ve yine yakınlarına telefon açıp mutluluğu paylaşanlar..
Onlar, Ahmet, Mehmet, Selahattin, Sabahat, Fazıl, Güngör, Ayşe ya da ismi her neyse..
Kimi Almanya'dan gelmişti, kimi Hollanda'dan, kimi Fransa'dan, kimi ise Türkiye'den..
Ama çoğunluk İsviçre'de yaşayan gurbetçilerimizdi..
Onların da kimi temizlikçi, kimi garson, kimi bulaşıkçı, kimi kasiyer, kimi başka bir işte çalışandı..
O sıkıntılı anında bir bilete 300 Euro (Yaklaşık 600 YTL) verip gelen bile vardı..
Belki Türkiye'de de milyonlar sokaklara döküldü. başta Taksim olmak üzere, Ankara, İzmir, Adana, Malatya, Trabzon ve yurdun dört bir yanı büyük coşku yaşadı ama... Cenevre, Cenevre olalı böyle bir olaya ilk kez tanıklık ediyordu..
Çek Cumhuriyeti karşılaşmasının bitiş düdüğü ile birlikte Stade De Geneve'nin önünde başlayan kutlamalar, daha sonra konvoy halinde uazayan bir otomobil kuyruğuyla 5 kilometre ötedeki tren garına kadar gidiyordu..
Ay-Yıldızlı bayraklarla süslenmiş arabalardan çıkan klakson seslerinin yanısıra ''En büyük Türkiye, başka büyük yok'' tezahüratları, uykuyu sevmeleriyle bilinen ve ertesi gün işe kalkacak olan İsviçreliler'i bile huzursuz etti..
Ama gurbetçi için lamı-cimi yoktu..
Türkiye bir mucizeyi başarmış, 2-0 olup da ''Gitti'' denilen bir maçı son 15 dakikada kopartıp, adını tarihe yazdırmayı başarmıştı..
Aslında karşılaşma sırasında bir başka ilginçlikte medya mensupları arasında yaşandı..
2'nci Çek golünden sonra Fatih Terim'i asmak için laptopların başına geçenler, ardı ardına gelen goller sonrası adeta abondone oldu..
Yazılar bir kaç kez değişti, Milli Takım'ı kıtır kıtır kesmek için bileylenen bıçaklar kınına sokuldu..
Ben duymadım ama bana anlatanların yalancısıyım, bu rüzgara güya Fatih Terim de kendini kaptırmış olacak ki, soyunma odasında futbolcularına ''Ben bu gazetecilerin anasını bakın Hırvatistan maçında nasıl bilmem ne ediyorum'' deyivermişti..
İlginç bir geceydi vesselam..
Şimdi sırada 20 Haziran'da Viyana'da Hırvatistan ile oynayacağımız çeyrek final karşılaşması var..
''Bu maç ne olur?'' derseniz, size ancak şunu söyleyebilirim;
-''Gazete ve televizyon yorumcuları ne diyorsa tersini düşünün.. Çünkü şu belli oldu ki onlar ne yazarsa, ne derse Milli Takım tersini yapıyor..''
Zürih, Viyana'ya trenle 10 saat uzaklıkta..
Biz cuma gecesi oradayız..
Sizleri de bekleriz efendim..