Güncelleme Tarihi:
Erdoğan Aksoy yazıyor |
Oyuna Cisse’siz başlayarak yapılmasını istediği yabancı transferini bu bölge için düşündüğünü gösterdi Mustafa Denizli. Yönetim ise ilk defa mantıklı bir muhalefet göstererek “Bu saatte alınacak futbolcu Cisse kadar bile yararlı olamaz” şeklinde görüş beyan ediyorlar. Aklıselim düşünüldüğünde ise bırakın Cisse’nin gönderilmesini, acilen kendisiyle mukavele yenilenerek performansının arttırılması yoluna gidilmeli. Çünkü Cisse’ye gelene kadaaarrrrrr....!!!!
Sezon başlangıçlarındaki ilk maçlar çok zordur. Çünkü bütün takımlar çok iyi hazırlanmış ve henüz yıpranmamışlardır. O yüzden Beşiktaş, G.Saray’ın 3 puan kaybettiği ilk haftada bir anda 6 puan kazandı. Fakat oynadığı futbol ile taraftarlarına yine umut vermedi. Sadece 2 yönü ile ligdeki ilk sezondan farklılıklar gösterdi:
Birincisi artık daha fazla faul yapıyorlar, daha fazla mücadeleciler. Fakat aynı oranda topu kazanamıyorlar.
İkincisi ise tempo yapmak için daha hızlı oynuyorlar. Bu sefer de hızlı oynamak ile acele etmek arasındaki farka takılıyorlar. Çünkü özellikle maçın ikinci yarısında o kadar savruk oynadılar ki sebebi aceledendir. Fakat yine de geçtiğimiz sezondan 1 adım ilerde olduklarını söyleyebiliriz.
Denizlispor maçında tüm futbolcular disiplinli ve işin ciddiyetinin farkında idiler. Futbolcu kalitesinin yeterli olmaması sebebiyle istenilen futbol oynanmasa bile gol yemesi zor bir takım görüntüsü verdiler. Gerçi çok fazla gol pozisyonu bulamasalar da, Beşiktaş gibi bir takımın en kötü ihtimalle her maçta 2-3 net gol pozisyonuna girebileceğini düşünüyoruz. O yüzden takımla çok fazla oynanmadan ekstra çalışmalarla iyi futbolun gelebileceğini hatırlatırız.
İlginç bir insan Mustafa Denizli. Yıllar önce futboldan uzaktan yakından ilgisi olmayan “Iorfa” isimli atletik vücutlu bir Afrikalıyı, G.Saray’ın yıldız forveti yapma gayreti içine girmişti. Aynen meslektaşı Fatih Terim gibi “kimsenin göremediğini gören hoca” rütbesini almak istemiş olmalı ki, transferlerde ekseri çoğunluğun düşündüğü futbolcular yerine, kıyıda köşede kalmış kişileri tercih ettiğini görüyoruz. Şu ana kadar yapılan ve yapılması düşünülen kişilere baktığımızda tamamiyle günü kurtarmak için çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Aslına bakarsanız Yusuf Delgado’ya oranla daha yararlı olacak gibi göründü. Daha gayretli, daha kalpten oynadı. Ama bu tür futbolcular genç olsalar bile bu gayretlerini 2-3 maç üst üste ortaya koyamazlar. Kaldı ki önümüzdeki yıl bir sene daha yaşlanmış olacak. Diğer transfer Erkan Zengin’i ise henüz göremedik. Çünkü koskoca Beşiktaş yönetimi 100.000 Euro’luk bonservis bedelini ıkına sıkına ancak Cuma günü toplayabildi. Artık ne hayır gelirse böyle transferden...
Maça gelecek olursak ilk yarısı ikinci yarısından daha tempolu ve hareketli idi. Selçuk Dereli baktı ki maçın temposu düştü, ön plana çıktı bir anda. Fakat hazretleri maçın temposunu değil, tansiyonu yükseltti maalesef. Kendileri Beşiktaşlı seyircilerin güvenini tamamiyle kaybetmiş. Seyirci küfür etmemek için kendilerini çok tuttu, ama sanırım ceza yolda. “Selçuk, Evine gitmek nasip olmasın” şeklindeki protestolarıyla hakem hatalarından dolayı sinir katsayılarının hangi boyutta olduğunun da ipucunu vermiş oldular.
Hakem tercih haklarını Beşiktaş aleyhine kullanarak MHK Başkanı Sarvan’ın gözüne girmeyi düşünüyor olmalı. Çünkü gerçekten de maçın önüne geçti ikinci yarıda. Anlamsız bir şekilde taç atışını bile hükümet sorunu haline getirdi. Sık sık sarı kartına başvurdu. Ekrem’in taç çizgisi yakınlarında iki kişi tarafından doğranmasına faul vermeyerek Beşiktaş’ın ve dolayısıyla Zapotocny’nin sinirlenmesine, hemen akabinde de kırmızı kart görmesine çanak tutmuştur hazretleri. Öyle iki pozisyon vardı ki Denizlisporlu futbolcu sarı kart görmeli idi. Birinde düdüğünü düşürdü görmedi, diğerinde de arkasını döndü. İtici davranışları ile seyircilerin tepkisini alarak, kendisine Avrupa kupası maçını veren UEFA görevlilerinin kara kara düşünmelerine sebep olmuş olmalı.
Bir başka yönü ile ilginç bir maç oldu. Olayı kısaca şöyle özetleyebiliriz: “Beşiktaş kötü oynamadı. Fakat hakem kötü idi. Hakem kötü olunca seyirci protesto etti. Ama protesto ederken araya alevli malevli küfürleri de karıştırdı.” Şimdi senaryoyu biraz geliştirelim:
Kötü yönetimi sebebiyle Selçuk Dereli dinlendirilecek mi?
Gözlemcinin raporu ve hakemin maç notu ne olacak?
Gözlemci küfürleri duymazdan mı gelecek?
Küfür sebebiyle Beşiktaş ceza alacak mı?
Ettiği küfürleri inkar eden Demirören tekrar celallenecek mi?
Oğuz Sarvan bir yandan hakemine sahip çıkıp diğer yandan politik mi davranacak?
Daha önce yapılan uygulamalardan dolayı ne şiş yansın ne kebap politikasına devam edileceğini düşünüyoruz. O yüzden yukarda adı geçen kişileri delikanlı olmaya ve sporun ruhuna ihanet etmemeye davet ediyoruz. Çünkü kendileri o kadar çok kere ihanet ettiler ki...