Güncelleme Tarihi:
Kulübün resmi internet sitesinden yazılı bir açıklama yapan İstikbal Mobilya Kayserispor Başkanı Dr. Erol Bedir, “ 17 Mart 2019 Pazar günü evimizde oynadığımız maçta; oynadığı futbol ve bulduğu pozisyon zenginliği açısından rakibimiz Başakşehir’i tebrik ediyorum. Takımımız 1-0 öndeyken son 5 dakikada bulduğumuz % 100 net iki fırsatı değerlendiremeyip, 2-0, 3-0 kazanabileceğimiz maçtan beraberlikle ayrılmamızın birinci derece sorumlusunun da kendimiz olduğunu kabul ediyorum. Çok pozisyon vermemize rağmen, gerek kalecimiz başarılı kurtarışlar yapmışken, gerekse rakip oyuncuların son vuruş eksikleri nedeniyle gol yememişken ve galibiyete bu kadar yaklaşmışken, sonuç alamayışımızdaki hata tamamıyla bize aittir.
Ancak; bir de madalyanın diğer yüzü mevcuttur. Futbol müsabakalarında, hatalar, şanslar-şanssızlıklar, form seviyeleri, hedefleri vs takımların kendi meseleleridir ve maçı yönetenler, futbolu yönetenler veya çeşitli lobilerin artı-eksi bir etkisi olmaksızın sonuç alınması gerekmektedir. Bildiğimiz, inandığımız ve ileri ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de olması gereken uygulama budur. Fakat ne yazık ki, özellikle bu sezon Süper Ligde, maç sonuçların da; takımların performanslarından ziyade maçı yönetenlerin ve saha dışı diğer faktörlerin etkisinin belirleyici olduğu “ALGI” sı giderek kuvvetlenmektedir.
Geniş bir sporsever kitlesince konuşulan, dile getirilen veya getirilemeyen ve sadece ALGI da olsa, toplumu rahatsız eden bu hissiyatın ilgili ve yetkililerce düzeltilmemesi durumunda, ileride futbolumuzu çok daha sıkıntılı günlerin beklediğini tahmin etmek, kehanet olmayacaktır. Gerek bir futbolsever, gerekse KAYSERİSPOR başkanı olarak aklımıza takılan şu sorulara cevap bulmakta zorlanmaktayız ve açıklayan olur ise mutluluk duyacağız.
1- 27. hafta önce, Başakşehir-Sivasspor maçını yöneten ve Başakşehir’in puan kaybı ve oyuncusunun ihracı sonucu uzun süre ceza almasına vesile olan hakem Yaşar Kemal Uğurlu’nun “barışma maçı” olarak çok kritik ve puan cetvelinin tamamını ilgilendiren Kayserispor-Başakşehir maçının seçilmesi uygun muydu? Her hakemin, her takımın maçına verilmesini savunuyoruz, ancak zamanlama hatalı değil miydi?
27 hafta maçını alamadığı bir takımın aleyhine bir karar verdiği takdirde, mevcut şartlarda kendisiyle ilgili daha ciddi kaygılar taşıması normal değil miydi? Bu öngörülüp, “barışma maçı” olarak başka bir zamanda ve spekülasyonlara açık olmayan daha rahat bir maç seçilemez miydi? Bu konudaki, uyarımızı maçtan evvel yapmış ve “nefesimizi tutmuş bekliyoruz” demiştik. Maalesef korktuğumuz başımıza geldi ve son saniyelerde verilen penaltı kararı “barışma hediyesi” oldu. Bizim de nefesimiz kesildi!
2-VAR sisteminin futbolumuza “ADALET” getireceği düşünülmüş, önceleri ciddi fayda da getirmişti. Ancak son haftalarda hakemlerimiz, talimatlara uygun olamayan şekilde “VAR” sistemini kullanmakta ve kendi inisiyatiflerinden ziyade sorumluluklarını “VAR” a sığınarak üzerlerinden atmaya çalışmaktadırlar. VAR yokken, anlık bir tespitle ve yardımcılarının da yardımıyla görebildiğini çalan hakemlerimiz, “çok fahiş hata” nedeniyle “VAR”a davet edilmeleri gerekirken, son uygulamalarda; çok ortada konularda bile “VAR”a çağrılmakta, pozisyonlar detaylı şekilde bir kez daha incelenirken, tahminimiz odur ki, kazanılan 2-3 dakikalık bu zaman diliminde, aynı zamanda “başka faktörler” içinde “zihin jimnastiği” yapılmaktadır” diye konuştu.
En azından Algı şeklidir Bu konunun, aslı ne olursa olsun, yukarıda izah edildiği üzere en azından “ALGI” bu şekildedir. Kayserispor - Başakşehir maçında olduğu gibi, son saniyelerde oluşan bir pozisyonda, hakem çok yakın ve iyi bir görüş açısında olmasına, pozisyonun hemen karşısındaki yardımcı hakemin de ikaz etmemesine rağmen pozisyonun VAR’da penaltı olarak değerlendirilmesi tam da izah ettiğimiz ALGI’yı kuvvetlendiren uygulama olmuştur. Geçtiğimiz hafta evimizde oynadığımız Beşiktaş maçında attığımız 3. golünde “VAR” incelemesiyle iptal edilmiş olması da diğer bir örnektir.
TFF, MHK, hakemlerimiz, kulüp başkanları, hocalarımız ve olmazsa-olmaz değerli futbolseverlerimiz; tüm taraflara sesleniyorum; Gelin bu algıyı kıralım. Eskilerden anlatılan bir hikâyede, idarecilerin, tebaaya yaptıkları her eziyet ve kötü uygulama sonrası kendilerine gelen tepkilere göre yeni uygulamalar geliştirdikleri anlatılır ve önce dedikoduyla başlayan, kavga ve isyanla devam eden vatandaş tepkisine rağmen baskı daha da artırılır. Ancak idareciler ne zamanki son uygulamalar sonrasında halkın derin bir sessizliğe gömüldüğü bilgisini alırlar, işte o zaman artık “sözün bittiği yerdir” kararına varır, daha fazla zorlamayalım derler ve yanlışlarından dönmeye başlarlar. Başakşehir maçı sonrası mikrofonlar uzatıldığında bağırıp çağırmadan, isyan etmeden “susma hakkımı kullanıyorum” açıklamasını da bu şekilde değerlendirelim. Anlayanlar için; artık sessizlik” cümleleri kurdu.