Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2005 00:39
DNA’nın, genomun dört bir yanında çoğalan bencil ve asalak bir parçası, insanlar arasındaki farklılıklarda kilit bir rol oynuyor.
Hareketli genetik elemanlar Ğveya başka bir deyimle "sıçrayan genler"- tek amacı kendini kopyalamak olan genetik asalaklardır. Şaşırtıcı bir şekilde zıplayan genler genomumuzun yaklaşık yüzde 95’ini oluşturur.
Ne var ki bunların pek çoğu artık kendini kopyalama özelliğini yitirmiş kalıntılardır. L1 retrotranspozon adı verilen bir sınıf, memeli DNA’sının yaklaşık yüzde 20’sini oluşturur.
Kaliforniya’daki Salk Enstitüsü Biyolojik Çalışmalar Bölümü’nden Fred Gage ve ekibi, insan L1 elemanının bir versiyonunu yarattılar. Ve bu versiyonu bir hücre kültürü içinde serbest bıraktılar. Çalışmanın sonunda yapay L1’in sinir hücrelerinde, diğer hücrelerde olduğundan daha faal olduğunu keşfettiler.
Beyinlerdeki fark
Daha önceki çalışmalar L1’in testis ve yumurtalıklarda daha faal olduğunu gösteriyordu. Gage, "Hiç kimse, bugüne dek, mikrop-soyu’ndan gelen hücrelerin dışındaki hücrelerde gen hareketliliğini somut olarak kanıtlayamamıştı" diyor.
Yapay L1 elemanı farelere yerleştirildiği zaman, bir seferinde kendini sinir hücrelerinde çok önemli bir genin içine kopyaladı. Böylece genin faaliyetini değiştirdi. Bu bağlamda Gage, zıplayan genlerin insanların beyinleri arasındaki farkı yaratmış olabileceğini düşünüyor.
Fakat diğer bilim adamları bu konuda daha temkinli. İngiltere, Nottingham Üniversitesi’nden genetikçi John Brookfield, "Bana kalırsa zıplayan genler genomun yüzde birlik bir bölümünün binde birinden sorumlu" diyor.