EVLÄ°LÄ°K'E DAÄ°R… "Tarla kuÅŸuydu, Juliet!" Dünyanın en ünlü aÅŸk hikâyesi hangisi? Ne lüzumsuz bir soru deÄŸil mi?.. Tabii ki "Romeo ve Juliet…" Diyeceksiniz

Güncelleme Tarihi:

EVLİLİKE DAİR… Tarla kuşuydu, Juliet Dünyanın en ünlü aşk hikâyesi hangisi Ne lüzumsuz bir soru değil mi.. Tabii ki Romeo ve Juliet… Diyeceksiniz
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2000 00:00

EVLÄ°LÄ°K'E DAÄ°R… "Tarla kuÅŸuydu, Juliet!" Dünyanın en ünlü aÅŸk hikâyesi hangisi? Ne lüzumsuz bir soru deÄŸil mi?.. Tabii ki "Romeo ve Juliet…" Diyeceksiniz ki, ÅŸarkta da destansı aÅŸk hikâyeleri yok mu? Var, olmaz olur mu? Ama, hemen hepsinde, sevgililer zulmet altındadır; hâkim kiÅŸi (hükümdar, bey, aÄŸa, her kimse) zalimdir, çevre, ana-baba zalimdir, ÅŸartlar acımasızdır. Tüm bunların bileÅŸkesi, kötü yazgı olarak sevdalıların karşısına dikilir; ara yere dini referanslar da karışır; onlar da, aslında pek de baÅŸkaldırıp kıyasıya mücadele etmedikleri bu kadere yenilirler. "Romeo ve Juliet" öyle mi ya? Etli, kanlı, canlı, gerçek bir öykü. Bu, bir. Ä°ki, içinde aÅŸka dair tasavvur edilebilecek her ÅŸey mevcut. Bir aÅŸk hazinesi; kavuÅŸamamak bir servete dönüşüyor. Ve tabii, W.Shakespeare'in dili. Öyle ki, "Romeo ve Juliet"i seyredip de ÅŸark usulü, "Vah, vah, zavallı çocuklar!.." diye gözyaÅŸlarına boÄŸulan olduÄŸunu pek sanmıyorum. Ä°nsan büyülenir kalır, o kadar. Sakın, yanlış anlamayın, ne yazık ki, bir Shakespeare uzmanı deÄŸilim. KeÅŸke, olabilseydim. Sadece, kendi izlemimi aktarıyorum. Zaten, asıl derdim, lafı bir baÅŸka noktaya baÄŸlamak. Lisedeyim. Ailemle Ankara'dayız. Sevgili babam, güdük subay maaşına raÄŸmen, ayda hiç olmazsa bir defa, bizi tiyatroya götürürdü. O sayede, 1963-68 döneminin Devlet Tiyatroları'nda sahnelenen belli baÅŸlı oyunlarını görme fırsatını buldum. Devlet Tiyatroları'nın Cüneyt Gökçer yönetimindeki altın yılları. Ä°srail'in modern yazarlarından Efraim KiÅŸon'un bir oyunu; baÅŸrollerde Ayten Gökçer ve Kerim AvÅŸar. Bu muhteÅŸem ikili, oyun güçleri, güzellikleri ve unutulmaz sesleri ile sahneyi kasıp kavuruyorlar; biri Romeo, öbürü Juliet rolünde. Oyunun adı? "Tarla kuÅŸuydu, Juliet!" Ufak bir hatırlatma, "Juliet"den önceki virgülü ben koydum. Orijinal afiÅŸte yoktu ve ben derhal itiraz etmiÅŸtim, oyunu seyrettikten sonra, tabii. Virgül olmazsa, dümdüz okunacak demektir. Oysa, cümle devrik, özne sonda ve Juliet'in "tarla kuÅŸu" olduÄŸu zannediliyor. Fevkalade kafa karıştırıcı bir durum. Halbuki, cümle Romeo'ya ait ve Juliet'i, öten kuÅŸun serçe falan deÄŸil, düpedüz tarla kuÅŸu olduÄŸu konusunda ikaz ediyor. Vurgu deÄŸiÅŸince de, araya bir adet virgül farz oluyor. (Nasıl atlamışlar, bugün bile merak ediyorum.)Efendim, hikâye ÅŸu: Efraim KiÅŸon'un gönlü razı gelmemiÅŸ iki sevgilinin ölmesine ve Romeo ile Juliet'i evlendirmiÅŸ. Veee… Aradan, tam tamına yirmi sene geçmiÅŸ! (Yirmi seneyi telaffuz etmek bile, insanın dudağını uçuklatmaya yetiyor!) Oyunda, yirmi yıl kıdemli bir Romeo ve Juliet aÅŸkı (?????) izliyoruz. Söylemeye gerek var mı, bilmem? Trajedi hak getire, kahkaha tufanı bir komedi söz konusu. Hınzır zekâlı Efraim KiÅŸon yüzünden, tüm romantik duygularımız buharlaÅŸtığı gibi, evlilik kurumu yerden yere vuruluyor. Katı ÅŸablonların ülkesi Ä°srail'de, böylesi bir temayı didiklemeye cesaret edebildiÄŸine göre, KiÅŸon'un neleri göze aldığını bir düşünsenize… Bu arada… Eskaza, sahice "Romeo ve Juliet"i seyredeceÄŸini sanarak gelen bir kısım seyirci, hepten ÅŸaÅŸkın. Trajedideki o romantik sahneyi hatırlarsınız. Romeo ile Juliet, beraber oldukları ilk gecenin sabahında, seher vakti uyanırlar. Uyku ve saadet mahmru Juliet yatakta, Romeo yeni kalkmış, taze sabahın ilk seslerini dinliyor. Juliet sorar: "Romeo, serçe miydi o?" "Serçe"yi resmen attım, saksaÄŸan da olabilir. GeçmiÅŸ gün, samimi söylüyorum hangi kuÅŸtu, unuttum. Romeo cevap verir: "Tarla kuÅŸuydu, Juliet." Juliet'den sadece bir "Hımmm…" Yirmi sene sonra????? Yıldırım hızıyla patlak veren bir kavga. (Aynen serçe üzerinden devam ediyoruz.) Juliet: "Hayır, serçe idi!" Romeo: "Tarla kuÅŸuydu!" Serçeydi, tarla kuÅŸuydu derken, sabahın kör karanlığında, evlere ÅŸenlik bir karı-koca kavgası! Hani, "incir çekirdeÄŸini doldurmaz sebeplerle biribirlerinin gırtlağına çöküyorlar" denir ya. Öyle… Mesele, yirmi sene sonra hâlâ halledilememiÅŸ. Kahkaha krizini -ki, oyun boyunca her fırsatta tekrarlanıyordu- atlatmaya çabalarken, bir yandan da, salondaki yıllanmış çiftlerin neler hissettiÄŸini de pek merak etmiÅŸtim. Oyunun sonunda, "Ohhh!.. Romeo ile Juliet iyi ki evlenmemiÅŸler!" diyerek, müthiÅŸ ferahlamış halde tiyatroyu terkettik. Sahiden, ne hissettiler dersiniz? Burukluk, belki… Ama, kesin bir ÅŸey söyleyemiyorum. Zira, mümkün deÄŸil. Benzer bir tecrübem yok ki… Benim tüm yapabileceÄŸim, cevahir defterlerimde "evlilik" üzerine biriktirdiÄŸim minik alıntıları aktarmak. "Åžu AÅŸk Meselesi"nde olduÄŸu gibi, kaydettiÄŸim tarih sırasıyla… Ä°lk cevahirimiz, "30 tehlikeli bir yaÅŸtır, Cynthia" filminden. Yönetmen Joseph Grath, şöyle bir replik attırıyor: "Evlenmek mi? Karşı cinsten birinin hizmetini garantiye almak istiyorsanız…" Hesap, aaahh hep hesap… Åžu hesap yok mu? "EvliliÄŸi boÅŸ ver… Yoksa, hayatın geri kalan bölümde onunla uÄŸraşırsın. Seni ezer dostum." (Ukala nikâh memuru, 30 yaÅŸ krizi tutan, Ä°rlandalı çılgın bestekâr Rupert Street'e -aktör, Dudley Moore- söylüyor.) "Kahrolsun nikâh peÅŸindeki çirkin kızlar! Ve iÅŸbirlikçi anaları!" (SABAH'tan graffiti, 26.09.1990) Ãœnlü "Shirley Valentine" ya da AyÅŸe Sarıkaya'nın tek başına oynadığı "Bir Kadın"da, Shirley bir yandan mutfakta iÅŸlerle haşır neÅŸir, öbür yandan da evliliÄŸe iliÅŸkin acılarını döküyor: (Kocası için…) "Aslında, kötü deÄŸil, ama iyi de sayılmaz." (Seks için…) "Seks, büyük maÄŸazalardan alışveriÅŸ etmeye benziyor. Bol itiÅŸ kakış, ama sonunda pek az ÅŸey alıyorsunuz." (Evlilik için…) "Evlilik… OrtadoÄŸu gibi… Gerçek çözümü yok!" "Annemle babamın zamanında, insanlar aÅŸk için evlenmezdi. Bu, yeni bir moda… Erkekler, ekstra bir katıra ihtiyaçları olduÄŸu zaman evlenirlerdi." (Woody Allen'ın unutulmaz "Radio Days" filminden, 13.11.1990) "Ben gerçek bir evlilik istiyorum. Sorumlulukların paylaşıldığı, sevgi ve saygı üzerine dayalı bir evlilik. Hayat, daha azına katlanılamayacak kadar kısa!.." ("Coleidoscope" filminde, üç kız kardeÅŸin ortancası Alexandra, senatör kocasına itiraz ediyor, 14.07.1991) "Evli erkekler, masa başında kâğıtlarla uÄŸraÅŸmalı…" ("Altın Kar Dosyası" filminde, istihbarat ajanının -aktör, Yul Breyner- aÄŸzından.) Bir zamanlar BM Genel Sekreteri olan Butros-Butros Gali, EPOCA dergisine verdiÄŸi bir mülakatta, "Ä°ÅŸimiz konusunda, eÅŸinizden nasıl bir destek görüyorsunuz?" sorusuna ÅŸu cevabı vermiÅŸ: "Çalışırken, beni rahat bırakıyor…" (17.01.1993 tarihli "CUMHURÄ°YET-Pazar'daki tercümeden.) "Kadın kısmısı, adamın baÄŸrına basar gibi vuracak topuÄŸunu!" (Kerim Korcan'ın eseri "Tatar Ramazan"da, hapishane aÄŸası, yoldan geçen kadınlara atfen söylüyor. Söylüyor da, evde baÄŸrına basılmış, kuyruk acısı varmış gibi.) "Ev iÅŸlerinden nefret ediyorum. Yatağı yap, bulaşığı yıka. Altı ay sonra, bunları yeniden yap!" (Joan Rivers, d.1934. Hıncal'ın köşesinden, Kasım 1992) "Sultan ilk defa gerçek bir eÅŸ seçmek istiyor!" ("Harem" filminde, sarayın önde gelen hatunlarından biri, yeni gelen ecnebi genç kızla konuÅŸuyor.) Sonra, Sultan (aktör, Ben Kingsley) ile genç kızın konuÅŸması: Onlar kim? Kim? Bunları kim seçti? EÅŸlerin? Hiç kimse! Nasıl olur? Bütün bu eÅŸler? Senin gerçek eÅŸin deÄŸil mi? Hiçbiri… Hepsi, tahtı ve sarayıyla birlikte, bana miras kaldı… ÇoÄŸu babamın kızı, kızkardeÅŸi, akraba kızları…" (Yine "Harem", 12.11.1993) "Yeni evlisiniz, galiba… Evet.Halinizden belli… Biraz eskiyince, kadın, deÄŸil yardım etmek, bir kenarda durur, her ÅŸeyi kocasından bekler…" ("Cevriyem" filminde, Ali Åžen, lodos öncesi kayığı sahile çekerken, çiçeÄŸi burnunda Türkan Åžoray-Kadir Ä°nanır çiftine takılıyor. 4 Åžubat 1994) Ãœnlü besteci Robert Schumann, çağının en büyük piyano virtüözü olan eÅŸi Clara Schumann'I şöyle anlatmış: "Karım, her gün çoÄŸalan bir hazine gibi…" (R.Schumann'ın günlüğü, Eylül-Ekim 1840) Aynı günlüğe, 1843'te de ÅŸu notu düşmüş: "Clara, Dresden'de dün bir konser verdi. O burada olmadığı zaman, ev ne kadar sessiz ve yalnız…" Clara ise, R.Schumann'ın son yıllarında, bir baÅŸka büyük besteciyi sevdiÄŸi halde, eÅŸini kaybettiÄŸinde, cenaze törenini aktarıyor: "En sevdiÄŸi akadaÅŸları önde yürüdü, ben arkadaÅŸdım, farkedilmiyordum. Böylesi daha iyi, onun daha çok hoÅŸuna giderdi. Onun gidiÅŸiyle, mutluluÄŸum sona erdi. Yeni bir yaÅŸam baÅŸlıyor." (Clara'nın günlüğü, 1856) "Siz kocası mısınız? Evet. Bütün gece sizi sayıkladı. Åžimdiye kadar neredeydiniz? (Uzun bir suskunluktan sonra…) Özür dilerim." (E.Hemingway'den sinemaya uyarlanan "Silahlara Veda"da, hemÅŸire ölüm döşeÄŸinde; bebeÄŸi doÄŸumda ölmüş. Çaresiz sevgili Gary Cooper -orijinal karakterin ismi ezberimde deÄŸil- "Sen Ölmemelisin"! diye yakarıyor: "BebeÄŸimizi aldın. Onu kabul ediyorum. Ama lütfen Allah'ım, onun ölmesine izin verme!) "Erkek, bana deÄŸil, eve geliyorsa, bu iÅŸ biter." (Seden Kızıltunç'un "Cumhuriyet-Dergi'ye verdiÄŸi bir mülakattan, 10.07.1994) "Yıllardan beri görüşmeyen iki eski dost, tekrar karşı karşıya gelmiÅŸlerdi. Birincisi sordu: Eeee, karın yine eskisi kadar güzel mi bakalım? Evet, gene güzel… Güzel, ama yalnız ÅŸimdi biraz vakit alıyor güzel olması…" (Hürriyet takviminde, "Günün Fıkrası", 05.02.1995) "Kocası, Roberta'ya ateÅŸ püskürüyor: Ä°stemiyorum da ne demek? Sen benim karımsın. Beni istemeye mecbursun!" (Araya girmezsem, çatlarım. Tek kelimeyle, dehÅŸet verici. Daha acıklısını söyleyeyim mi, bu 'koca'nın ne kadar yanıldığına iÅŸaret etmek için? Hanım sohbetlerinde ne zaman 'yatak hikâyeleri' konuÅŸulsa, ittifak edilen nokta, 'en arzu edilmez erkek'in koca olduÄŸu!) Evet tartışma devam ediyor: (koca) Åžu üzerindeki erkek kıyafeti beni çok rahatsız ediyor… (karı) Niçin? Ä°lk tanıştığımızda, üzerimde erkek kıyafeti vardı. (koca) Pek de yakışmıştı. Ama, artık, benim karımsın. Kadın gibi giyinmelisin. Sakız gibi uzayan tartışmanın "final" cümlesi: (koca) Hayatım, ben senin hayatını sınırlamaya çalışmıyorum. Kadın gibi, diÅŸi gibi davranmanı istiyorum." "Tüm kadınların, yürürlükteki yasalara karşı gizli bir isyan duydukları nokta, çocuk edinme hakkının, bir erkeÄŸe hizmetçi olmak zorunluluÄŸuna baÄŸlanmış bulunmasıdır." (Bernard Shaw'dan "Evlenmek" üstüne.) "Usta, Hacer Avrat'ı dövüyor. Niçin? Avradı deÄŸil mi, döver, döver… Erkekler hep döver mi avratlarını? Avradına baÄŸlı… Sen de dövecek misin avradını, evlenince? Bekâra, 'dövmem' demek kolay. Sen de, dövme… Karılar da insan!" (Bir Türk filminden, AÄŸustos 1996) "Ne bağırıyorsun be?!.. Unuttun galiba, artık senin karın deÄŸilim!.." ("Kızımın Kanı" filminden. Tarık Akan'ın sâbık eÅŸi, "Kızım nerede?" diye çıkışan eski ocasını azarlıyor.) "Hür olmak varken, evlenen bir erkek, budaladır." (Richard Burton ile Genevieve Bujold'un baÅŸrollerini paylaÅŸtığı, "Anne of Thousand Days" filminde Kral Henry VIII, evlilik üzerine inciler döktürüyor. -Interstar, 16 Eylül 1996- Acaba bu yüzden mi, defa evlendi?) "- Kocan hep böyle kararlı mıdır? Daha da kötü olduÄŸu zamanlar da var!" (Bir kovboy filminden, 4 Aralık 1996) "Burjuva ahlakı denilen ÅŸey, ahlaka aykırıdır. Çünkü, adil olmayan kurumlara dayalıdır: din gibi, aile gibi." (Luis Bunuel, kendisi için hazırlanan belgeselde konuÅŸuyor. TRT 2'de, Vecdi Sayar'ın "Ä°ki Film Birden" programı, 21 Aralık 1996) "Bu dünyada erkek en yüksek mevkidedir. Ve kadın, erkeÄŸi takip eder. Böyle de olması gerekir. Ona yardım etmeli, destek olmalıyım. Ama, onun bunu bilmesine izin vermemeliyim. Kadının erdemi, bu tavrında gizlidir, iç dünyasında çok güçlü olacak, ama, asla bu kuvvetini kimseye göstermeyecek, hiç hissettirmeyecek." (Tokyolu bir geyÅŸa konuÅŸuyor, NATIONAL GEOGRAPHIC, Ekim 1995, s.115) "Ölüm ile nikâh ÅŸaÅŸmaz!" (Bir Antep deyiÅŸi, Åžubat 1997) "Evlilik dediÄŸin, sadece basit bir söz… Bundan sonra kadına para vermeyeceÄŸim, o kadar." (TV'de bir filmden, 1 Mart 1997) "Kilise nikâhı kıyıldı. Kız, artık senin malın." (TV'deki aynı filmden, 1 Mart 1997) "Evlenecekseniz… AÅŸkı unutun!" (Oscar Wilde, Nisan 1997) "Charlie, sevgi için evlendi. Ä°lk karısını sevdi. Ama, o ilk coÅŸkulu günler geçtikten sonra, sadece sabahları kahvaltıda görüşür oldular. "Tıpkı, öbür evlilikler gibi…" ("YurttaÅŸ Kane" - yani, Charles Foster Kane- filminden, TRT I, 6 Nisan 1997) "Hey, benim bir kocam ve patronum var. Sana yalan söylememe ise, hiç gerek yok!" ("Roxanne" dizisinden, Show TV, 24 Nisan 1997) Tombul kadın soruyor: "Ä°ki kiÅŸi misiniz? Evet, biri ben. Biri de, öfkem!" (…) Ä°hanet ertesinde, evli kadın söyleniyor: "Sanki, eÅŸyaların yerini deÄŸiÅŸtirdiÄŸi yetmezmiÅŸ gibi…" (…) Evli kadın isyan ediyor: "Zevklerin çöp sepeti olmayı kabullenemem." (…)Evli kadının çaresizliÄŸi: "KuyruÄŸu sıkışmış kedi gibi, eve geri dönüyordum." ("Kadınlar" oyunundan. Casa d'Italia, 29 Kasım 1997) "Ä°nanılmaz bir kahkaha krizi ertesinde, kadın kocasına -aktör, Gary Cooper- şöyle diyor: "Bunca saçmalıktan sonra, hâlâ beni kucaklayacak halin kaldı mı? Dünyada daha çok istediÄŸim bir ÅŸey yok ki…" (Bir filmden. TRT 2, 13 Aralık 1997) "Sevgili Tanrı, Ãœst kattakiler durmadan, bağıra çağıra kavga ediyorlar. Bence, yalnızca çok iyi arkadaÅŸların evlenmesine izin vermelisin. Nan" ("Çocuklardan Tanrı'ya Mektuplar" kitabından, Nan'ın mektubu.) "Karınla asla düello yapma! Çocukların seni arkandan vurur!" (SABAH'da "Duvar Yazısı", Güz 2000) "Baba-oÄŸul, kız yüzünden birbirine girmek üzere iken, kavga direkten döner." Ne olmuÅŸ Lale'ye söz söylersem? Kavga mı ederiz? (Kısa bir duraklamadan sonra, oÄŸul, babasına cevap verir.) Lale iyi kız. Baban bile olsam, ben dahil kimsenin Lale'ye laf söylemesine izin verme. Ben anneni nasıl severdim; hiçbir Allah'ın kuluna aleyhinde laf söyletmezdim. (Hayatımızın En Güzel Yılları" filminden, Güz 2000) "Bir gün Bernard Shaw'a sormuÅŸlar: Ãœstad, sizce dünyanın en huysuz ve çekilmez kadını kimdir? Ä°ÅŸte cevap: "Yeryüzünde, çekilmez bir tek kadın vardır! Her evli erkek, onun kendi karısı olduÄŸunu sanır." (GÖZCÃœ'nün "GeçmiÅŸ Zaman Olur ki…" köşesinden, 14.10.2000) "GÖZCÃœ'nün aynı köşesinden -çocukken öğrendiÄŸim bir ikinci fıkra: Bernard Shaw, bir davette, çok ünlü ve çok güzel bir hanımla tanışır. Sosyete güzeli Shaw'a müthiÅŸ ilgi gösterir: "Ben dünyanın en güzel kadınıyım. Sizler de dünyanın en akıllı erkeklerisiniz. Ä°kimiz evlenirsek, dünyanın en güzel ve en akıllı çocukları olur." Ve cevap: "Peki hanımefendi, ya tam tersi olursa?" Ä°man'ın sonsuz aÅŸkını konu alan bir gazete haberinde, ünlü çift, evliliklerini deÄŸerlendiriyor: (Ä°man) "David ile tanıştığımdan beri, hayatım, uzun ve sakin akan bir ırmaÄŸa dönüştü." (David Bowie) "Onunla öylesine mutluyum ki, utanıyorum adeta." Roxanne'den alıntılar: "Bezeni nasıl istersin? Tıpkı, kocamın olmasını istediÄŸim gibi… Dışı gevrek ve bir ÅŸiÅŸin ucunda!.." (…) DehÅŸet dolu gözlerle bakmak ister misiniz? Ben hayatımda bir kez öyle baktım. O da, düğünümde. (TV'den, Mayıs 1999) "Evlilik, iyi bir erkekle güzeldir." (Anonim…) (Ekim 2000) SON SÖZ de William Shakespeare'den yine: "Ölçülebilen sevgi, bence zavallı bir sevgidir"... Jülide ERGÃœDER - 18 Aralık 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!